Türkiye Cumhuriyeti Kiev Büyükelçisi Yağmur Ahmet Güldere, “Önümüzdeki dönemde de Ukrayna’nın hem barışa erişmesinde hem de savaş sonrasında yeniden imarı sürecinde Türkiye olarak en ön safta yer almaya devam edeceğiz.” dedi.
Ukrayna’daki görev süresini tamamlayan Büyükelçi Güldere, AA muhabirine, Türkiye-Ukrayna ilişkilerini değerlendirerek görevi esnasında yaşadıklarını anlattı.
Bu ülkedeki görevinin yaklaşık 4 yıl 9 ay sürdüğünü belirten Güldere, görev dönemini Kovid-19 salgını öncesi, salgın ve Rusya-Ukrayna Savaşı olarak 3 döneme ayırdığını söyledi.
En büyük sorununun günün 24 saatle sınırlanması olduğunu ifade eden Güldere, “Çünkü Türkiye-Ukrayna ilişkilerinde muazzam bir potansiyel var: Tarım, turizm, inşaat, savunma sanayi. Birbirlerini o kadar tamamlayan yapılarımız var ki bu sinerjiyi hayata geçirmek için sürekli Ukrayna özel sektörü ve Türk iş dünyası ile temaslarımız oluyordu. Resmi temaslar da oluyordu.” diye konuştu.
Türkiye ile Ukrayna arasındaki ilişkilerin 2012’den bu yana stratejik ortaklık seviyesinde olduğuna ve iki ülke arasında yüksek düzeyli stratejik konsey mekanizmasının kurulduğuna dikkati çeken Güldere, salgın öncesi çok sayıda karşılıklı ziyaret gerçekleştirildiğini, toplantı ve görüşme yapıldığını söyledi.
Güldere, salgın döneminde Ukrayna’da yaşayan Türk vatandaşlarına himaye ve destek sağladıklarını, Türkiye’den Ukrayna’ya yardım uçağının gönderildiğini ve 2 bine yakın Türk vatandaşının tahliye edildiğini anlattı.
Salgının büyük sıkıntılar getirdiğini ifade eden Güldere, “Pandeminin getirdiği sorunları, sıkıntıları hepimiz hatırlıyoruz. Sokağa çıkmanın dahi zaman zaman mümkün olamadığı bir düzende biz yine burada o işbirliğini, o dinamizmi mümkün mertebe korumaya çalıştık.” diye konuştu.
Türkiye’nin Ukrayna’ya savaş dönemindeki desteği
Güldere, Rusya ile Ukrayna arasındaki savaşın 24 Şubat 2022’de başladığını anımsatarak, görevinin en zorlu kısmının da bu süreçte yaşandığını söyledi.
Savaş nedeniyle Ukrayna’da yaşayan pek çok kişi için dünyanın durduğunu belirten Güldere, “Milyonlarca insan Ukrayna’yı terk etti. Çatışma bölgelerindeki insanlar Kiev’e ve Batı bölgelerine, Lviv’e akmaya başladı. Bu sürecin başlangıcında vatandaşlarımızın da yoğun bir tahliye süreci vardı. Bunun akabinde ziyaretlerin yapılamadığı, buna mukabil Ukrayna’nın çok zor koşullarına rağmen Türkiye’den yardım desteğinde olduğu bir döneme girdik.” ifadelerini kullandı.
Güldere, Türkiye’nin Ukrayna’da yaşanan durumu “savaş” olarak tanımlayan ilk ülkelerin arasında yer aldığına dikkati çekerek, şunları kaydetti: “Bu kapsamda Montrö Sözleşmesi’ni işleterek bu bölgede ihtilafın askeri anlamda daha da büyümemesi ve yükselmemesi yönünde adımlarımız oldu. Bunun dışında, Türkiye’nin Ukrayna’ya desteği çok boyutlu. Bu boyutlardan bir tanesi de diplomasi. Hem Antalya’da hem de İstanbul’da savaşın başında çok önemli görüşmelere Türkiye olarak ev sahipliği yaptık. Dolayısıyla, bir yandan Ukrayna halkının günlük yaşadığı sıkıntıları çözmek üzere insani yardım çalışmaları yürütürken diğer yandan siyasi ve diplomatik düzeyde bu acıları yaratan koşulları ortadan kaldırmaya dönük daha büyük bir gayret içerisinde olduk.
