Savunma sanayimiz sadece güvende olma duygumuza değil, uluslararası imaj ve itibarımızı da artırması sebebiyle toplumsal kimliğimize ve dayanışma arzumuza da katkı yapıyor. Üsküdar Üniversitesi İnsan ve Toplum Bilimleri Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Deniz Ülke Arıboğan, Türkiye’nin Milli Teknoloji Hamlesi’nin gelişim sürecini ve Türk savunma sanayisindeki ilerlemelerin Türk toplumu üzerindeki etkisini kaleme aldı.
Uluslararası ortamın jeopolitik açıdan dengesiz ve tehlikeli olduğu, kutuplar arası rekabetin üst düzeye çıktığı dönemlerde, ülkelerin kendi imkanları çerçevesinde geliştirebildikleri bağımsız savunma kabiliyetine sahip olmaları çok önemli hale gelir. Bazı askeri ittifakların içinde yer almak göreceli bir güvenlik ortamı sağlasa bile o ittifakın her zaman güvenilir ve iç krizlere karşı dayanıklı olup olmayacağı şüphelidir.
Uluslararası politik dengeleri değiştiren güç: Türkiye
Türkiye 1952’den beri NATO üyesi olmakla birlikte, öz savunmasını NATO’ya karşı da güçlü tutmak zorunda olan bir ülke. Bütün çevresi bir istikrarsızlık alanı olan Türkiye, NATO’nun Güneydoğu kanadını savunması itibarıyla İttifak açısından çok önemli bir coğrafyada yer almasına rağmen, NATO tarafından istediği gibi yönlendirilemedi ve her krizde yalnız başına bırakıldı. Nitekim 1974 Kıbrıs Barış Harekatı sırasında Türkiye’ye karşı Amerika Birleşik Devletleri (ABD) liderliğinde ağır bir ambargo uygulandı. Bu ambargo sonrası geliştirdiğimiz kendi savaş sanayimizin belkemiği olan ASELSAN, TUSAŞ, HAVELSAN ve ROKETSAN gibi kurumlar ise bu bağımsızlaşma ihtiyacından doğdu.
Son dönemde ABD ve NATO ile güven sorunu yaşayan Türkiye ister istemez kendi ihtiyaçlarını karşılamak zorunda kaldı ve kendisine yeni bir yol çizdi. Son 20 yılda savunma sanayinde millileşme, yerlileşme gibi söylemlerle beslenen bir “Milli Teknoloji Hamlesi” başlatıldı. Nuri Demirağ, Vecihi Hürkuş gibi efsane ve simge isimlere Bayraktar ailesi de katıldı. Türkiye dört koldan savunma sanayisini geliştirirken ve kendi savunmasını güçlendirirken onu aynı zamanda ekonomik bir kazanç kapısı haline getirmeye de yöneldi. Türkiye, dünyanın en büyük insansız hava aracı (İHA) ihracatçılarından birisi olarak piyasaya hızlı bir giriş yaptı ve uluslararası politik dengeleri değiştirebilecek şekilde Azerbaycan-Ermenistan savaşında ve Ukrayna’da etkin bir rol oynadı.
Psikolojik eşik aşıldı
Savunma sanayinin güçlenmesi toplumsal düzlemde de olumlu karşılık buldu. Yapılan bütün araştırmalarda savunma sanayindeki atağımızın partiler üstü bir destek gördüğü, ulusal onur ve dayanışma duygumuza olumlu katkı yaptığı ve bir aygıt olarak devlete yönelik güveni yükselttiği görüldü. Savunma sanayimiz sadece güvende olma duygumuza değil, uluslararası imaj ve itibarımızı da artırması sebebiyle toplumsal kimliğimize ve dayanışma arzumuza da katkı sağladı. Buna mukabil hem bölgesel hem de küresel düzeyde askeri bir güç olarak eskiden geleneksel güç unsurlarına dayanılarak yapılan değerlendirmeler, artık askeri sanayi ve teknolojik üstünlüğümüz üzerinden tanımlanıyor. Milli muharip uçağımız KAAN ve insansız savaş uçağımız Bayraktar KIZILELMA havadaki, TCG Anadolu ise denizlerdeki gücümüzü temsil ediyor.
Savunma sanayisinin sadece sıcak çatışmalarda kullanılmadığını, o çatışmaları bertaraf edebilecek caydırıcılık gücü açısından da önemli olduğunu ifade edelim. Dosta güven, düşmana korku salmanın yolu, zaten başkalarının ipiyle kuyuya inmekle mümkün olamıyor. Son dönemde AK Parti hükümetlerinin Türkiye’ye sağladığı en büyük kazanım kanımca ulusal askeri gücümüzü millileştirme yoluna girmeleri ve bunun yolunun teknolojik üstünlükten geçtiğini görmeleri oldu. Bu aynı zamanda yıllardır Türkiye’yi kıskacına alan bir öğrenilmiş çaresizlik duygusunu yenmeye ve sadece Batı merkezli bir dünya kurgusu gibi kabul edilen, Atatürk’ün işaret ettiği çağdaş uygarlık düzeyine ulaşabilme ufkunu geliştirmeye yardımcı oldu. Uluslararası ortamda Türkiye’nin neler başarabileceğini, gerçekte hangi politik ligde olduğunu, kapasitesini ve gücünü hem Türk toplumunun hem de dünya kamuoyunun görmesine vesile oldu. Öz güvenimizi ve öz saygımızı tahkim etme arayışımız, Türk savunma sanayinin verdiği ivme ile güç kazandı.
Prof. Dr. Deniz Ülke Arıboğan
Üsküdar Üniversitesi İnsan ve Toplum Bilimleri Fakültesi Dekanı, Politik Psikoloji Uygulama ve Araştırma Merkezi Müdürü ve Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü Öğretim Üyesidir.