Şükrü GÖKKAYA
Diyar-ı Türk Genel Yayın Yönetmeni
Diyar-ı Türk Genel Yayın Yönetmeni
Bir söz vardır; “Devletlerarası ilişkilerde duygusallık olmaz” derler. Olur, hem de bal gibi olur!
Mesela, benim cumhurbaşkanım ile İlham Aliyev kardeşinin sarılışını izlerken, hiç kimse benim gözlerimin dolmasını engelleyemez. Hiçbir Allah’ın kulu; benim ülkemin cumhurbaşkanının, bir başka ülkede, Dombıra ve şanlı bayrağımla karşılanışını izlerken gururlanmama ve gözlerimden yaşlar akmasına mani olamaz.
“Film senaryoları asla hayal mahsulü değildir, toplumların yaşamlarından alıntıdır” derler, bugün gerçekleşen ziyarette aynen onun teyidi gibiydi. Ne diyor Savaşçı Dizisinde Kutalmış Paşa? “Eğer gök bayrakla al bayrağı yan yana taşıyan Türkmen’in çığlığını duymazsak, tarih bizim suratımıza tükürür…”
Bugünde o oldu. Benim Cumhurbaşkanım ve bakanlarım da, Gökoğuz Bayrağı ile ay yıldızlı şanlı bayrağımızı birlikte sallayan kardeşlerimizi ziyaret etti. Onların sahipsiz olmadığını, 81 milyon Anadolu’ya, 300 milyon Turan’a ve dost-düşman tüm Dünya’ya ilan etti,18 Ekim 2018, Türk Tarihindeki altın sayfalar arasındaki yerini aldı.
Bunlar bizim gibi ülkeler için sıradan şeyler olabilir. Peki birde, 250 binlik KKTC’ye, 170 binlik Gagauzya’ya, azınlık olarak yaşamlarını sürdüren Makedonya ve Kosova Türklerine sorun bakalım bunun ne anlam ifade ettiğini?
Gün boyu birçok video izledim, yüzlerce fotoğraf inceledim, başta Gagauzya Başkanı Sayın İrina Vlah olmak üzere, tüm Gökoğuz kardeşlerimin gözünde hep aynı şeyleri gördüm; samimiyet, masumiyet, sevinç ve Türk olmanın gururu.
Mitingdeki konuşmaların haberini yazarken, ne Sayın Vlah’ın, ne de Sayın Cumhurbaşkanımızın bir tek cümlesini pas geçemedim. Çünkü her bir cümle manşetlik ve tarihe not düşen türdendi.
Belki birçok insanın, dünya üzerinde var olduğundan bile haberi olmayan bu Türk toplumunun genç, dinamik ve başarılı başkanının bugün ki heyecanını, mutluluğunu ve gururunu görmenizi isterdim. Masum bir çocuk edasıyla bir sağa, bir sola koşuyor, kendisi ve halkı için çok ama çok değerli olan misafirlerinin ülkelerini ziyaretinde, herhangi bir aksaklık olmaması için adeta kendisini parçalıyordu.
Aynı heyecanla kürsüye geldi, parlayan gözleri ve titreyen sesi ile şunları söyledi; “ Bugün tüm Gagauzlar olarak çok mutluyuz. Çünkü Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan bizlerle birlikte. Kendilerine tüm Gagauz halkı adına şükranlarımı sunuyorum. Bizim Türk halkı ile kültürümüz, geleneklerimiz bir, çünkü biz bir milletiz. Geride bıraktığımız 24 yıl içerisinde bizlere çok büyük destekler veren Türk halkına ve yöneticilerine Gagauz halkı adına teşekkür ediyorum. Çünkü biz, tüm büyük sorunlarımızı Türkiye ile birlikte çözüyoruz. Sayın Recep Tayyip Erdoğan, tüm Gagauz halkı adına sizlere teşekkür ediyorum, sizi her zaman Gagauzya’ya bekliyoruz. Çünkü siz, bizim çok yakın kardeşimizsiniz. Bizlere çok yardım gönderdiniz. Yapılanları Gagauz halkı görüyor ve çok iyi biliyor. Biz Türkiye’nin her zaman bizlerle birlikte olmasını ve sizlerin desteğiyle Gagauzya’nın hep ileriye gitmesini istiyoruz”
Onu izlerken, kendisi başkan seçildikten kısa bir süre sonra yazdığım; “Gökoğuz Diyarında Bir Asena” başlıklı yazımın ardından; kendisinden başka Türk Milliyetçisi tanımayan, ama bunun yanında da, kendileri dışında hiçbir Türk’e zerre kadar faydası olmayan, Türk Dünyasının sırtına kene gibi yapışıp kan emen tiplerin, ‘Ondan Asena mı olur, o Gagauzca bile bilmiyor “ gibi abuk sabuk yorumları aklıma geldi. O zaman şimdi biz soralım; İrina Vlah bugün Ermenice mi konuştu? Gagauzlar bugün Sırbistan Bayrağı mı salladı? Komrat semaları İngilizce şarkılarla mı inledi? Vlah ve halkı, Petrosyan’ı mı bağrına bastı, yoksa Türkiye Cumhurbaşkanını mı? Kim ne derse desin, o cesur yürekli Gagauz Asenası, halkı ile birlikte bugün bir tarih yazdı.
