Çin, ekonomik ve askeri bir lider olarak yükselişini kolaylaştırmak için Rusya’ya desteğini artırılabilir. Dr. Tolga Sakman, Çin Devlet Başkanı Şi Cinping’in Rusya ziyareti izlenimlerini ve iki ülke arası işbirliğinin savaşın geleceğine ve Çin’in dünya siyasetine olası etkilerini 3 soruda kaleme aldı.
Ziyaretin amacı neydi?
Çin Devlet Başkanı Şi Cinping ve Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin arasında geçtiğimiz hafta Moskova’da yapılan görüşme ve ardından yapılan uzun açıklama, Çin’in Rusya’yla ilişkilerini geliştirmekte kararlı olduğunu gösterdi. Çin’in aracılık ettiği İran ve Suudi Arabistan anlaşması, Çin’in barışçıl bir rol oynama isteğini artırdı. Yakın zamanda Çin yönetiminin Ukrayna’daki savaşın sonlanması için önerdiği planın akabinde gerçekleşen bu ziyaretle barış için somut adımların görüşülebileceğine yönelik beklenti de arttı. Ancak Ukrayna örneği çok farklı ve herhangi bir hızlı çözüme ulaşmak çok daha zor.
Ziyaretin temelinde, iki ülkenin de içinde olduğu mevcut şartlar altında, iki temel konu bulunuyor. Bunlardan biri para, enerji ve ticaret gibi alanlarda karşılıklı fırsatları içeren ekonomik ilişkiler, diğeri ise değişmekte olduğuna inandıkları küresel sistemi şekillendirme ve içinde önemli bir konum alma çabası.
Şi’nin ziyareti sembolik olarak da önemli. Bu ziyaret, 2013’te Çin Devlet Başkanlığı görevini üstlendikten sonra Rusya’ya yaptığı ilk ziyaretin 10. yıl dönümünde gerçekleşti. Ayrıca, bu ayın başlarında Çin Komünist Partisi (ÇKP) Genel Sekreterliğine ve Devlet Başkanlığına yeniden seçilmesi ile benzeri görülmemiş şekilde görevindeki üçüncü dönemi garantilemesinden ardından gerçekleştirdiği ilk ziyaret. Üstelik Lahey merkezli Uluslararası Ceza Mahkemesi’nin Putin için tutuklama emri çıkarmasından birkaç gün sonra gerçekleşen bu ziyarette Şi’nin, Rusya’da 2024 seçimlerinde Putin’in başarılı olacağına yönelik söylemi ikili ilişkilerin boyutunu göstermesi bakımından önemli.
Bu ziyarette öne çıkan konular nelerdi?
Şi’nin Moskova ziyareti, Batılı şirketler tarafından terk edilen Rusya pazarında bir yer edinmek, ucuz ham madde ve sürdürülebilir enerji arzını korumak gibi gündemler barındırıyordu. Bu çerçevede Kremlin’in verdiği bilgilere göre toplantı ticari, teknolojik ve siyasi alanlarda işbirliğini destekleyen bir düzineden fazla anlaşmayla sonuçlandı.
Liderlerin açıklamalarında iki ülke arası ilişkilerin nasıl derinleştirileceğine odaklanmaları da en az bu anlaşmalar kadar önemli. Birbirlerini “dost” olarak tanımlayan iki lider için bu devlet ziyareti, kişisel yakınlıklarını sergileme ve halihazırda Washington önderliğindeki Batı ittifakının yönettiği dünya düzenine karşı yeni düzenin inşasında nasıl ilerleyebileceklerini belirleme fırsatı sundu.
Görüşmeler, Ukrayna-Rusya savaşının çözümü konusunda hiçbir ilerleme sağlamadı. Çin Dışişleri Bakanlığı tarafından yayınlanan ortak açıklamaya göre, her iki lider de Ukrayna’da “gerginliği artıran” ve savaşı “uzatan” eylemlere son verilmesi çağrısında bulundu. Liderler ayrıca NATO’yu diğer ülkelerin “egemenliğine, güvenliğine ve çıkarlarına saygı duymaya” çağırdı. Bu çağrı, her iki ülkenin de Batı ittifakının Rusya’yı kışkırttığı tezinde birleştiğinin somut göstergesi oldu.
