Dr. Öğr. Üyesi M. Cüneyt Özşahin
Kırgızistan-Türkiye Manas Üniversitesi
Öğretim Üyesi
Sınır, enerji ve su kaynaklarının paylaşımı gibi meselelerin yoğun biçimde tartışıldığı Orta Asya’nın uluslararası ilişkilerinde en kilit konulardan biri de kuşkusuz bölgenin tarihi ve sosyolojisinin ortaya çıkardığı kimlik merkezli çatışmalardır.
Her iki ülkede de coğrafi olarak belirli noktalarda yoğunlaşan ve dışarıya kapalı bir cemaat olarak değerlendirilebilecek olan Dunganlar, dillerini ve kültürlerini asırlardır korumayı başarıyor. Kesinlik arz etmemekle beraber Dunganlar, kimilerince Arap-Çin melezi bir etnik kimlik olarak değerlendiriliyor.
Orta Asya farklı etnik, dini ve kültürel kimliklerin iç içe geçtiği büyük bir mozaik görüntüsüne sahip. Bu durum bir yönüyle kültürel bir zenginliğin ifadesi olsa da diğer boyutuyla farklı kimliklerin çatışma alanına dönüşme riskini de taşıyor. Nitekim ilgili coğrafyanın yakın tarihi de böylesi bir riskin her daim dikkate alınması gerektiğine işaret ediyor. Sovyetler sonrası dönemde ortaya çıkan sınır sorunları ve yeni kurulan ülkelerin demografilerinden kaynaklanan gerilimler halen bütünüyle çözülmüş değil. Gerek Sovyetlerin dağılma döneminde gerekse de 2010 yılında Oş bölgesinde yaşanan geniş çaplı etnik çatışma veya muhtelif zamanlarda her iki ülke topraklarında da patlak veren Kırgız-Tacik çatışması söz konusu risklerin reel tehditlere dönüşme potansiyelini ortaya koyuyor. Bölge üzerine çalışan pek çok kişinin işaret ettiği gibi dünyanın en kozmopolit ve bir o kadar da kaotik mekânlarından biri olarak tasvir edilen Fergana vadisi, Orta Asya’yı mikro düzeyde temsil eden bir modeli içerisinde barındırıyor.
Tüm bunların yanı sıra bölgenin hâkim milletlerinin yanında Ahıskalı, Tatar, Uygur, Kafkas ve Dungan gibi farklı etnisitelerin farklı ülkelerdeki varlıkları zaten oldukça geç bir ulusçuluk tecrübesi yaşayan ülkeler açısından durumu daha da zorlaştırıyor. Kuşkusuz cari kompozisyonun teşekkülünde SSCB’nin II. Dünya Savaşı esnasında ve devamında Orta Asya politikasında izlediği milletler politikasının payı yadsınamaz. Vatandaşlık bağı ve etnik bağ arasında yaşanan gerilim, yalnızca ülkelerdeki nüfusça büyük azınlık gruplarına değil daha küçük çaptaki azınlıklara da yansıyor. Bunun yanında bölgenin ayrılmaz karakteristiklerinden biri olan göçebe-yerleşik ayrımının ortaya çıkardığı kültürel fark, kimi zaman çatışmanın bir diğer motivasyonunu teşkil ediyor.
Sonuç olarak, Orta Asya’nın kökleri derinlere uzanan etnik çatlaklarının, ortaya her zaman büyük bölgesel sarsıntılar çıkarabilme potansiyeli taşıdığı göz ardı edilmemelidir. Öyle ki lokal ve bireysel nitelikli kimi sürtüşmeler rahatlıkla kitlesel olayların fitilini ateşleyebiliyor. Andican olayları ve daha küçük çaptaki 2019 Orak Köyü olayları böylesi kitlesel nitelik arz eden olaylar arasında zikredilebilir.
Kazakistan’ın yakın tarihindeki etnik gerilimler
İlgili kitlesel şiddet hadiselerinin saikleri ise muhtelif. Gustave Le Bon’un klasikleşmiş eseri Kitlelerin Psikolojisi’nde altını çizdiği gibi kitleselleşen bir eylem bireysel rasyonaliteyi tamamen rafa kaldırıyor, kitlesel duygulanımın doğurduğu aura ile başlayan mobilizasyon öngörülemez yerlere evrilebiliyor. Bunun yanı sıra farklı etnik unsurlar arasındaki ekonomik makasın büyüklüğü de etnisiteler arasında çatışma olasılığını güçlendiren bir diğer faktör olarak ortaya çıkıyor. Nitekim yükselen milliyetçiliklerin arkasındaki temel dinamiklerden birinin de ekonomik durgunluğun yol açtığı toplumsal stres olduğu, göçmen ve azınlıkların ise bu stresin doğal hedefleri olduğu malumun ilamı niteliğinde. 7 Şubat’ta Dungan ve Kazaklar arasında meydana gelen çatışmalar, işaret edilen gerilimin yeni bir tezahürü. Bu çerçevede Orta Asya’da Dungan varlığının kaynakları, Dungan kimliğinin belirgin özellikleri ve Dungan’ların diğer toplumlarla ilişkilerini aydınlatmak gerekiyor.
