Anadolu Ajansının (AA) Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı himayesinde düzenlediği İstanbul Energy Forum kapsamında “Akıllı Enerji Dönüşümünde Yeni Teknolojiler ve Yakıtlar için Beklentiler” paneli gerçekleştirildi.
Uluslararası Enerji Ajansı (IEA) doğal gaz analisti Gergely Molnar, doğal gaz piyasasında küreselleşmenin orta vadede devam edeceğinin öngörüldüğünü ifade ederek, “Türkiye’nin bu bağlamdaki rolüne bakacak olursak, özellikle gaz altyapısını geliştirerek önemli bir ilerleme kaydettiğini söyleyebiliriz.” dedi.
Anadolu Ajansının (AA) Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı himayesinde, “Ortak Gelecek, Ortak Hedefler” ana temasıyla düzenlediği İstanbul Energy Forum kapsamında “Akıllı Enerji Dönüşümünde Yeni Teknolojiler ve Yakıtlar için Beklentiler” paneli gerçekleştirildi.
Enerjide Dijitalleşme Derneği (EDİDER) Başkanı Elif Düşmez Tek moderatörlüğünde yapılan panelde, enerjinin bugünü ile dünyada bu alanda beklenen gelişmeler konuşuldu.
Panelistlerden IEA doğal gaz analisti Gergely Molnar, Türkiye’nin LNG ithalat ve depolama kapasitesinde dikkati çekici gelişme görüldüğünü belirterek, “LNG ithalat kapasitesine baktığımızda ülkelerin nasıl geliştiğini görüyoruz. Depolama kapasitesinin 2028’e kadar iki katına çıkması bekleniyor. Bunun yanı sıra Sakarya sahası da önemli bir potansiyel sunuyor. 2028’e kadar bu sahadaki kapasitenin artarak 115 milyar metreküplük bir hacme ulaşması öngörülüyor.” ifadelerini kullandı.
Molnar, tüm bu gelişmelerin Türkiye’nin doğal gaz piyasasında kararlı şekilde gaz ticaret ve transit merkezi olarak konumlandığını gösterdiğini söyledi.
Politika yapıcılar ve düzenleyici çerçevenin, bu başarıların elde edilmesinde önemli bir rol oynadığını ve Türkiye’yi bu noktaya getirdiğini dile getiren Molnar, “Uzun vadede çok olumlu bir tablo çiziliyor. Ayrıca, bu vesileyle Türkiye’nin tüm başarılarını ve BOTAŞ’ın 50. yıl dönümünü bir kez daha tebrik ederim. Burada bulunmak benim için büyük bir mutluluktu, teşekkür ederim.” diye konuştu.
Molnar, “Doğal gaz piyasasında küreselleşmenin orta vadede devam edeceği öngörülüyor. Türkiye’nin bu bağlamdaki rolüne bakacak olursak, özellikle gaz altyapısını geliştirerek önemli bir ilerleme kaydettiğini söyleyebiliriz.” ifadelerini kullandı.
“Doğal gazı bir evin temeli gibi düşünmek gerekiyor”
Akdeniz Enerji ve İklim Örgütü (OMEC) Petrol ve Gaz Direktörü Dr. Sohbet Karbuz da gazın geleceğinin dikkatli düşünülmesi ve bu konuda çok fazla yatırım yapılması gerektiğini vurguladı.
Karbuz, doğal gazın zengin bir yakıt olduğuna ve enerji dönüşümde önemli rol oynadığına işaret ederek, şunları söyledi: “Enerji eklemeleri var, enerji değişimleri var ancak tarih boyunca enerjide herhangi bir geçiş yapmamışız. Balina yağını bıraktık ancak hala odun, kömür kullanıyoruz bu yüzden doğal gaz dönüşen bir yakıt değildir, uzun süre daha bizlerle olacaktır. Neden? Çünkü elimizde bolluk var, güvenilir ve kullanması kolay. Doğal gazı bir evin temeli gibi düşünmek gerekiyor. Güneş battığında doğal gaz ikinci bir güneş gibi doğuyor. Doğal gaz bir İsviçre çakısı gibi esnek, taşınabilir ve ısıtma, sanayi, nakliye gibi birçok alanda kullanıyoruz.”
Gazın geleceğinin ve enerji dönüşümünün, uzun zamandır gündemdeki yerini koruduğuna vurgu yapan Karbuz, Avrupa’da soğuk mevsimlerin başlaması, ABD seçimleri ve Bakü’deki COP 29’un etkileriyle fosil yakıtlardan başka bir enerji türüne geçişin nasıl olabileceği gibi konuların daha çok dillendirilmeye başladığını, tüm bunların yanı sıra doğal gazın da bu dönüşümde önemli rol oynadığını anlattı.
Karbuz, “Özetlemek gerekirse enerji dönüşümü sahnesine baktığımızda şunu görüyoruz, doğal gaz daha önce de söylediğim gibi son derece geniş kullanım alanına sahip olan, son derece esnek ayak uydurabilir bir kaynak olarak karşımıza çıkıyor. Ortadan kalkacağını düşünmüyorum.” değerlendirmesinde bulundu.
“Emisyonlarımızın da artık zirvesini yapmasını öngörüyoruz”
Sabancı Üniversitesi İstanbul Uluslararası Enerji ve İklim Merkezi (IICEC) Direktörü Bora Şekip Güray da enerjide sürdürülebilirliği sağlamanın şu an neredeyse her ülkenin hedefi olduğunu belirterek, döngüsel ekonomi, kritik mineraller gibi destekleyici başka faktörlerin de olduğunu ve bunları da temiz ve güvenli bir bağlamda birer birer gözden geçirmek gerektiğini ifade etti.
