Azerbaycan ve Ermenistan Barışa Çok mu Yakın?

Azerbaycan-Ermenistan arasında barış için taslak bir metin imzalandı ancak nihai sonuç için hâlâ çözülmesi gereken bazı konular var. Bu konular hangileri? Sürecin riskleri neler? Pembe tablo çizmek için neden erken? Doç. Dr. Ramin Sadık yazdı.

İkinci Karabağ Savaşı’nın sona ermesinden bu yana geçen yaklaşık 4 yıllık sürede, Azerbaycan ile Ermenistan arasında devam eden barışa yönelik müzakerelerde 2025 Mart ortasında bir aşama daha geçildi. İki ülke, olası bir barış anlaşmasının taslak metni üzerinde nihayet uzlaşıya vardı. Bundan sonraki süreçte nihai barış anlaşmasının imzalanması ve iki ülke arasında diplomatik ilişkilerin başlaması bekleniyor.

Lakin bunun çok da kolay olmayacağı belli. Zira anlaşmaya engel olan birtakım faktörler var. Aşağıda o faktörleri teker teker ele alacağız ama önce bu noktaya nasıl gelindiğine bakalım, zira olası pürüzler var bu süreçle ilişkili.

Anlaşma süreci nasıl işledi?

Azerbaycan, Mart 2022’de iki ülke ilişkilerinin normalleştirilmesine yönelik beş temel ilkeyi içeren taslak metnini Ermenistan’a sunmuştu. O zamandan itibaren ülkeler arasında doğrudan taslak metin üzerinde görüşmeler başlamış, Eylül 2024’e gelindiğinde Bakü ile Erivan arasında taslak metniyle ilgili 10 kez yorum mübadelesi yapılmıştı. Fakat başından beri işi oldukça yavaş ilerleten Ermenistan’ın yaklaşımı sürecin ağır işlemesine sebep olmuştu.

Eylül 2024’te Ermenistan, Azerbaycan’a barış anlaşmasıyla ilgili, içinde yeni tekliflerin bulunduğu 17 maddelik bir taslak metni sundu. Kısa bir süre sonra taslak metindeki 13 maddenin karşılıklı olarak kabul edildiği açıklandı. Aralık 2024’te iki maddenin daha kabulüyle yeni bir aşamaya geçildi. Geriye iki madde kalmıştı: Birincisi, Azerbaycan’ın talebi olan AB gözlemcilerinin Ermenistan-Azerbaycan sınırından çekilmesi ve ikinci olarak da uluslararası alanda karşılıklı iddialardan vazgeçilmesi.

Mart 2025’de Ermenistan’ın bu son iki maddeyi de kabul etmesiyle 17 maddenin tamamı üzerinde mutabakata varılmış oldu.

Yaklaşık üç yıldır sürdürülen görüşmelerin, somut bir taslak metniyle sonuçlanması barışa yönelik ümitleri artırdı. Bu gelişme nedeniyle birçok ülke de memnuniyet duyulduğuna ilişkin açıklamalar yapıyor.

Kuşkusuz taslak metindeki tüm maddelerin içeriği henüz açıklanmış değil. Ancak geçen gün kabul edilen son iki maddenin uygulanması hususunda ülkelerin farklı düşündükleri anlaşılıyor. O yüzden maddelerin ne zaman, nasıl uygulanacağı, uygulama noktasında anlaşmazlığın çıkıp çıkmayacağı, anlaşmazlık olursa yeni bir durum değerlendirilmesi yapılıp yapılmayacağı, hatta uygulamanın ertelenip ertelenmeyeceği gibi sorular yanıta muhtaç.

Uzlaşılan taslak barış metindeki bilinen son iki madde nedir?

Örneğin, kabul edilen son iki maddeden biri olan AB gözlemcilerinin Ermenistan-Azerbaycan sınırından çekilmesi iki ülke arasındaki ciddi bir düğüm olarak duruyor. Zira, Azerbaycan gözlemcilerin bir an önce bölgeden uzaklaştırılmasını talep ederken, gözlemcileri ülke güvenliğinin garantörü olarak gören Ermenistan, bu çekilmeyi nihai anlaşmadan sonraya bırakmak istiyor.

