Rusya’nın şimdilik Rusya-Ukrayna savaşı nedeniyle yeni bir mücadeleye giremeyeceğinin farkında olan ABD ve AB üyesi ülkeler, bu krizi bir fırsata çevirmeye çalışıyor ve attıkları adımlarla gerginliğin daha da tırmanmasına neden oluyor. Prof. Dr. Yıldız Deveci Bozkuş, Ermenistan-ABD arasında yapılan askeri tatbikatları, Rusya’nın bu tatbikatlara ilişkin tutumunu ve Azerbaycan-Ermenistan arasında yaşanan gerginliklerin yeni bir savaşa yol açıp açmayacağını kaleme aldı.
Ermenistan-ABD arasında yapılan askeri tatbikatlar ne anlama geliyor?
Soğuk Savaş döneminin sona ermesiyle birlikte Amerika Birleşik Devletleri (ABD) ve Avrupa Birliği (AB) ülkeleri yüzünü Güney Kafkasya’ya çevirmeye başladı. Sovyetler Birliği’nin dağılmasıyla birlikte Batı dünyası Kafkasya’da gerek renkli devrimler gerekse de dondurulmuş sorunlar aracılığıyla Rusya’yı çevreleme politikasını devam ettirdi. Bu süreç gerek Gürcistan’da yaşananlar ve gerekse de Rusya-Ukrayna savaşıyla birlikte bölge ülkeleri üzerinde önemli izler bırakırken aynı zamanda pek çok yeni sorunun da ortaya çıkmasına neden oldu. Zira Rusya-Ukrayna savaşıyla birlikte yaşanan gelişmeler tüm dünyayı etkilediği gibi Kafkasya’yı da etkiledi. Bu bölgenin stratejik önemini daha da artırdı. Güney Kafkasya’nın tarihi ve kültürel açıdan ve enerji anlamında öneminin yanı sıra stratejik ve jeopolitik konumu da bölgenin adeta parlayan bir yıldıza dönüşmesine neden oldu. Bölge geçmişte de olduğu gibi gerek uluslararası ölçekte gerekse de bölgesel anlamda başta dış politika olmak üzere, enerji ve güvenlik politikaları açısından da Batı dünyasının dikkatini çekiyor.
Güney Kafkasya, Batılı güçlerin yanı sıra bölge dışı aktörlerin de dikkatini çekiyor. Özellikle Çin ve Hindistan’ın bölgeye dair politikaları bunun en önemli göstergesidir. Öte yandan bölgesel bir aktör olarak İran da Güney Kafkasya’daki dengeleri yakından takip ediyor. Bu nedenle başta Karabağ olmak üzere bu tür meseleler üzerinden Güney Kafkasya’nın büyük güçler arasında yeni bir mücadele alanına dönüşmeye başladığını söylemek mümkün.
Bu çerçevede ABD’nin Ermenistan’la 11-20 Eylül tarihlerinde gerçekleştireceği “Kartal Partner 2023” tatbikatı da uluslararası kamuoyunda büyük bir yankı uyandırdı. Başta Rusya olmak üzere pek çok ülke tarafından söz konusu tatbikat “bölgesel barış ve huzura katkı sunmayacak bir adım” olarak değerlendirildi.
Bir diğer önemli husus ise Ermenistan’ın ilk kez Rusya’ya olan bağımlılığını “stratejik bir hata” olarak değerlendirmesi oldu. Zira Ermenistan’ın tarihte olduğu gibi bugün de Rusya’ya güvenmenin ve Rusya tarafından yarı yolda bırakılmanın hayal kırıklığını yaşadığı görülüyor. Bu süreçte ABD’nin Ukrayna’da yaşanan gelişmelerin ardından bu kez Ermenistan’da benzer bir sorun yaratmaya çalıştığına dair kamuoyunda büyük bir algının oluştuğunu da unutmamak gerek. Özellikle NATO’nun Avrupa Genişleme Komitesi Başkanı Gunther Fehlinger’in Ermenistan’ın NATO’ya katılma konusunda yaptığı çağrı ve “Ermenistan’ı koruyun.” açıklamaları adeta Rusya’yı tahrik etmek amacıyla ortaya atılan beyanatlar olarak görülebilir. Fehlinger’in “Ermenistan’ı NATO’ya katılmaya çağırıyorum.” şeklindeki ifadeleri ve ABD Başkanı Joe Biden’a yönelik “Ermenistan’ı koruyun.” ifadeleri Ermenistan üzerinden Doğu-Batı kutuplaşmasının yeni ayak sesleri olarak görüldü. Ayrıca ABD’nin bu adımının temelinde Batı dünyasının alternatif enerji arayışlarının da etkili olduğunu belirtmekte yarar var.
Rusya’nın askeri tatbikata dair tutumu nedir?
