Taraflar arasındaki ilişki tamamen iyimserlik yerine ihtiyatlı bir realist yaklaşıma dayanıyor. İran, Taliban’ın verdiği sözleri pratikte yerine getirmesini beklerken uluslararası toplumun ve bölgesel aktörlerin tutumunu merak ediyor. Mehmet Koç, İran-Taliban arasında son yaşanan gelişmelerden sonra sorunun kaynağını ve gelecekte yaşanabilecek durumları, 3 soruda kaleme aldı.
İran-Taliban arasında sorun ne?
Taliban, Ağustos 2021’de Amerika Birleşik Devletleri’nin (ABD) 20 yıllık Afganistan işgaline son vermesinin ardından ülkenin kontrolünü tekrar ele geçirdi. İran, Taliban’a Afganistan’a egemen olduğu 1995-2001 döneminin aksine daha olumlu bir yaklaşım sergiledi ve ABD çekilmeden önce Taliban’la temaslara başlayarak yeni bir başlangıç yaptı. Zira Taliban, Afganistan’da kontrolü ele geçirdiği 90’lı yıllarda İran’ın Mezar-ı Şerif’te bulunan konsolosluğundaki 8 diplomat ve 1 gazeteci olmak üzere 9 kişiyi infaz etti. Bu olaydan sonra taraflar arasındaki gerilim savaşın eşiğine kadar geldi. Taliban ve İran arasında ABD işgali döneminde meydana gelen yakınlaşma neticesinde işgalin son yıllarında bazı Taliban yetkilileri İran’a ziyaretlerde bulundu. Bu ziyaretin geri dönüş yolunda Taliban yetkilileri ABD tarafından bombalanmak suretiyle ortadan kaldırıldı.
İran ve Taliban arasındaki bu temaslar sayesinde ABD karşıtlığı ortak paydasında bir yakınlaşma meydana geldi. Bu durum sonucunda tarafların birbirine yaklaşımında yumuşama ve işbirlikleri oluştu. Dolayısıyla Taliban ülkenin kontrolünü ele geçirirken İran’da kamuoyu ikiye bölündü. Ancak müesses nizam, Taliban’dan yana olumlu tavır sergileyerek taraflar arasında yeni bir diplomatik sayfa açılmasına vesile oldu. İran, yeni dönemde Afganistan’da mezhepsel paydaşlık üzerinden destek verdiği Şii Hazaralara ve etnik paydaşlık üzerinden yakın temasta olduğu Taciklere karşı Taliban’ın daha esnek davranması karşılığında bu topluluklara sağladığı askeri, siyasi ve diplomatik desteğini asgari düzeye indirdi.
Taliban da önceki deneyimlerinden elde ettiği dersler sayesinde farklı bir tutum geliştirdi. Bu durum, Tahran ile Taliban arasında diplomatik temasların ve ilişkilerin geliştirilmesinin önünü açtı. Ancak taraflar arasındaki ilişki tamamen iyimserlik yerine ihtiyatlı bir realist yaklaşıma dayanıyor. Zira İran, Taliban’ın verdiği sözleri pratikte yerine getirmesini beklerken uluslararası toplumun ve bölgesel aktörlerin tutumunu merak ediyor. Bu sebeple de Taliban’ı hemen resmi olarak tanımak yerine bekle gör politikasını benimsiyor.
Taliban’ın egemenliği sağladığı tarihten bu yana İran ile 12 kez sınır gerginliği yaşandı. Ancak taraflar arasındaki görüşmeler neticesinde olaylar kontrol altında tutulabildi. Sınırda yaşanan gerilimler dışında iki ülke arasında eskiden beri süregelen su krizi, kaçakçılık ve İran’da sayıları milyonları bulan Afgan göçmenlerin geri dönüşü üzerine siyasi ve diplomatik temaslarla zaman zaman sözlü atışmalar düzeyinde gerilimler yaşanıyor. Nitekim son olay da İran Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi’nin Afganistan’da doğup İran’a akan Hilmend Nehri’nden su paylarının yeterince verilmemesi üzerine yaptığı açıklama ile meydana geldi. Taliban’ın kuraklığı gerekçe göstererek daha fazla su veremeyeceğini açıklaması üzerine Taliban’ın kimi yerel komutanları, İranlı yetkililerin açıklamalarına istihza ile karşılık verdi. Bu durum sınır muhafızları arasındaki çatışmalara zemin hazırladı.
