Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Füsun Özerdem; son zamanlarda gündemde olan Avrupa Birliği’nin (AB) Ukrayna-Rusya Savaşı’nda barışı sağlama konusundaki girişimlerini ve Ukrayna’da bir barış koruma misyonu oluşturulmasını Kırım Haber Ajansına (QHA) değerlendirdi.
Dilara Dilşah Kaya / QHA Ankara
Rusya’nın Ukrayna’ya karşı topyekûn işgal girişimi ve saldırıları devam ederken, Ukrayna’ya bir Avrupa barış koruma misyonu oluşturulması fikri son aylarda ilgi görmeye başladı.
Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Füsun Özerdem; Rusya’nın Ukrayna’ya saldırısını Avrupa açısından incelerken, AB’nin süregelen topyekûn savaşta barışı sağlama konusundaki girişimlerini, Ukrayna’da bir barış koruma misyonu oluşturulmasını ve muhtemel bir “Avrupa Ordusu” kurulmasını Kırım Haber Ajansına (QHA) değerlendirdi.
“RUS SALDIRISI YALNIZCA UKRAYNA’YA YÖNELİK DEĞİL AVRUPA’NIN TEMEL DEĞERLERİNE DE YÖNELİK”
Rusya’nın Ukrayna’ya karşı 24 Şubat 2022 tarihinde başlattığı topyekûn işgal girişimi ve saldırılarının Avrupa’nın güvenlik düzenini kökten değiştirerek gerçek bir dönüm noktası olduğunu belirten Prof. Dr. Füsun Özerdem, Rusya’nın bu işgal girişiminin, Birleşmiş Milletler (BM) Şartı’nı açıkça ihlal ettiğini vurguladı.
Özerdem, Rusya’nın gerçekleştirdiği saldırıların Avrupa güvenlik düzenini sekteye uğratma potansiyeli taşıdığını belirtti. Rusya’nın bu durum karşısında uluslararası toplumdan giderek daha fazla izole edildiğini kaydeden uzman, AB’nin de Rus saldırganlığını durdurmak için çalıştığını şu ifadelerle aktardı: “AB’nin uluslararası alanda Rus saldırganlığını durdurmak için kararlılıkla ve birlik ruhuyla hareket etmeye devam etmesinin, geleceğe hazırlanmasının ve savunmaya yatırım yapmasının büyük önem taşıdığına dair görüşler mevcut. Bu görüşlerin gerekçesi de konunun Ukrayna’nın güvenliğinin değil AB’nin de güvenliğinin ve uluslararası düzenin temel ilkelerinin tehlike altında olduğu. Bu saldırının; yalnızca Ukrayna’ya yönelik değil aynı zamanda Avrupa’nın temel değerleri olan özgürlük, demokrasi ve insan haklarına da yönelik bir meydan okuma olduğu aktarılıyor. Bu nedenle de AB, Ukrayna’da kendi koşulları doğrultusunda adil ve kalıcı bir barış için çalışmaya devam etme niyetinde.”
AVRUPA SAVUNMA HARCAMALARI YÜZDE 12 ARTTI
Özerdem, AB üye devletlerinin Soğuk Savaş’ın sona ermesinden bu yana savunmaya hiç bu kadar fazla yatırım yapmadığına dikkat çekerken; Avrupa düzeyinde savunma harcamalarının yüzde 12 arttığını vurguladı. Bu durumun aynı zamanda güvenlik ve savunma iş birliği için yeni fırsatlar yarattığını belirtti. Uzman, konuyla ilgili olarak, “Bu kapsamda Rusya’nın Ukrayna’ya saldırısının ardından kabul edilen Güvenlik ve Savunma Stratejik Pusulası, AB’nin güvenlik sağlayıcısı olarak artan önemini ortaya koyuyor. Birlik içinde hızlı konuşlandırma kapasitesine, artan askeri hareketliliğe, stratejik alanlara erişime, yenilikçi yetenek ve teknolojilere yatırıma ve hatta NATO ve ABD ile daha yakın iş birliğine ihtiyaç duyulmaya başlandı.” ifadelerini kullandı.
Halihazırda AB’nin bir ordusunun bulunmadığını belirten Özerdem, birlik içerisinde son birkaç yılda savunma iş birliğini artırmak için büyük adımlar atıldığını kaydetti. Prof. Dr. Özerdem, “Rusya’nın Ukrayna’ya karşı savaşı, AB’nin savunma stratejisini güçlendirmesi ve silah üretimini hızlandırması gerektiğini ortaya çıkardı ” değerlendirmesini yaptı.
