KKTC Cumhurbaşkanı Ersin Tatar, Avrupa Birliği (AB) Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi Josep Borrell ile yaptıkları görüşmede Kıbrıs’taki taraflar, 3 garantör ülke ve Birleşmiş Milletler’in katılımıyla yapılacak 5+1 toplantılarına AB’nin katılmasını istemediklerini ileterek, “Kıbrıs Cumhuriyeti olarak GKRY ve Yunanistan AB üyesidir ve oradaki bütün mekanizmalarda kendi çıkar ve menfaatlerini en iyi şekilde sürdürmekte olduklarını görüyoruz. Dolayısıyla 27-29 Nisan’da Cenevre’de gerçekleşecek 5+1 görüşmelerine AB’nin gözlemci statüsüyle katılmalarının doğru olmayacağını, bunu onaylayamayacağımızı söyledik. Çünkü kendilerinin tarafsız olmaları beklenemez” dedi.
Tatar, Borrell ile Lefkoşa’da yaptığı görüşmenin ardından basına açıklamalarda bulundu.
Görüşmenin faydalı olduğunu ve birçok konunun samimiyetle tartışıldığını kaydeden Tatar, Kıbrıs Türk halkının beklentilerinin yerine getirilmesi için yapılan tartışmaların masaya yatırıldığını vurguladı.
Tatar, Borrell’e, AB’nin Kıbrıs konusunda tarafsız değerlendirme yapamayacağını ifade ettiğini belirterek, şunları söyledi: “Kıbrıs Cumhuriyeti olarak GKRY ve Yunanistan AB üyesidir ve oradaki bütün mekanizmalarda kendi çıkar ve menfaatlerini en iyi şekilde sürdürmekte olduklarını görüyoruz. Dolayısıyla 27-29 Nisan’da Cenevre’de gerçekleşecek 5+1 görüşmelerine AB’nin gözlemci statüsüyle katılmalarının doğru olmayacağını, bunu onaylayamayacağımızı söyledik. Çünkü kendilerinin tarafsız olmaları beklenemez. Kıbrıs meselesinin çözümüne yönelik samimi katkı sunmak istediklerini söylemelerine rağmen pozisyonumuzu koruduk. Bu konuda Türkiye ile de görüşmelerimiz oldu. Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay ile Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’nun da buna benzer açıklamaları olmuştur. Dolayısıyla biz Cenevre’deki görüşmelerde Kıbrıslı Türkler, Kıbrıslı Rumlar, garantör ülkeler Türkiye, Yunanistan ve İngiltere ile BM olacaktır.”
Tatar, AB’ye ihracat yapan KKTC’li hellim üreticilerinin denetlenmesi konusuna da değindiklerini kaydederek, denetleme sisteminin AB tarafından ya da Kuzey ve Güney Kıbrıslı liderler tarafından oluşturulması gerektiğine dikkati çekti.
Denetlemenin GKRY’nin oluşturduğu denetim kurullarınca yapılmasına karşı olduklarını ifade eden Tatar, “Rum otoritesinin Kuzey’e yayılmasına asla müsaade etmeyeceğimizi söyledik. Çünkü burada siyasi hassasiyetlerin olduğunu, bunun bizler için ne anlam ifade ettiğini ayrıntılarla anlattık. Buradaki siyasi durumu ve mücadeleyi Brüksel’de oturanlar çok da iyi bilmeyebilirler. Kıbrıs meselesinin özünde de yatanın bu olduğunu anlattık” diye konuştu.
Kıbrıs’ta barış ve bölgesel istikrar için iki devletli çözüm vurgusu
Tatar, sorunların çözümü için egemen eşitliğe ve adadaki iki devletin işbirliğine dayalı bir anlaşmanın olması gerektiğine vurgu yaparak, “Böyle bir anlaşmayla Kıbrıs’ta hem iç barış hem de sürdürülebilir bir yapı oluşturulabilecek. Aynı zamanda da bölgesel istikrar için bu konunun fevkalade önemi var.” ifadesini kullandı.
Bölgesel istikrar için sadece Kıbrıs’taki tarafların değil aynı zamanda bölgesel aktör olan Türkiye’nin de görüşlerinin önemli olduğunun altını çizen Tatar, aşı konusunun da Borrell ile görüşmede masaya yatırıldığını söyledi.