Taliban’ın bölge ülkeleriyle boy ölçüşebilecek askeri gücü var mı?
Taliban’ın askeri gücü, sahip olduğu askeri teçhizat ve kapasiteden ziyade konvansiyonel olmayan savaş deneyimi ve yöntemlerinden geliyor. Buna en iyi örnek Yemen’deki Husilerin, Suudi Arabistan ve müttefiklerine karşı geliştirdiği savaş yöntemidir. Sınırlı askeri ve silah kapasitesine rağmen yıpratıcı etkiye sahip bu savaş yöntemiyle karşı tarafa hem maddi hem de manevi anlamda kayda değer oranda zarar vermek mümkündür. Dolayısıyla Taliban’ın özellikle ABD’nin geri çekilirken bıraktığı 80 milyar dolar düzeyindeki askeri teçhizat ile İran gibi bir ülkeyle konvansiyonel savaş yürütmesi mümkün değildir. Bununla birlikte Taliban 20 yıl boyunca dünyanın süper gücü ABD’ye karşı yürüttüğü asimetrik savaş neticesinde, bu ülkeyi ülkesinden çıkarmanın verdiği öz güvenle iç işlerine karışılması halinde buna kayıtsız kalmayacağını açıklayarak komşu ülkeleri temkinli davranmaya sevk ediyor.
Taliban, iç işlerine karışmadığı takdirde komşu ilkeler için herhangi bir tehdit oluşturmayacağını belirtti. Buna rağmen İran, Pakistan, Tacikistan, Özbekistan ve Türkmenistan; Afganistan ile olan sınır bölgelerindeki güvenlik tedbirlerini artırdı.
Bölge için olası senaryolar nelerdir?
Taliban’ın Pakistan’a karşı toprak iddialarının yanı sıra Pakistan’daki milyonlarca Peştun ile etnik bağları üzerinden İslamabad üzerinde yarattığı baskı; Orta Asya ülkelerinde radikal İslamcı grupların güçlenmesine olası etkileri ve destek ihtimalleri; İran ile su sorunu; kaçakçılık; etnik ve mezhepsel kimlik çatışması; milyonlarca düzenli ve düzensiz Afgan mülteci meseleleri bir arada düşünüldüğünde, lokal da olsa çatışma potansiyelleri sürekli bir teyakkuz atmosferinin bölgeye egemen olmasına neden oluyor. Bu sorunları, devlet deneyimi olmayan Taliban ile kalıcı bir çözüme bağlamak, bu vesileyle kalıcı bir güvenlik, istikrar ve barış ortamı yaratmak kısa vadede mümkün gözükmüyor.
Taliban’ın uluslararası toplum tarafından kabul görmesinin ne kadar zaman alacağı henüz bilinmiyor. Çin, Rusya, ABD ve Avrupa Birliği (AB) ülkeleriyle Afganistan’a doğrudan komşu ülkeler, şimdilik Taliban ile geliştirdikleri ilişkileri test ediyor. Taliban, muasır anlamda bir devlet olmanın yeterliliğini ve sorumluluklarını yerine getirebileceğini ispatlayana kadar mevcut durum sürecek gibi görünüyor. Dolayısıyla İran da bu koşulları dikkate alarak Taliban ile yaşanması muhtemel sorunları ve lokal çatışmaları herhangi bir savaşa girmeden yönetme çabasında.
Son olayda da İranlı siyasi ve güvenlik elitlerinin attığı adımlar ve yaptıkları açıklamalar, bunu açık bir şekilde gösterdi. Ayrıca İran gerek ABD yaptırımlarının yarattığı ekonomik baskı gerekse de ülke içinde her geçen gün derinleşen ekonomik krizin tetikleyeceği yeni siyasi ve toplumsal protestoları dikkate alarak komşu ülkelerle sorunlu ilişkilerini onarma çabasına girmişken Taliban ile doğrudan bir çatışmadan kaçınacaktır. Öte taraftan her iki taraf da ABD’nin baskısı altında ve yaptırımlarına maruz kalıyor. Bu durum, tarafların birbirine doğrudan veya dolaylı bir şekilde destek olmasına neden oluyor ve ortaya çıkan lokal çatışma ve krizleri kontrol altında tuttukları da görülüyor.
Mehmet Koç
İran Kıdemli Uzmanı