Hikmet EREN
EkoAvrasya Yönetim Kurulu Başkanı
’’Düne elveda, yeni güne merhaba…’’
Diyerek hedeflerine yönelenlerden hayata devam edenlerdenseniz, Yeni Koronavirüs (COVID-19) pandemi ilanından itibaren bunu söylemek iyice zorlaştı. Artık ne düne elveda diyerek tamamen geride bırakabiliyoruz ne de geleceği çok net görebiliyoruz ve selamlıyoruz. Dünkü vaka sayıları, bugünkü vaka sayıları, yarın kaç olacaklarla istatistikler, gündemimizi oluşturmakta. 2020 tüm şaşaasıyla(!) geldi geçiyor. İlk çeyrek bitti bile. Aralık 2019’da başlayan virüs salgını tüm hızıyla Çin’den dünyaya yayıldı. 2020’nin küresel olarak çılgın, pozitif-negatif farklı boyutlarda gelişmelere gebe olacağı kesindi. Çünkü havalı kornasıyla geliyorum diyordu, yani fısır fısır kulis bilgisi değildi. Ve sonunda…
Geldi. En büyük vuruşunu sağlıktan yana yapmak için, geldi. Kimse kestirememişti. Ekonomideki zorlu süreç zaten beklenendi. Ama mevzu bahis sağlık olunca küre on yıllardır bu kadar sarsılmamıştı. Bilinmeyene hazırlıksız yakalandı. Bu virüs nerede daha geç bulaşmaya başladı ve erken tedbirleri alındıysa o daha şanslı oldu. Tabi bu da yeterli kalmadı. Sadece devlet eliyle alınan tedbirler değil, hepsinden önemlisi bireysel tedbirler. “Sosyal mesafe” kavramı girdi hayatımıza, sosyal hayat, sosyal medya, sosyal politika… Ne kadar sosyalle başlayan kavram varsa mutasyona başladı, tıpkı virüs gibi, eş zamanlı olarak.
En can alıcı nokta iş sürekliliği ve kriz yönetimi oldu ve olmakta. Bunu sağlayamayan ülkeler en baştan tökezlemeye başlarken, uygulanan önlemlere uyum sağlamayan vatandaşlarıyla tepetaklak oldular. Sağlık sistemleri çöktü. İnsan hayatı, gerek devlet eli gerekse bireylerin umursamazlığıyla ince bir ipte hayatla dalga geçen bir cambaz oldu ve bazı ülkelerde ip koptu. Öncelikle AB üyesi ülkelerde olması gerek A’yı gerekse B’yi tüm dünyada sorgulatır hale getirdi.
Yıllarca AB’ye girmeye çalışan Türkiye’de durum ise berkemal. Çin’de virüsün yayılmaya başlamasından ve Türkiye’ye ulaşıp ilk vakanın görülüşünün resmî olarak açıklanması arasındaki süreç geniş hazırlıkların yapılması açısından önemliyken, Türkiye’de yayılmaya başlamadan erken dönem alınan kararlar ise en önemlisiydi. Zaman kazanma ve bu süreçte devletin gerekli önlemleri erken alması avantaj oldu. Sağlık çalışanları aralıksız çalışmaktadır. Tabi tüm hizmet sektörü de alınan tedbirler doğrultusunda üzerine düşeni yerine getirmektedir. Tüm bunlara karşılık halkın büyük çoğunluğu sosyal mesafe oluşturarak bu süreçte en büyük desteği birbirine ve sağlık çalışanlarına sağlarken, halkın bir kısmı ise birşey olmazcılığa devam etmektedir. Her ne kadar zorlayıcı ve yorucu bir süreç olsa da, başta T.C. Sağlık Bakanlığı olmak üzere diğer tüm bakanlıklar koordineli şekilde gerekenleri yerine getirmektedir. Şu an kendi kendine yeterli olabilmesi Türkiye’nin en büyük avantajıdır. Tedavide kullanılan cihazların yetersizliğini yaşayan diğer ülkelere göre Türkiye yerli ventilatör (solunum cihazı) üretimine başlamış durumda. Bazı ülkelerde tek cihazı iki kişinin kulandığı ve yeri geldiğinde yaş göz önünde bulundurularak kullanması gerekli kişinin, daha genç olan, tercih edildiği düşünüldüğünde Ar-Ge’nin ve böylece üretimin ve üretim hızı ve kapasitesinin ne denli önemli olduğunu bir kez daha anlıyoruz. Yaşlıya hürmetle beraber varlıklarının vazgeçilmez oluşu Türkiye’nin manevi olgusudur. Burada maddi olgular gözetilmezdir. 65 yaş üstü vatandaşlara sokağa çıkma yasağı konulması buradaki hassasiyetin en büyük göstergesidir. 20 yaş altı gençler ve çocuklara getirilen sokağa çıkma yasağı da yine aynı hassasiyetle alınmış tedbirler kapsamındadır. Zaten ilk vakanın duyurulmasından itibaren tüm okulların ve üniversitelerin kapatılmasına karar verilmişti. En başta alınan bu karar hızla gelen salgını önlemede alınacak en hızlı ve en doğru karar olmuştu.