Şu an itibarıyla görüşmelerden ziyade sahadaki duruma odaklı bir manzaranın oluştuğunu görüyoruz ama biz diplomasiye alan açıldığı takdirde somut sonuçlar alınabildiğine dair inancımızı hiç yitirmedik.”
Güldere, Türkiye’nin Birleşmiş Milletler (BM) ile birlikte Karadeniz Tahıl Koridoru Anlaşması’nı hayata geçirdiğini hatırlattı.
Bu anlaşma kapsamında 33 milyon tonu aşkın tahılı Ukrayna’nın ihraç etme imkanı bulduğunu söyleyen Güldere, “Şu an bu koridor faal durumda olmasa da biz tekrar hayata geçirmek için ‘Neler yapabiliriz?’ hususunda Sayın Cumhurbaşkanı’mızın önderliğinde gayret göstermeye devam ediyoruz. Türkiye olarak, önümüzdeki dönemde de Ukrayna’nın hem barışa erişmesinde hem de savaş sonrasında yeniden imarı sürecinde en ön safta yer almaya devam edeceğiz. Ukrayna’da Türkiye’ye duyulan sevginin, muhabbetin temelinde de bizim bu samimi, gerçekçi, dostane yaklaşımımızın olduğunu düşünüyorum.” ifadelerini kullandı.
Büyükelçiliğin savaş dönemindeki faaliyetleri
Savaş başladığında Ankara’nın koordinasyonunda kapsamlı bir tahliye operasyonu gerçekleştirdikleri ve 18 bin kişiyi tahliye ettikleri bilgisini paylaşan Güldere, bu süreçte Ukraynalılardan gelen talepler doğrultusunda ülkenin çeşitli bölgelerine tahliye için otobüsler gönderdiklerini ve insani yardım malzemeleri ulaştırdıklarını anlattı.
Güldere, Türk İşbirliği ve Koordinasyon Ajansı Başkanlığı (TİKA), Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı (AFAD) ile Türk Kızılayın Ukrayna’da önemli faaliyetlerde bulunduğunu ve büyükelçilik olarak bu faaliyetlerin merkezinde eş güdüm sağladıklarını belirtti.
Güldere, sözlerine şöyle devam etti: “AFAD’ın bir mobil mutfak tırı önce Lviv’de, ardından Borodyanka’da, sonra Çernigiv’de aylar boyunca binlerce kişiye ücretsiz yemek ikramında bulundu. Keza Kızılayın bir mobil servis aracı Ukrayna genelinde, farklı vilayetlerde hizmet gördü. TİKA’nın vasıtasıyla Ukrayna’da, özellikle acil yardım bekleyen ana okullarına destek verdik. Bu okullardaki sığınakların inşasına önem verdik. Hastanelere tıbbi malzeme temin ettik. Bütün bunları yaparken vatandaşlarımızın talepleri, sorunları, sınır geçişlerindeki sıkıntıları, ticari açıdan çatışmanın ortasında kalıp hasar gören işletmeler ve iş adamlarımıza hukuki destek sağlanması gibi pek çok konuyla da ilgilendik.”
Güldere, büyükelçiliğin savaş döneminde de çalışmalarını sürdürdüğünü dile getirerek, “Rutin bir diplomatik büyükelçilik görevinden ziyade bir yandan afet mücadele merkezi gibi çalıştık. Büyükelçiliğimiz, özellikle savaşın ilk günlerinde hem sığınak hem aşevi hem lojistik merkezi işlevi gördü.” dedi.
Türkiye’den bugüne kadar 100’ün üzerinde insani yardım tırının Ukrayna’ya geldiğini ve bu yardımların sürdüğünü kaydeden Güldere, başkent Kiev’de Türk ve Ukrayna geleneksel müzikleri ve dansları ile “İki halk, tek kalp” konseri gibi Ukraynalıların yüreğine dokunan kültürel etkinlikler yapmaya gayret gösterdiklerini söyledi.