Dahası, Erivan, gözlemcilerin görev sürelerini yakın bir tarihte, 2027’ye kadar uzatmıştı. Ayrıca gözlemciler noktasında Ermenistan’dan daha ziyade Fransa söz hakkına sahip, zira Fransa bu gözlemciler üzerinden bölgede var. Bakü’nün itirazı da Fransa’nın bu gözlemciler vasıtasıyla savaştan sonra ortaya çıkan denkleme müdahil olmaya çalışmasına yoğunlaşıyor.

Ermenistan Dışişleri Bakanı Mirzoyan, iki ülke arasında sınır hatlarının resmî olarak belirlendiği yerlerden gözlemcilerin çekilebileceğini söylüyor. Bu tamamen sınırdan çekilecekleri anlamına gelmiyor. Dolayısıyla Ermenistan maddenin uygulanması noktasında kendine göre yorumlar getirerek sürecin kilitleneceğinin farkında. Bunu da adeta bilinçli yapıyor, zira süreci biraz daha uzatmaya ve zaman kazanmaya çalışıyor.

İkinci madde ise uluslararası alanda karşılıklı olarak iddialardan vazgeçilmesi hususu. Ermenistan işgal süresince Azerbaycan’a 150 milyar dolara yakın zarar verdi. Köyler haritadan silindi, işgal edilen toprakların kaynakları kullanıldı, doğa kirletildi. Azerbaycan resmî olarak nihai anlaşmadan sonra karşılıklı iddialardan vazgeçileceğini söylüyor. Ermenistan da bunu kabul ediyor, ancak anlaşmanın yürürlüğe girmesinden sonra her iki tarafın daha önce taraflar arasında var olan sorunlarla ilgili olarak birbirlerine karşı daha fazla iddiada bulunmamaları gerektiğini de ekliyor.

Anlaşmanın uygulanmasına engel olan diğer faktörler

İki ülke arasında bugüne kadar gelinen süreç takdire şayan olmakla beraber anlaşmaya engel çıkaracak başka faktörler de var. Bunlar, Ermenistan’ın hızlı bir şekilde silahlanması, Ermenistan Anayasası’nda bulunan Azerbaycan’ın toprak bütünlüğüne yönelik tehditlerin varlığı, Zengezur Koridoru gibi hususlar sayılabilir.

Ermenistan silahlanma konusunun tartışılmamasını, Zengezur Koridoru’nun ise mümkün olamayacağını açıkça belirtiyor. Ayrıca bunları önkoşul olarak görüyor ve kabul etmiyor. Bundan dolayı bir an önce üzerinde anlaşılan 17 maddeyi merkeze alarak nihai anlaşmanın imzalanmasını istiyor.

Ermenistan bu konuda bazı büyük devletlerden de destek alıyor. Örneğin, ABD, İngiltere, Almanya, Fransa gibi ülkeler 17 maddenin kabul edilmesinin önemli olduğunu söylüyor ve her iki ülkeye nihai barış için çalışmalarına hız vermeleri çağrısını yapıyor.

Oysa Azerbaycan Ermenistan’ın saldırı silahları almamasını, anayasasında Azerbaycan ve Türkiye’ye yönelik toprak iddiaları olan maddenin kaldırılmasını ve Zengezur Koridoru meselesinde adım atılmasını nihai anlaşmanın öncesinde bekliyor. Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev, 13 Mart’ta Bakü’de düzenlenen “Dünya Düzenini Yeniden Düşünmek: Zorlukları Fırsata Çevirmek” konulu XII. Küresel Bakü Forumu’nun açılış töreninde, 17 madde üzerinde anlaşmaya varılmasına rağmen Ermenistan’a bazı uyarılarda bulundu: “Ermenistan’a güvenimiz sıfırdır. Söylediklerine inanmıyoruz. Bizim belgelere, yazılı evraklara ihtiyacımız var. Anayasalarında Azerbaycan’a karşı toprak iddialarının olmamasını istiyoruz. AGİT Minsk Grubu’nun feshedilmesini talep ediyoruz. Ermenistan’a mesajımız şudur: Minsk Grubu’nun varlığını sürdürmesinin hiçbir mantığı yoktur. Karabağ sorununu çözmek amacıyla oluşturulmuştur. Bugün bu sorun çözüldü.”

