Trump’ın tekrar seçilmesi halinde NATO’nun ve ABD’nin Ukrayna’ya vereceği desteğin azalacağı veya kesileceği düşüncesiyle ABD yönetiminin zirvede üye ülkelerden Trump kazansa bile devam edecek taahhütler beklediği gözlemlendi. Ankara Sosyal Bilimler Üniversitesi, Siyasal Bilgiler Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Mehmet Akif Kireççi, Washington’da gerçekleşen NATO zirvesi gündemini kaleme aldı.
NATO, 9-11 Temmuz tarihlerinde Washington’da yoğun katılımlı bir zirve ile 75’inci kuruluş yıl dönümünü kutladı. 2. Dünya Savaşı’ndan sonra kurulan ittifak bazı sarsıntılar yaşasa da Soğuk Savaş döneminde ve sonrasında önemini kaybetmeden devam etti. Kuruluşunda 12 olan üye sayısı 7 Mart 2024’te İsveç’in de katılımıyla 32’ye yükseldi. İttifak’ın 40’tan fazla üye olmayan ülke ve uluslararası örgütle de ilişkileri mevcuttur.
75. yıl zirvesinde üzerinde durulan konular arasında İttifak’ın caydırıcılığının artırılması, Ukrayna’nın savunması için izlenecek yol haritası ve NATO’nun üçüncü ülkelerle olan işbirliklerinin geliştirilmesi yer alıyor. Çin’in yükselişi ve Rusya’nın askeri meydan okumaları ile belirginleşen jeopolitik gerilimler ve askeri rekabet endişe kaynağı olmaya devam ederken Amerika Birleşik Devletleri’nin (ABD) teşvikleriyle üye ülkelerde savunma harcamalarının yüzde 2’nin üzerine çıkarılması hedefleniyor.
Madrid’de 2022’de kararlaştırılan 2023 Vilnius zirvesinde ise revize edilen yeni stratejik konsept kapsamında son 2 yıl içerisinde NATO üyeleri hem askeri harcamalarını ve modernizasyon çabalarını hem de ortak savunma tatbikatlarını artırdı. Rusya’ya karşı önlem almak maksadıyla İsveç ve Finlandiya birliğe dahil edildi. Tüm bu hamlelerle NATO, ittifak içerisindeki dayanışmayı artırmayı ve Rusya’ya ve Çin’e karşı da “hazırız” mesajı vermeyi hedefliyor.
İttifak üyelerini kendi şemsiyesi altında toplamaya büyük özen gösteren ABD, Washington zirvesinde, Ukrayna savaşının başındaki azim ve kararlılığını belli ölçüde yitiren bazı NATO liderlerini bu hedefe yeniden odaklamaya ve daha güçlü bir stratejik konsept ortaya koymaya çalıştı. ABD caydırıcı nitelikte somut bir irade ortaya koymanın en önemli platformunu Ukrayna olarak görüyor.
Ukrayna’da aradığı zaferi elde edemeyen Rusya’nın Gürcistan, Moldova ve Bosna-Hersek’te Batıyla sert bir jeopolitik rekabete tutuşması muhtemeldir. İlaveten, Ukrayna savaşı için Kuzey Kore’den silah, Çin’den makine aksamları ve elektronik cihazlar ve İran’dan SİHA’lar alan Rusya, ABD yaptırımlarına rağmen mezkur ülkelerle bir savaş ekonomisi içerisindedir. ABD’nin kısıtlamaları Batı karşıtı blokta ilişkilerin daha da derinleşmesine yol açıyor.
Zirvenin son ana gündem maddesi ise Hint-Pasifik’ten Balkanlara, Kafkasya’dan Kore yarımadasına kadar geniş bir coğrafyada belirli ülkelerle operasyonel ve diplomatik işbirliğinin artırılması konusudur. Rusya’nın mezkur bölgelerde etkinliğini artırması bir yandan yeni güvenlik endişeleri yaratırken diğer yandan da NATO’nun caydırıcılık vasfını zayıflatıyor. Çin’in Pasifik’te etkinliğini artırması da NATO için uzun vadede yeni bir tehdit olarak görülüyor. Bu nedenle zirvede, NATO’nun etkisini Asya’da –özellikle Çin’e karşı—artırmak amacıyla Japonya, Avustralya, Güney Kore, Yeni Zelanda ve diğer ülkelerle temaslar ve işbirlikleri teşvik edildi.