Güldere, Kiev ve Odessa kentlerindeki Türk konsolosluklarının savaş döneminde faaliyetlerini kesintisiz sürdürdüğüne dikkati çekerek, “Ukrayna’da seçim dahi düzenledik. Dolayısıyla unutulması zor anılarla dolu ama pek çok insanla normalde kuramayacağımız dostlukları yaşadığımız, kardeşlikler geliştirdiğimiz bir görev oldu.” değerlendirmesinde bulundu.
Türkiye-Ukrayna ilişkileri
Türkiye ile Ukrayna arasındaki ilişkilere de değinen Güldere, Türkiye’nin Ukrayna ile en üst düzeyde kurduğu dostane ilişkilerin, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelenskiy arasındaki münasebetin büyükelçiliğin faaliyetlerinde özel rol oynadığını, Emine Erdoğan ve Zelenskiy’nin eşi Olena Zelenska himayesinde 1700’ü aşkın Ukraynalının misafir edildiğini, bunların yaklaşık 1200’ünün çocuk olduğunu belirtti.
Güldere, Zelenskiy tarafından “2. Derece Devlet Liyakat Nişanı” ile taltif edildiğine dikkati çekerek, Zelenskiy’nin bu nişanı takdimi sırasında hem Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın liderliğinde Türkiye’nin Ukrayna ile sergilediği dayanışmaya hem Büyükelçiliğin zor zamanda Ukrayna’yı terk etmeden faaliyetlerini kesintisiz sürdürmesine hem de Türkiye’nin insani yardım çalışmalarına vurgu yaptığını söyledi.
Görevi süresince Türkiye ile Ukrayna arasında Serbest Ticaret Anlaşması’nın imzalandığını ancak henüz yürürlüğe girmediğini kaydeden Güldere, “Anlaşmanın parlamentolardaki onay süreci devam ediyor ama buna rağmen geçtiğimiz yıl Türkiye-Ukrayna’nın ticaret hacmi 8 milyar dolara yaklaşarak tarihindeki en yüksek seviyeyi gördü. Dolayısıyla serbest ticaret anlaşması imzalandıktan sonra bu, çok daha yukarılara muhakkak çıkacak.” şeklinde konuştu.
Güldere, turizm sektöründe de rekor yaşandığını belirterek, salgın sonrası ve savaş öncesi dönemde 2 milyondan fazla Ukraynalı turistin Türkiye’de ağırlandığı bilgisini paylaştı.
Türk inşaat firmalarının bugüne kadar Ukrayna’da kritik çalışmalar yürüttüğünü anlatan Güldere, şirketlerin, salgın ve savaş döneminde sosyal sorumluluk projeleri üstlendiğini, şantiyelerinin kapılarını Ukraynalılara açtıklarını ve ücretsiz yemek servisi yaptıklarını söyledi.
Güldere, Onur Grup Yönetim Kurulu Başkanı Onur Çetinceviz’in de savaş döneminde Ukrayna’daki projelerini sürdürmesi dolayısıyla “2. Derece Devlet Liyakat Nişanı”na layık görüldüğünü ve bunun, Ukrayna’nın Türk özel sektörüne duyduğu güvenin göstergesi olduğunu vurguladı.
Büyükelçi Güldere, “Bugüne kadar nasıl Türk inşaat sektörü Ukrayna’da güzel işler yaptıysa, savaşa rağmen burada kalıp çalışmaya devam ettiyse, savaştan sonra da şirketlerimizin, Ukrayna’nın sembollerini Ukrayna ile birlikte inşa edeceğine yürekten inanıyorum. Bu kapsamda ‘Süreci nasıl hızlandırabiliriz, ileriye dönük altyapıyı şimdiden nasıl oluşturabiliriz?’ hususunda da bazı görüşmeler, bazı planlamalar şimdiden yapılıyor. İnşallah bunların sayesinde önümüzdeki dönemde buraya hem barışın gelmesinde hem de Ukrayna’nın yaraları sarılıp yeniden inşasında Türkiye, yine yanında en ön safta yer alacak.” ifadelerini kullandı.
Ukrayna’daki Türk soydaşlara yönelik çalışmalar
Ukrayna’daki Türk soydaşların durumuna ilişkin de Güldere, 250 bine yakın Kırım Tatar Türkü ve 40 bine yakın Gagauz Türkü’nün ülkede hayatını sürdürdüğü bilgisini paylaştı.
