Terör örgütü PKK/PYD’nin seçenek bırakılmadan olduğu yere “gömülmesi” gerekiyor ve bu husus Türkiye’nin normalleşme gayretinin asli amacı. Hasan Kalyoncu Üniversitesi Öğretim Üyesi ve SETA Kıdemli Araştırmacısı Doç. Dr. Murat Aslan, Türkiye-Suriye normalleşmesinin dinamiklerini kaleme aldı.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, gazetecilerin sorusu üzerine Beşşar Esed ile normalleşme konusunda olumlu sinyaller verdi. Irak arabuluculuğunda teknik düzeyde devam eden bir dizi görüşmeye denk gelen bu açıklama, aslında zamanlama bağlamında önemli. Komşu iki ülkenin sorunlarını konuşarak bir çözüme ulaştırması bölgesel ve küresel krizlere karşı “hazır” olmayı kolaylaştırabilir. Bu noktada Türkiye-Suriye normalleşmesinin nedenlerine ve tarafların beklentilerine odaklanmakta fayda var.
Türkiye’deki Suriyeliler ve normalleşme
Yüzbinlerce kişinin hayatını kaybettiği son 13 yıl içinde, Suriyelilerin normalleşme için kafasındaki tek koşul Esed’in iktidardan ayrılmasıydı. Öte yandan Türkiye’deki Suriyelilerin, Suriye’deki Nusayri veya Yezidi herhangi bir etnik veya mezhebi toplulukla sorunlarının olmadığı rahatlıkla dile getirilebilir. Nitekim Türkiye’de veya diğer ülkelerde yaşayan Suriyelilerin sadece Araplardan veya Müslümanlardan müteşekkil olmadığını ve bir demografik zenginlik barındırdığını belirtmek gerekir.
Esed savaş ve savaşın yayılması olasılığına karşı yeni bir dizilime dahil olma ihtiyacı duyuyor. Bu noktada Türkiye ile normalleşme devreye giriyor.
İşte bu noktada “normalleşme” girişimiyle Esed ailesine küskün ama kendi ülkesiyle barışık olan tüm mağdur Suriyelilerin, Esed rejimiyle Birleşmiş Milletler (BM) Güvenlik Konseyi’nin 2254 sayılı kararı doğrultusunda siyasi bir süreci başarıya ulaştırması bekleniyor.
Türkiye, Esed rejimine karşı “öfke” içinde olan mağdur Suriyelilerin ikna edilmesine ve adil bir siyasi süreç sonrasında demokratik bir Suriye’nin kurulmasına katkıda bulunabilir. Böylece Suriye’deki güvenlik ve egemenlik boşluklarını istismar eden terör örgütlerinin de dayanakları ortadan kalkacaktır.
Türkiye ve Suriye’nin müşterek tehdit algısı
Normalleşmenin istenmesine neden olan ikinci husus tehdit algılarındaki müşterek noktalar. Bu noktada terör örgütü PKK, DEAŞ, İsrail ve kontrol edilemeyen bölgesel gelişmeler ön plana çıkıyor. Aralarında rekabet olsa da terör örgütleri konusunda uzlaşı içinde olan Amerika Birleşik Devletleri (ABD), Rusya ve İran’ın PKK/PYD’ye verdiği destek aslında Suriye’nin toprak bütünlüğünü tehdit eder nitelikte. Esed bu resmin farkında ve Suriye’nin kuzeydoğusunda yerel seçim kartının açılmasıyla ülkenin bölündüğünü görüyor.
Esed rejimi ülkenin parçalanmış çehresinden dolayı prestij sorunu yaşıyor. Beşşar Esed son yıl içerisinde Arap Ligi zirvelerine davet edilse dahi toplumunu temsil eden bir devlet başkanı gibi algılanmıyor. Bu nedenle Esed, normalleşme süreciyle itibarını güçlendirebilir. Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri’nin (BAE) desteğini özellikle İsrail tehdidine karşı kalkan olarak kullanmak isteyen Esed rejimi, Türkiye ile normalleşince kendini güçlenmiş hissedecek. Öte yandan böyle bir dönüşüm siyasi sürecin ve demokrasinin başarılmasına bağlı. İsrail-Hizbullah çatışmasının muhtemel sonuçları Esed’i yeni bir dizilime dahil olmaya itiyor. Bu nedenle Türkiye’nin Esed ile normalleşmesi yurdundan ayrılmak zorunda kalan Suriyelilere, Esad Rejimine ve Türkiye’ye fayda sağlayabilecek bir gelişme.