Sayın Cumhurbaşkanımızın konuşması ise, bir miting konuşmasından daha ziyade, bir nutuk niteliğinde idi ve her bir cümlesi ayrı bir önem taşıyordu.
En özet hali ile şunları söyledi Sayın Cumhurbaşkanımız; “Sizlere 81 milyonluk Türkiye’nin selamlarını getirdim. Bu muhteşem tablonun yaratılması hiç kolay olmadı, bu günlere kolay gelmedik. Bu günlere, bizden önceki Türkiye ve Moldova cumhurbaşkanları, Türkiye ve Moldova’nın ortak geleceğine inanan devlet ve siyaset adamlarının ortak gayretleriyle geldik. Öncelikle, bizden önceki siyaset ve devlet ve siyaset adamlarına ülkem ve milletim adına şükran borcumuzu ödemek istiyorum. Gökoğuz yerinin 1994 yılında özerk statüye kavuşmasına katkı sağlayan; merhum 9’uncu Cumhurbaşkanımız Sayın Süleyman Demirel’i, dönemin Moldova Cumhurbaşkanı Mircea Snegur’u, yine o dönemde Gökoğuz Türklerinin önderi olan Stepan Topal’ı burada şükranla anıyorum. Zor zamanlarda halklarının geleceğine yön veren ve bu topraklarda güzel bir miras bırakan liderlerin çabaları asla unutulmayacaktır. Bundan kısa bir süre önce, 28 Eylül’de aramızdan ayrılan, Gökoğuz Yeri’nin Kurucu Başkanı ve aksakalı Stepan Topal’ın vefatından duyduğum üzüntüyü özellikle ifade etmek istiyorum. Gökoğuz kimliğinin ve dilinin sadık evladının toprağı bol olsun diyorum. Onlar bu dünyadan göç ettiler ama bizim sahip çıkmamız ve çok daha ileriye taşımamız gereken bir miras bıraktılar. İnşallah bizlerde, Türkiye ve Moldova liderleri olarak bu mirası daha da ileriye götüreceğiz. Türkiye ile Moldova arasındaki bağlantılar, Gökoğuz Yeri’ni de içine alacak şekilde daha da perçinlenmiştir. Bugün iki ülke, tarihte hiç olmadığı kadar birbirine yakındır. Fiziki sınırımız olmasa da biz Moldova’yı komşu ülke olarak görüyoruz. Bundan sonrada; TİKA’mızla, belediyelerimizle, sivil toplum kuruluşlarımız ve işadamlarımızla, Moldova halkının ve siz Gagauz Türklerinin kara gün dostu olmayı kara gün olmayı sürdüreceğiz Kendi kimliğinizi, dilinizi, birliğinizi, işbirliğinizi ve dirliğinizi koruyarak, bu güzel mirası evlatlarınıza, hatta torunlarınıza aktarmanızı diliyorum. G ökoğuz Türklerini, kendi vatanlarında yaşamlarını özgürce sürdürebilmesi için desteklemeye devam edeceğiz. Bu toprakların topyekûn kalkınması için üzerimize düşenleri yapacağız. Sizlerin ana dili olan, Anadolu’daki analarımızın, babalarımızın konuştuğu saf, bozulmamış öz Türkçeyi yaşatmanızdan büyük bir memnuniyet duyuyoruz. Dil, bir ileti aracının olmanın yanında, toplumsal hafızanızdır, düşünce biçiminizdir, kültürünüzdür, hepsinden önemlisi dil, kimliğin aynasıdır. Sizlerden dilinize sahip çıkmayı, çocuklarınıza Gökoğuz Türkçesini öğretmenizi, bu sayede; ortak Türk tarihimizi, kültürümüzü ve benliğimizi canlı tutmanızı bekliyoruz. Gökoğuz Türkçesini unutmayın, unutturmayın. Diğer Türk toplulukları ve devletleriyle bağlarınızı muhakkak geliştirin. Unutmayın ki biz; Adriyatik’ten Çin Seddi’ne uzanan 300 milyonluk bir aileyiz”
