Her iki tarafın da kazanmakta olduğunu düşündüğü bir savaşa müzakere yoluyla bir son vererek çözüm bulmanın çok düşük bir ihtimal olduğu söylenebilir. Prof. Dr. Şener Aktürk, Rusya-Ukrayna Savaşı’nın 1. yılında, Putin’in ve Biden’ın konuşmalarını ve savaşın geleceğine dair nelere işaret ettiğini kaleme aldı.
Rusya’nın Ukrayna’ya karşı başlattığı savaşın 1. yılı geride kalırken, savaşın bugüne kadarki seyrini ve tarafların güncel hedef ve tutumlarını da göz önüne alarak, bu çatışmanın sebepleri, gelişimi ve müzakere yoluyla çözüm ihtimali üzerine neler söylenebilir? Amerika Birleşik Devletleri Başkanı Joe Biden ve Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in yaptığı konuşmalar bu iki büyük askeri ve siyasi gücün Ukrayna özelindeki güncel hedef ve tutumlarına ışık tutuyor ve çatışmanın yakın gelecekteki seyri hakkında da ipuçları veriyor.
Savaşın sebeplerinde değişen bir şey yok
Rusya-Ukrayna Savaşı’nın başladığı gün bu sayfada yayınlanan değerlendirmemde vurguladığım üzere, Rusya’nın Ukrayna’yı işgalinin jeopolitik sebebi Ukrayna’nın Rusya’nın yörüngesinden çıkarak Batı ittifakıyla entegrasyonu tercih etmesi; ulusal kimlik ve iç siyaset temelli sebebi ise Rusya ve Ukrayna’nın coğrafi ve toplumsal olarak tek bir vatan ve tek bir milletin parçası olduğuna dair inançtır. [1] Savaşın jeopolitik ve ulusal kimlik temelli sebepleri olan bu iki hususta, Rus seçkinlerinin büyük oranda hemfikir olduğunu ve bu açıdan bakıldığında maalesef Biden’ın konuşmasında iddia ettiği gibi Ukrayna’nın işgalinin sadece “Putin’in savaşı” olarak görülemeyeceğini belirtmekte fayda var. Örneğin hapisteki muhalif lider Alexei Navalny dahil, liberal, muhafazakar veya komünist siyasi liderleri de içeren Rus siyasi elitinin büyük çoğunluğu Kırım’ın işgalini ve ilhakını desteklemişti. Kırım’ın işgaline karşı çıkan nadir muhalif liderlerden Boris Nemtsov ise 27 Şubat 2015’de Moskova’nın merkezinde, üstelik Kremlin’e çok yakın bir köprüde uğradığı suikast sonucu hayatını kaybetti. Öte yandan ufak bir azınlık olsa bile, Ukrayna’ya karşı savaşı protesto eden, askere alınmayı reddeden ve savaşın başlamasıyla Rusya’yı terk eden çok sayıda Rus vatandaşı olduğu da bir gerçek.
Savaşın 1. yılında askeri, ekonomik ve siyasi konumlarıyla belirleyici rolü olan siyasi liderler, savaşın ana sebepleri olan bu konularda ne düşünüyorlar? Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelenski liderliğindeki Ukrayna hükümeti, ülkelerinin Avrupa Birliği (AB) ve Kuzey Atlantik İttifakı (NATO) dahil Batı ittifakına katılmaya hakkı olduğunu; böyle bir kararı da Moskova’nın değil ancak Ukraynalıların verebileceğini; Ukrayna’nın toprağı ve halkıyla Rusya’dan ayrı bir ülke, millet ve devlet olduğunu savunarak Rusya’nın genişleyen işgal politikasına karşı bir nevi “Ukrayna bağımsızlık savaşı” vermeye devam ediyor. 1 yıldır devam eden savaşın, bu konularda Ukrayna liderliğinin ve halkının görüşünü daha da keskinleştirdiğini, öte yandan Ukrayna’nın varlığını devam ettirebilmesi için Batı ittifakının desteğine ihtiyacı olduğuna yönelik inancın daha da güçlendiğini söylemek mümkün. ABD Başkanı Biden savaşın yıl dönümünde Kiev’de yaptığı konuşmasında, Ukrayna hükümetine tam destek verdiklerini; savaşı başlatanın ve dolayısıyla “tek bir sözüyle bitirebilecek” olanın Putin olduğunu; Avrupa’da son 75 yılın en büyük kara savaşı olarak tarif ettiği bu mücadeleyi Rusya’nın kaybetmekte olduğunu ve Rusların kitleler halinde sadece askere alınmaktan değil Rusya’dan kaçtıklarını vurguladı.
