Paşinyan liderliğindeki Ermenistan’ın dış politika açılımları pragmatiktir. Erivan, Batı yahut Rusya arasındaki bir eksen tercihinden ziyade çok boyutlu bir dış politika anlayışıyla ülkedeki sorunları gidermeyi amaçlıyor. University of York’ta doktora çalışmalarına devam eden Burak Çalışkan, Başbakan Paşinyan yönetimindeki Ermenistan’ın pragmatik dış politika açılımlarını kaleme aldı.
Eylül 2020’de başlayan ve 44 gün süren 2. Dağlık Karabağ Savaşı’nda, Azerbaycan’ın izlediği başarılı politika sonucunda bölgedeki Ermeni işgali sona erdi. Bakü yönetimi, 1. Karabağ Savaşı’nda kaybettiği toprakların bir kısmını savaşarak, bir kısmını da diplomasi ile geri almayı başardı. Erivan ise yenilgiyi kabul etti. Eylül 2023’de Azerbaycan ordusu, Karabağ’da faaliyetlerine devam eden gayrimeşru Ermeni rejimine yönelik anti-terör operasyonuyla bölgeyi tamamen kontrol altına aldı. Azerbaycan yıllardır işgal altında olan topraklarını kurtarırken, Güney Kafkasya’daki statüko da değişti. Savaşın ve mağlubiyetin etkileri ise Ermenistan iç ve dış siyasetini etkilemeye devam ediyor.
Erivan siyasetinde dengeler
2018 yılında “Kadife Devrim” olarak adlandırılan protesto gösterileriyle iktidara gelen Ermenistan Başbakanı Nikol Paşinyan, ülkeyi yolsuzluktan ve eski tarz siyasetten kurtaracağını belirtti. Ancak Ermenistan’ın 2. Dağlık Karabağ Savaşı’nda ağır bir yenilgi alması, Paşinyan’ı eleştirilerin odak noktası haline getirdi. Muhalifler onu hem söz verdiği reformları yerine getirmediği hem de Azerbaycan’a karşı savaşı kaybettiği için eleştirmeye devam etti. Bağımsızlıktan 2018 yılına kadar ülkeyi yöneten “Karabağ Klanı” ise Paşinyan’ı istifaya davet ederek etnik milliyetçi muhalefetin liderliğini yapıyor. Nisan 2021’de istifa etmek zorunda kalan Paşinyan, Haziran 2021’de gerçekleştirilen erken seçimlerde yüzde 50’den fazla oy alarak seçimleri kazandı.
Savaşın ardından popülaritesi azalan Paşinyan’ın net bir zafer kazanması, Ermenistan halkı için önemliydi. Yöneticileri, medyası ve Batı’daki diasporası tarafından yıllarca manipüle edilen Ermeniler, büyük bir hayal kırıklığı yaşadı. Karabağ’da yaklaşık 30 yıldır sürdürdükleri işgal sona ererken geriye oldukça sorunlu bir ekonomi ve dışa bağımlı hale gelen bir ülke kaldı. Diaspora ve Rusya’nın ekonomik yardımları yıllarca Ermeni dış politikasına yön verirken sürdürülen savaş ekonomisi Ermeni halkının yaşam koşullarını zorlaştırdı. Bu sebeple yolsuzluk davaları devam eden ve Moskova’nın desteklediği eski siyasetin en önemli figürlerinden Eski Ermenistan Cumhurbaşkanı Robert Koçaryan’ın seçilememesi, Ermeni halkının yeni ve daha temiz bir siyaset talebini ortaya koydu.
Ermenistan’ın ekonomik, siyasi ve sosyal sorunlarının farkında olan Paşinyan, nefret temelli Türk düşmanlığını içeren milliyetçi politikaya karşı çıkıyor. Bu sebeple etnik milliyetçi “Karabağ Klanı” ile savaş taraftarı ve bölgesel gerçekliklerden uzak olan Ermeni diasporasının ülke siyasetindeki etkisini kırmaya çalışıyor. 2020’deki savaşın ardından önceki yıllarda izlenen politikaları eleştiren Paşinyan, Karabağ’daki yeni statükonun Ermenistan’ın geleceği açısından daha olumlu olduğunu ifade ederek kamuoyunu da yanına çekmeye çalışıyor. Azerbaycan ve Türkiye ile normalleşmeye ihtiyaç duyan Erivan yönetimi, bu ülkelere karşı toprak taleplerini içeren 1990 tarihli Bağımsızlık Bildirisi’ni ve anayasayı değiştirmeyi de gündeme getirdi.
