Aşırı sağın ikinci turda aynı başarıyı göstermemesinin en önemli sebebi, RN’nin kazanmaması için diğer partilerden yaklaşık 200 adayın yarıştan çekilmesi ve bu oyların bölünmeden diğer adaylara gitmesi oldu. Paris Advanced Research Center (PARC) Direktörü Dr. Nevzet Çelik, Fransa’da yapılan erken genel seçimlerin ardından ülkedeki manzarayı kaleme aldı.
Fransa genel seçimleri aşırı sağın Avrupa Parlamentosu (AP) zaferini hazmedemeyen ve mecliste çoğunluğu ele geçirmek için manevra yapmak isteyen Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron için tam bir hezimet oldu. Macron ve ittifakı büyük bir hayal kırıklığı yaşayarak sandalye sayısını 245’ten 163’e düşürdü. Seçimlerin birinci turundaki aşırı sağın liderliği, ikinci turda sol ittifak tarafından alındı.
Peki, bu durum solun zaferi sayılır mı? Hayır
Fransa’daki ikinci tur seçimlerinde sol ittifak Yeni Halk Cephesi (NFP) 182, Macron ve ittifaklarının oluşturduğu Ensemble 168, Marine Le Pen ve partinin genç popüler yüzü olarak bilinen Jordan Bardella’nın önderlik ettiği aşırı sağ Ulusal Ralli (RN) ise mecliste 143 sandalye elde etti. Aşırı sağın ikinci turda aynı başarıyı göstermemesinin en önemli sebebi, RN’nin kazanmaması için diğer partilerden yaklaşık 200 adayın yarıştan çekilmesi ve bu oyların bölünmeden diğer adaylara gitmesi oldu. Buna ek olarak, seçimlere ilk turdan daha yüksek bir katılım oranı oldu. İlk turda Fransız seçmenlerin yüzde 66’sı sandığa giderken bu oran ikinci turda yüzde 67,1’e kadar yükseldi. Seçim sonuçlarına göre Fransa’da hiçbir parti tek başına hükümet olmak için gerekli olan 289 sandalye sayısına ulaşamadı. Macron, Mevcut Başbakan Gabriel Attal’ın istifa dilekçesini ülkedeki istikrarın devam etmesi için şimdilik geri çevirdi.
Öte yandan, her ne kadar birinci parti olamasa da bu seçimlerin galibi aşırı sağ oldu. Le Pen bu durumu “Zaferimiz sadece ertelendi.” diyerek yorumladı. AP seçimlerinde Fransa’da birinci parti olan aşırı sağ, ikinci tur milletvekili seçimlerinde ise 143 sandalye kazandı. Matematiksel olarak 2022’deki 89 sandalye sayısına 54 sandalye daha ekledi.
Hükümet kurulabilecek mi?
Şu anda Fransa’da meclis 3 farklı ideolojik ve marjinal programa sahip bloğa bölündü. Fransa koalisyon hükümeti kurmada başarısız bir geleneğe sahip. Partiler arasındaki derin ideolojik ayrılıklar ve farklı marjinal ekonomik programlar koalisyon hükümetlerinin kurulmasını zorlaştırıyor. Macron, seçimlerden önce sol ittifakın ana paydası olan Jean-Luc Melenchon’un Boyun Eğmeyen Fransa (LFI) partisini aşırı bir uç olarak niteleyip onunla koalisyon hükümeti kurmayacaklarını açıklamıştı. Her ne kadar sol ittifak birinci parti olsa da, bu ittifakta Melenchon’un başını çektiği (LFI) 75, Sosyalist Parti (PS) 65, Ekolojistler 33 ve Komünistler 9 sandalye kazandı. Bu zaferin ardından, başbakan adayı belli olmayan bu ittifakın parçalanıp parçalanmayacağı merak konusu.
Bu durum önemli çünkü Macron, sol ittifak içindeki Melenchon dışındaki merkeze yakın sol partilerle, özellikle PS ve 46 milletvekili çıkaran Cumhuriyetçilerle görüşerek, merkeze yakın tüm sağ ve sol partileri içine alan bir koalisyon kurmayı planlayabilir. Bu hedefine ulaşabilmesi, sol ittifaktan alacağı destekle doğru orantılı olacaktır. Ancak Macron’un siyasi kariyeri sol bir partiden başlasa da, son 7 yılda uyguladığı politikalar ekonomik ve sosyal açıdan halk arasında hayal kırıklığı yarattı ve aşırı sağın elini güçlendirdi. Örneğin Macron, emeklilik yaşını 62’den 65’e çıkararak milyonlarca insanın protestosunu göz ardı etti. Ayrıca, vadettiği satın alma gücünü iyileştirmek yerine daha da kötüleştirdi.
Eğer Macron merkeze yakın sol partilerle bir hükümet kuramazsa yasal olarak 1 yıl boyunca seçimlere gidilmeyecek. Bu süre içinde Fransa’da teknokrat bir hükümet kurabilir. Macron son 2 yıldır yaptığı gibi 49.3 adlı yasayı kullanarak parlamentoyu bypass ederek istediği yasaları uygulama yolunu tercih edebilir.
