NATO’ya göre Çin, NATO’nun güvenliğine, çıkarlarına ve değerlerine meydan okuyor. Çin’i Rusya’nın Ukrayna’ya karşı yürüttüğü savaşın kararlı bir destekçisi olmakla itham eden NATO, Avrupa-Atlantik güvenliğinin tehlikede olduğunu düşünüyor. NATO, çok kutuplu bir yapıya evrilen uluslararası sistem içerisinde kendisine tatmin edici tarihsel bir rol arıyor. Bağımsız Araştırmacı Dr. Hüseyin Korkmaz, NATO’nun yeni küresel denklemde Çin ve Rusya karşısında kendine yeni alanlar açma arayışını kaleme aldı.
Uluslararası sistem çok kutuplu bir kıyama şahitlik ederken küresel güvenlik de her geçen gün daha belirsiz bir safhaya doğru ilerliyor. Atlantik İttifakının güvenlik aygıtı NATO, 21. yüzyılda tehdit algısında yaşanan dönüşümü konsolide etmeye çabalıyor. Bu çabalar, NATO’nun küresel çerçevede yeni bir güvenlik vizyonu inşa etmesine yönelik eğilimi de derinleştiriyor.
Stratejik konseptini revize eden NATO’nun 21. yüzyıldaki yeni misyonu, Asya-Pasifik bölgesini dikkate alan daha kapsamlı bir yaklaşıma savrulmak üzeredir. Bu yaklaşım, Asya-Pasifik vizyonunu Çin-Rusya stratejik ortaklığı üzerinden tanımlar ve ittifak olarak savunduğu değerlerin tehdit altında olduğu inancındadır.
NATO küreselleşiyor
NATO, aslında bir süredir Çin’in gelişimi ve dış politikasıyla ilgili endişelerini dile getiriyordu. NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg’in Çin’in Baltıklardan Afrika’ya kadar artan askeri varlığının NATO’nun hazırlıklı olması gerektiği anlamına geldiğini ifade eden sözleri bu çerçevede değerlendirilebilir. NATO, 2019 yılında Londra’da gerçekleşen zirvenin kapanış bildirgesinde Çin’in yükselişi ile ilgili endişelerini resmiyete döktü. Burada dikkat çeken husus, Stoltenberg’in uzun süreden beri “güvenliğin bölgesel değil küresel olduğu” fikri üzerinde sıklıkla durmasıdır. Geçtiğimiz temmuz ayında Washington’da yapılan NATO zirvesinde de Rusya yine akut bir sorun olarak gündeme gelirken, Çin de ortaya koyduğu zorluklar ile yeniden ele alındı ve güvenliğin küresel karakterine vurgu yapıldı.
Zirve sonrasında yayınlanan deklarasyon metninde, “Rusya ve Çin Halk Cumhuriyeti arasında derinleşen stratejik ortaklık ve kurallara dayalı uluslararası düzenin altını oymaya ve yeniden şekillendirmeye yönelik birbirini güçlendiren girişimler derin endişe kaynağıdır.” şeklinde bir ifadeye yer verilmesi, NATO’nun genel tehdit algısında Çin’in de ciddi anlamda yer almaya başladığını gösteriyor. NATO’ya göre Çin, NATO’nun güvenliğine, çıkarlarına ve değerlerine meydan okuyor. Çin’i Rusya’nın Ukrayna’ya karşı yürüttüğü savaşın kararlı bir destekçisi olmakla itham eden NATO, Avrupa-Atlantik güvenliğinin tehlikede olduğunu düşünüyor.
Stratejik zorluktan sistematik bir meydan okumaya; Çin
NATO’nun Çin’e yönelik endişeleri az önce de ifade edildiği gibi, 2019 yılındaki “Londra Bildirisi” ile somutlaştı. Bu zirvede Çin ilk defa “stratejik bir zorluk” olarak tanımlandı. 2021 yılında Brüksel’de yapılan NATO Zirvesi’nde ise Çin’in “ittifak güvenliğiyle ilgili alanlara yönelik sistemik bir meydan okuma” teşkil ettiğinin altı çizildi. O dönemde Pekin bu irade beyanının Soğuk Savaş zihniyetinin ve “blok siyaseti” psikolojisinin bir devamı olduğunu ifade etti. Rusya’nın hala NATO için öncelikli tehdit olarak görüldüğü ama projeksiyonun Asya’ya dönük olduğu bu dönemde NATO’nun stratejik konseptinde yapılan revizyon ise dikkat çekmişti.
