Prof. Dr. Erdal Tanas KARAGÖL
Yıldırım Beyazıt Üniversitesi
Öğretim Üyesi
2018 yılının ilk günlerinde Fatih sondaj gemisi Türkiye’ye gelince, sondaj gemisini görmek, teknik özelliklerini anlamak ve yapılacak çalışmaları yerinde görmek için basın mensuplarıyla beraber gemiye çıkmıştık.
O günden bugüne geçen yaklaşık 10 ay içerisinde Fatih sondaj gemisinin teknik özelliklerinin yenilenmesi ve ekipmanların güçlendirilmesiyle, misyonunu gerçekleştirmek için Salı günü sondaj yapmaya yani doğal gaz ve petrol aramaya başladı.
Tabi Türkiye’nin satın aldığı bir sondaj gemisiyle petrol ve doğal gaz aramasına çıkması ve bu aramayı Akdeniz’den başlatarak sonrasında Karadeniz’de de devam ettirme niyeti, yıllarca “neden aramadık” sorularının da cevabını vermiş olacak.
Yanı başımızda birçok ülkenin doğal gaz ve petrol araması ve çoğunun bu sondaj çalışmalarında yeni doğal kaynakların keşfini gerçekleştirmesi göz önüne alındığında; biz neden aramıyoruz sorusunun sorulması da oldukça doğal ve normal.
İşte bugün Akdeniz’de bölge ülkelerinin yaptığı gibi biz de doğal gaz ve petrol arıyoruz. Sondaj çalışmaları başarıya ulaştığında, yani yeni enerji kaynakları keşfedildiğinde ise bu çalışmaların akılcı enerji politikalarının bir ürünü olduğunu hep birlikte görmüş olacağız.
FATİH SONDAJ GEMİSİ NE ANLAMA GELİYOR?
Fatih sondaj gemisi birçok özelliği ile Türkiye’nin enerji alanında ilklerini barındırıyor. Türkiye tarihinde ilk defa bu kadar derin sondaj yapıyor. Enerjide yerlileşme hamlesinin büyük bir atılımı olan ilk yerli sondaj gemisi Fatih ile aynı zamanda ilk defa derin denizde sondaj çalışması yapmış olacağız.
Türkiye enerjide dışa bağımlılığı azaltma çalışmalarını, sondaj çalışmalarıyla büyük ölçüde destekleyerek önemli adım atmış oldu. Barbaros Hayreddin Paşa ve Oruç Reis sismik araştırma gemileri potansiyel doğal kaynak araştırmaları için çalışmalar yaparken, Fatih ile Alanya-1 kuyusunda sondaj çalışmalarıyla sondajda dışa bağımlılık azalıyor.
Bugün Türkiye Akdeniz’de artık önemli bir aktör konumundadır ve enerji aramalarında ben de varım demektedir. Akdeniz’de hali hazırda doğal gaz ve petrol arayan İsrail, Mısır ve Güney Kıbrıs Rum Yönetimi göz önüne alındığında; Türkiye’nin gür sesiyle ben de varım demesinden kimsenin rahatsız olmaması gerekmektedir.
Milli Enerji ve Maden Politikasının yerlileştirme ekseni kapsamında Türkiye, sondaj çalışmalarıyla enerji arz güvenliğinde çeşitlilik sağlayacak yeni adımlar atma yolunda önemli bir dönüm noktasına geldi.
Akdeniz’de doğal gaz ve petrol aramalarının pozitif sonuçlanması, hem Türkiye’nin enerji arz güvenliğine katkı sağlayacak hem de Türkiye’yi bölgede coğrafi konumu itibariyle en önemli transit rota haline getirecektir. Dolayısıyla, bugünden sonra Doğu Akdeniz’de yeni bir denklem kurulacağı açıktır. Bu denklemin de sabit değişkeni Türkiye olacaktır.
Akdeniz yıllardır Türkiye’yi de ilgilendiren ihtilaflı bölgelerde baş gösteren sorunlara ve anlaşmazlıklara ev sahipliği yapıyor. Bu durum ayrıca bahsi geçen enerji kaynaklarının ekonomiye kazandırılmasının önünde de engel oluşturuyor. Şimdi bu kaynakların ekonomiye kazandırılması ve kaynakların adil dağılımı için önemli bir imkân doğmuş oldu.
Ayrıca bu girişimin Türkiye’nin son dönemde adımlarını attığı “Enerjide Ticaret Merkezi” olma sürecine önemli katkı sağlayacağı da aşikar.
SONDAJ ÇALIŞMALARI YENİ DÖNEMİN İŞARETİ
Doğu Akdeniz’de bulunacak kaynaklar ve ardından Karadeniz’de bulunması olası kaynaklar ile Türkiye yalnız enerji arz güvenliğinde çeşitlenmeye gitmiyor; aynı zamanda orta ve uzun vadede enerjide dışa bağımlılığı azaltacak ve dolayısıyla enerjinin artık ekonomik büyüme için bir engel olmadığı bir dönemin de kapılarını aralıyor.
Her yıl ortalama 50 milyar doların üzerindeki enerji faturasının ülkemiz için önemli bir tehdit haline geldiği günümüzde Türkiye’nin bu enerji faturasının ekonomide oluşturduğu maliyetten muhakkak kurtulması gerekiyor.
Bu kapsamda gerçekleştirilecek arama faaliyetlerinin, beklentilerimizi karşılayacağını ümit ediyoruz.