ABD, Japonya ve Filipinler arasındaki son güvenlik zirvesi, Çin tarafından bir tür çevreleme ve baskılama stratejisi olarak okunsa da aslında ABD’nin başını çektiği bölgesel güvenlik mimarisinin bir ayağıdır. Milli İstihbarat Akademisi Öğretim Üyesi Dr. Kadir Temiz, Japonya-Filipinler-ABD üçlüsünün Güney Çin Denizi’nde artan işbirliğinin Asya-Pasifik’teki dengeler için ne anlama geldiğini kaleme aldı.
Uluslararası sistem, İkinci Dünya Savaşı’ndan bu yana belki de ilk defa birbirinden farklı coğrafyalarda seyreden küresel güç rekabetinin ciddi yansımalarına şahit oluyor. Orta Doğu ve Ukrayna’dan sonra Asya Pasifik de artık adı yavaş yavaş belli olmaya başlayan, ciddi bir gerilim atmosferine girdi. Ancak diğer gerilim alanlarından farklı olarak Asya Pasifik bölgesinde Amerika Birleşik Devletleri (ABD) ve Japonya gibi anlaşma müttefikleri yavaş adımlarla bölgesel güvenlik mimarisi kuruyor. Tabii ki Çin gibi büyük bir aktörün bu mimarinin neresinde yer alacağı ve bu mimarinin bizatihi sebebinin Çin’den hissedilen tehdit olduğu gibi hususlar da tartışma konuları arasında yer alıyor.
Üçlü güvenlik zirvesi ABD-Çin rekabeti açısından önemli bir kırılmayı gösteriyor. ABD’nin yeniden tahkim edilmiş sert bir ittifak sistemi ile Çin’i dengelediği söylenebilir.
ABD, Japonya ve Filipinler arasındaki güvenlik zirvesi
Tartışmalar sürerken 11 Nisan 2024 tarihinde ABD Başkanı Joe Biden, Japonya Başbakanı Kişida Fumio ve Filipinler Başkanı Ferdinand Marcos Jr., üçlü güvenlik zirvesi gerçekleştirdi. Zirve ilk olmasının yanı sıra ABD’nin Dörtlü Güvenlik Diyaloğu (QUAD) ve AUKUS ile oluşturduğu Asya Pasifik güvenlik mimarisinin bir devamı niteliğinde olması açısından önem taşıyor. Ayrıca zirve sonucunda, Japonya ve Filipinler bölgesel kriz alanlarındaki tehdit önceliklerini de açık bir şekilde ilan etti.
ABD, Japonya ve Filipinler arasındaki son güvenlik zirvesi, Çin tarafından bir tür çevreleme ve baskılama stratejisi olarak okunsa da aslında ABD’nin başını çektiği bölgesel güvenlik mimarisinin bir ayağıdır. Genel çerçevede QUAD ve AUKUS’u da hesaba kattığımızda Doğu Asya güvenliği de Avustralya’dan Hindistan ve Japonya’ya kadar uzanan bir jeopolitik hatta yerleşmiş oluyor. Peki bu hamle ABD-Çin rekabeti ve bölgesel düzen açısından ne anlama geliyor?
Zirve, bir yandan Çin’in dengelenmesi ve ABD’nin ittifaklarını tahkim ettiği bir sonuç ortaya çıkarsa da diğer yandan bölge ülkeleri açısından ciddi bir belirsizliği ortaya çıkarıyor.
Öncelikle ABD bu hamleyle anlaşma müttefikleri olan Japonya ve Filipinler’le ilişkisini yeniden tahkim etti. İki ülke ABD’nin İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra Asya Pasifik stratejisinin en önemli iki aktörü olarak farklı bağlamlarda da olsa ABD ile varoluşsal bir ilişki geliştirdi. Bu da ister istemez iki ülkenin siyasal ve ekonomik sistemini ABD ile yakın bir çizgiye getirdi. Çin’in yükselişiyle her iki ülkenin değişen siyasi ve ekonomik öncelikleri oldu. Ancak son güvenlik zirvesi ile eski Japonya Başbakanı Abe Şinzo ve eski Filipinler Devlet Başkanı Rodrigo Duterte gibi önceki dönemlerin aksine artık 2 ülke de daha net pozisyon alarak bölgesel güvenliğin yanı sıra siyasi ve ekonomik işbirliği açısından da ABD ile aynı pozisyonda olduklarını ilan etti.
