Türk savunma sanayisinde 2023 yılı kritik silah sistemleri testlerinin ön plana çıktığı bir yıl oldu. 2024 de ise kuşkusuz Türk hava gücü modernizasyonunun en çok dikkat çekecek ajandası, KAAN’ın ilk uçuşu olacaktır. Hudson Enstitüsü kıdemli analisti Dr. Can Kasapoğlu, Türk savunma sanayisi çalışmalarını geniş bir perspektifle ele alarak, geliştirilen silahların Türkiye’nin askeri kapasitesi açısından önemini kaleme aldı.
Türk savunma sanayisinde 2023 yılı kritik silah sistemleri testlerinin ön plana çıktığı bir yıl oldu. Söz konusu testler arasında en çok önemsediğimiz trend, aerobalistik füze yeteneklerinin inşası ve silahlı insansız hava aracı (SİHA) kapasitesiyle entegre edilmesidir. Buna verebileceğimiz örnekler, öncelikle TRG-230 ağır roketinin SİHA versiyonunun, Baykar AKINCI stratejik SİHA’sı tarafından test edilmesi ve müteakip olarak da 122 mm Sakarya roketinin test edilmesidir. SİHA’larla roket ve taktik balistik füze envanterinin birleşmesi, çok esnek ve etkili harekat tasarıları sunabilir. Aerobalistik silahlar, aynı sistemlerin satıhtan-satıha seçeneklerine göre daha uzun bir etkili menzile sahiptir. Özellikle 140 kilometre test menziliyle TRG-230 SİHA versiyonu önemli bir yetenek arz ediyor. Elbette, gerçek harp koşullarında füzenin 140 kilometrenin de ötesine geçebileceği, zira test senaryosunun gizlilik dereceli nüanslar dikkate alınarak hazırlanmış olabileceği de not edilmelidir. Ayrıca, hava savunma sistemlerinin aerobalistik füzelere karşı başarı oranının, balistik füzelere kıyasla daha düşük olduğu biliniyor. Söz konusu silah sistemleri, düşman hava sahasının yoğun karadan havaya füze (SAM) sistemleri tarafından korunan bölgelerine, askeri personeli riske atmadan, tahrip gücü yüksek, ağır harp başlıklarıyla taarruz etme imkanı kazandırıyor.
Askeri kabiliyette kritik eşik aşılıyor
Türk savunma sanayisinde önem verdiğimiz bir diğer gelişme, KEMANKEŞ’in atışlı testlerinin gerçekleştirilmesidir. KEMANKEŞ, KIZILELMA ve TB-2 gibi Baykar çözümlerine kıyasla manşetlerde nispeten geri planda kalsa da bu satırların yazarının en çok kıymet verdiği kategorik çözümlerden biridir. Zira, özellikle Rusya-Ukrayna savaşı ve Kızıldeniz’deki mevcut güvenlik durumu gibi örnekler, dolanan mühimmat (kamikaze dron) segmentinin SİHA/İHA pazarında çok özel bir yer tuttuğu tezini doğruluyor. Harekat tasarısı açısından, karma hava taarruz paketlerinde çeşitli füzelerle birlikte yer alarak, harp sahasındaki durumu düşman hava savunması için daha karmaşık hale getiren kamikaze sistemleri geleceğin savaşlarında daha da kritik bir yer tutacaktır. Dahası, KEMANKEŞ’in aynı zamanda insansız sistemlere sertifiye bir kamikaze dron olması da ayrıca önemlidir. KEMANKEŞ, sadece bir kinetik taarruz sistemi olarak değerlendirilmemelidir. Nitekim, sistemin gelişmiş sensörleri KEMANKEŞ’i, enformasyon üstünlüğü hususunda da avantajlı bir çözüm haline getirdi.
