Dr. Can Kasapoğlu, Türk savunma sanayisinin 2022 başarılarını ve gelecek vizyonunu 3 soruda kaleme aldı.
2022’de hangi yeniliklere imza atıldı?
2022’de, Türkiye’nin savunma sanayisinde öne çıkan birçok trend var, bunlardan dördü kritik anlamda öne çıkıyor.
Akıncı SİHA’dan yapılan TRLG-230 sertifikasyon çalışmaları, 2022 başarılarında ilk sırada yer alıyor. Zira Türkiye’nin havadan-karaya balistik füzeler macerasında bir kilometre taşı olma özelliği taşıyor. Aerobalistik füzeler, harekat tasarısı veçheleriyle dikkati çekici silah sistemleri. Literatürdeki çalışmalar, havadan-karaya balistik füzelerle ilgili birkaç önemli avantajdan söz ediyor. Örneğin, düşmanın sensor manzumesiyle algılayacağı insanlı ya da insansız uçağın harp yüküne dair yaşayacağı kafa karışıklığı. Lançerden ateşlenen bir füzeyi daha ilk anda tespit etmek mümkün (örneğin, kızılötesi uydu verileri kullanarak), ancak bir hava aracı vasıtasıyla taşınan balistik füze, ilk ateşleme ve tırmanma safhasını geçer. Sadece radar verilerine dayanarak bir Akıncı SİHA’nın, MAM-L ya da MAM-T mühimmatı mı yoksa, en az 100 kilometre etkili menzili ile bir TRLG-230 mu taşıdığını söylemek pek mümkün değil. Benzer şekilde siloların ve mobil lançerlerin özellikle hedef alınması mümkün. Ancak, geniş bir taarruz paketinde hangi platformların spesifik olarak aerobalistik füzeler taşıdığını ayırt etmek zor. Bazı çalışmalar, aerobalistik füzelerin, hava ve füze savunma sistemleri karşısında daha avantajlı olduğunu belirtiyor. İsrail’in, Suriye’deki hava taarruzlarında Rampage aerobalistik füzesini, Ukrayna’da süren savaşta da Rusların, Mig-31 platformlarından Kinjal aerobalistik füzesini (modifiye edilmiş İskender füzeleri) kullandığını hatırlatalım.
Bir diğer kritik gelişme, Kızılelma’nın test uçuşu oldu. Kızılelma’nın, altıncı nesil taktik havacılık sonrasındaki savunma teknolojileri paradigması için (2040-2050 bandı sonrası) bir “DNA fırsatı” olduğu, önceki yayınlarda belirtilmişti. Türk Havacılık ve Uzay Sanayii AŞ’nin (TUSAŞ) da Anka-3 ile benzer bir projeye giriştiği biliniyor. Türk askeri havacılığı, dahili silah istasyonlarına ve radar kesit alanını düşürmeye yönelik geometrik niteliklere sahip, transonik uçuş rejimlerinde görev yapmaya uygun SİHA programları geliştirdi.
Halihazırda 6 projenin yürütüldüğü SİDA’ları üçüncü sıraya koyalım. SİDA segmentinde kamu-özel sektör ortaklıkları kritik. Milli SİDA’lardan MARLIN halihazırda müşterek NATO tatbikatlarında kullanıldı ve özellikle denizaltı savunma harbi portföyü dikkat çekici.
Son olarak, Çakır ve Atmaca kıyı-konuşlu gemi-savar füzeleri ve belirtilen füzelerle mücehhez, Roketsan yapımı Barbaros kıyı savunma kompleksi dikkate alınmalı. Hatırlanacak olursa, Rus Karadeniz Donanması Sancak Gemisi Moskova Kruvazörü, Ukrayna kıyı-konuşlu savunma sistemleri tarafından vurularak batırılmıştı. Yine, Rus Karadeniz Donanması’na karşı, dünyada ilk kez insansız su-üstü platformlarının kullanıldığı 29 Ekim 2022 taarruzu, bir milat niteliğindeydi. Türk SİDA ve kıyı-konuşlu gemi-savar füze kabiliyeti, mevcut deniz harp trendlerini temsil ediyor.
