2022 yılı Pakistan için siyasi, ekonomik ve güvenlik anlamında adeta bir kabus yılıydı. Gerekli tedbirler alınmadığı takdirde 2023’ün geçen yıldan daha kötü olacağı görülüyor. Aydın Güven, Pakistan’daki ekonomik krizin sebeplerini, çözüm için atılan adımları ve yakın gelecekteki muhtemel senaryoları, 3 soruda kaleme aldı.
Pakistan’da ekonomik krizin sebepleri nelerdir?
Pakistan’daki mevcut ekonomik krizin, çok boyutlu bir kriz olmakla birlikte, birçok nedeni var. Son zamanlarda artan siyasi istikrarsızlık, çok partili koalisyon hükümetinin kötü yönetişim sorunu, ülkedeki yatırımcıların güvenini zayıflatan ve ülkenin mali durumunu baltalayan yolsuzluk, son zamanlarda meydana gelen doğal afetler, terör saldırıları ve küresel enerji fiyatlarındaki artışlar bu nedenlerin başında geliyor.
Siyasi krizin kaynağı, eski Başbakan İmran Han’ın Nisan 2022’de yapılan güven oylaması sonucu görevden alınmasıydı. Han’ın görevden alınmasıyla ülkede alevlenen siyasi istikrarsızlık, Pakistan’ın borca batmış ekonomisinin giderek daha kırılgan hale gelmesine neden oldu. Görevden alındıktan sonra ülke çapında erken seçim talebiyle gösteriler düzenleyen Han ve yeni hükümetin kendisi aleyhinde siyasetiyle alevlenen tehlikeli kutuplaşma, Han’a karşı yapılan suikast ile doruğa çıktı.
Ülkedeki siyasi istikrarsızlık zirvedeyken Pakistan’da iktidara gelen çok partili koalisyon hükümetinin ekonomi politikaları ülkeyi mevcut çıkmaza soktu. Yeni hükümetin yetersiz ekonomi politikaları, ülkedeki döviz sıkıntısının giderek artmasına ve ülkenin temerrüde düşme riskiyle karşılaşmasına neden oldu. Pakistan Devlet Bankası verilerine göre, ülkenin döviz rezervi Han’ın görev süresinin sona erdiği 8 Nisan 2022’de 10,9 milyar dolarken bu rakam yeni hükümet döneminde yaklaşık yüzde 60 oranında bir düşüş ile 4 milyar dolar seviyelerine indi. Pakistan Adalet Hareketi (PTI) hükümeti döneminde yüksek rakamlara çıkan enflasyon, koalisyon hükümeti döneminde son yılların en yüksek seviyelerine yükseldi. Yerel para birimi rupi, dolar karşısında tarihi bir düşüş yaşadı. 26 Ocak’ta 1 dolar 255 rupiye denk geldi. Merkez Bankası zayıf para birimini ele almak ve yüksek enflasyonu dizginlemek amacıyla çareyi faiz oranını artırmakta aradı.
Öte yandan Pakistan’daki ekonomik krizin diğer sebepleri arasında ülkede 2022 yılında meydana gelen sel afetleri ve Ukrayna-Rusya savaşıyla artışa geçen enerji fiyatları da önemli bir yer tutuyor. Pakistan’da 2022’de meydana gelen ve yaklaşık 40 milyar dolarlık hasara yol açtığı tahmin edilen seller, ülkedeki ekonomik sıkıntıyı daha da artırdı. İthalata ayrılan dövizin önemli bir kısmının enerji için ayrıldığı dikkate alındığında, küresel enerji fiyatlarındaki artışların Pakistan’daki mevcut ekonomik krizdeki payı oldukça fazladır.
Krizin çözümü için hangi adımlar atılıyor?
Ülkedeki ekonomik sıkıntılara en azından kısa vadede çözüm sağlamak adına İslamabad hükümetinin üzerinde yoğunlaştığı iki seçenek bulunuyor. Birincisi Uluslararası Para Fonundan (IMF) kredi almak, ikincisi ise Çin, Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) gibi müttefiklerden destek almak.
İlk olarak ilerleyen günlerde Ağustos 2022’de onaylanan ancak henüz teslim edilemeyen 1,1 milyar dolarlık kredinin teslim edilmesi sağlanacak. IMF ile kurtarma paketini yeniden canlandırma konulu müzakereler, kurumun mali konsolidasyon ve ekonomik reformlar konusunda daha fazla ilerleme talep etmesiyle son aylarda durma noktasına geldi. Son günlerde artan döviz kriziyle karşı karşıya kalan hükümet yeniden IMF’nin kapısını çalmak zorunda kaldı. Sonuç olarak hükümet, IMF ile 31 Ocak-9 Şubat tarihleri arasında yapılacak görüşmelerden olumlu bir karar çıkmasını sağlayarak kısa vadede ülkenin döviz sıkıntısını gidermeyi ve ekonomiyi kısmen yeniden canlandırmayı hedefliyor.