“Bizim bu konuda muhatabımız AB’dir”
Tatar, AB’nin KKTC’ye sözünü verdiği yeni tip koronavirüs (Kovid-19) aşılarının yalnızca üçte birinin ülkeye ulaştığını, GKRY’e ise şu ana kadar 100 bin doz aşının ulaştırıldığını ifade etti.
Borrell’in bu konuyu Rum lider Nikos Anastasiadis’e ilettiğini, Anastasiadis’in ise aşıların KKTC’ye ulaştıracağını belirttiğini söyleyen Tatar, “Bizim bu konuda muhatabımız AB’dir. Biz aşıları direkt AB’den alıyoruz. Çünkü aşıları gönderen taraf AB’dir.” ifadelerini kullandı.
AB’nin KKTC için oluşturduğu finansal destek programlarına da değinen Tatar, GKRY için düzenlenen katkı programlarının artırıldığını, buna karşılık KKTC’ye verilen desteğin ise söz verilen rakamların altında olduğuna vurgu yaptı.
Tatar, GKRY’nin salgını bahane ederek uyguladığı sınır geçişlerindeki kısıtlamaların AB tarafında da rahatsızlıkla karşılandığı bilgisini paylaştı.
KKTC’li patates üreticilerinin elindeki mahsulü AB ülkelerinde satabilmesi için gereken AB denetçilerinin salgın nedeniyle ülkeye gelemediğini hatırlatan Tatar, “Dolayısıyla şu anda 2 bin ton patates üreticimizin elinde kalmıştır. Bunun da doğru olmadığını, eğer bu denetim yapılabilirse bu patateslerin satılabileceğini kendilerine ifade ettik. Onlar da gereğini yapabileceklerini söylediler.” diye konuştu.
“Kıbrıs’ta adil, kalıcı ve sürdürülebilir bir anlaşma sağlanmalı”
Cumhurbaşkanı Tatar, Crans Montana görüşmeleri ve Annan Planı sonrası Kıbrıs sorununun çözümünde federasyon ihtimalinin ortadan kalktığını vurgulayarak, “Artık yeni fikirlerle masaya gidilmeli ve orada egemen eşitliğe dayalı, yan yana yaşayan iki devletin iş birliğiyle, Kıbrıs’ta adil, kalıcı ve sürdürülebilir bir anlaşma sağlanmalı” dedi.
GKRY’nin Kıbrıslı Türklerle adil bir paylaşım arzu etmediğini ifade eden Tatar, bölgede tek çözümün iki devletli çözüm olduğunu yineleyerek, “Kıbrıs’ta bir anlaşma için çok uğraş veriyoruz. Hem atalarımız hem bizler gerçekten çok büyük fedakarlıklar yaptık. Her zaman iyi niyetimizi gösterdik, bunları sürekli anlattık. Ama gelinen aşamada KKTC devleti ile de yolumuza devam edebileceğimizi söyledik” değerlendirmesinde bulundu.
Tatar, görüşmelerde Kıbrıs’ta tek bir devletle devam etmeye yönelik imalar olduğunu da belirterek, “Belki iyi niyetli böyle cümlelere bizim cevabımız, bize verilecek olan bir takım vaatlerden dolayı ulusal çıkarlarımızı siyasi duruşumuzu asla feda etmeyiz olmuştur. Bizim bir duruşumuz vardır, bir siyasetimiz vardır” ifadelerini kullandı.
“Hellim gibi küçük bir meseleyi çözemiyorsak Kıbrıs meselesini nasıl çözeceğiz”
Cumhurbaşkanı Tatar, “Borrell, hellim konusunda KKTC’nin kabul edeceği bir öneri sundu mu?” sorusuna ise şöyle yanıt verdi: “Bir hukuksuzluğa bir hukuksuzluk daha eklenmesini asla kabul etmeyeceğimizi söyledik. Zannedersem haklı olduğumuzu da anlamış bulunmaktalar. Kendilerine şunu ifade ettik, hellim meselesi gibi küçük bir meseleyi çözemiyorsak Kıbrıs meselesini nasıl çözeceğiz? Eğer Kıbrıs’ta böyle bir meselede çözüm bulmak istiyorlarsa ki iyi niyetli olduklarına inanıyorum, mutlaka bunun bir formülü olur. O formülün bulunmasında da biz de ekiplerimizle, hukukçularımızla bunun için katkılarımızı koyarız. Yani enine boyuna en ince ayrıntısına kadar bütün bunlar konuşulmuştur.”