Bayraktar TB-2’nin, Polonya gibi NATO İttifakı içinde savunma alımları konusunda sansasyonel harcamalarıyla gündeme gelen ülkelerin yanı sıra, Sahra Altı Afrika’dan eski Sovyet coğrafyasına kadar uzanan bir ihraç portföyü bulunuyor. Dr. Can Kasapoğlu, Türk SİHA’larının Türkiye’nin savunma ekonomisi ve savunma diplomasisi için önemini 3 soruda kaleme aldı.
Türk SİHA’larının avantajları nelerdir?
Öncelikle bu yazıda Türk SİHA’ları kapsamında çok geniş bir spektrumu kastettiğimizi belirtmeliyiz. yerli savunma şirketi STM yapımı mini kamikaze İHA’lardan (gezici mühimmat), Baykar’ın insansız savaş uçağı Kızılelma’ya kadar birçok farklı silah sisteminden söz ediyoruz. Üstelik, burada verdiğimiz örneklerin tamamı, silahlı insansız hava araçları kategorisinde platformlar. Türkiye’nin robotik harp kabiliyeti gibi geniş bir çerçeve belirlendiğinde, insansız kara harp araçlarından silahlı insansız deniz araçlarına (SİDA) kadar devasa bir çözümler ve projeler manzumesinden bahsediyoruz.
Türkiye’nin SİHA alanında kritik bir eşiği aştığını müşahede ediyoruz. Bunun birkaç nedeni var. Öncelikle, Türk kurmay zekası, SİHA kabiliyetini farklı harekat tasarılarına taşımayı başardı. 11 Eylül terör saldırıları sonrası insansız hava araçları, terörle mücadele kapsamında kritik militanlara yönelik nokta operasyonlar ve istihbarat faaliyeti ile gündeme geldi. İnsansız hava araçları, Türk Silahlı Kuvvetleri’nin yaklaşımında kara ateş-destek unsurlarıyla eşgüdüm içinde, harekat icrasından düşman hava savunmasının baskılanması (SEAD) görevlerine kadar, konvansiyonel harbin birçok veçhesinde görev yaptı. Bahse konu başarıda, temel isteklerin çok üzerinde yetenekler dizayn edip envantere kazandıran sektörün hakkını da teslim etmek gerekir.
İkincisi, Türk savunma sanayisinin, silah sistem dizayn çerçevesinde, hayli inovatif konseptleri çalıştığını görüyoruz. Bu satırların yazıldığı sırada, turbo fan motorlu dahili silah istasyonu olan transonik SİHA (Baykar Kızılelma), SİHA – aerobalistik füze sertifikasyonu (Baykar Akıncı – Roketsan TRLG-230), Denizaltı Savunma Harbi için Sonobuoy Podu – SİHA entegrasyonu (TUSAŞ Aksungur) 81mm havan mühimmatı taşıyan, gelişmiş yapay zeka algoritmalarına sahip, mini döner-kanatlı İHA (STM Boyga) gibi çok farklı konseptler hayata geçiriliyor. Elbette, SİHA üreticilerinin yanında, Roketsan gibi akıllı mühimmat alanında kıymetli bir aktörün ve diğer savunma sanayisi paydaşlarının da haklarını teslim etmek gerekiyor.
Özetle, sektör ve son kullanıcı, hayal gücünü dizayn felsefesine ve konseptlere yansıtmaktan çekinmiyor. Tüm savunma teknolojileri ve askeri-teknoloji alanlarında olduğu gibi söz konusu yaklaşım başarının da temelini teşkil ediyor.
SİHA’ların Türk savunma ekonomisi ve savunma diplomasisine katkıları nelerdir?
SİHA’lar Türk savunma diplomasisinin merkezi bir unsuru haline geldi. Söz konusu gelişmenin Türkiye ve müttefikleri açısından iki kritik önemi var. Öncelikle, yaklaşık 4 milyar dolar civarında seyreden Türk savunma ihracatında, SİHA satışları ciddi bir yer tutmaya başladı. Kızılelma, Akıncı, Aksungur gibi, TB-2 ve ANKA’ya göre birim maliyeti yüksek sistemler, söz konusu savunma ekonomisi başarısını doğal olarak yükseltecektir. Türk dış politikasının yeni döneminde, isabetli bir kararla Körfez Arap ülkeleri ile diplomatik zeminin hızla tahkim edildiğini de gözlemliyoruz. Söz konusu pazarda Türkiye’nin en büyük rakibi Çin. NATO üyesi bir ülkenin Körfez Arap silah pazarında Pekin ile yüksek teknoloji ürünü askeri çözümler kapsamında rekabet etmesi başlı başına stratejik bir trend.
