Azerbaycan ile Ermenistan arasında imzalar atılsa da bölgede diplomatik çekişmelerin ve jeopolitik kavgaların sona ermesi beklenmiyor. Saslanbek Isaev, Azerbaycan-Ermenistan ilişkilerinin Batı ve Rusya arasında mekik dokuyan görüşmelere yansımasını, kaleme aldı.
Ulaşılamayan bir barış haline gelen Dağlık Karabağ sorunu Güney Kafkasya’da son 3 yılın siyasi gündemini meşgul etmeye devam ediyor. Dağlık Karabağ sorunu sadece iki devlet arasında bir toprak için verilen mücadele olmaktan da öte anlamı yüksek bir dava. Bu bölge uluslararası devlerin çarpıştığı bir alan; Doğu-Batı arasında döşenen ticari yolların en önemlisi olan İpek Yolu’nun kontrol mekanizması, uluslararası jeopolitiğin püf noktası, bölgesel barışın ve istikrarın “aşil topuğu”.
Azerbaycan’ın kendi topraklarını işgalden kurtarmasıyla yeni bir sürece giren Dağlık Karabağ sorunu jeopolitik realiteyi de değiştirdi. Bu yeni realitede Türkiye bölgesel siyasetin merkezi haline geldi. Dağlık Karabağ sorununa barışçıl çözüm bulabilmek için geçmişte kurulan Fransa, Rusya ve Amerika Birleşik Devletleri’nin (ABD) ağırlıkta olduğu 5’li masa sonuç üretemeden fiilen dağıldı. An itibarıyla yeni gerçeklikte, Türkiye’nin desteklediği Azerbaycan ve karşısında sürekli destek arayan ama aradığını bulamayan Ermenistan ile Ermenistan’ı kullanmak isteyen ABD, Rusya ve diğerleri var. Ermenistan taraftarlarının kendi aralarında yaşadığı bu kavga Ermenistan’ın çıkarlarının korunmasından ziyade kendilerinin bölgede varlığını sürdürecek bir aparat için verdikleri mücadeleye dönüşüyor. Bu yüzden Ermeniler de Ermenistan da onu destekleyenler tarafından ortada bırakılıyor. Söz konusu kavga son 30 yılda Ermenistan’a ekonomik, askeri veya siyasi fayda sağlamadığı gibi ülkenin varlığını da tehdit etmeye başladı. Bugünkü Ermenistan yönetiminin, Rusya’nın himayesinde yaşadığı bu 30 yılın zararını telafi etmek için izlediği Batılılaşma siyaseti de şimdilik bir sonuç vermiş değil. Yine de Ermenistan Başbakanı Nikol Paşinyan’ın hükümeti Batılılaşma konusunda kararlı.
Dağlık Karabağ’ın kutsal bir mesele haline getirilmesi
Azerbaycan için vatan toprağı olan Dağlık Karabağ aslında Ermeniler için “kutsal inek” haline getirildi. Söz konusu “kutsal inek” kurban edilemez, etmek isteyen de Ermenilerin siyasi linçine uğrar. “Kutsal inek için ölünür, aç kalınır, hatta Ermenistan’ın kendisi kurban edilir.” propagandası Rusya’nın da uğraşıyla Ermeni toplumunda oturtuldu. Rusya’nın buradaki en büyük hatası sadece propagandayla bölgede kalıcı olmanın mümkün olmadığını anlamaması oldu. Ermenistan’ın tüm ekonomisini adeta Ruslaştıran Rus iş dünyası ve devlet sermayeli şirketler bölgede yaşayan 3 milyonluk nüfusun refah seviyesini düşünemedi. Propagandayla karın doymayacağını anlamayan Rusya, Batı’nın eline büyük koz vermiş oldu. Batı “kutsal inek” propagandasının yanında refah yaşam sözü vaat edince Rusların bölgesel tahtı sallanmaya başladı. Ruslara göre basit bir elektrik zammıyla başlayan anti-Rus halk hareketi Ermenistan’ın başına Batı yanlısı bir iktidar getirdi. Şimdilik Rusya’nın ürettiği “kutsal inek” Rusların elinde kalırken ABD’nin önderlik ettiği Batı, Rusya’nın bölgesel etkinliğini azaltmak için sistematik olarak çalışmaya devam ediyor.