Aliyev bunları dile getirerek nihai anlaşmadan önce Azerbaycan’ın beklentilerini açıkça ifade etti.[1]

Ermenistan’ın silahlanması barışa olan inancı zayıflatıyor

Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’un, 11 Ekim 2023’te Ermenistan’ı bırakmayacaklarını söylemesinden sonra Erivan’a Fransız askerî teçhizatları gönderilmeye başlandı. Fransa askerî teçhizatları “gelecekteki olası saldırıyı önlemek adına” gönderdiğini belirtiyor.[2] Paris sadece gözlemciler üzerinden Güney Kafkasya’da yer almakla yetinmiyor, Ukrayna savaşıyla meşgul olan Rusya’nın önemli silah müşterilerinden Ermenistan pazarına giriyor. Dahası, gönderdiği askerî teçhizat içinde saldırı silahlarının da olması soru işareti uyandırıyor.

Ermenistan, 2023 yılında, Fransa’dan 24 adet Bastion Zırhlı Personel Taşıyıcı satın aldı. Geçtiğimiz yıl ise Paris’in Ermenistan’a “Caesar” topçu sistemleri satmaya hazırlandığına ilişkin haberler basına düşünce Azerbaycan buna çok şiddetli tepki gösterdi. Fransa’nın Ermenistan’a silah satmakla onu savaşa kışkırttığını belirten Azerbaycan, tehdit algıladığında anında karşılık vereceğini deklare etti.[3]

İkinci Karabağ Savaşı’ndan sonra silah müşterisi olarak Ermenistan’ı keşfeden ülkelerden birisi de Hindistan. Sık sık Hindistan’a yapılan yüksek düzeyli ziyaretlerden sonra Ermenistan’a, Hint üretimi Pinaka 214 mm çok namlulu roketatar sistemleri, Akash Sams uçaksavar füze sistemleri, Marg 155 obüsleri, tanksavar mühimmatları gibi çeşitli askerî teçhizatlar sağlandı. Azerbaycan, Ermenistan’ı silahlandırmasından rahatsız olduğunu gerekli diplomatik kanallar aracılığıyla Hindistan’a iletti. Fakat Yeni Delhi yönetimi bulduğu yeni silah müşterisinden şimdilik oldukça memnun. Tabii Hindistan, sattığı silahların ne kadar işe yarayıp yaramadığını da görmek ister. Bu da bölgede Ermenistan’ın yeni bir silahlı “macera” başlatması anlamına gelir.

Peki, Ermenistan neden bu kadar silah alımı yapıyor? Fransa ve Hindistan’dan başka Yunanistan, Güney Kıbrıs yönetimi, İran gibi ülkelerle niye savunma alanında işbirliği yapıyor? Kuşkusuz bu sorular Ermenistan’a karşı herhangi bir jeopolitik ve jeostratejik plan içinde olmadığını açıklayan Azerbaycan’ı düşündürüyor. Haliyle Azerbaycan, ülkedeki rövanşist çıkışlara paralel biçimde gerçekleşen silahlanmanın bölgede yeni bir savaşı çıkarabileceği ihtimalini düşünüyor, bu konuda resmî olarak Erivan yönetimine uyarılarda bulunuyor. Bundan dolayıdır ki, Bakü, Ermenistan’ın silahlanmasını nihai barışa giden yolda bir engel olarak görüyor, parmakların tetiğe değil, kaleme dokunması gerektiğini ifade ediyor.

Ermenistan Anayasasında ve bağımsızlık bildirgesindeki hükümler barışa engel oluyor

23 Ağustos 1990’da kabul edilen 12 maddelik Ermenistan’ın Bağımsızlık Bildirgesi’nde, Karabağ’ın Ermenistan’a ilhakına ilişkin bir hüküm yer alıyor ve Ermenistan Anayasası’nda bu hükme atıfta bulunuluyor.[4] 1998 yılında Ermenistan Merkezi Seçim Komisyonu, anayasanın ilgili atfına binaen Karabağ’da doğmuş Robert Koçaryan’ın Ermenistan Cumhurbaşkanı adayı olmasını onaylamıştı. Zira Ermenistan Anayasası’na göre aday olmak için Ermenistan vatandaşı olmak ve son 10 yılda Ermenistan’da ikamet etmek gerekiyor. Ermenistan, Karabağ’ı “kendine ait” gördüğü için Koçaryan’ın adaylığında herhangi bir engel söz konusu olmamıştı.

