Gürcistan’da adeta “Batı ile Rusya” arasında bir tercih kademesi olarak okunan seçimler, muhalefet tarafından AB’ye entegrasyon ve NATO’ya üyelik sürecinin önemli bir adımı olarak da görülüyor. Ankara Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Yıldız Deveci Bozkuş, Gürcistan’da 26 Ekim’de yapılan parlamento seçimlerinin ülkeye etkilerini kaleme aldı.
26 Ekim’de Gürcistan’da parlamento seçimleri gerçekleştirildi. Seçimi yüzde 53,9 oyla Gürcü Hayali Partisi kazandı. Ancak seçim sonuçlarıyla ilgili ortaya atılan iddialar nedeniyle ülkede sular bir süre daha durulmayacak gibi görünüyor. Aralarında Gürcistan Cumhurbaşkanı Salome Zurabişvili ve bazı muhalefet parti liderlerinin de bulunduğu bazı kesimler “seçimlerde hile yapıldığı” iddialarını öne sürerek sonuçlara itiraz etti. Bu çağrıya binaen bazı muhalif gruplar Tiflis’te parlamento binasının önünde toplanırken, Gürcistan Savcılığı ise seçimlere yönelik “hile” iddialarıyla ilgili bir soruşturma başlattı. Cumhurbaşkanı Zurabişvili’nin de dahil olduğu bazı muhalifler “elindeki olası delilleri” paylaşmak üzere 31 Ekim’de savcılığa davet edildi.
Konuyla ilgili bir diğer suçlama ise muhalif Birleşik Ulusal Hareketi (UNM) lideri Tina Bokuchava’dan geldi. Bokuchava seçim sonuçlarının “tahrif edildiği” ve oyların “çalındığı” iddialarında bulundu. Benzer bir açıklama Akhali Partisinden Nika Gvaramia’dan da geldi. Seçim sonuçlarını hükümet tarafından yapılan “anayasal bir darbe” olarak değerlendiren Gvaramai, Gürcü Hayali Partisinin uzun süre iktidarda kalmayacağını da belirtti.
Küresel gelişmeler Gürcistan parlamento seçimlerini nasıl etkiledi?
Seçimin galibi yüzde 53,9 oyla Gürcü Hayali Partisi olmasına rağmen muhalefetin tepkileri ve Batı’dan gelen mesajlar nedeniyle ülkede gerginlik giderek daha da tırmanıyor. Gürcü muhaliflerin seçim sonuçlarını tanımadığını açıklaması ve bu açıklamalarla ilgili Amerika Birleşik Devletleri (ABD) ve Avrupa Birliği’nden (AB) gelen destekleyici beyanlar da bölgede tansiyonu tırmandırıyor. Dördüncü defa iktidara gelen Gürcü Hayali Partisiyle ilgili ileri sürülen pek çok iddia bulunuyor. Sonuçlara Rusya’nın müdahale ettiğine dair söylentiler bu iddialar arasında ilk sırada yer alıyor. Bu nedenle, Gürcistan’da muhalefet seçimlerin şaibeli olduğunu dile getirerek büyük bir protesto sürecini başlattı.
Tüm bu gelişmeler 26 Ekim’de gerçekleşen seçimlerle ilgili görünse de asıl konu yaşanan küresel gelişmelerle ilgili. Zira, son dönemde küresel gelişmelerin yakından etkilediği bölgelerden biri de jeopolitik yapısı nedeniyle Güney Kafkasya oldu. Bu anlamda, Güney Kafkasya’da belki de en önemli seçim sınavlarından biri verildi.
Seçim sonuçları Güney Kafkasya’nın hem yeni bir mücadele alanına dönüştüğünü hem de bölgenin giderek kutuplaşmaya başladığını gösteriyor. Gürcistan’da adeta “Batı ile Rusya” arasında bir tercih kademesi olarak okunan seçimler, muhalefet tarafından AB’ye entegrasyon ve NATO’ya üyelik sürecinin önemli bir adımı olarak da görülüyor. Bu nedenle, seçimin Rusya yanlısı olmakla suçlanan bir partinin zaferiyle sonuçlanması muhalefet tarafından Gürcistan’ın Batı’dan uzaklaşması olarak yorumlanıyor. Muhalefetin “Avrupa ile Rusya arasında bir tercih” seçimi olarak da değerlendirdiği bu gelişme Rusya Ukrayna savaşı nedeniyle gerginleşen durumun yakın dönemde Güney Kafkasya’daki yansımalarını göstermesi açısından oldukça önemli. Zira, iktidar “Halk Ukrayna gibi olmamayı seçti.” açıklamalarını da gündeme taşıyor.