UKRAYNA’DA BİR BARIŞ KORUMA MİSYONU KONUŞLANMASI MÜMKÜN MÜ?
Uzman, son zamanlarda Ukrayna’da bir barışı koruma misyonunun konuşlandırılması konusundaki görüşlerini aktardı. Özerdem, “Barışı koruma operasyonlarının birçok şekli ve boyutu var ve Ukrayna’daki düşmanlıkların sona ermesini desteklemek için eninde sonunda bir tür uluslararası varlığa ihtiyaç duyulması da mümkün.” değerlendirmesini yaptı.
Savaş devam ederken çatışmayı hafifletecek başarılı bir uluslararası konuşlanma şansının çok az olduğunu belirten Özerdem, şu ifadeleri kullandı: “Daha önce Ukrayna’da sivil izleme misyonu yürüten Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı (AGİT), uluslararası personelini geri çekmişti. Bazı yorumcular BM barış güçlerinin Ukrayna’nın nükleer santrallerini korumak için görevlendirilmesini önermişti ancak Rusya, BM’nin müdahalesine gerek olmadığında ısrar etmişti. Yanı sıra barış koruma misyonlarının ne zaman, nerede, nasıl konuşlanacağına BM Güvenlik Konseyi karar veriyor. Rusya, bu Konsey’in veto yetkisine sahip daimi üyesi. Demek ki bunun BM çatısı altından olamayacağı aşikar.”
“BM GÜVENLİK KONSEYİNDE BİR TIKANIKLIK MEVCUT”
Özerdem, 20 Ocak’ta göreve başlayan Amerika Birleşik Devletleri (ABD) Başkanı Donald Trump’ın görev süresi boyunca çatışmayı sona erdirme sözü verdiğini ancak bunun nasıl başarılacağına dair somut adımların ana hatlarını çizmediğine de değindi. Uzman, “Pek çok BM kurumu, Rusya’nın Ukrayna’yı sebepsiz işgalinin yol açtığı acıyı hafifletmek için harekete geçiyor. Ancak Rusya’nın beş daimi üyeden biri olarak veto yetkisine sahip olması nedeniyle BM Güvenlik Konseyinde bir tıkanıklık mevcut.” ifadelerini kullandı.
“DOĞRUDAN SAVAŞÇI OLUNMAYAN BİR ÇATIŞMA BÖLGESİNE ASKER GÖNDERMEK HER ZAMAN RİSK TAŞIR”
Uzman, kendisine yöneltilen Ukrayna’da konuşlandırılacak bir misyonun savaşın gidişatını nasıl şekillendirebileceği sorusunu ise şu ifadelerle açıkladı: “Doğrudan savaşçı olunmayan bir çatışma bölgesine asker göndermek her zaman risk taşır. Ukrayna’da konuşlandırılan bir misyon olduğunu ve buraya asker gönderen ülkeleri düşünelim. Ya ani bir Rus ilerleyişi, bu askerlerin bulunduğu Ukraynalı bir birliği ateş hattına sokarsa angajman kuralları ne olurdu? Bir Rus askeri, misyonun bir üyesi tarafından vurularak öldürülürse ne olur? Başarısız olması halinde, bu konuşlandırmanın misyona asker gönderen ülkeler ile Rusya orduları arasında doğrudan bir çatışmaya dönüşme ihtimali çok yüksek.”
“AVRUPA ORDUSU” SENARYOSU GERÇEĞE DÖNÜŞEBİLİR!
Son olarak bir “Avrupa Ordusu” oluşturulmasını değerlendiren Özerdem; birlik içerisinde ortak bir güvenlik ve savunma politikası mevcut olmasına rağmen, savunmanın öncelikle bireysel üye devletlerin sorumluluğunda olduğunu vurguladı.
Muhtemel bir Avrupa ordusuna dair tartışmaların yeni olmadığının altını çizen uzman, kilit noktanın bireysel üye devletlerin savunma özerkliğinin kaçınılmaz olarak azalması olduğunu belirtti. Özerdem, şu ifadeleri kullanarak değerlendirmesini sonlandırdı: “Uzun vadede, savunma harcamalarının ve tahsisinin tamamen Avrupa düzeyinde belirlendiği ve komutanın Avrupa Askeri Karargâhında merkezileştirildiği bir senaryonun tasavvuru gerçeğe dönüşebilir. Bu hamle, yerel savunma özerkliğinden kaynaklanan parçalanmayı önleyecek ve AB’nin küresel gerilimler karşısında tepkisini güçlendirecektir. Zira Ukrayna’daki savaş, reelpolitik argümanların önemini vurgulayan keskin bir uyandırma çağrısı işlevi de görmekte.”