Özellikle bu süreçte yurt dışından gelenlere yapılan karantina uygulaması yayılımı engellemek için yapılan başlangıç çalışmalardan oldu. Tabi bunların hepsi yeterli olmamakta çünkü sorumluluk devletin yanı sıra bireyin hassasiyetinden de geçiyor. Bundan sonra tek yapılması gereken sosyal mesafe, evlerde kalarak izole olma ve elbette hijyen. Bunlar gerektiği gibi yapıldığı takdirde salgının pik yaptıktan sonra en kısa sürede azalacağı bilim insanları tarafından söylenmektedir. Hemen ve tamamen yok olacağı diye bir şey söz konusu değil, fakat kontrol altına alınması bu süreçte aşı ve türevi tedavilerin bulunarak kullanıma geçilmesi için bir süreçtir.
Peki bundan sonra ne olacak? Düne elveda deyip devam etmek imkânsız. Bu dönemde her dünden alınacak ders daha sağlam daha elverişli daha etkin merhaba demek. Herkesin eve kapandığı bu süreçte iletişimde internet birinci yerini korumakta. Anlaşıldı ki “Nesnelerin İnterneti (Internet of Things/IoT)” küresel için değil yerel sistemde de vazgeçilmez ve hızlı şekilde geliştirilebilir olacak. Yaşlı dostu, çocuk dostu evler önem kazanacak.
İnsanların evde nasıl verimli vakit geçirebileceği yaşanan süreçten yola çıkılarak hizmet edecek yeni sektörler doğacaktır. Bu süreçte en önemli diğer unsur beslenme ve temel ihtiyaçlar alışverişi. Bu internet üzerinden oluşturulan siparişlerle gerçekleştirilebildiği ve pandemi sürecinde de dışarı çıkmadan halledilebilirliğinden dolayı internet yine en önemli araç. İnternet teknolojilerinde beklenen gelişmeler daha görülebilecektir.
Ar-Ge’nin önemi maske, solunum cihazı yetersizlikleriyle bir kez daha ama bu sefer şiddetle vurgulanarak, devletlerin Ar-Ge yatırımları tekrar gözden geçirilecektir.
Bir virüsün kısa bir sürede küreyi nasıl altüst edebildiği görüldü. Bundan sonra sağlık sektörü bu tür pandemilere karşı hazırlık yapmak zorunda kalacak. Mikro organizmalara karşı hazırlıklı olmak gerekecek. Yeni tip optimizasyonlar ivme kazanacak.
Ekonomide ise bir buhrana doğru ilerlediğimiz kesin fakat nasıl aşılacağı, bu sürede nasıl yol alınacağı henüz belirsiz. Bazı hükümetlerin sarsılacağı ve yıkılacağı ise şimdiden sinyallerini veriyor. Küresel büyüme gerilerken, işsizlik artarak en büyük problem haline gelecek ve bunun doğuracağı sonuçlar…
Uluslararası örgütlerdeki birliğin ne seviyede olduğu bu süreçle meydana çıkmış durumda. Bundan sonra bu örgütler bütünlüğünü koruyabilecek mi? Yoksa yeni uluslararası örgütlenmeler mi oluşacak? Bu süreç öncesinde kan kaybetmeye başlayan AB’nin durumu ne olacak? NATO gücünü koruyabilecek mi? Sorular için aylardır yapılan yorumlar kısa sürede yerine oturmaya başlayacak.
Peki Türk dünyasında, Türk Cumhuriyetleri arasında neler oluyor? Tam da bağlarını güçlendirmede ivme kazanmışken… Türk Konseyi’ndeki birliğin gücü de bu süreçte kanıtlanmış olacak.
Küre evriliyor ve yeni sisteme doğru geçiş evresine girmiş bulunuyoruz.
Beklenen ekonomik buhranla beraber salgın, bir arada maddi ve manevi olarak insan hayatını ne yönde dönüştürecek, siyasal, ekonomik ve psikososyal kırılmalar; toplumsal, kültürel sorunlar ve dönüşümler nereden ne şekilde olacak yavaş yavaş yüzeye çıkacak.
Artık koronadan önce ve koronadan sonra şeklinde konuşulacak.