Batı’nın ilk hedefi Rusya’nın buradaki varlığını sıfırlamak olsa da halihazırda izlenen siyasetin Dağlık Karabağ için kalıcı çözüm üretme çabası olduğu söylenemez. ABD de bölgeye “çözümsüzlük siyasetiyle” yerleşme niyetini gizleyemiyor. Batı’nın da Ermeniler için oluşturduğu başka bir “kutsal inek” var. 1915 olaylarına ilişkin iddialarını bir nevi “kutsal ineğe” dönüştüren Batı, Türk-Ermeni düşmanlığını körükleyerek bölgesel siyaseti “böl-parçala-yönet” stratejisiyle yürütme hevesinde. Dünya devlerinin bu stratejilerinin içine sığmayan birkaç husus var. İlki Türkiye’nin bölgesel dış siyaseti, ikincisi Türkiye’nin verdiği destekle artık daha özgüvenli olan Azerbaycan’ın dış siyaseti ve son olarak artık “kutsal inek” stratejisinden bıkmış Ermenistan halkı ve yönetimi. Paşinyan iktidarı aslında Ermenistan’ı mümkün olduğunca bağımsız bir devlet olarak konumlandırmak için çaba sarf ediyor. Paşinyan, Rusların ellerinden kopardığı iktidarı korumak için yeri geldiğinde atanmış bir kayyum gibi davranıyor, yeri geldiği zaman batık şirketi kurtaran kriz yöneticisi gibi hareket ediyor. En önemlisi ise yönettiği ülkeyi sıfırdan formatlarken hem içerde hem dışarda çetin pazarlığını sürdürüyor.
Paşinyan’ın stratejisi
Azerbaycan’a yenilgisini Rusya’nın başarısızlığı olarak kendi halkına pazarlayan Paşinyan iktidarı, Dağlık Karabağ’daki olaylardan Rusya’nın sorumlu görülmesini istiyor. Ermenistan, hem Azerbaycan yönetimine karşı Dağlık Karabağ’ın Batı’nın bir baskı aparatı olmasını sağlamaya hem de Rusya ve Azerbaycan arasında bir Dağlık Karabağ kavgası yaratmaya çalışıyor. Böylece Dağlık Karabağ, Azerbaycan’ın hem iç hem de dış siyaset sorunu olacak.
2012’de Azerbaycan’da bulunan Rusya’nın “Erken Uyarı Radar İstasyonu”nun kapatılmasıyla Rusya’nın Azerbaycan topraklarında askeri varlığı kalmadı. Fakat Dağlık Karabağ’a yerleştirilen barış gücüyle Rusya, Azerbaycan’a geri dönmüş oldu. Rusya’da yerleşik yaşayan Ermeni diasporası ve diasporanın oluşturduğu lobi aslında Dağlık Karabağ meselesinin asıl yatırımcısı. Rusya’da Türkiye ve Azerbaycan karşıtı faaliyetleri yürüten de Dağlık Karabağ’ı Ermeniler için kutsal bir mesele haline getiren de bu lobi. Böylece Paşinyan iktidarı Dağlık Karabağ yenilgisinin faturasını Rusya’ya kesiyor ve Rusya’nın çıkarlarını Ermeni çıkarlarının önüne koyan Rusya’daki Ermeni lobisine havale ediyor.
Karabağ konusunda sorumlu görülen taraf her zaman Rusya’daki Ermeniler ve Rusya oluyor. Böylece stratejik hedef Karabağ meselesinin muhatapları olarak Türkiye, Azerbaycan ve Rusya’yı ön plana çıkararak dünya kamuoyunda ve özellikle Batı’da, ezilen mağdur taraf olarak Ermenistan’ı göstermek oluyor. Dolayısıyla Paşinyan’ın stratejik hedefinin Batılı kurum ve kuruluşların yanı sıra diğer devletlerden de Dağlık Karabağ Ermenilerinin hakları konusunda daha çok ses çıkmasını sağlamak; Azerbaycan’a buradan baskı oluşturmak; söz konusu baskıyı da kendi iktidarının diplomatik başarısı olarak lanse etmek olduğunu söyleyebiliriz. Söz konusu stratejinin hayata geçirilmesi için Ermenistan yönetimi Azerbaycan ile temasların yapıldığı başkentleri çeşitlendirerek müzakere masasında ABD ve Avrupa Birliği’nin de olmasını arzu ediyor.
