Wagner’in isyan bayrağını kaldırması, Prigojin’in önüne iki seçenek bırakmıştı. Ya sonuna kadar Moskova’ya gitmek ya da geri adım atarak kendi kaderini Rusya’daki gerçek siyasi aktörlerin ve kurumların eline teslim etmek. Prigojin ikincisini seçti.
23 Ağustos’ta, Wagner’nin kurucusu Evgeny Prigojin’e ait olan Embraer Legacy 600 uçağı, Rusya’nın Tver bölgesinde düştü. Uçakta yedi yolcu ve üç mürettebat olmak üzere on kişi bulunuyordu. Olay sonucunda uçakta bulunan herkes hayatını kaybetti. Rus yetkililerden, uçuştaki tüm yolcuların, Prigojin ve Dmitry Utkin başta olmak üzere, Wagner’in temsilcileri olduğu açıklaması geldi. Tam da bu noktada Prigojin’in başarısız isyanı ve “Moskova’ya yürüyüş” girişiminin üzerinden tam olarak iki ayın geçmiş olması akıllara geliyor.
Wagner sahibi Prigojin’in kim tarafından öldürdüğüne dair elimizde ne resmi bir açıklama ne de bir delil mevcut. Bu nedenle de Prigojin’in ölümünden açık bir biçimde birisini sorumlu tutmak çok zor. Ancak 23 Haziran’da Prigojin’in Moskova’ya yürüyüşü ve ardından da Kremlin ve Savunma Bakanlığı ile Wagner arasında yaşanan sorundan yola çıkarak bazı tahminlerde bulunmak mümkün.
Haziran ayında Prigojin’in Moskova yürüyüşü Rusya siyasetini derinden etkiledi. Özellikle de Putin’in saygınlığı zedelenmiş ve Rusya’da devlet kurumları arasında sert bir mücadelenin Kremlin’e rağmen yaşanabileceğini göstermişti. 24 Haziran’da Belarus Cumhurbaşkanı Lukaşenko’nun arabuluculuğuyla Putin ile Prigojin arasında bir anlaşma sağlandı. Bu anlaşmaya göre Prigojin ve Wagner üyeleri Moskova seferinden vazgeçerek Belarus’a yerleşecekti. Bunun karşılığında Prigojin ve Moskova seferine/yürüyüşüne katılanlar isyanlarından ötürü hukuki bir sorumluluğa tabi tutulmayacak ve can güvenlikleri garanti edecekti.
Anlaşmaya varılan ana konulardan bir diğeri, Wagner’in Ukrayna’daki faaliyetlerinin sınırlandırılmasıydı. Wagner üyeleri isterlerde Savunma Bakanlığı’yla sözleşme imzalayarak bakanlığa tabi olacaktı. Wagner ise Afrika’daki faaliyetlerine geri dönecekti.
Ancak Putin ile Prigojin arasındaki anlaşma daha çok bir ateşkes niteliğindeydi. İlerleyen günlerde Her iki taraf da yapılan anlaşmaya sadık kalmadı. Wagner üyelerinin bir kısmı Belarus’a yerleşirken Prigojin Rusya’dan ayrılmadı. İddialara göre, birçok kez Putin’le bir araya gelerek Rusya Savunma Bakanı Sergey Şoygu ve Genelkurmay Başkanı Valeriy Gerasimov’un görevden alınması için ısrarda bulundu. Buna karşı Rusya Savunma Bakanlığı Wagner’in Suriye ve Afrika’daki etkisini kırmak ve kendi kontrolüne almak için birçok girişimde bulundu. Bu girişimleri belli düzeyde başarılı da oldu. Savunma Bakanlığı tarafından, Wagner’in sadece Ukrayna ve Rusya’daki etkisi değil aynı zamanda Afrika’daki etkisi de kırılmak isteniyordu. Wagner’in tasfiye süreci başlamıştı ve Prigojin buna engel olmak için Rusya’da kalmaya ve görüşmeler yapmaya devam etti. Uçağının düşmesinden önce de Prigojin, Petersburg’tan Moskova’ya gidiyordu.