Sayın Cumhurbaşkanımız bugün; başta TİKA olmak üzere, ülkemizin değişik kurumları tarafından yapımı tamamlanan birçok tesisin açılışını gerçekleştirdi. Onları izlerken, Gagauzlar için 18 ayda bir kahraman haline gelen, başta Moldova Cumhurbaşkanı Sayın İgor Dodon olmak üzere, tüm Moldova yöneticilerinin kısa sürede sevgisini kazanan bir isim aklımıza geldi ve kendimizi; “Keşke bugün o da olsaydı, çünkü o bunu fazlasıyla hak ediyordu” demekten kendimizi alamadık. O isim, Moldova Cumhurbaşkanının, ‘Devlet Üstün Hizmet Madalyası’, Gagauzların ise gözyaşları, madalyalar ve “Şimdiye kadar bize sizin gibi bir elçi gelmedi, burası artık sizin eviniz” cümleleriyle uğurladığı, Türkiye’nin 7’inci Kişinev Büyükelçisi Hulusi Kılıç’tı. Bugün açılışı yapılan; Komrat Gençlik Merkezi ve Kültür Evi, Emine Erdoğan Huzurevi, kreşler, çocuk bahçeleri, hatta yakın zamanda hizmete girecek Komrat Başkonsolosluğu onun eseriydi. Çünkü o, İstanbul’da bir Yatırım ve Ticaret Ofisi açmak isteyen Moldova yetkililerine, bu ofiste bir Gagauz’un görev yapması ve ofis karşılığında Komrat’ta da bir başkonsolosluk açılması şartı koşmuş ve bunları da kabul ettirmişti. Efsane Büyükelçi ayrıca, Gagauzya’daki tüm resmi kurum ve kuruluşların tabelalarını Gagauzca olarak hazırlatmış, Sayın Cumhurbaşkanımızın bugün ifade ettiği gibi, Gagauz Türkçe ’sinin yaşatılması için tüm gücüyle çalışmıştı.
Peki, bundan sonra ne olmalı?
Öncelikle Gagauz kardeşlerimiz; Türkiye’den gelen yardımları kendileri getirmiş gibi gösteren, Türkiye liderleriyle kendi fotoğraflarını photoshop’ta birleştirip, kendilerini Gökoğuzlar ile Türkiye arasında köprü gibi gösteren kurnazlara çok dikkat etmeli. Ayrıca, sıradan bir Türk vatandaşından, Sayın Cumhurbaşkanımıza kadar, 81 milyon Türkiye’nin her zaman yanlarında olduğunu ve bunun için kimseye ihtiyaç olmadığını fark etmeli.
Gagauz kardeşlerimiz, yaklaşan parlamento seçimlerinde; Türkiye ve Moldova arasındaki ilişkileri stratejik düzeye yükselten ve kendilerine ‘Özerk Cumhuriyet’ statüsü vermek isteyen, ancak parlamentoya takılan Cumhurbaşkanı İgor Dodon’a, yaklaşan genel seçimlerde destek vermeli, onun parlamentodaki elini güçlendirmeli.
Ve en önemlisi; göreve geldiği günden itibaren, başta ülkesi Moldova’nın Cumhurbaşkanı olmak üzere, bölgenin aktör ülkeleri Türkiye ve Rusya yönetimleriyle kurduğu son derece sıcak diyaloglar sayesinde, halkına ve ülkesine büyük hizmetlerin yapılmasını sağlayan İRİNA VLAH, önümüzdeki seçimlerde desteklenmeli, son derece mükemmel hale gelen; Gagauzya-Moldova, Gagauzya-Türkiye ve Gagauzya-Rusya sıcak ilişkilerinin devamı için Sayın VLAH ilk turda seçilmeli.