İsrail ve Hizbullah çatışması
Ortak tehdit konusunda ikinci başlık Lübnan’ın güneyinde başlayacak ve tüm bölgeyi içine alacak bölgesel savaş senaryosu. İsrail, Esed rejimine veya İran’a ait hedefleri sürekli vuruyor. Rusya, Suriye’nin hava sahasını kontrol etmesine ve S-400’leri konuşlandırmış olmasına rağmen İsrail’e müdahale etmiyor. Golan Tepelerine yakın bir noktaya mevzilendirdiği küçük bir Rus birliği ve nadiren gerçekleştirdiği devriye uçuşları Esed’i memnun etmiyor.
İran’ın Devrim Muhafızları ve milisleri ise İsrail’e bahane üreten aktörler. İsrail-Hizbullah savaşı mevzubahis olduğunda Esed’in kendisini “durumdan” tecrit etmesi mümkün görünmüyor. O halde Esed savaş ve savaşın yayılması olasılığına karşı yeni bir dizilime dahil olma ihtiyacı duyuyor. Bu noktada Türkiye ile normalleşme devreye giriyor. İran’ın maşası ve Rusya’nın oyuncağı olmak yerine Türkiye üzerinden bir demokrasi açılımı Esed için siyasi ömrünün uzaması anlamı taşıyor. Bu gündemin maliyeti de Etilaf ile uzlaşmak.
Türkiye için normalleşmenin anlamı
Türkiye açısından normalleşmenin geçerli nedeni güvenlik. Terör örgütleri PKK ve DEAŞ tehdidinin tamamen ortadan kaldırılmasında, Irak sonrasında Esed rejimi ile uzlaşıya varılması bu terör örgütlerini izole edecek. Diğer bir ifadeyle askeri seçenekler ağırlık kazandığında terör örgütleri için tutunabilecek dalların sayısı azalacak. Nitekim eski ABD Başkanı Donald Trump’ın Suriye’den çekilme hamlesinde terör örgütü PKK’nın ilk girişimi Rusya ile görüşme ve Esad ile uzlaşma çabası olmuştu. Terör örgütü PKK/PYD’nin seçenek bırakılmadan olduğu yere “gömülmesi” gerekiyor ve bu husus Türkiye’nin normalleşme gayretinin asli amacı.
Türkiye ayrıca Suriyelilerin kendi yurtlarına güvenli, gönüllü ve onurlu bir şekilde dönmelerini istiyor. Türkiye’nin böyle bir amacı tahakkuk ettirmesi ancak Esed ile uzlaşmaktan geçiyor. Türkiye’de Suriye’nin hemen her şehrinden gelen Suriyeliler bulunuyor. Türkiye’nin hudut güvenliği nedeniyle tesis ettiği güvenlik kuşağı Suriyelilerin geri dönüşüne müsait değil. Geri dönüş için en önemli engel de Esed rejimi. O halde Esad ile Etilaf arasında, belki de Ankara’da bir yeni görüşme trafiği başlatılması gerekiyor. Toplumsal uyumu ve uzlaşıyı güçlendirecek bir siyasi süreç taraflar “iyi niyetli ve adil” olduğu sürece mümkün.
Öte yandan Türkiye, “demokrasiye dönüşmüş ve kendi topraklarına egemen olan bir Suriye” gerçekleşmeden Suriye’den çekilemez. Suriye ile “normalleşmenin” anlamı yeni bir siyasi sürecin BM Güvenlik Konseyi’nin 2254 sayılı kararı çerçevesinde başlatılması ve başarılması. Türkiye’deki Suriyelilerin güvenli, onurlu ve gönüllü geri dönüşü hem Esed hem de Türkiye için asli parametredir. İran’ın Esed’i maşa olarak kullanması, ABD’nin İsrail’in güvenliğine öncelik vermesi ve Rusya’nın ABD ile didişmesinden alınacak dersler var. İsrail ve Hizbullah gerginliğinde görüldüğü üzere, Esed’in tabi olmak istemediği bölgesel gelişmelere karşı güvenli liman, Türkiye ile birlikte hareket etmekten geçiyor.
Doç. Dr. Murat Aslan
Hasan Kalyoncu Üniversitesi Öğretim Üyesi ve SETA Kıdemli Araştırmacısı