Çin’i dengeleme stratejisi
İkinci olarak bölgesel düzen ve kriz alanları için bu ittifak Çin’e açık bir mesaj olarak okunabilir. Hem Japonya hem Filipinler açısından yakın deniz bölgelerindeki ulusal çıkarlarını ve bölgesel düzeni tehdit eden ortak aktör, Çin Halk Cumhuriyeti’dir. Japonya ile Çin arasında Senkaku/Diaoyu Adası ve Doğu Çin Denizi gibi egemenlik sorunlarına ek olarak Kuzey Kore nükleer sorunu halen en önemli ihtilaf konusudur.
Diğer yandan Çin’in Filipinler ile Güney Çin Denizi’nde yaşadığı anlaşmazlıklar son dönemlerde iki ülke arasındaki temel kriz alanlarından birini oluşturuyor. 2012 yılında Hollanda’nın Lahey kentindeki uluslararası mahkemenin Filipinler lehine verdiği karara tarihsel argümanlarla karşı çıkan Çin’in Güney Çin Denizi’ndeki tek taraflı uygulamalarına karşı Filipinler ulusal egemenlik hakları kapsamında gördüğü adaları savunmaya devam ediyor.
Üçlü güvenlik zirvesi ABD-Çin rekabeti açısından önemli bir kırılmayı gösteriyor. ABD’nin yeniden tahkim edilmiş sert bir ittifak sistemi ile Çin’i dengelediği söylenebilir. Yapılan ittifak, ABD-Çin rekabetinin Asya Pasifik güvenlik mimarisindeki en önemli ihtilafı olan Tayvan sorunu açısından ABD’nin elini güçlendirdi. Nitekim Japonya ve Filipinler de olası bir Tayvan müdahalesinde yakın coğrafyalarındaki çatışma ve potansiyel savaş tehlikesine karşı ABD ile yakınlaşıyor.
Üçlü güvenlik zirvesi bir yandan Çin’in dengelendiği ve ABD’nin ittifaklarını tahkim ettiği bir sonuç ortaya çıkarsa da diğer yandan bölge ülkeleri açısından ciddi bir belirsizliği de ortaya çıkarıyor. Örneğin, Güneydoğu Asya Uluslar Birliği (ASEAN) üyesi olan Filipinler, güvenlik politikası açısından ASEAN’ın söylem ve pratiğinin dışına çıkıyor. Bu çerçevede ASEAN üyesi ülkelerin nasıl bir pozisyon alacağı da bu yeni güvenlik mimarisinin kaderini belirleyecektir.
Çin açısından yalnızlaşma ve diğer Asya pasifik ülkelerinin de Filipinler’i takip ederek ABD ile yakınlaşması en kötü senaryolardan biridir. Bu sebeple Çin’in Filipinler’e yönelik dış politikasında bir nebze sertleşme beklenebilir. Diğer yandan ABD’nin bölgeye yönelik müdahalesini eleştiren Çin’in alternatif bir dengeleme politikası uygulaması da ihtimaller dahilindedir. Nitekim 2021 yılında yürürlüğe giren Kapsamlı Bölgesel ve Ekonomik Ortaklık (RCEP) ve Kuşak ve Yol Girişimi gibi ekonomik kalkınma öncelikli ortaklık teklifleri bölge ülkeleri açısından daha cazip olabilir. Ancak bölgenin güvenlikleşmesi Çin’in ekonomi öncelikli dış politika hamlelerini de zayıflatacaktır.
Sonuç olarak Asya Pasifik dengeleri ciddi anlamda dönüşürken bu dönüşümün dünyanın diğer bölgelerinden bağımsız bir dönüşüm olmayacağı da ortadadır. ABD Dışişleri Bakanı Anthony Blinken’ın son Çin ziyaretinde açıkça görüldüğü üzere ABD’nin bölgede Çin tehdidini merkeze alan güvenlik mimarisi Asya Pasifik’teki bölgesel güvenliğin yanı sıra Çin’in Ukrayna savaşında Rusya, Orta Doğu’da İran ve Doğu Asya’da Kuzey Kore ile ilişkilerine de verilmiş bir yanıt olarak okunabilir.
Dr. Kadir Temiz
Milli İstihbarat Akademisi Öğretim Üyesi