Rusya, Ermenistan’ın ABD’yle yakınlaşması ve ortak askeri tatbikatı gerçekleştirmesini “endişe verici” bir durum olarak değerlendiriyor. Zira ortak askeri tatbikatın yanı sıra Ermenistan’ın Rusya’ya yönelik “Rusya’ya bağımlılığın stratejik bir hata” olduğunu açıklamasıyla birlikte Ermenistan Başbakanı Nikol Paşinyan yüzünü Batıya çevirdiğini beyan etmiş oldu. Bu nedenle Rusya’nın şu an için sessiz kalacağı ve rahatsızlığını dile getirmekle yetineceği söylenebilir. Zira Rusya-Ukrayna savaşı, Rusya’yı yeterince yıprattığı için Moskova daha fazla cephede savaşmayı en azından şimdilik tercih etmeyecektir. Rusya bunun yerine bölgedeki Rus Barış gücü askerlerinin varlığı üzerinden Ermenistan’a bazı mesajlar iletecektir.
Öte yandan Rusya’nın yanı sıra İran’ın da ABD’nin NATO üzerinden bölgede genişleme çabalarından rahatsız olduğu görülüyor. Bu konuda tarihsel bağlardan hareketle bölgede yaşanan pek çok sorunda Ermenistan’ın yanında olduğunu gösteren İran, Batı karşısında kendisini Rusya’nın yanında ve aynı zamanda Ermenistan’la müttefik bir pozisyonda konumlandırıyor ve bölgesel bir aktör olarak varlığını her platformda dile getirmeye devam ediyor. Zira İran bölgede Batı destekli atılan her adımı kendisine tehdit olarak algıladığı için son yaşanan gelişmeler konusunda da kendisini Rusya’nın yanında konumlandırıyor.
Tüm bu gelişmeler ışığında Paşinyan’a yönelik toplumsal baskı, siyasi iradenin baskıları, krizler, kamuoyunun beklentisi ve ayrıca uluslararası gelişmeler de göz önünde bulundurulduğunda Erivan’ın bir paradigma değişimine doğru ilerlediğini söylemek mümkün. Ancak Rusya’nın, bu paradigma değişimi karşısında sessiz kalmayacağını da belirtmek gerek. Rusya’nın şimdilik Rusya-Ukrayna savaşı nedeniyle yeni bir mücadeleye giremeyeceğinin farkında olan ABD ve AB üyesi ülkeler bu krizi bir fırsata çevirmeye çalışıyor ve attıkları adımlarla gerginliğin daha da tırmanmasına neden oluyor.
Azerbaycan-Ermenistan arasındaki gerginlik yeniden bir savaşa dönüşebilir mi?
Azerbaycan-Ermenistan arasındaki tansiyon yüksek olsa da bunun uzun vadeli bir çatışmaya ya da 2020 yılındaki 2. Karabağ Savaşı gibi bir sürece dönüşme ihtimali zayıf. Zira zaten 44 günlük savaşta Ermenistan ciddi kayıplar vermiş, Paşinyan pek çok kesim tarafından eleştirilmişti. Gelinen noktada benzer bir adımın atılmasının hem bölgesel hem de küresel etkileri de olacağından çatışmalar yaşansa da bunun ufak çapta kalacağı öngörülüyor.
Ayrıca yeni dönemde Türkiye’nin daha önce başlattığı 6’lı Platform önerisinin de ikinci planda kaldığı görülüyor. Bunda Rusya-Ukrayna savaşının gidişatının önemli bir payı olsa da küresel gelişmeler de belirleyici oldu. Öte yandan, Azerbaycan-Ermenistan arasındaki olası bir çatışmanın Türkiye-Ermenistan ilişkilerinin normalleşme seyri üzerinde de birtakım olumsuz etkileri olacaktır. Bilindiği üzere Türkiye-Azerbaycan ilişkileri “tek millet, iki devlet” şiarıyla şekilleniyor. 2. Karabağ Savaşı’nın ardından iki ülke ilişkileri Şuşa Beyannamesi’yle stratejik müttefiklik seviyesine taşınmıştı. Bu çerçevede, Türkiye-Ermenistan ilişkilerinin normalleşme sürecinin de Azerbaycan’la eşgüdüm içinde yürütülmesi kararlaştırılmıştı. Bu husus daha önce Ermenistan tarafından pek çok kez teyit edilmişken geçtiğimiz günlerde Erivan’ın Türkiye’yle ilişkilerin seyrinin Azerbaycan’la yürütülen müzakerelere bağlı olmayacağını beyan etmesi Ermenistan’da ciddi bir paradigma değişikliğine gidildiğini gösteriyor.
Prof. Dr. Yıldız Deveci Bozkuş
Ankara Üniversitesi Öğretim Üyesi