Fransa ekonomisi daha da kötüleşebilir
Ancak Fransa’nın yüzde 110,6’sına ulaşan Gayri Safi Yurt İçi Hasılasına (GSYH) oranla yüksek kamu borcu ve toplam 3,2 trilyon dolarlık borç, ülkenin karşı karşıya olduğu bölünmüş ve belirsiz ekonomik süreci daha da kötüleştirebilir. Seçim sonuçlarından sonra Fransa’nın mevcut Ekonomi Bakanı Bruno Le Maire, ülkedeki en büyük riskin “mali kriz” ve “ekonomik gerileme” olduğunu vurgulayarak, Melenchon’un 7 yıldır düzeltmeye çalıştığı ekonomik istikrarı tehlikeye atacağını savundu. [1] Melenchon iktidara geldiklerinde asgari ücreti 1600 avroya yükseltmeyi, Macron’un emeklilik reformunu iptal etmeyi ve sağlık gibi hantal ve aksayan sosyal ve kamu hizmetlerini yeniden düzenlemeyi vadediyor.
Göçmenlere karşı baskı artıyor
Sosyolojik bakımdan Fransa’daki göçmenler, göçmenlerin temsil ettikleri kimlikler, ülkenin şehirleriyle banliyöleri arasındaki gelir ve kültürel farklılıklar ve alım gücünün kötüleşmesi ülkedeki siyasi tartışmaların merkezinde yer alıyor. Fransa’da göçmen karşıtlığı prim yapsa da Paris ve banliyölerindeki aşçı ve servis elemanlarının yüzde 50’si, otel ve restoran çalışanlarının yüzde 40’ı göçmendir. Bu sebeple Fransa’da göçmenler olmadan, hizmet sektörünün sürdürülebilmesi mümkün görünmüyor. [2]
Fransa, Avrupa’da hem Müslüman hem de Yahudi nüfusun en fazla olduğu ülke. Son dönemde ülkedeki Müslüman topluma yönelik kısıtlamalar hiç olmadığı kadar arttı. Bu durum, birçok eğitimli ve nitelikli Müslümanın ülkeden ayrılmasına yol açtı. Konuyla ilgili olarak akademik bir kitap da yayımlandı. [3] Fransa’daki seçim sürecinde Filistin sorunu ve yaşanan dramatik olaylar önemli gündem maddesiydi. Sol ittifakın lideri Melenchon, seçim kampanyasında başa geldiklerinde Filistin’i tanıma sözü verdi. Melenchon bu açıklamasından sonra bazı çevreler tarafından İsrail ve Yahudi karşıtı olarak suçlandı.
Avrupa’daki iç çatışmaların bir yansıması
Fransa’daki bu hareketlilik, aynı zamanda Avrupa’daki iç çatışmaların bir yansıması olarak da okunabilir. Aşırı sağcı RN’nin lideri Jordan Bardella, AP’de Macaristan Başbakanı Viktor Orban’ın liderliğindeki ittifaka katılacaklarını açıkladı. Bu durum, Avrupa’nın mevcut Rusya karşıtı politikalarının geleceği konusunda belirsizlik ve farklı siyasi manevralar yaratabilir.
Avrupa halkları, merkez partilerin dışında daha radikal çözümler sunan aşırı sol ve aşırı sağ bloklara doğru yöneliyor. Avrupa’da merkez partilerin geleneksel sosyal devlet anlayışından daha liberal bir yöne kaymasıyla birlikte şirketler büyürken insanlar yoksullaştı. İlaç şirketleri kazanırken hastane ve doktor sayıları azaldı ve sağlık hizmetleri maliyetli hale geldi. Yine mevcut siyasi liderlerin dış politikada Amerika Birleşik Devletleri’nin (ABD) belirlediği yol haritasından başka alternatif sunamamaları ve AB’nin bürokratik direktifleri kıtada derin siyasi ayrışmalara yol açtı.
26 Temmuz’da başlayacak 2024 Olimpiyat Oyunları’na ev sahipliği yapacak Paris’i şimdiden büyük belirsizlikler ve endişeler bekliyor.
[1] https://x.com/BrunoLeMaire/status/1810252826351739159
[2] https://www.lemonde.fr/economie/article/2024/07/02/legislatives-2024-l-hotellerie-restauration-au-c-ur-de-l-enjeu-de-l-immigration_6245919_3234.html
[3] Kitap: La France, tu l aimes mais tu la quittes: Enquête sur la diaspora française musulmane Broché – Grand livre, 26 avril 2024 (Fransa, seviyorsunuz ama terk ediyorsunuz: Fransız Müslüman diasporası üzerine bir araştırma)
Dr. Nevzet Çelik
Paris Advanced Research Center (PARC) Direktörü ve GSRL-EPHE-PSL Üniversitesi Üyesi