İsveç’in NATO üyelik süreci ile beraber teröre karşı işbirliğinin ivme kazanması ve ABD Dışişleri Bakanlığının, Türkiye’ye F-16 uçakları ve modernizasyon kitleri satışını içeren mektubu en kısa sürede Kongre’ye sunması bekleniyor. Gazeteci Mehmet A. Kancı, 23 Ocak’ta İsveç’in NATO üyeliğine ilişkin kanun teklifinin TBMM Genel Kurulunda kabul edilmesi üzerine bu süreçte Türkiye’nin kazanımlarını kaleme aldı.
Amerika Birleşik Devletleri’nin (ABD) 2022 yılının şubat ayında Rusya’nın Ukrayna’ya açtığı savaşı fırsat bilerek, Rusya’yı Kuzey Kutup bölgesindeki Barents Denizi ile Baltık Denizi’nden çevreleyebilmek için giriştiği hamle, 2’nci yılını doldurmak üzereyken sonuca yaklaştı. Finlandiya ile İsveç’i NATO şemsiyesine alacak sürecin nasıl başladığını geriye dönüp bir hatırlayalım. Rusya-Ukrayna savaşının yeniden alevlenmesiyle 2022 yılının 30 Mart günü İsveç’in TV4 kanalındaki Nyheter isimli haber programında, nükleer silah taşıyan iki Rus savaş uçağının İsveç hava sahasını 1 dakika süreyle ihlal ettiğine dair bir haber yayınlandı. TV4’ün iddiasına göre 2 Mart günü, Avrupa’daki Rus toprağı Kaliningrad’dan kalkan iki Su-27 ve iki Su-24 savaş uçağı, Finlandiya ve İsveç ordularının Ukrayna’daki gelişmeler nedeniyle ortak tatbikat yaptıkları Baltık Denizi’ndeki Gotland Adası üzerinde İsveç hava sahasını ihlal etmişlerdi. Söz konusu uçaklardan ikisi nükleer bombalar taşımaktaydı ve İsveç Hava Kuvvetleri’nin müdahalesiyle bölgeden uzaklaştırılmışlardı. Bu haberin ardından Batı medyası önce Rusya’nın nükleer saldırı ihtimalini tartışmaya başladı. Nisan ayı boyunca devam eden bu tartışmalar 12 Mayıs’ta Finlandiya, 16 Mayıs’ta ise İsveç hükümetlerinin NATO’ya üyelik başvurusu kararı almalarıyla yeni bir aşamaya girdi. Her iki ülkenin başvuruları 18 Mayıs’ta NATO’ya sunuldu. Büyüyen Rus tehdidi gerekçe gösteriliyor, iki ülkenin üyelik süreçleri oldubittiye getirilmek isteniyordu. Ancak bu teşebbüs, beklenmedik şekilde Türkiye’nin eşit müttefiklik talepleri ve Avrupa’nın teröre verdiği destekle mücadelesi için zemin oluşturdu.
Yanlış hesap önce Ankara’dan döndü
17 Mayıs tarihinden itibaren Almanya Başbakanı Olaf Scholz’un başını çektiği Avrupalı baskı lobisi harekete geçerken, 2 gün sonra Finlandiya Cumhurbaşkanı Sauli Niinistö ve dönemin İsveç Başbakanı Magdalena Andersson, her zaman yaptıkları gibi Türkiye’yi hedef alan terörizmi kınayan baştan savma mesajlarla Ankara’nın endişelerini giderecekleri yanılgısına kapıldılar. Mevcut NATO müttefiklerinin terör örgütleri PKK/PYD/YPG ve FETÖ’ye verdikleri destekten aldığı 40 yıllık derslerle Türkiye ise bu defa eşit müttefiklik yolunda, meseleyi hukuki bir çerçeveye bağlayacak farklı bir hareket tarzı benimsedi. Türkiye’nin talepleri 28 Haziran 2022 günü Madrid’deki NATO Zirvesi’nde imzalanan Üçlü Muhtıra ile ete kemiğe büründü. Bu muhtıra kapsamında ilk defa 2 Avrupa ülkesi terör örgütleri PKK/PYD/YPG ve FETÖ’nün topraklarındaki varlıklarını NATO nezdinde kabul ederek, bunlara destek sağlamayacaklarına söz vermek zorunda kaldılar. Dahası, Finlandiya ve İsveç, PKK ve diğer tüm terörist örgütlerin, bunların uzantılarının faaliyetleri ile iltisaklı kuruluşlar ve paravan örgütler içerisinde yer alan veya bu terör örgütleriyle bağlantısı bulunan şahısların faaliyetlerini engelleyeceklerini taahhüt ettiler. Türkiye’nin bir başka talebi ise NATO üyesi olmak isteyen iki ülkenin, ittifakın bir üyesine savunma sanayi alanında ambargo uygulamasının mümkün olamayacağı gerçeğini kabul etmeleriydi.
