İsrail’in Ateşkesi Bitirmesi Gazze ve Orta Doğu İçin Ne Anlama Geliyor?

Netanyahu, üç aşamalı ateşkes anlaşmasını yalnızca ilk aşamayla sınırlama ve tüm İsrailli rehineler serbest bırakıldıktan sonra Gazze’deki saldırılarına kaldığı yerden devam etme peşinde. İRAM Başkanı Doç. Dr. Serhan Afacan, İsrail’in ABD destekli Gazze saldırılarını ve bölgedeki son durumu kaleme aldı.

Gazze’de zaten kırılgan olan ateşkes, İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu’nun Hamas’a karşı “tam güçle savaşa devam ettiklerini” ilan etmesi ve 18 Mart Salı günü sahur vaktinde yaptığı saldırılarla daha da sarsıldı.

Son haftalarda ateşkesi zaten rutin olarak ihlal eden İsrail’in hava saldırıları 400’den fazla Filistinlinin ölümüne neden oldu. Ölenler arasında çok sayıda çocuk da bulunuyor. 19 Mart Çarşamba günü ise İsrail güçleri Gazze’ye yönelik yeni bir kara harekatı başlatarak yerel sağlık çalışanlarına göre en az 48 Filistinliyi daha öldürdü. Hamas’ı yok etme yemini eden Netanyahu, devlet terörünün bu yeni faslını “sadece bir başlangıç” olarak nitelendirdi. Ayrıca İsrailli kaynaklar, saldırının Amerika Birleşik Devletleri (ABD) ile “tam koordinasyon” içinde gerçekleştirildiğini aktardı.

Bu arada İsrail, Gazze şehir merkezinde bulunan bir Birleşmiş Milletler (BM) tesisine saldırarak yabancı bir çalışanı öldürdü ve beş kişiyi yaraladı. BM Proje Hizmetleri Ofisi İcra Direktörü Jorge Moreira da Silva saldırıyı kınayarak, “İsrail buranın bir BM tesisi olduğunu, insanların burada yaşadığını, kaldığını ve çalıştığını biliyordu. Burası bilinen bir yer.” dedi.

Netanyahu’nun ofisi, saldırıların gerekçeleri olarak Hamas’ın yeni saldırılar planlaması, rehineleri serbest bırakmayı reddetmesi ve Trump’ın Orta Doğu temsilcisi Steve Witkoff ve diğer arabulucular tarafından sunulan tüm önerileri geri çevirmesi gibi konuları gösterdi. Ayrıca, ABD elçisi İsrail saldırısının hemen ardından toplanan BM Güvenlik Konseyi toplantısında tüm sorumluluğu Hamas’a yükledi. İsrail hükümetine göre, Gazze’de yarısından azı hayatta olan 59 İsrailli esir bulunuyor. Hamas ise Witkoff’un önerisini reddettiği iddiasını yalanladı ve Netanyahu’yu ateşkes anlaşmasını sabote etmek için kasıtlı olarak saldırıları yeniden başlatmakla suçladı.

Müzakerelerde kilit arabulucular olan Mısır ve Katar gibi Arap ülkeleri, İsrail’in bu saldırılarını sert bir dille kınadı. ABD Dışişleri Bakanlığı, 19 Mart’ın son saatlerinde, Trump yönetimi tarafından geçen hafta sunulan ve İsrail ile Hamas arasındaki ateşkes ve rehine değişiminin ilk aşamasını uzatmayı amaçlayan “köprü önerisinin” hala masada olduğunu teyit etti. Peki, Netanyahu’nun soykırımcı ihtirasının arkasında ne yatıyor?

Kazan-kaybet oyunu mu?