Diğer yandan Bağımsızlık Bildirgesi’nde Türkiye’ye de yönelik toprak iddiaları var.  Nitekim metnin 11. Maddesinde bulunan “Ermenistan Cumhuriyeti, Osmanlı Türkiyesi ve Batı Ermenistan’daki 1915 Soykırımının uluslararası alanda tanınması görevini desteklemektedir.” hükmünde “Batı Ermenistan” denirken, Türkiye’nin doğu bölgesi kastedilmektedir. Doğrudur, 1995’te kabul edilen Ermenistan Anayasası’nda “Batı Ermenistan” ibaresi yer almıyor, lakin anayasanın 13. Maddesinde ülke armasında Ağrı Dağı’nın tasviri vardır. Bununla da hem Bağımsızlık Bildirgesi hem de Anayasa’da Türkiye’ye yönelik de toprak iddiaları içeren hükümler bulunmaktadır.

Azerbaycan, iki ülke arasında nihai barış için Ermenistan Anayasası’nın değiştirilmesini istiyor. Azerbaycan Cumhurbaşkanı geçtiğimiz yıl Ermenistan’dan, Azerbaycan ve Türkiye’ye karşı toprak iddialarından vazgeçmesini ve anayasasını değiştirmesini talep etti. Gelinen süreçte anayasanın değiştirilmemesi ve söz konusu hükümlerin ortadan kaldırılmaması halinde, nihai barış imzasının atılması mümkün görünmüyor. Dolayısıyla her ne kadar Ermenistan hemen anlaşmayı imzalayarak iki ülke arasında diplomatik ilişkilerin başlamasını arzulasa da Azerbaycan anayasadaki hükümleri ön şart olarak öne sürüyor. Anayasanın değiştirilmesi için ise halkoylaması gerekmektedir, ki Ermenistan’ın şu anda böyle bir hazırlık içinde olmadığı biliniyor.

Zengezur Koridoru açılmadan da nihai barış zor

İki ülke arasındaki diğer bir tartışma konusu da Zengezur Koridoru. Ermenistan başından beri “koridor” kavramına karşı. En son geçtiğimiz günlerde ilk kez Türk basınıyla bir araya gelen Ermenistan başbakanı Nikol Paşinyan, “Ermenistan’da bu mesele egemenliğimize ve bağımsızlığımıza karşı bir talep olarak algılanmaktadır” diyerek Zengezur Koridoru ifadesini anlaşılmaz ve kabul edilemez bulduklarını söyledi.[5]

Zengezur bölgesi, Kasım 1920’de dönemin Bolşevik Yönetimi tarafından Azerbaycan’dan alınarak Ermenistan’a verilen ve bugün Nahçıvan ile Azerbaycan arasında yer alan, Ermenistan’ın “Sünik” olarak adlandırdığı bir bölge.

İkinci Karabağ Savaşı’nı sona erdiren 10 Kasım 2020 Mutabakatı’nın son maddesinde, Ermenistan’ın, Azerbaycan’ın batı bölgeleriyle Nahçıvan’a geçişi sağlayacak bir bağlantı tahsis edeceği hususu yer alıyordu. Ermenistan, anlaşma metninin hükmünün kalmadığını öne sürerek koridora karşı çıkıyor. Dolayısıyla Ermenistan alternatif olarak Barış Kavşağı adlı bir projeden söz ediyor. Projeye göre, otuz yıldır kapalı olan eski ulaşım yolları açılabilir, aynı zamanda Azerbaycan ile Türkiye’nin bağlantısını sağlayacak yollar inşa edilebilir.

Ancak hem Azerbaycan hem Türkiye açısından Zengezur Koridoru’nun önemi büyük. Azerbaycan, ayrılmaz parçası olan Nahçıvan ile kara bağlantısı elde etmek istiyor ve İran üzerinden sağlanan bağlantıya alternatif oluşturmayı hedefliyor. Diğer yandan “Bir Kuşak Bir Yol” projesinin 40 kilometrelik Orta Koridor güzergahının tamamlanmasını ve doğu-batı arasındaki ticari yollarda etkin konumunu muhafaza etmeyi istiyor. Bununla beraber koridor, Anadolu’dan Hazar’ın ötesine doğrudan bağlantı sağlayacağı için jeostratejik önemi büyük. Dolayısıyla Azerbaycan, ülkeler arasındaki koridorlar rekabetinde de ciddi oyun kurucu olduğunu kanıtlamayı amaçlıyor.