7 Şubat’ta Dungan ve Kazaklar arasında yaşanan küçük çaplı arbede hızla kitleselleşti. Yaşanan hadiseler neticesinde Dunganlara ait çok sayıda ev ve dükkân tahrip edildi. Güney Kazakistan’ın Kırgızistan sınırına yakın köyü Masançi’de meydana gelen söz konusu olaylarda 10 kişi hayatını kaybetti ve çok sayıda Dungan ise yaralandı. Yaşanan hadisenin nedenleri konusunda sosyal medyada dolaşan farklı senaryolar mevcut olmakla birlikte üzerinde ittifak edilen konu, kolluk güçlerinin şiddet dalgasını bastırmakta yetersiz kalması. Ortaya çıkan şiddet yüzlerce Dungan’ın Kazakistan’dan Kırgızistan’a göçüne yol açtı. Sonuç olarak yüzlerce Kazak vatandaşı Dungan, güçlü bağlara sahip oldukları Kırgızistan’da mukim soydaşlarının yanına sığınmak için zorlu bir yolculuğa çıktı. Olayların yatıştırılması için Kırgız ve Kazak devlet başkanları başta olmak üzere çok sayıda yetkili devreye girdi.
Esasında çok kültürlülük vurgusunun sıklıkla seslendirildiği bir ülke olmasına karşın Kazakistan’ın yakın tarihinde bu tarz etnik gerilimler hiç de az değil. Öyle ki 2007’de Kafkasyalı azınlıklar, 2015 yılında ise Tacikler ile yerli Kazaklar arasında çatışmalar mevcut durumun münferit bir hadise olmadığı kanaatini uyandırıyor. Bu nedenle Dunganların tarihleri ve kimlik inşaları münhasıran değerlendirilmelidir. Orta Asya’ya Çing (Qing) hanedanlığına yönelik isyanların ardından ortaya çıkan sürgünde Müslüman Hui Çinlileri, pek çoğunun açlık ve susuzluktan hayatını yitireceği zorlu bir yolculuk sonrası Tanrı dağları (Tieng-Shan) üzerinden Kırgızistan ve Kazakistan’ın farklı bölgelerine yerleşmişlerdir. XIX. yüzyıldan itibaren göç hareketinin kazandığı hız, bahse konu ülkelerde konsolide bir Dungan nüfusunu beraberinde getirmiştir.
Etkileşim eksikliği ve ekonomik eşitsizlik
Her iki ülkede de coğrafi olarak belirli noktalarda yoğunlaşan ve dışarıya kapalı bir cemaat olarak değerlendirilebilecek olan Dunganlar, dillerini ve kültürlerini asırlardır korumayı başarıyor. Kesinlik arz etmemekle beraber Dunganlar, kimilerince Arap-Çin melezi bir etnik kimlik olarak değerlendiriliyor. Kendi aralarında Çince diğer toplumsal kesimlerle genellikle Rusça konuşmayı tercih eden Dunganlar renkli bir kimliğe sahip. Çin ve İslam kültürünü başarılı bir şekilde harmanlayabilen Dunganlar düğünleri, cenazeleri, bayramları ve diğer ritüelleri ile yaşadıkları coğrafyaya renk katmaktadırlar. Bununla birlikte başka bir çerçeveden yaklaşıldığında asimilasyon korkusu, entegrasyonun önüne geçmiş durumda. Diğer etnik unsurlar ve Kazaklarla ilişkileri oldukça sınırlı olan Dunganlar genellikle içevlilikleri tercih etmektedirler. Özellikle evlilik pratikleri konusunda çok daha geleneksel bir tavır takınan ve Çin âdetlerinden kopmayan Şensi Dunganları yine olaylara konu olan Kazakistan’da mukimler. Etnik Kazaklar ve Dunganlar arasında ticari ilişkilerin ötesine geçmeyen ilişkiler kimi toplumsal gruplar için önyargılar ve mitlerle bezeli bir Dungan algısını beraberine getirmiştir. Pek çok kuramcının altını çizdiği gibi, entegrasyonun en temel koşullarından biri de etkileşimdir. Etkileşim eksikliğini bir yönüyle azınlık açısından gettolaşmayı çoğunluk açısından ise önyargıları besleyecektir. Aslında bu hal, içinde bir kısır döngü de barındırıyor çünkü etkileşim eksikliği karşı cenahta empati eksikliğine yol açıyor ve bu durumun azınlıkta yarattığı reaksiyon içe kapanma olmaktadır.
