Uzmanlar, Türkiye’nin 2020 yılında Libya ve Doğu Akdeniz’de bütün meydan okumalara rağmen attığı diplomatik ve askeri adımlarla küresel ve bölgesel dengeleri değiştirdiğini, ülkeyi Akdeniz’de kendi kıyılarına hapsetmeye çalışan Yunanistan, Güney Kıbrıs Rum Yönetimi (GKRY) ve Fransa’nın çabalarını boşa düşürdüğünü söyledi.
Doğu Akdeniz’de gerginlik, Güney Kıbrıs Rum Yönetimi’nin, Ada’nın etrafındaki doğal zenginlikleri işletmek için Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin (KKTC) haklarını hiçe sayarak birtakım uluslararası anlaşmalar yapmasıyla başladı.
Hükümetlerinin desteğini alan Batılı şirketler, Rumlarla yaptıkları anlaşmalar üzerinden geniş bir alanda doğal gaz araştırma ve sondaj çalışmalarına girişti. Doğu Akdeniz’de büyük doğal gaz sahaları keşfedildikçe GKRY birbiri ardına Münhasır Ekonomik Bölge (MEB) anlaşmaları imzaladı.
Türkiye ve KKTC’nin uyarılarına rağmen Mısır, Yunanistan, Rum yönetimi ve İsrail, Kahire’de oluşturdukları Doğu Akdeniz Gaz Forumu üzerinden Türkiye, Libya ve Lübnan gibi aktörleri saf dışı bırakmaya çalıştı.
Ancak Ankara, Libya ile 27 Kasım 2019’da “Güvenlik ve Askeri İşbirliği Mutabakat Muhtırası” ve “Deniz Yetki Alanlarının Sınırlandırılmasına İlişkin Mutabakat Muhtırası”nı imzalayarak Yunanistan ve GKRY’nin Türkiye’yi Akdeniz’de kendi kıyılarına hapsetme planlarını boşa düşürdü.
Mutabakatlarda, Doğu Akdeniz’de denizden komşu iki ülkenin de deniz yetki alanları uluslararası hukuk çerçevesinde belirlendi. Ayrıca kıta sahanlığı ve ekonomik bölge sınırlarının koordinatları belirlendi. Bunun yanında Türkiye’nin, Birleşmiş Milletler tarafından tanınan meşru Libya Ulusal Mutabakat Hükümeti’ne (UMH) “askeri danışmanlık hizmeti” adı altında verdiği destek, darbeci General Halife Hafter’in ilerleyişini durdurdu, hatta bazı stratejik bölgelerde gerilemesine yol açtı.
Türkiye-Libya anlaşması, Türkiye’nin 2020 dış politikasının önemli bir kazanımı olarak öne çıktı.
Uludağ Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ferhat Pirinççi, Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Süleyman Kızıltoprak, Kıbrıs İlim Üniversitesi Mühendislik Fakültesi Dekanı ve Uluslararası Politika Uzmanı Prof. Dr. Ata Atun, AA muhabirine Türkiye’nin 2020 yılındaki Doğu Akdeniz ve Libya politikalarını değerlendirdi.
“2020 yılının en büyük hamlesi Libya ile yapılan mutabakat oldu”
Prof. Dr. Ferhat Pirinççi, 2020 yılında Türk dış politikasının meydan okumalarla karşılaştığını buna mukabil ise ciddi aksiyonlarda bulunduğunu söyledi.
Türkiye’nin dış ve güvenlik politikası açısından 2020’de en önemli hamlesinin 2019 yılı Kasım ayında Libya ile imzalanan deniz yetki alanları mutabakatı olduğunu belirten Pirinçi, “Libya ile imzalanan mutabakat Türkiye’nin Doğu Akdeniz politikasının sütununu oluşturdu. Diğer sütunlar ise deniz yetki alanları ve enerji boyutuydu. Ama her üç konuda da ciddi karşı cephelerle karşı karşıya kaldı. Bu üçlü sütun çerçevesinde düşündüğümüzde ilk başarılı sonuçların alındığı bölgenin Libya olduğunu söyleyebiliriz” diye konuştu.
Pirinççi, Türkiye’nin Libya hamlesinin oyun deştirici bir gelişme olduğunu vurgulayarak şunları kaydetti: “Trablus’un belli mahalleleri arasına sıkışmış Ulusal Mutabakat Hükümeti (UMH) söz konusu iken Türkiye’nin anlaşmalar çerçevesinde harekete geçmiş olması sahadaki dengeleri altüst etti. Bu sayede UMH hem meşruiyet alanını genişletti hem de geliştirdi. Artık dünyada hiç kimse UMH’nin meşruiyetini tartışma konusu yapmıyor. Aynı şekilde meşru hükümetin bütün Libya genelinde otoritesinin yaygınlaşması için de belli bir aşama katedildi.”
Libya ile yapılan anlaşma ve kurulan ilişkilerin Türkiye’nin Doğu Akdeniz politikasının bir sonucu olduğunu kaydeden Pirinççi, “Doğu Akdeniz aynı zamanda, Türkiye’nin Orta Doğu politikasını ve küresel ölçekteki güvenlik yaklaşımlarını destekleyen bir unsur. Bu meseleyi sadece Libya veya Doğu Akdeniz’e özgü bir mesele olarak görmememiz gerekir. Orta Doğu ve küresel güç dengelerini etkileyen gelişmelere açık bir alan. Bu alandaki jeopolitik güç mücadelesinde Türkiye’nin 2020 yılında net bir şekilde başarılı olduğunu söylemek mümkün” ifadelerini kullandı.
