İbn Haldun’un Perspektifi ile Türkiye’nin Ekonomik Geleceği

Son dönemde Türkiye’nin vergi politikası ile ilgili bazı eleştiriler var. Artan vergilerle ilgili bazı vatandaşların eleştirileri bulunuyor. Tabii buna karşın artan vergilerin doğru olduğunu ifade edenler de yok değil.

Ama ben hem bu sorun için hem de ülkelerin daha iyi yönetilmesi konusunda birçok deneyimi olan birinin görüşlerine başvuracağım! Bunun için yaklaşık 700 yıl geriye giderek, dönemin devlet adamlarından olan İbn Haldun’un bu konularda ne dediğine bakmak istedim.

Bilmeyenler için İbn Haldun, Endülüs döneminde yaşamış ünlü bir siyaset ve devlet adamı. Tabii bunun yanında sosyoloji, tarih ve felsefe bilimleri ile ayrıca ilgilenmiş, bunların yanı sıra döneminin tüm deneyimlerini de birçoğumuzun hâlâ okuduğu mukaddime adlı kitabında toplamış bir devlet adamı. Hatta iktisatçıların birçoğu iktisadın babası kabul edilen Adam Smith’in dahi bu mukaddimeden etkilendiğini ve faydalandığını ifade ediyor.

İbn Haldun’un Mukaddime’si, tarih ve toplum üzerine derin analizleriyle sadece kendi dönemine değil, günümüze de ışık tutan bir eser. İbn Haldun’un, Mukaddime’de devletlerin yükselişi ve çöküşü üzerine yaptığı tespitler, bugün Türkiye’nin daha iyi yönetilmesi için de önemli ipuçları sunmakta.

Bu yazıda, İbn Haldun’un görüşlerinden yola çıkarak Türkiye’nin nasıl daha iyi yönetilen bir devlet olabileceğine dair bazı önerileri ele alacağım

Adaletin Önemi

İbn Haldun, bir devletin sağlam temeller üzerinde yükselmesinin ve uzun ömürlü olmasının en önemli şartlarından birinin adalet olduğunu vurgular. Adalet, sadece hukuki sistemin düzgün işlemesi değil, aynı zamanda ekonomik ve sosyal adaletin de sağlanması anlamına gelir. Türkiye, adalet sistemini güçlendirerek, her vatandaşın eşit muamele gördüğü bir toplumu inşa etmelidir. Bu, sadece yasaların eşit uygulanmasıyla değil, aynı zamanda gelir dağılımındaki adaletsizliklerin giderilmesiyle de mümkündür.

Devlet ve Toplum Arasındaki Güven İlişkisi

İbn Haldun’a göre, devlet ile toplum arasındaki güven ilişkisi, bir devletin ayakta kalabilmesi için hayati öneme sahiptir. Türkiye’de devletin halkına karşı şeffaf ve hesap verebilir olması, bu güven ilişkisinin güçlenmesini sağlar. Yolsuzlukla mücadele, kamusal kaynakların etkin ve verimli kullanımı, devlet kurumlarının liyakat esasına göre yönetilmesi gibi adımlar, toplumun devlete olan güvenini artıracaktır.

Eğitim ve Kültürel Kalkınma

Eğitim, İbn Haldun’un gözünde bir toplumun gelişmişliğinin anahtarıdır. Türkiye, eğitim sistemini yenilikçi ve kapsayıcı bir şekilde yeniden yapılandırmalıdır. Bilimsel ve teknolojik gelişmelere açık, eleştirel düşünmeyi teşvik eden bir eğitim sistemi, ülkenin uzun vadeli kalkınmasını sağlar. Aynı zamanda kültürel değerlerin korunması ve geliştirilmesi, toplumun moral ve motivasyonunu artırır.

Ekonomik İstikrar ve Üretim

İbn Haldun, ekonomik büyümenin temelinin üretim olduğunu belirtir. Üretim faaliyetlerinin artması, vergi gelirlerini de artırır ve devletin mali gücünü sağlar. Türkiye, üretimi teşvik eden politikalar geliştirerek, sanayi ve tarım sektörlerini desteklemelidir. Yenilikçi ve teknoloji odaklı üretim modelleri benimsenmeli, küçük ve orta ölçekli işletmelere (KOBİ’lere) yönelik teşvikler artırılmalıdır. Bu, hem yerli üretimi artıracak hem de istihdamı destekleyecektir.