Fakat Prigojin ile Şoygu/Gerasimov arasındaki husumet bitmemişti. Wagner, Rusya Genelkurmay Başkanlığı Askeri İstihbarat Servisi (GRU) tarafından kurulmuştu ve onun aracı niteliğindeydi. Ancak Prigojin’in Ukrayna savaşı nedeniyle artan siyasi etkisi ve halk nezdindeki saygınlığı, Prigojin’e bu saygınlığın kendisini Rus yönetici sınıf düzeyine taşıyacağını düşündürmüştü. Bu onun bir amacı haline gelmişti. Diğer bir deyişle, Prigojin kendisini ve Wagner’i Rus güvenlik güçleri sınıfı arasında görmek istiyordu ve Savunma Bakanlığıyla eşit bir statü elde etmeye çalışıyordu. Prigojin’in Rus güvenlik birimlerinin tepesinde yer alması onun karar alma süreçlerinde söz hakkı kazanması ve yetkilerin, kaynakların paylaşımına ortak olması demekti. Bu tabii ki ne Prigojin’i baştan beri kendi kontrolü altına almak isteyen Şoygu ne de sözünü dinlemediği Putin tarafından kabul edilir bir durumdu.
Rusya Savunma Bakanlığı kendisine ne rakip ne de ortak istiyordu. Hele hele Prigojin gibi, yönetime baş kaldırmış ve bu mücadelede geri adım atarak zayıflığını göstermiş birinin, bir daha benzeri girişimlerde bulunmasını hiç istemezdi. Benzeri bir durum Putin için de geçerliydi. Prigojin’in Moskova yürüyüşü Kremlin için ciddi bir sonuç doğurdu. Öncelikli olarak Putin’in sözü Prigojin tarafından dinlenmemişti ve hiçe sayılmıştı. Sözü dinlenmeyen bir iktidar, saygınlığını ve ciddiyetini kaybeder. O iktidara talip olanların sayısını artırır.
Wagner’in isyan bayrağını kaldırması, Prigojin’in önüne iki seçenek bırakmıştı. Ya sonuna kadar Moskova’ya gitmek ya da geri adım atarak kendi kaderini Rusya’daki gerçek siyasi aktörlerin ve kurumların eline teslim etmek.
Prigojin ikincisini seçti. Putin’le yapılan anlaşmayla Wagner’in tasfiyesine razı oldu. Ancak kendisine hâlâ ihtiyaç duyulduğunu ve bağlı olduğu güvenlik kurumları tarafından korunacağını düşündü. Wagner’in Afrika’daki faaliyetleri devam edeceğini ve başarılı olduğu Afrika’da küçültülmüş de olsa şirketin başında kalacağını tahmin etti.
Prigojin’in Moskova yürüyüşü ve ardından geri adım atması, kendisi için iki büyük sonuca yol açtı. Birincisi, Savunma Bakanlığına karşı onu destekleyen ve koruyan Putin’in gözünden düştü ve güvenini kaybetti. Hatta gelişmeler, Putin’i korkutmuştu. Bu durum, Prigojin’le ilgili Putin’e güvence veren askeri elitlerin de elini zayıflatmış ve onu korumaktan vazgeçmelerine neden olmuştu. Bu noktadan sonra Prigojin, Savunma Bakanlığıyla baş başa bırakıldı.
İkincisi, Prigojin Moskova yürüyüşünden geri adım atarak halk nezdinde de saygınlığını kaybetmişti. Eski popüleritesi kalmamıştı. Prigojin’e olan desteğin azalması onun siyasetten uzaklaştırılmasını kolaylaştırdı.
Prigojin’in ölümünün Rusya’da ciddi bir siyasi gelişmeye yol açması düşük ihtimal. Sadece Wagner’in tasfiyesini daha da kolaylaştıracaktır. Wagner ismi ya sembolik olarak durur ya da Rusya iktidarı açısından olumsuz hatıralara sahip olduğu için halkın hafızasından silinmeye çalışılır.
Wagner kuruluş itibariyle zaten Rusya’nın güvenlik birimlerine bağlı bir şirket niteliğindeydi. Tekrar bu çerçeveye sokmaya ve güvenlik birimlerine daha fazla bağımlı hale getirmeye çalışılacaktır. Wagner şirketinde uzun yıllardır görev yapan ve bu şirketi yeniden canlandırarak söz sahibi olmak isteyenlere ise izin verilmeyecektir. Bu açıdan, Wagner ve sahibi Prigojin döneminin böylelikle kapandığı söylenebilir.
Sabir ASKEROĞLU
Lisans öğrenimini Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Uluslararası İlişkiler bölümünde tamamladı. Aynı üniversitenin Uluslararası İlişkiler bölümünde yüksek lisans yaptı. İstanbul Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler bölümünden doktora derecesini aldı. Çeşitli düşünce kuruluşlarında görev yaptı. Askeroğlu’nun araştırma alanları, Rus dış politikası, Avrasya ve Ortadoğu’dur. Askeroğlu, Rusya’nın Büyük Güç Olma Stratejisi kitabının yazarıdır