Sosyal medya platformları, geniş kitlelerle hızlı ve ekonomik bir şekilde iletişim ve etkileşim kurma imkanı sağlarken, yoğun bir kafa karışıklığına da neden olabiliyor. Murat Selvi, Kahramanmaraş ve Hatay merkezli depremlerin ardından sosyal medya platformlarının kriz yönetiminde risk teşkil eden yönlerini kaleme aldı.
6 Şubat’ta art arda meydana gelen 7,7 ve 7,6 büyüklüğündeki Kahramanmaraş merkezli depremler asrın felaketi olarak değerlendirilirken, 20 Şubat akşamı Hatay da 6,4 ve 5,8 şiddetinde iki depremle sarsıldı. Bu doğal afetler, dünyada karada gerçekleşen en büyük depremler olarak değerlendirilirken, 13,5 milyonun yaşadığı coğrafyada büyük yıkıma yol açtı.
Bu trajedi, kriz zamanlarında iletişimin önemini gösteriyor. Özellikle Kahramanmaraş merkezli depremlerin ardından tüm devlet organları, medya kuruluşları, sivil toplum kuruluşları ve Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığıyla (AFAD) Kızılay gibi ilgili kurumlar, kolluk kuvvetleri ve silahlı kuvvetler hızlı şekilde harekete geçti.
Akabinde Türkiye’nin 71 ilinde yardım kuruluşları seferber edilerek yardımların kolaylaştırılması ve yaraların sarılması adına, Türkiye’nin dört bir yanından bağış ve ayni yardımlar gelmeye başladı. Bu çabalar hala tüm hızıyla hem Türkiye’den hem de uluslararası alanda gelen yardımlarla devam ediyor.
Afet anında iletişim ve sosyal medyanın rolü
Yakın zamanda yaşadığımız tüm olaylarda olduğu gibi, insanlar habere sosyal medya platformlarından ulaşmayı tercih ediyor.[1] Ulusal ve uluslararası yayın kuruluşları ve ajanslar güncel ve düzenli haber bültenleri sunarken, başta Twitter olmak üzere sosyal medya platformları birinci elden haber almak, yardım çalışmalarını duyurmak ve en önemlisi yardım taleplerini ilgili kişi ve kurumlara iletmek için kullanıldı.
Sosyal medya platformları, bilginin geniş kitlelere aktarılmasını sağlayarak aynı zamanda mobil cihazlar üzerinden kolaylıkla erişilebilir olması nedeniyle rağbet görüyor. Böylesi bir felaket zamanında da Twitter, haber iletmek, yardım istemek ve halkı bilgilendirmek için tercih edilen bir platform oldu.[2]
Twitter afet anlarında gerçekten yardımcı oluyor mu?
Türkiye’nin Twitter kullanıcı sayısı her ne kadar dünya ülkelerine kıyasla daha az olsa da[3] politikacılar, uzmanlar, gazeteciler, resmi kurumlar ve ünlü simalar tarafından aktif bir iletişim aracı olarak kullanılması nedeniyle Türkiye’de diğer platformlara kıyasla etkisinin daha büyük olduğu söylenebilir. Bu nedenle halkın bilgi erişimini öncelikli olarak sağladığı platform Twitter oldu. Karşılıklı iletişime fırsat veren yapısıyla insanlar deprem bölgelerinde yaşayan akrabalarının bilgilerini paylaşarak Twitter’ı bir yardım aracı olarak kullandı.
Diğer taraftan, konuya kriz yönetimi perspektifinden bakıldığında, doğru kullanılmadığı takdirde Twitter’ın zararları da olabilir. Bilindiği gibi kriz öncesi dönem kriz yönetiminin en önemli aşamalarından biridir. Bu aşamada, insan kaynakları zararı en aza indirecek şekilde hareket etmek üzere eğitilir. Tüm ekipler, arama kurtarma ve yardım faaliyetlerini verimli bir şekilde koordine etmek üzere eğitilir ve donatılır. Bu ise iletişimin hayati olduğu anlamına gelir. En ufak bir karışıklık veya yanlış iletişim, kaosa neden olabilir. Sosyal medya platformları, geniş kitlelerle hızlı ve ekonomik bir şekilde iletişim ve etkileşim kurma imkanı sağlarken yoğun bir kafa karışıklığına da neden olabiliyor. Bu platformlar, sorumlu bir şekilde kullanılmadıkları takdirde dezenformasyon ve aldatıcı manipülasyon kanalları haline gelebilir. Dahası, panik ve kaos yayarak kriz yönetimini özüne kadar etkileyebilir.