Azerbaycan, Paşinyan’ın önerdiği “Barış Kavşağı” projesini gereksiz buluyor, Ermenistan’ın ateşkes anlaşmasında söz vermiş olduğu Zengezur üzerinden Nahçıvan’a yol vaadini yerine getirmesini bekliyor. Dahası bu beklentisinin gerçekleşmemesi halinde ülkeler arasındaki nihai barışın imzalanmasının mümkün olmayacağı anlaşılıyor.

Bakü yönetimi, koridordan vazgeçecek değil. Tabii Erivan yönetiminin müzakereler ile adım atmasını bekleyecek, uluslararası dengelerin ve şartların olgunlaşmasına kadar sabredecektir. Böylece Ermenistan’ın ikna olmasını, onu koridor konusunda adım atmaktan alıkoyan ülkelerin sayının azalmasını, gerek diplomatik girişimler ile gerekse de farklı seçeneklerle koridorun hayata geçmesini sağlamak isteyecektir.

Bu arada koridorun aynı zamanda Türk ülkeleri arasında kesintisiz “köprü” rolünü oynaması hasebiyle Türk Devletleri Teşkilatı üyelerinin de konuya daha çok sahip çıkmaları gerekiyor. Bu konuda zaten Türkiye başından beri Azerbaycan’ın yanında. Ancak Türkistan’daki kardeş ülkelerin de koridoru daha çok sahiplenmeleri ve diplomatik temaslarında Azerbaycan’ın hakkını savunmaları çok isabetli olur. Zira Türkistan’daki ülkelerin de batı pazarlarına çıkışı Azerbaycan üzerinden sağlanıyor. Azerbaycan ve Türkiye’nin hassasiyet gösterdiği meselelerde kardeş ülkelerin desteği, birlik ve beraberliğimize daha iyi bir katkı sunar.

[1] Aliyev, “Armeniya Gotovitsya K Novoy Voyne”, https://haqqin.az/news/342737.

[2] “Fransa Ermenistan’a 50 Zırhlı Araç Gönderiyor”, Euronews Türkçe, https://tr.euronews.com/2023/12/04/fransa-ermenistana-50-zirhli-arac-gonderiyor.

[3] “Azerbaycan, Fransa’nın Ermenistan’a Caesar Topçu Sistemi Satmasına Tepki Gösterdi”, https://www.aa.com.tr/tr/dunya/azerbaycan-fransanin-ermenistana-caesar-topcu-sistemi-satmasina-tepki-gosterdi/3252855.

[4] Armenian Declaration Of İndependence, https://www.gov.am/en/independence/.

[5] Paşinyan İlk Kez Türk Basınına Konuştu: “Zengezur Koridoru Kabul Edilemez” Sözleri Tepki Çekti, Türkiye Gazetesi, https://www.turkiyegazetesi.com.tr/gundem/pasinyan-ilk-kez-turk-basinina-konustu-zengezur-koridoru-kabul-edilemez-sozleri-tepki-cekti-1101269

Bu yazı ilk defa 17 Mart 2025 tarihinde Fikir Turu’nda yayımlanmıştır.

 

Doç. Dr. Ramin Sadık

1977’de Azerbaycan’da doğdu. 1999’da İstanbul Üniversitesi Tarih Bölümü’nden mezun oldu. 2003’de Marmara Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü’nde yüksek lisansını, yine aynı üniversitede 2009’da doktorasını tamamladı. 2010-2014 yıllarında Azerbaycan Muallimler Enstitüsü’nde öğretim üyeliği ve Azerbaycan Bilimler Akademisi’ne bağlı Şeki Regional Merkezi’nde bilim sekreterliği görevinde bulundu. 2014’te Türkiye’ye dönen Ramin Sadıgov halen Bayburt Üniversitesi’nde doktor öğretim üyesi olarak çalışıyor. Rusça ve İngilizce bilen Sadıgov, daha çok Kafkasya tarihi, Osmanlı-Rusya, Rusya-Azerbaycan, Rusya-Ermenistan ve Azerbaycan-Ermenistan ilişkileri üzerine, aynı zamanda Bolşevik Devrimi ile Rusya’nın 20. Yüzyıl başlarındaki askeri ve siyasi tarihi üzerine çalışmalar yapıyor.

Son Yazılar