Hükümetin attığı ikinci adım ise Çin, Suudi Arabistan ve BAE gibi körfez ülkelerinden kredi almak ya da var olan borçların geri ödeme süresini uzatma girişimidir. Çin’den beklediği desteği alamayan İslamabad, geleneksel olarak mali desteğe ihtiyaç duyduğu zamanlarda ilk olarak Suudi Arabistan ve BAE gibi körfez ülkelerinden kredi talebinde bulunuyor. Bu tür siyasi veya ekonomik kriz dönemlerinde borç diplomasisini genelde ülkenin en güçlü makamlarından birini elinde bulunduran Genelkurmay Başkanı üstleniyor. Zira bu krizde de ilk ziyaret Orgeneral Asim Munir tarafından gerçekleştirildi. Munir’in 5-10 Ocak tarihleri arasında yapılan Suudi Arabistan ve BAE gezilerinin, İslamabad’ın borçlarını ödemede temerrüde düşmesini önlemek için planladığı düşünülüyor. Nitekim Munir’in ziyaretinden sonra Suudi medyası, krallığın Pakistan Merkez Bankasındaki mevduatını 3 milyar dolardan 5 milyar dolara çıkarmanın yanında ülkede 10 milyar dolara kadar yatırım yapacağını duyurdu. Munir’in, BAE ziyaretinden hemen sonra Pakistan Başbakanı Şahbaz Şerif de 12 Ocak’ta BAE’ye iki günlük bir ziyaret düzenledi. Bu, Şerif’in nisan ayında iktidara geldikten sonra BAE’ye yaptığı üçüncü ziyaretti. Şerifin ziyaretinden sonra, BAE’nin Pakistan’a verdiği 2 milyar dolarlık kredinin geri ödeme süresini uzattığı duyuruldu.
Yakın gelecekte ekonomik durum için olası senaryolar nelerdir?
IMF fonları ve dış yardımların Pakistan’ın, kısa vadede uluslararası yükümlülüklerini yerine getirmesine yardımcı olacağı söylenebilir. Döviz rezervlerinin yenilenmesi bu açıdan çok önemli.
Pakistan yaklaşık 125 milyar dolardan fazla dış borcu bulunmasına rağmen içinde bulunduğumuz mali yılda yaklaşık 20 milyar dolar geri ödeme yapmak zorunda. Dolayısıyla İslamabad hükümetinin ilk hedefi ülkenin kısa vadede borç temerrüdüne düşmesini engellemek ve enerji ithalatı başta olmak üzere temel ithalat ürünlerinin ülkeye girişinin devam etmesini sağlamak olarak özetlenebilir. Bu nedenle yardım paketleri hedefinin başında tarım ve ihracat sektörlerindeki sübvansiyonların gözden geçirilmesi ve enerji sektörü borcunun düşürülmesi hususlarının yer alması bekleniyor.
IMF ile görüşmelerin olumlu sonuçlanması Pakistan ekonomisine canlı para aktarımı anlamına gelirken diğer taraftan kurumun şart koştuğu paket düzenlemelerinin, artan gıda fiyatları, enflasyon ve sel mağduriyeti gibi sorunlardan muzdarip olan halka yeni yükler bindirmesi muhtemeldir. Nitekim IMF, talep edilen krediyi sağlamanın karşılığında hükümetten vergi konusu dahil mali önlemler almasını istiyor. Nitekim hükümetin kabul etmek zorunda kaldığı bazı önlemler, rupinin dolar karşısındaki düşüşünü hızlandırdı. Her ne kadar Maliye Bakanı tarafından yapılan açıklamada mali önlemlerin kamuoyunu etkilemeyeceği ifade edilse de artan siyasi ve ekonomik krizin ortasında bunun mümkün olmayacağını belirtmek gerekir.
Öte yandan ülkenin ekonomik krizle mücadelesini etkileyecek en önemli etkenlerin başında ülkedeki siyasi kriz geliyor. Ekim ayında yapılacak seçimler, bu sürecin temel belirleyeni olacak. Zira seçimlere göre bir yol haritası oluşturması beklenen koalisyon hükümetinin seçime kadar ne tür önlemler alacağı merak konusu. Sonuç olarak 2022 yılı Pakistan için siyasi, ekonomik ve güvenlik anlamında adeta bir kabus yılıydı. Gerekli tedbirler alınmadığı takdirde 2023’ün geçen yıldan daha kötü olacağı görülüyor.
Aydın Güven
George Mason Üniversitesi Doktora Öğrencisi