İbn Haldun, devletlerin ekonomik temellerinin sağlam olması gerektiğini çokça vurgular. Bu  yüzden Türkiye’nin  ekonomik istikrarı sağlamak için sürdürülebilir politikalar geliştirmesi önemlidir. Yerli üretimi teşvik eden, inovasyonu destekleyen ve dışa bağımlılığı azaltan bir ekonomik model, ülkenin bağımsızlığını ve refahını artırır.

İbn Haldun, ayrıca ekonominin kayıt altına alınmasının önemli olduğu söyler. Kayıt dışı ekonomi ile mücadele edilmesi gerektiğini ifade eder. İbn Haldun’a göre, kayıt dışı ekonomi, devletin vergi gelirlerini azaltır ve ekonomik dengesizliklere yol açar. Bu yüzden Türkiye, kayıt dışı ekonomiyle etkin bir şekilde mücadele etmeli, vergi denetim mekanizmalarını güçlendirmelidir. Dijital vergi sistemlerinin geliştirilmesi, bu konuda önemli bir adım olabilir.

Vergi ve Ekonomik Denge

İbn Haldun, vergilerin ekonomik denge üzerindeki etkisine oldukça önem verir. Ona göre, yüksek vergi oranları, ekonomik faaliyetleri olumsuz etkileyerek ticaretin ve üretimin azalmasına neden olur. Bu durum, devletin vergi gelirlerinin düşmesi ve ekonomik çöküşe yol açar. Türkiye, İbn Haldun’un bu tespitlerinden yola çıkarak, vergi politikalarını dengeli bir şekilde düzenlemelidir. Yüksek vergi oranlarından kaçınılarak, vergi tabanı genişletilmeli ve kayıt dışı ekonomiyle mücadele edilmelidir. Ayrıca vergi adaleti sağlanmalıdır.

İbn Haldun vergilerin adil bir şekilde dağıtılması, toplumun tüm kesimlerinin vergi yükünü eşit şekilde paylaşması gerektiğini savunur. Türkiye’de vergi adaletini sağlamak için, özellikle düşük ve orta gelirli kesimlerin üzerindeki vergi yükünü hafifletmeli, büyük gelir sahiplerinin ve şirketlerin adil bir şekilde vergilendirilmesini sağlamalıdır. Bu, sosyal adaleti ve toplumsal huzuru pekiştirecektir.

Toplumsal Dayanışma ve Birlik

Mukaddime’de, toplumsal dayanışmanın ve birliğin devletlerin gücünü artırdığı belirtilir. Türkiye, toplumsal farklılıkları zenginlik olarak kabul eden, hoşgörü ve birlikte yaşam kültürünü teşvik eden politikalar geliştirmelidir. Etnik, dini ve kültürel farklılıkları bir arada yaşatma becerisi, toplumun bir bütün olarak hareket etmesini sağlar ve devletin iç huzurunu korur.

İbn Haldun’un Mukaddime’sinden Çıkarabileceğimiz Dersler

İbn Haldun’un Mukaddimesi Türkiye’nin daha iyi yönetilen bir devlet olma yolunda önemli ipuçları sunmaktadır ve Türkiye’nin ekonomik politikalarına yön verebilecek niteliktedir. Vergi adaletinin sağlanması, üretimin teşvik edilmesi, kayıt dışı ekonomiyle mücadele ve uzun vadeli ekonomik stratejilerin benimsenmesi, Türkiye’nin sürdürülebilir ekonomik büyüme ve refah hedeflerine ulaşmasında kritik rol oynayacaktır. Ayrıca Adaletin tesisi, güven ilişkilerinin güçlendirilmesi, eğitim ve kültürel kalkınma, ekonomik istikrar ve toplumsal dayanışma, bu yolda atılacak temel adımlardır. Türkiye, bu prensipler doğrultusunda hareket ederek, güçlü ve müreffeh bir devlet olma hedefine ulaşabilir.

Doç. Dr. Hasan Bardakçı

Son Yazılar