Her iki taraf da kazanmakta olduğunu iddia ediyor
Savaşın yıl dönümüne 3 gün kala yaptığı “ulusa sesleniş” konuşmasında Rusya Devlet Başkanı Putin, savaşın sebepleri ve güncel durumu hakkında Biden ve Zelenski’nin tam tersi iddialarını sıraladı. Putin, savaşı Batılı seçkinlerin çıkardığını; yerel bir çatışmayı küresel bir çatışmaya çevirmeyi seçtiklerini; amaçlarının Ukrayna’yı bir koçbaşı olarak kullanarak Rusya’ya bir stratejik mağlubiyet tattırmak olduğunu; fakat siyasi, askeri veya ekonomik hedeflerinin hiçbirine ulaşamadıklarını ve hakikatin Rusya’nın tarafında olduğunu iddia etti. Özetle, gerek Rusya tarafı gerekse Ukrayna ve başlıca destekçisi ABD, savaşı karşı tarafın çıkardığını, kendilerinin evrensel idealler uğruna bir savunma savaşı verdiklerini iddia etmeye devam ediyor. Dahası, her iki taraf da savaşı kendilerinin kazanmakta olduğunu, karşı tarafın olağanüstü maddi kaynaklarına rağmen bir türlü hedeflerine ulaşamadığını da iddia ediyor. Her iki tarafın da kazanmakta olduğunu düşündüğü bir savaşa müzakere yoluyla bir son vererek çözüm bulmanın çok düşük bir ihtimal olduğu söylenebilir. Müzakere yoluyla barış olabilmesi için taraflardan en azından birinin savaşın daha da uzamasının bedelini kaldıramayacağını ve mağlubiyet ihtimalinin giderek arttığını düşünmesi gerekiyor. Bu olmadığı müddetçe, çatışmasızlık arzu edenler için en iyi ihtimal geçici ateşkesler ve mevcut cephe hattının kısa süreli dondurulmasıdır. Fakat her iki tarafın da askeri ve stratejik avantaja sahip olduğunu düşündüğü bir ortamda bunun dahi olabilmesi düşük bir ihtimal.
Kazandığını düşünen tarafların müzakereye yanaşması zor
Biden ve Putin’in konuşmalarından bir kez daha anlaşıldığı üzere sadece savaşı kimin başlattığı değil, devam eden savaşı kimin kazanmakta olduğu gibi ilk bakışta nesnel görünen soruların bile cevapları hangi taraftan ve hangi varsayım ve beklentilere göre cevap verildiğine göre taban tabana zıt olabiliyor. 24 Şubat 2022’den bugüne, bölgeyi çalışan askeri ve siyasi uzmanlar dahil pek çok gözlemcinin savaş öncesi beklentilerinin aksine, Kiev’de veya Rusya’ya daha yakın durduğu düşünülen Harkov’da dahi Rusya yanlısı bir kukla hükümet iş başına getirilemediği gibi, yerel halk arasında da Rus ordusuyla çok yaygın iş birliği olmadı. Bu durum, Ukrayna’da Rus ordusunu kurtarıcı olarak karşılayacak kitlelerin olduğuna samimiyetle inandığı izlenimi veren Putin’in olağanüstü bir hesap hatası yaptığına işaret ediyor. Dahası 2008’deki 5 Gün Savaşı sonrasında çok büyük bütçelerle gerçekleştirilen Rus ordusunun modernizasyonuna rağmen kısa sürede Kiev, Harkov veya Odessa gibi kilit şehirlerin ele geçirilemediği görülüyor.
Rusya’nın birincil ve asgari hedefleri
Öte yandan Rusya, Şubat 2022 öncesinde tamamı Ukrayna hükümetinin kontrolünde olan Herson ve Zaporijya illerinin önemli bir kısmını da kontrol altına alabildi. Böylece Rusya 2014’de işgal ve ilhak ettiği Kırım yarımadasıyla karadan bağlantısını kurdu ve Donbas olarak da bilinen ve savaşın sözde gerekçesini oluşturan Donetsk ve Luhansk illeri üzerindeki kontrolünü de pekiştirdi. Rusya, 2014’de ilhak ettiği Kırım’a ek olarak 2022’de Donetsk, Luhansk, Herson ve Zaporijya illerini de ilhak etti. [2] Özetle, Rusya’nın Kiev’de veya Harkov’da Rusya yanlısı bir kukla hükümetin iş başına getirilmesi veya Ukrayna’nın bir bütün olarak tekrar Rusya’nın yörüngesine girmeye zorlanması gibi birincil hedeflerine ulaşamadığı ve bu bakımdan başarısız olduğu kesindir. Öte yandan, Rus işgalinin asgari hedefi sayılabilecek olan Kırım’ın karadan da Rusya’ya bağlanmasının ve doğu Ukrayna’da Rus hakimiyetinin genişleyerek derinleştirilmesinin şimdilik sağlandığı söylenebilir. Böyle bir tablo da hem Batı ülkeleri ve Ukrayna’nın hem de Rusya’nın, karşı tarafın olağanüstü maddi üstünlüklerine karşı başarıyla direndikleri ve halen devam eden bu savaşın kazanan tarafı olduklarına dair bir anlatı sunmalarına imkan sağlıyor ve savaşın müzakere yoluyla sonlandırılabilmesi ihtimalini oldukça azaltıyor.
[1] https://www.aa.com.tr/tr/analiz/sebepleri-ve-sonuclariyla-rusya-nin-ukrayna-yi-isgali/2512248
[2] https://www.aa.com.tr/tr/dunya/rusya-kirimdan-sonra-ukrayna-topraginin-yaklasik-yuzde-15ini-daha-ilhak-etti/2699309
Prof. Dr. Şener Aktürk
Koç Üniversitesi Öğretim Üyesi