ABD sürece “F-16 şantajıyla eşlik etti”
Türkiye Üçlü Muhtarının şartlarının hayata geçirilişini “Daimi Ortak Mekanizma” aracılığıyla takibe alırken, arzu ettiği zaman diliminde hedefine ulaşamayan ABD’nin F-16 savaş uçaklarının satışı ve modernizasyonu üzerinden Türkiye’ye baskı yapmaya çalıştığına şahit olduk. İkinci Dünya Savaşı’nın ardından, hibe ettiği silahları siyasi ve diplomatik şantaj aracı olarak kullanmayı alışkanlık haline getiren, akabinde parası ödenmiş silahları dahi Türkiye’ye vermeme yolunu seçen ABD’nin bu tavrı Ankara açısından sürpriz olmadı. Nitekim Finlandiya terörle mücadele ve ambargolar konusunda gereken adımları attıktan sonra ancak 17 Mart 2023’te Cumhurbaşkanı Niinistö’nün Ankara ziyaretinin ardından üyelik sürecinde ilerleme sağlayabildi. 4 Nisan’da Finlandiya 31’inci üye olarak NATO Karargahı’na bayrağını çektirirken, Kur’an-ı Kerim’in yakıldığı eylemlere ve terör örgütü PKK/PYD/YPG’nin kentlerinde gövde gösterisi yapmasına izin veren İsveç’in bekleyişi devam etti. NATO’nun “Açık Kapı” politikasına destek veren Türkiye, Finlandiya’ya yeşil ışık yakarak ittifakın 9’uncu genişleme dalgasının hayata geçmesini sağladı. İsveç ise Üçlü Muhtıra kapsamındaki en somut adımı ancak 1 Haziran 2023’te yeni terörle mücadele yasasını yürürlüğe koyarak attı. Yeni yasa, Türkiye’yi hedef alan terör örgütlerinin İsveç topraklarında finanse edilmesinin önüne geçecek önemli ilerlemeler içeriyor. İsveç’in meseleyi ciddiye alan son hamlesi ise aralık ayında Ankara ile Stockholm arasında terörle mücadele konularını ele almak üzere görevlendirilen İsveçli irtibat savcısının Türkiye ziyareti ile geldi. İsveç’in NATO üyelik süreci ile beraber teröre karşı bu işbirliğinin ivme kazanması bekleniyor.
NATO’nun genişlemesi ABD’nin samimiyetine bağlı
Ankara, Helsinki ve Stockholm yönetimleriyle süreci olgunlaştırırken, Washington’ın F-16 savaş uçaklarının satışı için direttiği “İsveç’in NATO’ya üyelik şartı” hep gündemdeydi. Beyaz Saray, kamuoyu önünde uzun süre F-16 satışını İsveç’in NATO üyeliği şartına bağlamadıkları iddiasını tekrarladı. 2023 yılının son çeyreğine gelindiğinde “Başkan Biden onaylıyor ama Kongre’de engeller var.” söylemiyle samimiyetten yoksun yaklaşımın güncellendiğine şahit olduk. 14 Aralık’ta ise, İsrail’in Gazze’ye saldırısı nedeniyle dış politikada sıkışan ABD Başkanı Joe Biden’ın Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ı telefonla araması, sürecin önemli kilometre taşlarından birini teşkil etti. Tarafların karşılıklı olarak birbirlerine duydukları güvenin test edileceği, eş zamanlı bir süreç başladı. TBMM Dışişleri Komisyonu 26 Aralık’ta İsveç’in NATO’ya kabulüne ilişkin yasa teklifini onayladı. 5 Ocak’ta süreci eş zamanlı yürütmeleri yönünde mutabık kalınan Dışişleri Bakanı Hakan Fidan ile Amerikalı muhatabı Antony Blinken İstanbul’da bir araya geldiler. Akabinde ABD Dışişleri Bakanı, Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından da kabul edildi. 23 Ocak günü TBMM Genel Kurulu’nda İsveç’in NATO’ya katılım protokolünün onaylanmasının uygun bulunduğuna dair kanun teklifi kabul edildi. Bu ilerlemeye İsveç’ten daha çok Washington yönetiminin ne kadar sevindiğini şu örnekle anlamak mümkün. TBMM’nin kanun teklifini onayladığına dair haberin ajanslar tarafından duyurulmasının üzerinden 10 dakika dahi geçmeden ilk kutlama mesajı ABD’nin Ankara Büyükelçiliği tarafından sosyal medyada paylaşıldı.
Şimdi top Washington’da
Şimdi gözler takvimin Washington’da nasıl işleyeceğine çevrildi. Biden yönetiminin samimiyet testi kapsamında, ABD Dışişleri Bakanlığının, Türkiye’ye F-16 uçakları ve modernizasyon kitleri satışını içeren mektubu en kısa sürede Kongre’ye sunması bekleniyor. Kongre’de görüşme ya da oylama söz konusu değil. Artık aşılması gereken tek engel 15 gün içerisinde bir itirazın yapılmaması. ABD, Macaristan parlamento onayının hala beklemede olduğunu dikkate almalı. Biden yönetiminin boyundan büyük bir işe kalkışarak Türkiye’ye tutamayacağı sözler verdiği anlaşılırsa, yanlış hesap bu defa Budapeşte’den dönebilir.
Gazeteci Mehmet A. Kancı
Türk dış politikası üzerine analizler kaleme almaktadır.