Altı çizilmesi gereken önemli bir diğer saik ise ekonomik eşitsizliğin kaynaklarına ilişkin toplumsal algı. Gerek Kazakistan gerekse de Kırgızistan’da Dunganların nüfusları ile mütenasip olmayan ekonomik ağırlıkları, yerel halklar ile Dunganlar arasındaki gerilimin kaynaklarından bir diğeri. Nitekim gelir eşitsizliği ve kesif bir yoksullukla malul olan bir coğrafyada zenginliğin dağılımının farklı toplumsal kesimler açısından hayati bir öneme sahip olması doğal karşılanmalıdır. Dunganlar gerek Kazakistan’da gerek Kırgızistan’da tarım sektörünün üretici kesimini oluşturmaktadır. Çalışkanlıkları ve dürüstlükleri ile temayüz eden Dunganlar bulundukları ülkelerde ekonomik olarak görece ayrıcalıklı bir yere sahipler. Ayrıca ana kara Çin ile güçlü bağlara sahip Dungan iş adamları rakiplerinden çok daha önde bir pozisyondadırlar. Bunun yanı sıra ne siyasette ne de bürokraside görünür durumdalar. Kuşkusuz tüm bu nedenler, yoksulluğun ve yolsuzluğun kronikleştiği bir coğrafyada Dunganları açık hedef haline getirmektedir. Bir başka ifadeyle komşuları ile kıyaslandığında ortaya çıkan ekonomik farka etnik ayrıksılığın da eklenmesi Dunganlar açısından gündelik hayatı bir kat daha zorlaştırmaktadır.
Etkin yönetişim zafiyeti
Öte yandan tüm bunlara ek olarak siyasal taleplerin karşılık bulacağı iyi yönetişimin sağlanamadığı, etkin devlet mekanizmalarının işlemediği ve hukukun üstünlüğünün tesis edilemediği pek çok Orta Asya ülkesi için toplumsal rahatsızlıkların kanalize edileceği hukuki kanallar tıkalıdır. Bu nedenle son yaşanan süreçlerde de mağduriyet hissi taşıyan pek çok Kazak, mağduriyetlerini kendilerine has bir adalet anlayışı çerçevesinde çözmeyi amaçlamakta. Bir başka deyişle, hesap verilebilirliğin zayıf olduğu ve aynı zamanda kurumsal kanalların olmadığı ülkelerde muhtelif olumsuzluklarda azınlıklar her zaman için olağan şüpheliler olarak tebarüz eder.
Sonuç olarak Şubat 2020’de meydana gelen hadiseler Orta Asya’da ne ilk ne de son olacak. Zira bölgenin sosyolojisi mevcut durum ve benzeri pek çok diğer kalkışmayı besleyebilecek mümbit bir zemine sahip. Sovyet mirasının ve geç uluslaşmanın meydana getirdiği makro sorunlar kadar entegrasyon imkanlarının yetersizliği ve ekonomik kaynak dağılımının ortaya çıkardığı gerilimler de Kazakistan’da meydana gelen olayların arka planını anlama hususunda önem taşıyor. Bu çerçevede, yaşanan süreç, bahse konu ülke dışında farklı ülkelere teşmil edilebilecek bir tehlikeyi işaret ediyor. Orta Asya kimlik merkezli çatışma bu anlamda bir istisna değil, bölgenin asli karakterinin sıklıkla temayüz ettiği bir fenomen olarak değerlendirilmelidir. Bu anlamda Kazakistan’da Dunganlar etrafında gelişen son hadiseler tarihsel/sosyolojik fay kırıklarının harekete geçmesi olarak okunmalıdır. Zira hassas dengelere sahip olan etnisite ve vatandaşlık sorunlarına ekonomik eşitsizlik ve etkin olmayan yönetişimin de eklenmesi, Orta Asya coğrafyasında pek çok azınlığın böylesi talihsizliklerle karşı karşıya kalmasını muhtemel kılıyor.