Stratejik hava segmentinde de önemli gelişmeler yaşandı. ASELSAN’ın 100+ kilometre azami menzile sahip hava savunma sistemi SİPER Ürün-1 kabul töreni ve 150+ kilometre azami menzile sahip SİPER Ürün-2’nin de ilk atışlı testi, bahse konu alana dair en kritik gelişmelerdendir. SİPER ailesinin, Türk savunma kapasitesinin stratejik SAM sistemleri segmentindeki eksiklikleri de önemli ölçüde gidermesi bekleniyor. Nitekim 2023 yılı başında Savunma Sanayii Başkanı Haluk Görgün’ün Türkiye’nin artık S-400 sistemine ihtiyaç duymayacağı yönündeki açıklamaları da SİPER ailesinden beklenen başarıya bir atıf niteliği taşıyor. Deniz harp sistemleri açısından ise birçok kişinin favori gelişmesi, TCG Anadolu’nun yükselişidir. Bir amfibi taarruz gemisi olan TCG Anadolu, gerçekten de majestik bir kuvvet aktarımı platformudur. Söz konusu platform, aynı zamanda Türk Deniz Kuvvetlerinin en büyük savaş gemisidir.
Öte yandan deniz harp segmentinde gözlemlenen en kritik 2 gelişme, ROKETSAN’ın ATMACA projesinin ilk seri üretim gemisavar füzelerini Türk Deniz Kuvvetleri’ne teslim etmesi ve 2023 yılı sonunda AKYA ağır sınıf torpidonun ilk gerçek harp başlıklı testinin başarıyla tamamlanması oldu. Daha önceki çalışmalarımızda ifade ettiğimiz gibi, ATMACA gemisavar füzesi ve AKYA ağır sınıf torpido, Türk Deniz Kuvvetleri için harekat bağımsızlığı unsurları olarak değerlendirilmelidir.
Geçtiğimiz yıl hava harp segmentinde de 2 önemli gelişme yaşandı. Bunlardan birincisi, ilk uçuşunu gerçekleştiren BAYKAR KIZILELMA’nın yüksek irtifa sistem tanımlama test uçuşlarını gerçekleştirmesi, ikincisi ise yine bir diğer insansız savaş uçağı projesi olan TUSAŞ ANKA-3’ün ilk uçuşunu başarıyla tamamlaması oldu. Söz konusu sistemler, yalnızca stratejik SİHA platformları olarak değil, aynı zamanda KAAN projesi ile beraber Türkiye’nin 5’inci nesil taktik çözümünün parçası olacak ve “loyal wingman” çerçevesinde insan-makine işbirliği konseptiyle müşterek harekat icra edecektir. Ancak değerlendirmeye konu harekatın başarıyla icra edilmesi, gelişmiş yapay zeka algoritmaları, üst-düzey görev ve uçuş bilgisayarları ve keskin bir kurmay zekası da gerektiriyor.
2024 yılında kuşkusuz Türk hava gücü modernizasyonunun en çok dikkat çekecek olan ajandası, 5’inci nesil taktik havacılık unsuru olarak tasarlanan KAAN’ın ilk uçuşu olacaktır
Kritik projelerde geri sayım
2024 yılında kuşkusuz Türk hava gücü modernizasyonunun en çok dikkat çekecek ajandası, 5’inci nesil taktik havacılık unsuru olarak tasarlanan KAAN’ın ilk uçuşu olacaktır. KAAN projesi, bir sistemler sistemi manzumesine karşılık geliyor. Sözü edilen manzume, görev bilgisayarlarından düşük görünürlüklü dizayn niteliklerine, aviyoniklerden silah sistem sertifikasyonlarına, AESA radarından 5’inci nesil hava harekat kabiliyetine kadar uzanıyor. Bu noktada karşımıza 2024’ün henüz şekillenmekte olan, en önemli 2’nci askeri havacılık gündemi çıkıyor. Söz konusu gündem, bir süredir masada olan ara çözüm ihtiyacının, hazır alım yoluyla karşılanmasıdır. Türk Hava Kuvvetleri, dünyada 4’ncü nesil F-16 savaş uçaklarını envanterinde bulunduran en önemli aktörlerdendir. S-400 alımını müteakip, Türkiye’nin F-35 programının dışında bırakılması