Dış politikada arayış
Ermeni halkının da isteği olan hukuksal ve ekonomik reformlar ise dış politikada doğru adımların atılmasıyla mümkün olabilir. Nitekim 2000’li yıllardan itibaren ulus-devlet inşasını olgunlaştırıp ekonomisini geliştiren Azerbaycan, çok taraflı dış politikasıyla ordusunu modernize ederek Ermenistan ile arasındaki güç dengesini değiştirmeyi başardı. Yaşanan bu süreç, Erivan’ın ülke üzerindeki Rus nüfuzunu kırmaya çalıştığı ve Batı yanlısı bir politika takip ettiği bir dönemi başlattı. Muhalefette olduğu dönemde de Moskova karşıtı söylemleriyle tanınan Paşinyan, 2020’deki savaşın ardından bu düşüncelerini daha net şekilde uygulamaya başladı. Özellikle geçtiğimiz şubat ayında Paşinyan’ın Rusya liderliğindeki Kolektif Güvenlik Anlaşması Örgütü’ne (KGAÖ) Ermenistan’ın katılımını askıya aldıklarını açıklaması, Erivan dış politikasındaki “eksen kayması” tartışmalarını artırdı.
2. Dağlık Karabağ Savaşı’nın seyrini değiştiren en önemli unsurlardan birisinin bölgedeki Türk-Rus çekişmesi olması, Paşinyan’ın argümanlarını Ermenistan kamuoyunda da güçlendirdi. Rus silahları ve teknolojisi ile donatılan Ermenistan ordusu, insansız hava aracı (İHA) ve silahlı insansız hava aracı (SİHA) başta olmak üzere Azerbaycan ordusunun kullanımına sunulan Türk silahları ve teknolojisi karşısında çaresiz kaldı. Nitekim bu süreç Ermenistan’ı hem komşularıyla ilişkilerini düzelttiği hem de Batı ile ilişkilerini geliştirdiği çok boyutlu bir dış politika oluşturmaya teşvik etti. Bu noktada Haziran 2023’de Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın göreve başlama törenine katılan Paşinyan, Ankara ile ilişkilerinin normalleşmesinin Ermenistan açısından en önemli faktör olduğunu ifade etti.
Erivan’ın Batı yanlısı dış politika açılımına ise en fazla ilgi gösteren ülke Fransa oldu. İki ülke arasında çeşitli güvenlik anlaşmaları ve askeri yardımlar konusunda görüşmeler gerçekleşti. Hatta bu yakınlaşma, Fransa’nın açıkça Azerbaycan karşıtı bir siyaset izlemesine ve kısa sürede Bakü-Paris ilişkilerinin bozulmasına neden oldu. Türkiye’nin Afrika’da artan etkisinden rahatsız olan Fransa’nın, jeopolitik bir karşılık olarak Güney Kafkasya’daki yeni denklemde bir rol kazanmaya çalıştığı söylenebilir.
Bu noktada Paşinyan liderliğindeki Ermenistan’ın dış politika açılımları pragmatiktir. Erivan, Batı yahut Rusya arasındaki bir eksen tercihinden ziyade çok boyutlu bir dış politika anlayışıyla ülkedeki sorunları gidermeyi amaçlıyor. Ermenistan’ın komşularına karşı atacağı pozitif adımlar muhakkak ki karşılık bulacak ve ülkedeki sosyo-ekonomik reformlar için önemli bir fırsat doğuracaktır. Ancak hem içerdeki muhalefetin baskısı hem de Erivan’ın yeni müttefiklerinin jeopolitik arzuları, Güney Kafkasya’da beklenen bölgesel barışı olumsuz etkileyebilir.
Burak Çalışkan
University of York’ta doktora çalışmalarına devam etmekte olup, Orta Asya siyaseti, Rus dış politikası ve Avrasya jeopolitiği konularında çalışmaktadır.