Gürcistan’da kutuplaşma derinleşiyor
Cumhurbaşkanı Zurabişvili’nin yaptığı açıklamalar ise muhalefetle iktidar arasındaki kutuplaşmanın ne kadar derin olduğunu gözler önüne seriyor. Seçim sonuçlarını “Rus özel operasyonu” olarak değerlendiren Zurabişvili, sonuçları kabul etmediklerini belirterek halkı sokağa çağırdı. Oyların çalındığını da iddia eden Zurabişvili “Biz, Rus özel operasyonu olarak tanımlanabilecek bir olayın kurbanı olduk. Halkımıza, ülkemize hibrit savaşın yeni türlerinden biri uygulandı.” ifadelerini de kullandı. Cumhurbaşkanı, seçim sonuçlarının tanınmasının “Gürcistan’ın Rusya’ya bağımlılığının da kabul edilmesi” anlamına geleceğini ileri sürerek sonuçları tanımadıklarını belirtti.
Rusya ülkede yaşanan son gelişmeler ışığında Gürcistan’ı, ABD ve AB’nin etkisinde olmakla suçlarken, Batı ise seçimlere Rusya aracılığıyla hile karıştığını da iddia ediyor. Seçim sonuçlarını “anayasal darbe” olarak nitelendiren bazı kesimler ise bu durumun Gürcistan’ı AB’den uzaklaştıracağını ileri sürüyor.
Seçimlerin ardından Moskova’ya yakınlığıyla bilinen Macaristan’dan ilk tebrik mesajının gelmesi ise ülkede bir başka gerginlik konusu oldu. Macaristan Başbakanı Viktor Orban’ın Gürcü Hayali Partisine yönelik kutlama mesajı ve ziyareti muhaliflerin “Rus etkisi” iddialarını daha da alevlendirdi ve Tiflis’te protestolara neden oldu.
Hatırlanacağı üzere Gürcistan’da benzer bir tutum “yabancı etkinin şeffaflığı yasası” olarak bilinen tasarının onaylanması sırasında da yaşanmıştı. Hatta Zurabişvili bu yasayı “Gürcistan anayasasıyla ve Avrupa standartlarıyla çeliştiği için Avrupa yolunda bir engel” olduğunu gerekçe göstererek veto etmişti. Söz konusu tasarı da muhalefet tarafından “Rus yanlısı” olmakla eleştirilmiş ve günlerce tartışılmıştı. Hatta yasa nedeniyle Gürcistan’ın AB’ye üyelik süreci askıya alınmış ve AB’nin yaptığı 30 milyon avro yardım kesilmişti. ABD’nin de Gürcistan’a yaptığı 95 milyon dolarlık yardımı askıya alınarak birlikte gerçekleştirilen askeri tatbikatlar durdurulmuş ve hatta Gürcistan’a yönelik bazı yaptırımlar gündeme gelmişti.
Doğu ve Batı arasında sıkışmış bir Gürcistan
Gürcistan’da son dönemde yaşanan gelişmeler bir bütün olarak değerlendirildiğinde gerek “yabancı etkinin şeffaflığı” yasası gerekse de seçim sonuçlarıyla ilgili yaşananlar muhalefet tarafından AB ile entegrasyon sürecinin engellenmesi olarak yorumlanıyor. Bu durum, hem Gürcistan’da halkın ciddi anlamda kutuplaşmasına neden oluyor hem de küresel gelişmelerin bölgesel açıdan ne kadar önemli yansımaları olduğunu ortaya koyuyor.
Gürcistan gibi tarihten günümüze jeopolitik ve stratejik öneme sahip, petrol ve doğal gaz gibi enerji kaynaklarının geçiş güzergahında yer alan bir coğrafyanın bugün nasıl Doğu ile Batı dünyası arasında bir mücadele alanına dönüştüğünü gözlemliyoruz. Karabağ Zaferi’nin ardından Türkiye ve Azerbaycan’ın öncülüğünde geliştirilen 3+3 Güney Kafkasya Bölgesel İş Birliği Platformu’nda yer alan Gürcistan’ın, Moskova ve İran’daki toplantılara katılmaması da bu kapsamda değerlendirilebilir. Son olarak İstanbul’da gerçekleşen toplantıya da katılmayan Gürcistan’ın, Batı ile Rusya arasında yaşanan rekabet nedeniyle bu toplantılara katılmaktan imtina ettiği de biliniyor. Bu nedenle, ortaya çıkan tabloya bakıldığında büyük güçlerin Güney Kafkasya’daki tarihi rekabetinin bu kez seçimler üzerinden Gürcistan’da yansımaları olduğunu söylemek mümkündür.
Prof. Dr. Yıldız Deveci Bozkuş
Ankara Üniversitesi Öğretim Üyesi