Kapasite artışının 2022’deki jeopolitik etkileri nelerdi?
Türk savunma sanayisi çözümleri arasında yükselen SİHA’ların, özellikle Ukrayna savunmasının erken döneminde ciddi bir fark oluşturduğu müşahede edildi. Bayraktar TB-2’lerin, Rusya Federasyonu Silahlı Kuvvetleri’nin Başkent Kiev’e ilerlerken gösterdiği başarı, bir fiili durumun önüne geçti. Halihazırda, Batılı ülkeler tarafından Ukrayna’ya yönelik büyük askeri yardım paketlerinden söz etmek mümkün. Ancak belirtilen dönemde, kimi Avrupa ülkelerinin “miğfer ve çelik yelek” yardımlarını tartıştığı ve Ukrayna Devlet Başkanı Zelenski’ye tahliye seçenekleri sunulduğu şartlarda, Baykar yapımı TB-2’lerin, ROKETSAN yapımı akıllı mühimmat kullanarak Kiev’in savunmasında rol alması özel bir anlam taşımaktaydı.
2022’deki bir diğer kritik gelişme ise Türk Dünyası ile yürütülen SİHA projelerindeki yükseliş oldu. Azerbaycan’ın Baykar, Kazakistan’ın ise TUSAŞ çözümleri için teknoloji transferi ve ortak üretim anlaşmaları yapmaları dikkate değerdi. Yine Kırgızistan, her iki üreticinin çözümleri için anlaşmalar imzaladı. Türkmenistan’ın da Türkiye yapımı TB-2’leri envanterinde bulundurduğu biliniyor. Eski Sovyet coğrafyasında etki kapasitesi bakımından Türkiye, alternatifi olmayan bir NATO ülkesi.
Türk savunma sanayisini neler bekliyor?
2023’te yakından takip edilecek projelerden biri şüphesiz TCG Anadolu, zira Türkiye’nin güç projeksiyonu kapasitesi bir dönüm noktası teşkil ediyor. Ayrıca, ilgili harp gemisinin TB-3 ve Kızılelma taşıyacak olması, esasen bir amfibi hücum gemisi olsa da, robotik donanma havacılığı yetenekleri taşıyan bir mini-uçak gemisi olarak da kullanılmasını sağlayacak. Robotik donanma havacılığını esas alan amfibi hücum gemisi ise, dünyanın ilk kez şahit olacağı bir konsept.
MİLGEM projesinin devamı olan İstanbul sınıfı firkateynler ve Reis sınıfı denizaltıları da yakından takip edeceğiz. İstanbul sınıfı firkateynlerde Milli Dikey Atım Lançer Sistemi, Reis sınıfı denizaltılarda ise Akya ağır sınıf torpidolar diğer kritik ajandalar.
2023’te Türk savunma ihracat gelir hedefinin 4 milyar dolar olarak belirlenmesi de önemli. Özellikle mevcut SİHA ihracatı, Türkiye ile Körfez Arap ülkeleri arasındaki ilişkilerin normalleşmesi ile daha da artacaktır. Türkiye’nin analize konu pazardaki temel rakibinin Çin olması da jeopolitik olarak dikkate değer bir diğer husus.
2023 içerisinde ilk Milli Muharip Uçak (MMU) prototipi hangardan çıkacak, gelişmeleri yakından izleyeceğiz.
Son olarak, 2022’nin sonunda, SİPER hava savunma sistemi 100 kilometre menzilde test hedeflerini başarıyla imha etti. SİPER ailesinin bir müdafi stratejik silah sistemi kabiliyetine erişme serüveni, önümüzdeki yıllarda izleyeceğimiz bir diğer önemli savunma teknolojileri trendi olacak.
Dr. Can Kasapoğlu
EDAM Güvenlik ve Savunma Programı Direktörü
Hudson Enstitüsü Kıdemli Analist