Von der Leyen’in, sadece “Avrupa, NATO, Ukrayna yanlılarıyla çalışabileceğini” belirtmesi, tuhaf bir demokratik vizyona ve demokratik değerlerin ne olduğu konusunda belirsizliğe neden olmakla eleştirildi. Doğu Avrupa bölge uzmanı Emrah Dokuzlu, Avrupa Birliği’nin (AB) Polonya’ya yapılan yardım fonu blokesinin kaldırılacağını açıklamasının ardından, Birliğin Polonya’ya olan desteğinin mevcut konjonktürde ne ifade ettiğini kaleme aldı.
Avrupa Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen, geçen cuma günü Polonya’ya 1 günlük ziyarette bulundu. Von der Leyen, aralık ayında göreve gelen Donald Tusk hükümetinin, ulusal-muhafazakar Hukuk ve Adalet Partisinin (PiS) 8 yıllık iktidarının ardından yargıda atılan adımlara övgüde bulundu. Von der Leyen, Avrupa Komisyonu’nun bir önceki hükümet döneminde hukukun üstünlüğüne ilişkin yaşanan tartışmalar nedeniyle dondurduğu 137 milyar avro (600 milyar zloti) AB fonunun blokesinin kaldırılacağını açıkladı. Söz konusu fon, AB’nin salgın sonrası kurtarma fonu olan yaklaşık 60 milyar avro ve uyum fonu olan 76 milyar avroydu ve PiS hükümetinin yargı reformları nedeniyle dondurulmuştu. Daha liberal ve AB yanlısı yeni iktidar koalisyonu, Avrupa Komisyonunun talep ettiği değişiklikleri hayata geçirmek üzere harekete geçti ve geçtiğimiz hafta Brüksel’de Polonya Adalet Bakanı Adam Bodnar, Yüksek Mahkeme ve Anayasa Mahkemesi gibi kilit kurumları etkileyen 10 yasa tasarısından oluşan bir paket sundu. Ayrıca, PiS tarafından birleştirilen Adalet Bakanı ve Başsavcının görevlerinin de birbirinden ayrılmasının planlandığı belirtildi. Yeni hükümetin daha AB yanlısı politikalar izleyeceğinin beklenmesiyle beraber, hükümetin yargıçların atanmasından sorumlu olan Ulusal Yargı Konseyi’nde (KRS) yapılacak değişiklikleri onaylaması, Polonya’nın uzun süredir bloke edilen ve almaya çalıştığı fonların serbest bırakılmasında etkili olsa da neden şimdi sorusunu akıllara getirdi.
Yaklaşan yerel seçimler ve muhalefetin eleştirileri
Fonların önündeki engelin kaldırılması, Başbakan Donald Tusk’ın Avrupa yanlısı koalisyon hükümeti tarafından seçim vaadi olarak verildi. Polonya’da Tusk liderliğindeki 3 merkez sol partiden oluşan Avrupa yanlısı koalisyon 15 Ekim’de yapılan parlamento seçimlerini kazanarak aralık ayında görevi devraldı. Yeni hükümet, 8 yıldır iktidarda olan PiS hükümetini AB ile ihtilaflara sevk eden yargı, medya ve kürtaj gibi birçok konuda AB yanlısı tutum sergileyeceğini beyan etti. Muhalefetin iddialarına bakılırsa fonların serbest bırakılması, AB tarafından Polonya iç siyasetine dolaylı yoldan bir müdahale getirebilir. Bu müdahale, Polonya’da nisan ayında yapılacak yerel seçimlerde mevcut hükümetin elini daha da güçlendirebilir. Ana muhalefet partisinden PiS’e yakın isimler von der Leyen’in açıklamasını eleştirerek yeni hükümet tarafından henüz hiçbir yasal değişiklik yapılmadığına dikkat çekti. Polonya’nın fonlarının gerçek hukuk devleti kaygılarıyla değil, PiS dönemindeki hükümetin Brüksel’in iradesine boyun eğmeye zorlamak ya da hükümette bir değişikliğe yol açmak için bloke edildiğini iddia etti. PiS yetkilileri, Polonya’da iktidarın değişmesinden sonra, Krajowego Planu Odbudowy-Ulusal Yeniden Yapılandırma Planı (KPO) fonlarının bu kadar kısa bir süre içinde serbest bırakılmasının, Avrupa Komisyonu Başkanı ve temsil ettiği AB içindeki güçlerin, ödemeleri yıllarca bloke ederek Polonya’daki demokratik süreci dışarıdan, mali ve dolayısıyla siyasi şantaj yoluyla etkilemek istediklerini kanıtladığını iddia etti.