28-29 Haziran 2022 tarihlerinde İspanya’nın başkenti Madrid’de icra edilen NATO zirvesi sonrasında yayınlanan ve on yılda bir gözden geçirilen stratejik konseptte Çin’in mevcut uluslararası düzen açısından “sistemik bir zorluk” olduğu yeniden belirtilmişti. Madrid bildirisinde “Çin Halk Cumhuriyeti de dahil olmak üzere, çıkarlarımıza, güvenliğimize ve değerlerimize meydan okuyan ve kurallara dayalı uluslararası düzenin altını oymak isteyenlerin sistematik rekabetiyle karşı karşıyayız.” denilmiş ve özellikle sistemik rekabetin altı çizilmişti. Ayrıca “NATO 2030: Yeni Bir Çağ İçin Birliktelik” isimli stratejik konsepte katkı sağlayan önemli bir raporda da Çin’in 2030’a doğru sistemik anlamda daha önemli hale geleceği ve bu bağlamda NATO’nun “siyasi yoğunluklu bir strateji” geliştirmesinin gerekliliği üzerinde durulmuştu. Çin’in sistemik bir zorluk olduğunun stratejik konsept içerisine resmen işlenmesi NATO’nun önümüzdeki on yıl boyunca izleyeceği Asya-Pasifik stratejisi hakkında son derece önemli bir aşamaydı.
Bu çerçevede Japonya, Güney Kore ve Avustralya’nın 2022 yılında Madrid’de yapılan zirveye katıldıklarını ifade edelim. 2023’te Vilnius’ta gerçekleşen zirveye, ek olarak Yeni Zelanda da katıldı. 2024 yılındaki Washington zirvesinde de aynı ülkeler katılım gösterdi.
Vilnius’taki toplantıda Hint-Pasifik bölgesinin NATO için önemli olduğu, bu bölgedeki gelişmelerin Avrupa-Atlantik güvenliğini doğrudan etkileyebileceği belirtildi. Vilnius bildirisinde “Çin Halk Cumhuriyeti’ni sorumlu davranmaya ve Rusya’ya herhangi bir ölümcül yardım sağlamaktan kaçınmaya çağırıyoruz.” şeklindeki ibare dikkat çekerken NATO, Çin’i “stratejisi, niyetleri ve askeri yığınağı konusunda şeffaf olmadığı” konusunda uyarmıştı.
Sessiz bir ilan-ı harp süreci
2019 yılından 2024 yılına NATO’nun stratejik metinlerinde yer alan ifadelerin serencamı bize önemli veriler sunuyor. Stratejik bir zorluktan sistemik bir meydan okumaya dönüşen Çin’in Rusya ile stratejik ortaklığının Washington’da yapılan son zirvede derin bir endişeye neden olması NATO’nun tehdit algısının gözle görülür bir şekilde dönüştüğünü gösteriyor.
Öte yandan bu zirvede yaşanan diğer bir gelişme ise NATO’nun 2024 yılında savunma ve modernizasyon harcamalarını yüzde 18 düzeyinde artırmayı planlamasıdır. NATO’nun doğu kanadına savaşa hazır kuvvetler yerleştirilmesi de bir diğer önemli husus olarak öne çıkıyor.
NATO’ya göre Çin’in stratejik rekabeti ve Rusya ile derinleşen ortaklığı, kurallara dayalı uluslararası düzeni sarsma potansiyeline sahiptir. Bu çerçevede NATO, Asya’ya yöneldiğini kabul etmezken tam aksine Çin’in kendilerine yaklaştığını düşünüyor. Çin ise daha önce de defalarca ifade ettiği gibi bu bildiriyi de soğuk savaş zihniyetinin ürünü olarak kabul ediyor ve NATO’yu soğuk savaş mantığı içerisinde hareket etmekle itham ediyor.
Sonuç olarak, NATO’nun stratejik metinleri sadece ittifakın savunma stratejilerini değil, aynı zamanda küresel güvenlik dinamiklerini de yeniden şekillendirmeye adaydır. Bu bağlamda NATO, çok kutuplu bir yapıya evrilen uluslararası sistem içerisinde kendisine tatmin edici bir tarihsel rol arıyor. NATO’nun stratejik metinlerinde yer alan hususlara binaen Çin ve Rusya’ya yönelik sessiz bir ilan-ı harp süreci içerisinde olduğunu söylemek mümkün. Bu süreç hibrit bir soğuk savaş üzerinden yapılanıyor ve küresel güvenliği karmaşık bir denklem haline dönüştürüyor.
Dr. Hüseyin Korkmaz
Bağımsız araştırmacı. 2021 yılında “Küresel Organik Kriz ve Yeni Soğuk Savaş: ABD ve Çin’in Sınırsız Stratejik Rekabeti” başlıklı kitabı yayımlanan yazarın çalışma alanları arasında Küresel hegemonya, ABD-Çin ilişkileri ve Çin’in Dış Politikası bulunuyor.