Sosyal medyada yardım ederken zarar verme riski
Tüm krizler, olasılık dahilinde kaldığı sürece yönetilebilir. Ancak işler kaosa dönüşürse hiçbir acil durum veya afet yönetilemez. Deprem felaketi Türkiye’yi vurduğunda bazı kesimler bunu kendi amaçları doğrultusunda kullandı. Suç unsurları, resmi kişileri taklit edip onlar adına yardım isteyerek veya gerçek yardım kuruluşlarının web sitelerini kopyalayarak ve sahte yardım kampanyaları yürüterek dolandırıcılık faaliyetleri gerçekleştirmeye çalıştı. Bir diğer kesim ise afet bölgesinde bile bulunmamasına rağmen yardım talep ederek kurban rolünü oynayabiliyor. Daha da kötüsü, bazı aldatmacalarla yardım kuruluşlarının çalışmalarının engellendiğine tanık olduk. Bu tarz eylemlere tevessül eden kişiler sayıca azınlıkta kalmasına rağmen sosyal medya platformlarının etkileşim gücü bu eylemlerin etkisini artırıyor. Bu şekilde, pek çok kişi içinde bulunduğu duygusal durumun da etkisiyle bu tuzaklara düşebiliyor.
Dezenformasyon zaman zaman arama ve kurtarma çabalarını sekteye uğratacak boyutlara da ulaştı. Aynı kişi ve adres bilgisi için tekrarlanan başvuruların zaman zaman neden olduğu yanlış yönlendirme ve zaman kaybı, gerçek ihtiyaç sahiplerine ulaşılmasını engelleyebiliyor. Nitekim afetin ilk aşamasında aldığı ihbarlarla hareket eden bazı sivil toplum kuruluşları veya mecralar da bu ihbarların asılsız çıkması üzerine zaman ve iş gücü kaybı israfını vurgulayarak, bu ihbarların teyit edilmeden paylaşılmaması konusunda çağrıda bulundular.
Sosyal medyanın anlık veri paylaşımı ve birinci elden haberler için seçkin bir araç olması,[4] zaman zaman arama kurtarma çalışmalarına zarar verebileceği gerçeğini değiştirmiyor. Bu platformlar yardım kampanyalarını duyurmak ve farkındalık yaratmak için uygun olmakla birlikte kriz yönetimini derinden etkileyen dezenformasyona da yol açabiliyor.
Türkiye’nin yaşadığı bu büyük felakette, tecrübe, koordinasyon ve profesyonellikle birlikte, düzenli, sistematik ve stratejik hareket etme yetileri son derece önemli. Bu nedenle sosyal medya platformlarının avantajlarını tanımak kadar özellikle kriz zamanlarında oldukça manipülatif bir bilgi paylaşım kaynağı haline gelebilecekleri tehlikesini göz önünde bulundurmak gerekiyor.
[1] https://researchcentre.trtworld.com/featured/trend-watch-media-technology-in-2023/
[2] https://www.sciencedirect.com/science/article/abs/pii/S2212420918310434
[3] https://www.statista.com/statistics/303681/twitter-users-worldwide/
[4] https://www.sciencedirect.com/science/article/abs/pii/S2212420918310434
Mütercim: Hatice Karahan
Yazının orijinali TRT World Araştırma Merkezinde Araştırmacı olan Murat Selvi tarafından İngilizce kaleme alınmış, Hatice Karahan tarafından Türkçeye çevrilmiştir.