“Türkiye’nin olan biteni pasif bir şekilde izlemesi beklenemez”
Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Süleyman Kızıltoprak da Türkiye’nin 2020 dış politikasının en önemli başlıklarının Doğu Akdeniz ve Libya politikası olduğunu kaydetti.
Türkiye’nin tarih boyunca Libya ve Doğu Akdeniz’de olup bitene kayıtsız kalmadığını dile getiren Kızıltoprak, “Doğu Akdeniz ve Libya’nın istikrarsızlığı, Türkiye’yi jeo-politik ve jeo-stratejik açıdan doğrudan etkileyen bir faktördür. Türkiye’nin Doğu Akdeniz yaklaşımı, hakkaniyet ve adalet ilkesi çerçevesinde bölgedeki her ülkenin doğal kaynakların paylaşımını ortaklaşa yapmaları gerektiği şeklindedir. Türkiye’nin teklifleri hem bölgedeki kıyıdaş ülkeler hem de halklar için en adil tekliflerdir. Nitekim Mısır, İsrail ve Lübnan Türkiye’nin adil ve akılcı teklifleri sebebiyle daha fazla kazanç elde edeceklerdir” diye konuştu.
Kızıltoprak, Türkiye’nin Doğu Akdeniz, Kıbrıs ve Libya’da bulunmasının mavi vatan sınırlarını koruma amacından kaynaklandığını belirterek, Türkiye’nin denizlerdeki haklarını kullanmasını istemeyen güçlerin uluslararası deniz hukuku, antlaşmalar ve ikili ilişkilerde hakkaniyet ilkesini gözetme gibi en temel hukuk prensiplerini dikkate almadan fiili durum oluşturmak istediklerini söyledi.
Türkiye’nin uluslararası hukuktan kaynaklanan haklarını taviz vermeden kullandığını kaydeden Kızıltoprak, “1792 kilometre ile Akdeniz’deki en uzun sınırlara sahip ülke olan Türkiye’nin iradesi başka ülkelerin haklarını ihlal etmek değil, bölge dışı güçlerin kendisini ‘İskenderun Körfezi’ne sıkıştırma projesini’ sonuçsuz bırakmaktır” dedi.
Kızıltoprak, Türkiye’nin Libya’da ne işi var sorusunun değil, “ABD, Rusya, Fransa, İtalya gibi emperyalist ülkelerin Libya’da ne işi var? BAE, Mısır ve Suudi Arabistan hangi değerler uğruna Libya’nın birlik ve bütünlüğünü bozan darbeci bir generale destek veriyorlar?” sorularının sorulması gerektiğine dikkat çekti.
Libya ile ilişkileri Türkiye’nin Akdeniz, Ege ve Kıbrıs Adası’ndaki hukukunu korumak bakımından da kayda değer olduğunu söyleyen Kızıltoprak, sözlerini şöyle sürdürdü: “Bölgede herhangi bir hakkı bulunmayan Fransa’nın Yunanistan ve Kıbrıs Rum Kesimi ile askeri tatbikatlar yapması, ABD’nin en büyük filolarından 6. Filo’nun Akdeniz’i kontrol için Sicilya’da konuşlanması, Rusya’nın Lazkiye’deki Tartus üslerini tahkim etmesi, Libya’da ülkenin bölünmesine yol açacak şekilde kaba güç kullanan Hafter’e destek veren BAE ve Suudi Arabistan gibi ülkeler karşısında Türkiye’nin olan biteni pasif bir şekilde izlemesi beklenemez. Türkiye’nin söz konusu politikaları hem ülke çıkarlarını korumak hem de bölge barışını sağlamak açısından vazgeçilmezdir.”
“2021’de Türkiye Doğu Akdeniz’deki varlığını daha da güçlendirecek”
Prof. Dr. Ata Atun da Yunanistan ve Güney Kıbrıs Rum Yönetimi’nin kendi başına Türkiye ile mücadele edemediğini, yanına İsrail, Fransa ve Mısır gibi destekçileri alarak bölgeden pay kopartmanın peşine düştüğünü belirtti.
Atun, “Doğu Akdeniz’e kıyıdaş olmayan ülkelerin bölgeye ilgisi, son 60 yıldır süren Kıbrıs sorunu, Yunanistan’ın boyundan büyük talepleri ve bölgesel güvenlik tehditleri Türkiye’nin Doğu Akdeniz politikasının temel taşlarını oluşturdu” diye konuştu.
Türkiye’nin 2020 yılında sürdürdüğü Doğu Akdeniz politikasına 2021 yılında da devam edeceğine dikkat çeken Atun, şunları söyledi: “Libya ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti ile imzalanan deniz yetki alanlarını sınırlandırma anlaşmaları içeriğince Türkiye, kendi kıta sahanlığı ve münhasır ekonomik bölgesinin sınırlarını belirlemiş olduğundan, başka ülkelerin kendi bölgesi içinde faaliyet göstermesini engellemeye ve kendi yetki alanlarının sınırlarını garanti altına almaya çalışacaktır. Kendi kıta sahanlığı içerisinde gördüğü bölgelerde sismik araştırma ve sondaj gemileriyle petrol ve doğal gaz arama faaliyetlerine devam edecektir. 2021 yılında Doğu Akdeniz, daha etkin bir şekilde Türkiye hakimiyeti altına girecektir.”