Tayvan sorunu Kuzeydoğu Asya jeopolitiğini Güney Çin Denizi ve Hint Pasifik’e taşıyan bölgesel rekabet alanlarının ortasında ve küresel güç rekabetinin en önemli oyun sahalarından biri. Milli İstihbarat Akademisi Öğretim Üyesi Dr. Kadir Temiz, Çin’in Tayvan’a yönelik tatbikatının ne anlama geldiğini kaleme aldı.
13 Ocak 2024’te yapılan Tayvan genel seçimlerinde 3 aday arasından oyların yaklaşık yüzde 40’ını alarak seçilen bağımsızlık yanlısı Demokratik İlerici Parti (DPP) adayı Lai Ching-te 20 Mayıs 2024’te göreve başladı. Lai Ching-te’nin göreve başlama merasiminde beklenenden daha sert açıklamalar yapmasının ardından Çin Halk Kurtuluş Ordusu’nun Doğu Cephesi Komutanlığı, 23 Mayıs sabahı erken saatlerde Tayvan çevresindeki bölgelerde ordu, donanma, hava kuvvetleri ve roket kuvvetlerinin dahil olduğu ortak askeri tatbikatlar başlattığını açıkladı. Böylece 75 senedir farklı içerik ve şartlarda gündeme gelen Tayvan sorunu bir kez daha uluslararası kamuoyunun, bölgesel güçlerin ve Çinli karar alıcıların gündemine girdi.
Tayvan sorunu neden önemli?
Peki bugünle geçmiş arasında nasıl farklar var? Tayvan sorunu neden uluslararası gündemin en önemli konuları arasında yer buluyor? Tayvan sorunu güncel durumuyla birlikte düşünüldüğünde tarafların gerçek gündemlerini yansıtan bir sorun veya kriz alanı olarak ifade edilebilir mi?
Son sorudan başlarsak, kesinlikle hayır. Tayvan sorununun güncel durumu tarafların gerçek gündemlerini örterek sorunun olduğundan daha karmaşık ve gerçek dışı tanımlanmasına yol açıyor. Tayvan sorunu daha büyük askeri bir gerilimin veya Amerika Birleşik Devletleri (ABD) Çin arasındaki rekabetin bir parçası gibi düşünülüyor. Halbuki bütün bu hikayeler 75 yıldır kar topu gibi büyüyen sorunların gösterişli ama ufak bir parçasını oluşturuyor. Dolayısıyla, meseleyi Çin’in Tayvan’a olası askeri müdahalesi çerçevesinde değerlendirmek yüzeysel bir bakış açısı sunuyor. Yine de sonda söyleyeceğimizi başta söyleyecek olursak, Çin anakarası için Tayvan’a askeri müdahale son tercihin bile ötesinde bir seçenektir.
Tayvan sorunu her şeyden önce Çin olarak tarif edebileceğimiz Çin Halk Cumhuriyeti veya Çin Cumhuriyeti değil tarihsel bir coğrafyanın yüzyılın ilk yarısında yaşadığı siyasal, toplumsal ve ekonomik krizin iç savaş sonucunda ortaya çıkarttığı bir meşruiyet krizidir. Bu meşruiyet krizi Çin devletinin uluslararası temsilinden yönetimine kadar bir dizi sorunu günümüze kadar taşıdı. Dolayısıyla sorunun tarafları farklı pozisyonlar alsa da sosyal, siyasi ve ekonomik gerçeklik Tayvan sorununun Çin’in tarihsel bir iç meselesi olduğunu açıkça gösteriyor. Yani Çin’in Çin’e karşı bir savaşından söz edemeyeceğimize göre her iki taraf da sorunu barışçıl yollarla çözebildiği sürece iç savaştaki meşruiyet krizini aşabilecek bir kazanım elde edecektir. Yeni bir savaş veya askeri müdahale halihazırda var olan meşruiyet krizini daha da derinleştirecektir.
Tayvan sorununun ikinci ve daha yüzeysel tanımı ise bölgesel ve küresel rekabet alanlarıyla jeopolitik bir gerilim hattında bulunan coğrafi konumuna referansla yapılabilir. Bu çerçevede, Tayvan sorunu Kuzeydoğu Asya jeopolitiğini Güney Çin Denizi ve Hint Pasifik’e taşıyan bölgesel rekabet alanlarının ortasında ve küresel güç rekabetinin en önemli oyun sahalarından biridir. Tam da bu sebeple Çin Halk Cumhuriyeti Tayvan’a askeri müdahale imasıyla bir yandan Tayvan’ın olası bağımsızlık hareketine güçlü bir mesaj vererek iç siyaseti tahkim ederken diğer yandan ABD başta olmak üzere Tayvan üzerinden jeopolitik bir gerilim hattı oluşturmak isteyen Japonya gibi bölgesel güçlere bir mesaj veriyor.
Çin’in olası askeri müdahalesinin sonuçları ne olur?
Çin’in verdiği bu sembolik mesajların askeri niteliği ve niceliği ise her krizde biraz daha artıyor. Örneğin, son askeri tatbikat Tayvan’ın kara sularını ve hava savunma teşhis bölgesini açık bir şekilde ihlal ederek kuşatma ve olası bir müdahale tatbikatına dönüştü. Bu durum da başta ABD olmak üzere bölge ülkelerinin tepkisini çekti. Her ne kadar ABD’nin Tayvan’a yönelik istisnai politikaları dış güç ve gayr-ı meşru olarak tanımlansa da olası bir Tayvan müdahalesi bölgesel gerilimi de yükseltecek ve ABD’yi de sorunun doğal bir parçası haline getirecektir. Böylece halihazırda devam eden Kore yarımadası, Doğu Çin Denizi ve Güney Çin Denizi gibi bölgesel kriz alanlarına bir yenisi eklenecektir. Sorunun sıcak bir çatışmaya evirilmesi durumunda ise Japonya, Güney Kore, Filipinler, Vietnam ve hatta Endonezya’nın bile muhtemelen pozisyon belirleyeceği bir gerilim alanı oluşabilir.
ABD ve küresel siyasi gelişmeler de Tayvan meselesini gittikçe uluslararası kamuoyunun gündemine taşıyor. Mevcut jeopolitik gerilim hatlarına bir yenisinin eklenmesi halihazırda Ukrayna ve Orta Doğu gibi çatışma ve savaş bölgelerinde ciddi bir mesai içinde olan Çin diplomasisini daha kırılgan bir hale getirebilir. Ayrıca, Çin’in olası bir askeri müdahalesi küresel güney ülkeleri üzerinde oluşturmaya çalıştı barışçıl güç imajına da zarar verebilir.
Sonuç olarak, Çin’in olası bir askeri müdahalesi yukarıda bahsedilen 3 analiz seviyesinde de Çin için olumlu bir senaryo ortaya çıkarmıyor. Askeri müdahale ihtimalinin artması Tayvan siyasetini daha milliyetçi ve bağımsızlıkçı bir çizgiye doğru sürüklüyor. Diğer yandan şu anda Çin ve ABD rekabetinde denge arayışındaki bölgesel aktörler askeri gerilimin yükselmesiyle müdahale karşıtı ve Tayvan yanlısı bir pozisyon alıyor. Son olarak askeri müdahale seçeneği Çin’in ekonomik kalkınma ve barışçıl diplomasi gibi prensipleri yerine güvenliği önceleyen ve muhtemelen ABD karşısında elini zayıflatacak bir stratejik hataya sebebiyet verecektir.
Dr. Kadir Temiz
Milli İstihbarat Akademisi Öğretim Üyesi