Ukrayna meselesi ve çiftçilerin eylemi
Ukrayna tahılının Polonya pazarına girmesi ve bu pazarı etkilemesi nedeniyle uzun süredir Polonya tarafının bu konuda rahatsızlık duyduğu biliniyor. Geçtiğimiz günlerde ise Ukrayna’dan gelen ve Polonya’nın Gdansk şehri üzerinden yurt dışına sevki planlanan yaklaşık 160 tonluk tahıl yüklü vagonların sabotaja uğraması, Ukrayna-Polonya ilişkilerinin yeniden gerilmesine neden oldu. Ayrıca, hudutta yaşanan problemlere ilişkin Ukrayna Başbakanı Denis Şmıgal’ın Polonyalı çiftçilerin sınır blokajlarının çözülmemesi durumunda Ukrayna’nın “misilleme tedbirleri” alabileceğini söylemesi problemin ciddiyetini gösterdi. Protestocu çiftçiler ile görüşen Tusk “Yeşil Anlaşma”nın tarımla ilgili tüm hükümlerinin askıya alınarak geri çekilmesi için AB’de lobi faaliyeti yürüteceğine söz verse de kısa vade de bu çok mümkün görünmüyor. Zira, Polonya’ya verilecek fonların gerek Ukrayna’ya gerekse çiftçilere ilişkin açıklamanın artan gerginliği düşürmeye yönelik olduğu aşikar. Ursula von der Leyen Polonyalı çiftçilerin durumu hakkında, “Avrupa halihazırda Ortak Tarım Politikası aracılığıyla Polonyalı çiftçilere 22 milyar avro destek sağlamaktadır.” açıklaması yaptı. Çiftçiler için 1,4 milyar avro daha destek sağlanacaktır açıklaması ve Başbakan’ın çiftçilerin protestoları hakkında ilk hızlı ödemelerin, doğrudan küçük ve orta ölçekli gıda üreticilerine 1,5 milyar avro olacağını belirtmesi fonların serbest bırakılmasının zamanlamasına da işaret ediyor.
Brüksel’in tavrı eleştiriliyor
Avrupa Komisyonu Başkanlığına yeniden aday olmak isteyen Ursula von der Leyen, Brüksel’deki elit kesimin tutumunu somutlaştırarak, prensip gereği Avrupa’nın sağ partileriyle asla çalışmayacağını ifade etti. Von der Leyen’in, sadece “Avrupa, NATO, Ukrayna yanlılarıyla çalışabileceğini” belirtmesi, tuhaf bir demokratik vizyona ve demokratik değerlerin ne olduğu konusunda belirsizliğe neden olmakla eleştirildi. Polonyalı muhalifler bu konuda, “Mesele hukukun üstünlüğü değil, başka bir partinin iktidara gelmesidir. PiS’in yerine Tusk’un partisini ve onun itaatkar koalisyon ortaklarını getirmekle ilgiliydi. Polonya hukuk sisteminde henüz hiçbir şey iyileştirilmedi, sadece sonuçları önümüzdeki aylarda ve yıllarda ortaya çıkacak olan büyük bir kaos yaratıldı.” açıklamasında bulundular. Mevcut iktidar partisinin oy çokluğu ile değil, koalisyon kurulmasıyla sandalye çokluğunu elde ederek iktidara geldiği göz önüne alınması gerekir. Bununla beraber, Polonya’daki siyasi ve toplumsal kutuplaşmanın süreceği, AB’nin ise fon blokajı ve serbestisi ise sürece dahil olacağı, demokrasi ve hukukun üstünlüğü gibi kavramların ise manipülasyon için her zaman kullanıma hazır jokerler olacağını tahmin etmek güç değil. Polonya toplumu, sağlanan AB fonları ile uzun vadede 1989’dan 2004 yılı AB üyeliğine kadar geçirdiği transformasyon döneminden daha ciddi bir dönüşüme hazırlanıyor.
Emrah Dokuzlu
Polonya Bilimler Akademisi Sosyal Araştırmalar Enstitüsü’nde (GSSR) Avrupa’daki Türklerin siyasileşme süreci hakkında akademik çalışmalar yapmıştır, Polonya siyasetiyle ilgili çalışmalar da yapmaktadır.