Paşinyan sel suyundan kaçarken su değirmeninin pervanesinde de parçalanmak istemiyor. Ermenistan’ı Rusya’dan koparıp sorgusuz sualsiz ABD’ye teslim etmek de Paşinyan için kabul edilir değil. Paşinyan ve arkasında duran kitle Ermenistan’ın ulusalcı kitlesi. Ermenistan mevcut iktidarının stratejik planı ülkeyi yeni İpek Yolu ve Kuzey-Güney ticari yollarının kavşağı yapmak. Paşinyan yönetimi Zengezur Koridoru’ndan ziyade sınır ötesi ticaretin açılmasını istiyor. Söz konusu açılımdan maksimum çıkar elde etmek isteyen Paşinyan iktidarı, başkasının kontrolünde olan bir koridorun Ermenistan’dan geçmesine izin vermek istemiyor. Böylece Zengezur Koridoru’nun açılmasına karşı direniyor. Bu direnişi kırmaya çalışan Azerbaycan da Moskova Mutabakatı’nı uygulatmaya çalışıyor.
Azerbaycan’ın Ermenistan’ın stratejisini en iyi okuyan oyuncu olduğunu söylemek mümkün. Yüzlerce sene bu bölgede yan yana yaşayan bu iki millet birbirinin çok iyi tanıyor. Söz konusu sivil diplomasi birikimi, Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev tarafından uygulanıyor. Aliyev de Azerbaycan’ın çıkarları doğrultusunda bir strateji izliyor. Zengezur Koridoru’nu açmayan Ermenistan’a Laçin Koridoru’nu kapatan Azerbaycan, bu eylemi sivil diplomasiyle başlattı ve askeri varlığı ile nokta koydu. Böylece Azerbaycan-Ermenistan arasında çetin bir savaş devam ediyor. Ermenistan yenilgiden maksimum kar etmeye çalışırken Azerbaycan parmak verip kol kaptırmamak için kendisinin de kol koparmaya hazır olduğunu gösteriyor. Azerbaycan için bu savaşta Türkiye’nin desteğinin ve Türkiye’de siyasi istikrarın önemli olduğunun altını çizmek gerekiyor.
Devam eden sıcak çatışmalar
ABD’nin eline düşmeden maksimum çıkar elde etmek isteyen Ermenistan, Azerbaycan ile yürüttüğü barış müzakerelerinde Azerbaycan’ın toprak bütünlüğünü tanıdığını beyan ederken Rusya’nın başında olduğu askeri oluşum olan Kolektif Güvenlik Anlaşması Örgütü’nden (KGAÖ) “çıkabiliriz” mesajı da veriyor. Böylece beni Azerbaycan’dan korumayan örgütün üyeliğinden çıkarım mesajını verirken Rusya ile arasındaki çatışmayı da körüklemeye çalışıyor. Aynı zamanda, hem içeriye hem dışarıya karşı Rusya’nın askeri sözleşme dahilinde garanti verdiği sınır güvenliğini sağlamadığı propagandasını da yapıyor. ABD’ye de mesaj içeren bu söylemler Ermenistan için yeni garantör arayışının başladığı mesajını veriyor.
Rusya ise Azerbaycan ile karşılıklı belirlenmiş sınırlar olmadığı için Ermenistan’a askeri desteğin mümkün olmadığının altını çiziyor. Azerbaycan ile Ermenistan arasında yapılacak barış anlaşmasının adresi Moskova diyerek ABD ve AB’yi saf dışı tutmaya çalışıyor. Böylece devam eden çetin pazarlıklar ara sıra sınır çatışmalarına dönüşüyor. Söz konusu sıcak çatışmaların bitmesi için tarafların barış anlaşması imzalaması gerekiyor.
Azerbaycan ile Ermenistan arasında imzalar atılsa da bölgede diplomatik çekişmelerin ve jeopolitik kavgaların bitmesi beklenmiyor. Bölgesel ve küresel aktörlerin bölgede varlığını azaltıp bölgesel istikrarın kurulması için Azerbaycan, Türkiye ve Ermenistan’ın ortak hareket etmesi gerekiyor. Bunun için öncelikle Ermenistan’ın Rusya ve Batı’nın propagandasıyla oluşturulan “kutsal inekleri” elinin tersiyle iterek komşularla güçlü ilişki kuracak dış siyaset üretmesi gerekiyor. Söz konusu kararlı değişim Paşinyan’ın öncülük ettiği ulusalcı kesimin istediği hızlı ekonomik açılıma sebep olacak. Bu açılım aynı zamanda Ermenistan için en iyi garantör de olabilir.
Grozni ve İstanbul’da yaşayan araştırmacı gazeteci Saslanbek Isaev, Rusya, Kafkasya ve Türkiye ilişkileri alanında uzmandır.