Ukrayna–Rusya denkleminde NATO
Üye olmamasına rağmen Ukrayna’nın NATO’da bu denli gündem olması ve destek alması İttifakın jeopolitik öncelikleri hakkında önemli fikirler veriyor. Ukrayna’ya yönelik yardım ve politikalar NATO-Ukrayna Konseyi tarafından takip ediliyor. Üyelerin önümüzdeki 5 yıl boyunca yıllık 40 milyar dolarlık destek taahhüdü Rusya’ya Ukrayna’da zafer vermeme hedefinin en önemli yansımasıdır. Savaşın giderek derinleşmesi NATO ittifakının Rusya ile doğrudan karşı karşıya gelmesi ve nükleer silah kullanılması risklerini taşısa da, ABD bu desteğin Ukrayna’nın meşru müdafaa hakkına yönelik olduğuna inanıyor. Zelensky’nin zirvede ilgi odağı olması ve Ukrayna’nın NATO üyeliğinin artık yüksek sesle dile getirilmesi ise Rusya’nın tepkisini çeken konular olarak öne çıkıyor.
Trump’ın tekrar seçilmesi halinde NATO’nun ve ABD’nin Ukrayna’ya vereceği desteğin azalacağı veya kesileceği düşüncesiyle ABD yönetiminin zirvede üye ülkelerden Trump kazansa bile devam edecek taahhütler beklediği gözlemlendi.
NATO deklarasyonunda Çin ve Rusya
Hem kabul edilen liderler deklarasyonunda hem de Genel Sekreter Stoltenberg’in konuşmasında Rusya’nın Ukrayna’ya saldırıları ve Ukrayna’nın savunmasına yoğun moral, askeri ve finansal destek verilmesi konularının altı önemle çizildi.
Deklarasyonda Çin’in askeri harcamalarda derinleşen eğilimleri ve uzay programlarına yaptığı yatırımlar tehdit olarak kayda geçerken, Çin’in Rusya’ya verdiği desteğin Ukrayna savaşına müdahale anlamına geldiği ifade edildi. Çin’den bu ithamlara süratle gelen sert cevabı da not etmek gerekir. NATO’nun Çin’e karşı zihinsel, kurumsal ve askeri hazırlıklar istemesi doğal olarak ilerleyen yıllarda Çin’le gerilim alanlarının artacağının işaretlerini veriyor.
Türkiye’nin öncelikleri
Zirvede gerçekleşen toplantılarda ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın basın toplantısında ifade ettiklerinden yola çıkarak, Türkiye’nin öncelikleri 2023 Vilnius ve 2022 Madrid’de olduğu gibi bu zirvede de terörle mücadelede ittifak üyelerinden destek beklentisi ve üye ülkelerin birbirlerine savunma sanayii ürünlerinde kısıtlama getirmemesi talebi olarak öne çıktı.
NATO’nun güney kanadında duyduğu güvenlik ihtiyacının en güçlü şekilde Türkiye tarafından karşılandığı, NATO’nun en büyük –ve muhtemelen operasyon kabiliyeti de en yüksek– ikinci ordusuna sahip bir ülke olarak müttefiklerden silah alımları konusunda yaptırımlara maruz kalmasının anlamsız olduğu, Suriye’nin kuzeyindeki terör örgütü PKK’nın türevleri olan YPG/PYD gibi örgütlere askeri ve finansal destek verilmesinin ise kabul edilemez olduğu kayıtlara geçirildi.
Erdoğan’ın gündeme getirdiği bir başka konu ise NATO’nun Ukrayna’daki savaşın tarafı haline getirilmemesi yönündeki uyarılarıydı. Bu meyanda Karadeniz girişimi gibi diplomatik inisiyatiflere şans tanınması gerektiğinin altını çizen Cumhurbaşkanı, adil bir barışın kaybedeni olmayacağını ısrarla vurguladı.
Öte yandan Rusya’nın Ukrayna’ya yönelik saldırıları karşısında her türlü dayanışma eğilimlerinin gösterildiği bir platformda İsrail’in Gazze saldırıları karşısında herhangi bir tutum geliştirilemediği de gözlerden kaçmadı. Muhtemelen Gazze’deki insanlık dramını gündeme getiren, İsrail’e saldırılarını sona erdirmesi çağrısı yapan tek lider Erdoğan’dı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, zirve sırasında Macaristan, Yunanistan, İtalya, Almanya, Ukrayna, Fransa ve Birleşik Krallık liderleri ile ikili ve heyetler arası görüşmeler gerçekleştirdi.
Öte yandan NATO Genel Sekreterliği görevine seçilen eski Hollanda Başbakanı Mark Rutte’ye tebrik ve başarı dileklerini ileten Erdoğan, yeni genel sekreter yardımcısının bir Türk olması yönündeki taleplerini ifade etti.
Prof. Dr. Mehmet Akif Kireççi
Ankara Sosyal Bilimler Üniversitesi
Siyasal Bilgiler Fakültesi Dekanı