sonrasında Ankara için 2 olası ara çözümün gündeme geldiği müşahede ediliyor. Bu çözümlerden ilki, F-16 Viper (F-16V) alımı, diğer seçenek ise Eurofighter Typoon alımıdır ki bunlar birbirini dışlayan seçenekler değildir. İsveç’in NATO üyeliğinin onaylanması sonrasında Ankara için F-16V alımının yolunun açıldığı anlaşıldı. F-16V, F-16 ailesinin en gelişmiş versiyonudur. Sistemin en dikkat çeken özelliklerinden biri, APG-83 AESA radarıdır. Söz konusu konfigürasyon, diğer birçok nitelikle birlikte, F-16V’yi bir 4.5 nesil ara çözüm olarak konumlandırıyor. Türkiye’nin 5’inci nesil savaş uçaklarına sahip olduğu bir senaryoya kıyasla ideal bir çözüm olmamasına rağmen, 2020’lerin ve 2030’ların başının sorunsuz atlatılması için F-16V’nın uygun bir seçenek olduğunu değerlendirmekteyiz. Ayrıca dünyadaki en önemli F-16 kullanıcılarından biri olan Türk Hava Kuvvetlerinin uzun yıllara yayılan deneyimi, Türkiye’nin geniş F-16 pilot havuzu, yer ekipleri, F-16 uçaklarına uygun lojistik altyapısı, simülatör kullanımı, ve en önemlisi, Türk savunma sanayisi için silah sistem sertifikasyonuna kadar geniş bir avantaj ve tecrübeye sahip olması, F-16V alımı çerçevesinde ayrıca önemlidir.
Dünyadaki en önemli F-16 kullanıcılarından biri olan Türk Hava Kuvvetlerinin uzun yıllara yayılan deneyimi, Türkiye’nin geniş F-16 pilot havuzu, en önemlisi, Türk savunma sanayisi için geniş bir avantaj ve tecrübeye sahip olması, F-16V alımı çerçevesinde ayrıca önemlidir.
Deniz harp segmentinde 2024 yılında TF-2000 hava savunma fırkateynleriyle ilgili gelişmeleri yakından takip edeceğiz. Zira, TF-2000’ler, açık deniz donanmasına dönüşen Türk Deniz Kuvvetlerinin görev grupları açısından elzem yetenekler. 2024 sonrasında bir diğer önemli konu, milli denizaltı projesi olacak. Reis sınıfını müteakip, ilk milli denizaltı (MİLDEN) platformları, muhtemelen, havadan bağımsız tahrik sistemiyle (AIP) mücehhez olacaktır. Öte yandan, Deniz Kuvvetleri dergisinde yayımlanan ve nükleer denizaltıları inceleyen bir makaleye atıfla, savunma haber siteleri, kuvvetin nükleer denizaltılara ilgi duyduğunu öne sürmüştür. MİLDEN projesinin ilerleyen varyantları için nükleer denizaltı planları olup olmadığı, önümüzdeki dönemde yakından takip edeceğimiz bir gelişme. Son olarak stratejik silah sistemleri segmentinde 2 kritik gelişmeyi izleyeceğiz. Hatırlanacağı üzere, 2023 yılında CENK balistik füzesi ilk kez görüntülendi. Yapılan değerlendirmeler, CENK’in, Türkiye’nin ilk orta menzilli (Bin km-3 Bin km arası menzile sahip) balistik füzesi olacağını belirtmekteydi. Söz konusu menzilde bir yetenek konvansiyonel düzeyde elde edilebilecek en üst düzeyi temsil ediyor. Bir diğer kritik stratejik silah sistemi projesi ise ATMACA gemisavar füzesinin satıhtan-satıha varyantının üretilmesi. Ana yüklenicisi ROKETSAN olan KARA ATMACA füzesinin motoru, KALE AR-GE tarafından KTM-3700 adıyla üretiliyor. Ukrayna’da Neptün gemisavar füzesinin izlediği yola benzer bir plan takip eden KARA ATMACA, sadece gemisavar değil, satıhtan-satha bir seyir füzesi olarak da kritik bir yetenek sunacak.
Dr. Can Kasapoğlu
Hudson Enstitüsü kıdemli analistidir. Askeri bilimler ve açık kaynaklı savunma istihbaratı üzerine uzmanlaşmaktadır.