Güvenilir, uygun fiyatlı, temiz, sürdürülebilir ve erişilebilir enerjinin tüm tüketicilere sağlanması gerektiğine işaret eden Güray, “Ekonomiyi, sosyal gelişimi, insanlığı, insanların gelişimini desteklemeye çalışıyoruz. O yüzden burada dengeyi tutturmak çok önemli. Kaynaklarımızı optimize etmeli, hedeflerimize ulaşmalıyız ve daha güvenli, daha temiz bir enerji sistemi yaratmak için ileriye doğru adımlar atmalıyız.” diye konuştu.
Güray, Türkiye’nin giderek büyüdüğüne ve büyümeye de devam edeceğine dikkati çekerek, “Bu zorluklara ve üretilen politikaların yönüne baktığımızda ithalata olan bağlılığımızı azaltmak adına sağlam adımlar attığımızı ve gelişme kaydettiğimizi görüyoruz.” görüşünü kaydetti.
Türkiye’nin hala fosil yakıt ve gaz ithal etmeye devam ettiğini belirten Güray, “Ama bu giderek azalıyor. Önümüzdeki 10 yılda bunun 3’te 2’sinin de doğal yani yerel kaynaklar tarafından karşılanabilir hale gelmesini öngörüyoruz. Yani bir yandan enerji güvenliğini desteklerken diğer yandan da temiz enerjinin büyümesini sağlamaya çalışıyoruz. Emisyonlarımızın da artık zirvesini yapmasını öngörüyoruz.” değerlendirmesinde bulundu.
“2035 yılına kadar 125 gigawatt güç enerjisi kurulumu hedefimiz var”
SHURA Enerji Dönüşümü Merkezi Direktörü Alkım Bağ Güllü de enerji ihtiyacının arttığını, bunun içindeki yenilenebilir enerjinin payının da yükseldiğini belirterek, bu konuda son derece büyük hedeflerin olduğunu dile getirdi.
Güllü, 2035’e kadar 125 gigawatt güç enerjisi kurulumu hedeflerinin olduğunu ifade ederek, “Türkiye’de 2035 yılına kadar 7,5 gigawattlık bir hedefimiz vardı. Ama bunu aştık ve yaklaşık 35 gigawattlık batarya depolama kapasitesini güneş ve rüzgar enerji santrallerimize çoktan dahil ettik.” ifadelerini kullandı.
Şebekenin esnekliğini güçlendirmek ve yenilebilir enerji kaynaklarını daha verimli kullanmak için adımlar attıklarını belirten Güllü, “Elbette bu hizmetleri sağlayabilmek için doğru lokasyonları, doğru teknolojileri seçmek ve bunları doğru yerlere yerleştirmek gerekiyor. Bu teknolojileri şebekenin doğru yerlerine yerleştirdiğimizde şebekedeki ağ kayıplarının önüne geçmiş oluyoruz.” diye konuştu.
“Değişkenlikle başa çıkmak için bizim enerji sistemini değiştirmemiz gerekiyor”
Enerji Depolama Sistemleri Derneği (EDSİS) Başkanı Kamil Çağatay Bayındır da enerjide geçişin birbirine bağlı bazı zorluklar getirdiğine vurgu yaparak, bunun ilkini talep artışının oluşturduğunu söyledi.
Bayındır, “İkinci olarak, yenilenebilir kaynakların entegrasyonunun artması. Yenilenebilir kaynaklar kesintili olabiliyor, değişken olabiliyor, yani talebin artması, entegrasyonun artması bir araya gelince haliyle enerji sistemlerinde bir genişletme yapmak gerekiyor, dağıtım şebekelerinde artırma yapmak gerekiyor. Tüm bu faktörler öngörülemezlik getiriyor. Yani şebekenin dayanıklılığı, istikrarı, esnekliği bundan olumsuz etkileniyor.” şeklinde konuştu.
Enerji güç sistemlerinin bu dönüşümün merkezinde olduğunun altını çizen Bayındır, elektrikli sistemlerin enerji üretimi, fosil yakıt üretimi üzerine olduğunu kaydetti.
Bayındır, “Çünkü enerji dönüşümü diyorsak çeşitli yenilenebilir enerji varlıklarını mesela güneş, rüzgar, bunları devreye almamız lazım ama güç sisteminin performans profili değişken. Bu değişkenlik bir problem bizim için. Yani bu değişkenlikle başa çıkmak için bizim enerji sistemini değiştirmemiz gerekiyor. Tedarik tarafını, talep tarafını esnek hale getirmek gerekiyor. Esneklik nasıl sağlanacak? Yedek üretmekten, bağlantılılık üretmekten sağlanacak. Bölgeler arasında farklı ülkeler arasında bu bağlantılılığı sağlamamız gerekiyor.” ifadelerini kullandı.
Eğer enerjide geçiş sürecinin iyi başarılması isteniyorsa üç şeyin gerekliliğine vurgu yapan Bayındır, yenilenebilirin payının artması, depolama kapasitesinin artırılması ve şebekenin stabil konumlandırılması gerektiğini dile getirdi.
Moderatör Elif Düşmez Tek de değerlendirmesinde, enerjide dönüşümün matematiksel bir modeli olduğunu ve burada zorlukların içerisinde kolayı mümkün kılan bir çözüm bulunabileceğini belirterek, şöyle devam etti: “Türkiye’nin enerji ihtiyacı hala büyümeye devam ediyor. O yüzden talebi karşılarken enerjide dönüşümü sürdürülebilir şekilde yürütmeye dikkat etmemiz gerekiyor. Aynı zamanda enerji dönüşümüyle alakalı önümüzde büyük bir fırsat da var. İthalata olan bağlılığımız enerji dönüşümünde ilerledikçe azalacak gibi duruyor ve bu da bana kalırsa bizim için büyük bir fırsat.”