Netanyahu, üç aşamalı ateşkes anlaşmasını yalnızca ilk aşamayla sınırlama ve tüm İsrailli rehineler serbest bırakıldıktan sonra Gazze’deki saldırılarına kaldığı yerden devam etme peşinde. Hamas ise bu tuzağı görüyor. Şu an ne ABD ne de Mısır ve Katar gibi arabulucular, Hamas’a tüm rehineleri serbest bırakması halinde İsrail’in anlaşmanın ikinci aşamasına gireceğine dair bir garanti verebiliyor. Nitekim İsrail, anlaşmanın yürürlüğe girmesinden sonra 16 gün içinde başlaması gereken ikinci aşama müzakerelerini geciktirmişti. Birinci aşama 1 Mart’ta sona erdiğinde ise Netanyahu hükümeti, müzakereleri ilerletmeyi reddederek diplomatik süreci fiilen durdurdu.

İsrail, 2 Mart’tan bu yana Gazzelileri kolektif şekilde cezalandırmaya başladı. BM’ye göre İsrail 2,1 milyon insanı etkileyen gıda, ilaç ve yakıt gibi hayati öneme sahip malzemelerin bölgeye girişini tamamen engelledi. Ayrıca, tüm sınır geçiş noktalarını kapattı ve 9 Mart’ta Gazze’ye giden elektriği tamamen kesti. Kesinti, yaklaşık 600 bin kişiye temiz içme suyu sağlayan arındırma tesislerini ciddi şekilde etkiliyor. Tüm bunlara rağmen İsrail’in bu saldırganlıklarının hesabı sorulamıyor. Peki, İsrail mevcut durumda Gazze’de ne yapmaya çalışıyor?

İsrail’in Gazze için nihai hedefi ne?

İsrail, bazı eleştirmenlerin Gazze için “nihai çözüm” olarak tanımladığı ve Gazze’nin demografik, siyasi ve toprak yapısını yeniden şekillendirmeyi amaçlayan planlarına hız veriyor. Ayrıca Hamas’ı ortadan kaldırma ve net stratejik kazanımlar elde etme konusunda başarısız olan Netanyahu, Trump’ın Gazze’yi “ele geçirme” ve “sahiplenme” önerisiyle şımartılmış durumda.

Şu anda Netanyahu, uluslararası dikkatlerin Ukrayna konusunda Trump ve Putin arasındaki üst düzey görüşmelere ve ABD’nin Yemen’deki Husilere karşı yürüttüğü saldırılara kaymasını fırsata çeviriyor. Bu jeopolitik ortam, Netanyahu’ya daha az diplomatik baskı altında saldırılarını artırma olanağı sağlıyor. Ancak Netanyahu’nun kan dökme hırsı, sadece Gazze’deki insani felaketi derinleştirmekle kalmıyor; aynı zamanda bölgesel gerilimleri de artırarak Orta Doğu’yu uzun vadeli bir istikrarsızlığa sürüklüyor. Bu politikalar, özellikle Lübnan ve Suriye’de daha geniş çaplı çatışmaları tetikleme ve halihazırda son derece hassas olan bölgesel denklemi daha da şiddetlendirme riski taşıyor.

Bu noktada, en önemli soru İsrail’in Gazze konusunda uzun vadeli bir stratejiyle mi yoksa sadece yıkım odaklı mı hareket ettiğidir. Bir diğer kritik mesele ise 4 Mart’ta Kahire’de acil bir zirve için toplanan Arap Ligi’nin Mısır’ın Gazze için sunduğu yeniden inşa planını İsrail’in durmaksızın devam eden saldırılarıyla nasıl bağdaştıracağıdır.

Sonuç olarak, İsrail’in eylemlerinin Orta Doğu için arz ettiği tehdit dikkate alındığında, Tel Aviv’in bu saldırganlığına ve genişlemeci politikalarına karşı acil ve koordineli bir diplomatik stratejinin hayata geçirilmesi oldukça önemli. Aksi takdirde, tüm bölge kontrolsüz askeri tırmanışın ve siyasi istikrarsızlığın uzun vadeli sonuçlarını yaşayacak.

Doç. Dr. Serhan Afacan

İRAM Başkanı

Marmara Üniversitesi Öğretim Üyesi

Son Yazılar