Tarih Hamaseti Kaldırmaz

Deniz BERKTAY

Geride bıraktığımız 20 Ekim günü, Rusya Dışişleri Bakanlığı’nın sosyal medya sayfasında, Navarin Muharebesi’nin yıldönümü nedeniyle bir paylaşım yapıldı. Burada 193 yıl önce, 20 Ekim 1827’de Rus, İngiliz ve Fransız birleşik donanmasının Navarin Körfezi’nde Osmanlı-Mısır donanmasını imha ettiği, bu olayın da Yunanistan’ın bağımsızlığa giden yolu açtığı ifade edildi. Rusya Dışişleri Bakanlığı, bununla da kalmayıp yanan Osmanlı gemilerinin animasyonunu gösteren ufak bir video görseli paylaştı.

Böyle bir paylaşımın neden şimdi yapıldığı konusunda farklı yorumlar yapılabilir. Birkaç gün önce de Rusya, Yunanistan’ın karasuları tezini desteklediğini açıkladığına göre, bu paylaşım, Türkiye’ye yönelik bir “gözdağı” olarak da görülebilir; diğer taraftan Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov’un yarın Yunanistan’a ziyaret yapacağı hatırlanırsa, öncesinde Atina’ya “sizi zamanında biz kurtardık, bizimle iyi geçinin” mesajı verilmek istendiği düşünülebilir. Rus-Yunan ilişkileri, özellikle 2018’de en kötü dönemini yaşamış ve iki ülke, birbirinin diplomatlarını sınırdışı etmişti. Şimdi ilişkiler onarılmaya çalışılıyor. Nitekim Rusya’nın bu Navarin mesajı, Yunan basınında olumlu yankılandı.

Fakat madem ki Rusya sürekli tarihten konu açıyor, biz de biraz tarihe bakalım: Tarih derslerinden hatırlarsak, bu Navarin baskını, Rusya’nın Osmanlı donanmasını imha ettiği üç baskından ikincisidir (diğer ikisi, 1770 Çeşme ve 1853 Sinop baskınlarıdır). Rusya; İngiltere ve Fransa’yla birlikte gerçekleştirdiği bu baskınla yetinmeyip Osmanlı topraklarına taarruza geçer ve Ruslar’ın Edirne’ye kadar gelmesi üzerine, Osmanlı, Yunanistan’a bağımsızlık vermek zorunda kalır.

Yunanistan’ın bağımsızlığında Rusya’nın katkısı ve etkisi, bununla sınırlı değildir. Yunanistan’ın bağımsızlığı için kurulan Filiki Eterya örgütünün merkezi, o zamanki Rus İmparatorluğu’nun üçüncü büyük şehri olan, bugünkü Ukrayna’nın Odessa kentindeydi. (Filiki Eterya’nın kurulduğu ev, bugün Odessa’da Yunan Kültür Merkezi’dir). Yunan İsyanı’na destek verdiği gerekçesiyle asılan Fener Patriği V. Gregorios’un naaşı da Odessa’ya getirilip burada defnedilir. Rusya’nın desteği, tahta I. Nikola’nın çıkmasıyla daha da yoğunlaşır (Kendisinden önceki çar, Napolyon’u yenmiş olan ağabeyi I. Aleksandr, Avrupa düzeninin hiçbir şekilde değişmesini istemediğinden, Yunan bağımsızlığı fikrine mesafeliydi). I. Nikola, Navarin baskınını yapar ve Yunanistan’ın bağımsız olmasını sağlar. Yunanistan’ın ilk cumhurbaşkanı da Rum kökenli eski Rus Dışişleri Bakanı Yoannis Kapodistrias’tır. Ancak, kısa süre sonra Kapodistrias’ın suikasta kurban gitmesiyle, onun başını çektiği Rus yanlısı kesim, iktidardan düşer ve Yunanistan, İngiltere’yle yakınlaşır. Derken, gel zaman, git zaman, dengeler değişir ve 1853’e gelindiğinde, bir tarafta Rusya, diğer taraftaysa Osmanlı, İngiltere ve Fransa arasında, Kırım Savaşı patlak verir. Rusya’nın “kurtardığı” Yunanistan, savaş boyunca tarafsız kalırken, Rusya’nın Navarin’de beraber hareket ettiği İngiliz ve Fransız donanmaları, bu sefer, Rusya’nın karşısına dikilir. İngiliz, Fransız ve Osmanlı donanmaları, Rus Donanması’nın merkez üssü olan Sivastopol’u topa tutarken, “Sivastopol önünde yatar gemiler, atar da nizam topunu, yerle gök inler” türküsü bestelenir.

Nihayet, Sivastopol düşer ve zamanında Navarin baskınını yaptıran Çar I. Nikola, bu haber üzerine üzüntüsünden ölür. Ancak, savaşın kazananı Rusya ya da Osmanlı değil, İngiltere’yle Fransa olacaktır. Rusya’nın Osmanlı’yı tehdit etmeye devam etmesi ve İngiltere’yle aralarında Osmanlı’yı paylaşmaya karar vermesi üzerine Osmanlılar bu sefer Sivastopol önünde 1914’te, Almanlar’la birlikte görünür ve bunun sonucunda girilen 1. Dünya Savaşı’nın ardından ortada ne Osmanlı, ne de Rus imparatorlukları kalır, Sovyet Devrimi’nden kaçan çarlık generalleri, sürgün yollarını tutar.

Öte yandan, Rusya’nın Yunanistan’la ilişkileri 1800’ler boyunca daha da bozulur ve Ruslar, Rumlar’ı nankörlükle suçlar. (Yunanistan’ın ABD’nin etkisiyle Rusya’ya tavır aldığı zamanlarda Rus basınında bu sefer, “Yunanlılar eskiden de böyleydi” türü yazılar çıkar).

Dolayısıyla tarihi hamasetten uzak, serinkanlı şekilde okumak, herkes için iyi olur.

Son Yazılar