Güldere, Tatarlara yönelik çeşitli projeleri hayata geçirdiklerini dile getirerek, “Maalesef, Kırım Tatarlarının hem 2014 sonrasında hem de bunun da öncesinde, son olarak da savaşla birlikte yaşadığı çok büyük sıkıntılar var.” dedi.
Kırım Tatarları konusunda son dönemde Ukrayna yönetimince önemli hukuki düzenlemelerin yaptığına dikkati çeken Güldere, “Özellikle Kırım Tatarlarının uzun süredir beklediği Yerli Halklar Yasası’nın Ukrayna Parlamentosunda kabul edilmesi çok önemli adımdı. Biz de bu konuda Zelenskiy tarafından sergilenen liderliği takdir ediyoruz. Aynı şekilde Kırım Tatar Dil Stratejisi kabul edildi. Tüm bu süreçlerde bize düşen herhangi bir husus olduğu taktirde bunları Ukrayna makamlarıyla birlikte Kırım Tatar liderliğiyle eş güdüm içinde hayata geçirme noktasında gerekli adımları atıyoruz.” şeklinde konuştu.
Güldere, Kırım Tatarlarından Emine Ceppar’ın Ukrayna Dışişleri Birinci Bakan Yardımcısı, Rüstem Umerov’un da Savunma Bakanı olarak görev üstlendiğine dikkati çekti.
Bunların Kırım Tatarlarının Ukrayna nezdinde hak ettikleri konumu kazandıklarına dair önemli bir gösterge olduğunu vurgulayan Güldere, “Bu süreçlerde hem Ukrayna’nın hem Kırım Tatar soydaşlarının yanında olmaya önümüzdeki dönemde de devam edeceğiz.” ifadesini kullandı.
Güldere, Gagauz Türklerinin yoğun olarak Odessa bölgesinde yaşadıklarını belirterek, “TİKA’nın bu bölgede inşa ettiği Gagauz Kültür Merkezi var. Orada özellikle köyden kente göç nedeniyle kimlik erozyonu ile ilgili şikayetler işitmiştik. Bunlara çözüm bulmak ve ekonomik canlılığı arttırmak üzere geliştirdiğimiz hayvancılığa destek gibi TİKA üzerinden projeler vardı. Savaştan sonra şartlar elverdiğinde yine bunlara devam edeceğiz.” dedi.
Ahıska Türklerinin birçoğunun hem 2014 hem de 2022’de çatışma hatlarında bulunmaları nedeniyle Ukrayna’yı terk etmek zorunda kaldıklarını ancak Ahıskalı temsilcileriyle her zaman yakın temas içinde olduklarını dile getiren Güldere, Ukrayna’da kökleri Sovyetler zamanına giden geniş bir Azerbaycan diasporasının varlığını sürdürdüğünü ve bu diasporanın temsilcileriyle de görevi süresince yakın temas ve eş güdüm içinde olmaya özen gösterdiklerini söyledi.
Büyükelçi’den Türk basın mensuplarına övgü
Güldere, Türk gazetecilerin de Ukrayna’da cesurca uzun süre görev yaptıklarını ve zor şartlarda olağanüstü işler çıkardıklarını vurguladı.
“Savaşın ilk günlerinde büyükelçilikle birlikte eş güdüm halinde hareket eden Türk basın mensupları neredeyse mart ayının (2022) ortasına kadar Kiev’de kaldı ve buradaki durumu Türk halkına yansıtmaya çalıştı.” diyen Güldere, sözlerini şöyle tamamladı: “Dolayısıyla ben hem sizlere hem mesai arkadaşlarıma çok teşekkür ediyorum hem de tebriklerimi sunmak istiyorum çünkü burada yaşamayan kişiler, yapılan işlerin ne koşullarda olduğunu her zaman anlayamıyor. Sizler, buradaki durumu yansıtarak aslında Ukrayna’nın bütün sorunlara, sıkıntılara rağmen günlük hayatın, inşaatların devam ettiği, firmaların çalıştığı bir ülke olduğunu da aslında dış dünyaya yansıtıyorsunuz.
Bu farkındalığı yaratmak da belki Ukrayna’nın en ihtiyaç duyduğu hususlardan bir tanesi. Dolayısıyla ben sizin de elinize, emeğinize sağlık diyerek sözlerime son vereyim.”