Daha da önemlisi, Türkiye’nin SİHA yetenekleri üzerinde gelişen savunma işbirlikleri, eski Sovyet coğrafyasında ciddi bir jeopolitik etki üretiyor. Ukrayna’nın Türk SİHA’ları için ortak üretim portföyüne sahip olması ve diğer Türk devletlerinin Türkiye’nin SİHA çözümlerine olan ilgisi dikkat çekici hususlar. Elbette, Rusya’nın Ukrayna’ya karşı açtığı savaşın ardından, NATO İttifakı doğu kanadının en hızlı silahlanan ülkesi Polonya’nın, ek TB-2 siparişleri vermesi de anlamlı.
Yukarıda aktardığımız mülahazanın ardından, belki de SİHA tartışmalarının siyasi çerçevede gündeme getirilmesiyle ilgili şu hususun altını çizmek gerekir; elbette savunma sanayisi, doğası gereği siyasi bir veçheye sahiptir. Öte yandan, söz gelimi Ukrayna’nın Rusya’ya karşı tahkim edilmesi ya da Azerbaycan’da SİHA ortak üretim yatırımları yapılması gibi kritik savunma diplomasisi kararlarını, askeri bilimler kalitesi son derece yüzeysel ve sektörel gerçekliklerden uzak, veriye dayanmayan iç siyasi tartışmalarla aynı kefeye koymak doğru olmayacaktır. Dolayısıyla, Türkiye’de savunma sanayisi ve SİHA segmentinde ciddi bir gelişme gözlemlenirken, SİHA tartışmalarının entelektüel içeriğine dair aynı yorumu yapmak zor.
Baykar’ın Bayraktar TB-2 çözümü dünyada neden gündem oldu?
Türkiye’nin SİHA alanında dünyada en çok tanınan değeri Baykar’ın ürettiği Bayraktar TB-2 çözümü. TB-2, Ukrayna’nın savunmasından Azerbaycan’ın Karabağ’da milli topraklarını geri kazanmasına kadar, birçok alanda imza olmuş bir sistem. En nihayetinde, Ukrayna’da adına şarkı yazılan, birçok ülke kamuoyunda Kiev’e spesifik olarak Bayraktar TB-2 kazandırılması için kampanyalar düzenlenen bir marka değerinden söz ediyoruz.
TB-2’nin uluslararası silah pazarında ön plana çıkan birkaç kritik hususiyeti var. Şüphesiz, bunlardan ilki, harp sahasında denenmiş, muharip yeteneklerini ispat etmiş bir çözüm olması. TB-2’nin harp sahası tecrübesini biraz daha detaylı aktarmakta yarar var. Zira burada düşük tempolu ve dar çerçeveli çatışmalardan söz etmiyoruz. TB-2, son yıllarda Rus Pantsir-S1, Tor-M2 hava savunma sistemleri gibi, dizayn felsefeleri gereği SİHA’lar için son derece yeteneklerin konuşlandırıldığı, elektronik harp baskısının yoğun olduğu harp sahalarında kullanıldı. Üstelik TB-2, söz konusu harp sahalarında zırhlı birliklerden topçu unsurlarına, taktik balistik füze lançerlerinden hava savunma sistemlerine kadar, çok geniş kategorik hedef gruplarına karşı etkinlik gösterdi.
TB-2’nin ikinci kritik niteliği, son derece maliyet-etkin bir çözüm olması. Bu nedenle, Polonya gibi NATO İttifakı içinde savunma alımları konusunda sansasyonel harcamalarıyla gündeme gelen ülkelerin yanı sıra; Sahra Altı Afrika’dan eski Sovyet coğrafyasına kadar, mütevazı savunma ekonomilerini de içeren bir ihraç portföyü bulunuyor.
Özetle, uluslararası silah pazarında marka değerini, “Birçok cephede savaşarak hak etmiş” bir muharip değerden söz ediyoruz.
Dr. Can Kasapoğlu
EDAM Güvenlik ve Savunma Programı Direktörü
Hudson Enstitüsünde Kıdemli Analist