Prof. Dr. Ata ATUN
EkoAvrasya Akademik Kurulu Üyesi
Geçmişte, imparatorluk, padişahlık, hanlık, krallık ve benzeri gibi kelimelerle tanımlanmış her devlet, doğmuş, büyümüş ve zamanı gelince de tarihten silinmiştir. Ekonomik katakullilerle dünyanın süper gücü olma şansına erişen Amerika Birleşik Devletleri de (ABD) bu makus sona yaklaşmış gibi…
ABD, 1944 yılında, İkinci Dünya Savaşı’nın bitmesine çok az kala oluşturulan Bretton Woods Anlaşması ile küresel piyasaya girdi. Önceleri karşılığının altın olduğu garantisi ile dünya piyasasına kabul ettirdiği Dolarının altına bağımlılığını ve garantisini, 1968 yılında Fransa ve Almanya’nın ellerindeki Dolara karşı altın talebi ile kopardı ve iptal edince gerileme başladı. ABD’nin yükselişi sadece 42 yıl sürdü ve 1968 yılında da gerileme dönemine girdi.
ABD, Rezerv Bankasına bastırdığı karşılıksız Dolarlarla askerini sınırları dışına gönderdi, birçok ülkede üsler kurdu, savaşlara girdi, teknolojisini geliştirdi, memurlarının masraflarını ödedi, kendi ile uyum sağlamayan liderleri devirmek için suikastlar tertip etti, ihtilaller yaptı, darbeler düzenledi. Bunların tüm masraflarını da karşılıksız aldığı petrolü üreten ve kullanan ülkelere ödetti.
Son 75 yıldır küresel güç rolünü üstlenmiş olan ABD’nin bu “küresel iktidarı” çok kısa sürdü. Ki, dünya tarihine baktığımız vakit hiçbir küresel boyuttaki imparatorluğun, krallığın veya padişahlığın 75 yıl gibi, bir insanın ortalama ömrü kadar olduğu görülmemekte. Artık uzatmaları oynayan ABD’nin çöküşü ve yok oluşu en fazla yarım asır daha sürecek gibi. Zaten günümüzde ABD’yi parçalamak, mevcut 50 eyaleti 5’e düşürmek ve geri kalanları da kendi başlarına küçük cumhuriyetler halinde kendi kaderleri ile başbaşa bırakmak düşüncesi var. Bu düşünce büyük bir olasılıkla da Uluslararası Para Fonu’nun (IMF – International Monetary Fund) aldığı son kararla uygulamaya konmuş, ABD’yi parçalama sürecinin düğmesine basılmış da olabilir.
IMF, Çin para birimi Yuan’ı döviz sepeti içine kabul etmesi ve ABD Doları ile aynı seviyeye getirmesi, ABD Dolarının küresel etkisini ve dünyanın yegane rezerv para birimi olmak ayrıcalığını da elinden alacak. Daha doğrusu küresel gücünü bayağı sarsacak bir gelişme zira IMF’nin Yuan’la ilgili bu kararı, tarihte ilk defa IMF’nin döviz sepetindeki para birimini artırması ve Çin para biriminin şimdi ABD dolarına uyarlanabilir bir küresel alternatif olacağı anlamına geliyor.
(IMF, dünyadaki en gizli ve güçlü organizasyonlardan biri. 185’ten fazla ülkenin mali sağlığını izleyen bir kuruluş olup, küresel para kuralları koyuyor ve iflas eden devletlere -güya- “kurtarma” yardımı sağlıyor. Bunun “kurtarmak” olarak tanımlanan operasyonu gerçekte söz konusu ülkeleri soyup soğana çevirmek, yeraltı ve yer üstü zenginliklerine el koymak ve batmakta olan bu ülkeyi gözle görülmeyecek şekilde politik, ekonomik ve askeri olarak yandaş ülkelerin yönetimi ve denetimi altına sokmak.)
Günümüzde yaygın olan kanı ve düşünce, IMF’nin ABD dolarını destekleyecek herhangi bir hamle yapmasının Amerikan yatırımları için kötü sonuçlar doğurabileceğidir. Bu nedenle de Yuan’ın Dolar’a bir alternatif haline gelmesi ile oyunun kurallarının da değişeceği kesin. Çin’in an itibarı ile elindeki döviz rezervi 3.12 trilyon Dolar.
Uluslararası Para Fonu (IMF) 2018 sonu verilerine göre, küresel kamu borcu 2018 sonunda 71 trilyon 325,4 milyar dolar olup bunun neredeyse üç buçukta biri 22.1 Trilyon borç ile ABD’ye ait. Bilindiği üzere, ABD’de, Kongrede yaşanan anlaşmazlıktan dolayı federal hükümet kapatıldı ve harcamalar durdu.
ABD, birçok ülke üzerindeki yaptırım ve etki kabiliyetini kaybetmiş durumda. Suudi Arabistan, Kuveyt ve Irak gibi petrolünü sınırsız olarak yönettiği ülkeler hariç yanında pek bir ülke yok. Günümüze değin kayıtsız şartsız yanında yer Avrupa Birliği bile kendi ekonomik sorunları ve içindeki huzursuzluk nedeni ile artık eskisi gibi her konuda ABD’nin yanında durmuyor.
Orta Doğu’da ise ABD, sadece karizmasını çizdirmemek ve kendine yakışır bir şekilde çekilmek düşüncesinde. Zaten başka bir seçeneği de yok.