Bu ziyarette de Çin, Ukrayna-Rusya savaşına dair Rusya yanlısı bir “tarafsızlığı” korumaya devam etti. Bu politika tercihinde hiç şüphesiz Çin’in ekonomi politikası ve kendi çevresindeki güvenlik hassasiyetleri öncelikli rol oynuyor. Batı karşıtlığına rağmen, Çin’in yeni düzeni kurma kapasitesini oluşturmadan uluslararası sistemi açıkça bozmakla daha az ilgilendiği söylenebilir. Küresel ticaret ve finansal yapıya çok daha fazla entegre olan Çin’in, Rusya’ya açık ekonomik ve askeri yardım teklif ederse yaptırımları göze alması gerebilir.
Uzun vadede Çin-Rusya işbirliği savaşın geleceğini nasıl etkileyebilir?
İki ülke ilişkilerinin en önemli ayağı, teknoloji transferleri ve ortak askeri tatbikatlar ile göze çarpan güvenlik ve savunma alanındaki işbirliğidir. Rusya, tarihsel olarak Çin’in önemli bir silah ve askeri teknoloji tedarikçisidir. Bugün ise Çin, Rusya’ya resmi olarak silah veya askeri teknoloji ihraç etmiyor. Fakat gerçek şu ki, savaşta kullanılan çoğu ürün ve bileşen ikili kullanım teknolojisi olarak sınıflandırılabilir ve resmi olarak sivil amaçlarla ihraç edilebilir. Rusya’nın Çin’den ithalatının arttığını düşündüğümüzde bu desteğin boyutu tartışılabilir.
Bununla birlikte Rusya’ya açık bir destek vermekten kaçınan Çin’in Amerika Birleşik Devletleri ile büyüyen stratejik rekabeti göz önüne alındığında uygulamaya çalıştığı denge, ABD’nin artan kısıtlama ve tehditleri ile bozulabilir. ABD’nin Çin’i çevrelemesi; AUKUS ve “Quad” gibi ittifaklarla Asya-Pasifik’te gücünü pekiştirmesi; ekonomik yaptırımlar ve Güney Çin Denizi’nde artan askeri varlığı, Çin yönetimini Rusya’ya daha da yakınlaştırabilir. Zaten Çin-Rusya ilişkileri ABD’nin uluslararası sistem üzerindeki hakimiyetine karşı çıkmaları üzerine sıkı sıkıya bağlıyken böyle bir durumda Rusya’nın savaşta üstün gelmesi, Çin’in küresel siyaseti yeniden şekillendirme hedefleriyle uyumlu görülebilir. Çin, ekonomik ve askeri bir lider olarak yükselişini kolaylaştırmak için Rusya’ya desteğini artırılabilir. Bu destek ile Çin hem Batı egemenliğindeki uluslararası sisteme kafa tutmuş hem de yakın müttefik haline gelen Rusya üzerinde politik nüfuzunu genişletmiş olur.
Bugün Rusya, kendisine karşı uygulanan ekonomik yaptırımları bertaraf etmek ve savaşın maliyetini karşılamak için Çin ile ekonomik ilişkilerinden faydalanırken bu ilişkilerin askeri bir seviyeye çıkması Ukrayna üzerinden bir Batı-Doğu çatışmasına dönüşecektir. Son birkaç ayda ABD yönetiminin ve diğer Batılı güçlerin, Çin’i Ukrayna-Rusya savaşına karışmaması konusundaki uyarılarını sadece Çin’e karşı bir tehdit olarak değil, uluslararası sistem ve istikrarın korunması için bir çaba olarak okumak mümkün.
Dr. Tolga Sakman
Diplomatik İlişkiler ve Politik Araştırmalar Merkezi Başkanı