Transatlantik Sarsıntılar Türkiye-AB İlişkilerini Nasıl Etkileyecek?

AB, Türkiyesiz küresel bir aktör olma konusunda zorluklarla karşılaşabilir. Ankara Hacı Bayram Veli Üniversitesinden Prof. Dr. Mustafa Nail Alkan, transatlantik ilişkilerinin dönüştüğü bir dönemde Türkiye-AB ilişkilerinin önemini kaleme aldı.

Amerika Birleşik Devletleri’nde (ABD) Donald Trump’ın tekrar göreve gelmesiyle birlikte Avrupa-ABD ilişkileri ciddi şekilde zarar gördü. Trump’ın Rusya ile yakınlaşması ve NATO’yu zayıflatmaya yönelik söylemleri, Avrupa’nın güvenlik algısını olumsuz etkiledi ve özellikle Almanya ve Fransa gibi ülkelerde ABD’ye duyulan güven azaldı. Aynı zamanda, Trump’ın Avrupa Birliği’ne (AB) yönelik gümrük vergisi tehditleri ekonomik ilişkileri gererken; Avrupa’daki aşırı sağ hareketlere verdiği dolaylı destek, kıtada siyasi kutuplaşmayı artırdı. Avrupa’da yapılan kamuoyu araştırmaları da bu algıyı destekliyor. Bu anketlere göre, Avrupalıların büyük bir kısmı Trump’ı bir tehdit olarak görüyor. Bu durum, transatlantik ilişkilerde tarihsel müttefiklik bağlarının zayıfladığını ve Avrupa’nın ABD’den bağımsız bir yol haritası oluşturma eğilimine girdiğini gösteriyor.

Avrupa’da Donald Trump’ın göreve başlamasıyla birlikte, Trump’ın Avrupa ülkelerindeki algısına dair yapılan kamuoyu araştırmaları da dikkat çekicidir. Bir ankete göre, İngilizlerin yüzde 78’i, Almanların yüzde 74’ü ve Fransızların yüzde 69’u Trump’ı ülkelerine karşı bir tehdit olarak görüyor. Ayrıca, Almanların yüzde 85’i Fransızları güvenilir bir ortak olarak değerlendirirken bu oran İngiltere için yüzde 78, ABD içinse yüzde 16’dır.

Trump’ın göreve başlamasıyla birlikte, Avrupa’nın savunma politikalarında önemli değişimlerin yaşanacağı öngörülüyor. ABD’nin Avrupa’ya verdiği güvenlik desteğinin kesilme ihtimali karşısında, Avrupa Birliği bu süreci geciktirmeye çalışırken aynı zamanda kendi savunma kapasitesini artırmaya yönelik adımlar atıyor. Avrupa Komisyonu’nun savunma sektörü için 150 milyar avro kaynak oluşturması, özellikle hava savunması gibi ABD’ye bağımlı olunan alanlarda bağımsızlık kazanma çabasının bir göstergesi olarak karşımıza çıkıyor.

AB ülkeleri Trump’a karşı birlik olmaya çalışıyor

Öte yandan, Trump’ın politikaları Brexit sonrası Avrupa içindeki dinamikleri de etkiledi ve AB ile İngiltere arasında stratejik yakınlaşmayı hızlandırdı. İngiltere, Fransa ve Almanya’nın yeniden güçlü bir üçlü haline gelmesi olası görünürken, yeni Avrupa Savunma Fonu gibi mekanizmalar kıtanın güvenlik alanında daha bağımsız hareket etmesini sağlayabilir. İngiltere’nin bu fona katılım ihtimali de Avrupa’nın savunma entegrasyonunu güçlendirecek bir gelişme olacaktır.

Polonya ve Baltık ülkeleri, özellikle Rusya’nın Ukrayna’ya yönelik agresif politikaları ve askeri müdahaleleriyle güvenlik tehditlerini daha fazla hissetmeye başladı. Coğrafi olarak Rusya’ya yakın olan bu ülkeler, doğrudan Rusya’nın askeri müdahalelerinden etkilenen bölgelerde yer alıyor. Bu durum da, bu ülkelerin güvenlik endişelerinin artmasına ve savunma politikalarında değişiklikler yapmalarına neden oluyor. Bu noktada, Trump’ın NATO’ya yönelik şüpheleri ve Avrupa’nın güvenliğine dair daha bağımsız bir yaklaşım benimsemesi, Polonya ve Baltık ülkelerinin güvenlik kaygılarını derinleştirdi.

Yeni dönemde Türkiye-AB ilişkileri

AB Türkiye’yi stratejik bir müttefik ve bölgesel güvenlik aktörü olarak görüyor ve bu çerçevede ilişkilerini yeniden şekillendirmeyi hedefliyor. Rusya-Ukrayna savaşı, Türkiye’nin NATO içindeki kritik rolünü daha da pekiştirdi. Türkiye, Batı’nın yanında yer alarak bölgesel dengeyi koruma noktasında büyük bir öneme sahip. Ayrıca Türkiye, savaş boyunca Rusya ile diyalogu kesmeyerek Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ile de temasları sürdürdü. Bu durum, AB’yi, Türkiye’yi kaybetmenin Rusya ve Çin gibi büyük güçlere stratejik bir avantaj sağlayabileceği kaygısıyla hareket etmeye yönlendiriyor.

AB, özellikle Rusya’nın Ukrayna’ya yönelik saldırıları sonrasında Türkiye ile ilişkilerini güçlendirmeye yönelik adımlar atıyor. Ayrıca Türkiye’nin, Batı dünyasıyla olan bağlarının yanı sıra Orta Doğu, Kafkaslar ve Asya’daki güçlü bağlantıları, AB için büyük bir stratejik fırsat sunuyor. Avrupa, Türkiye’nin dış politikasındaki etkisini ve küresel düzeydeki rolünü dikkate alarak özellikle Rusya ve Çin karşısında etkili bir ortaklık kurma arayışında. Türkiye’nin jeopolitik rolü ve güvenlik alanındaki stratejik önemi, Avrupa için daha fazla işbirliği ve yakınlaşma fırsatları yaratıyor.

Bu bağlamda, AB’nin Türkiye ile ilişkilerini güçlendirme isteği, bölgesel güvenlik ve küresel rekabet açısından önemli bir strateji olarak öne çıkıyor. AB, son dönemde savunma politikasında yeni müttefikler arayışına girdi. Transatlantik ilişkilerdeki kırılmalar ve Trump döneminde yaşanan bozulmaların ardından AB, ABD’ye olan güvenini sorgulamaya başladı ve savunma alanında daha bağımsız bir yol izlemeyi düşündü. Bu süreçte, Türkiye’nin güçlü askeri kapasitesi ve gelişen savunma sanayisi, Avrupa için kritik avantajlar sunuyor. Türkiye, NATO içinde en büyük ikinci orduya sahip olup, aktif olarak 500 bin askerle bölgesel güvenliği sağlama noktasında önemli bir rol oynuyor.

Türkiye’nin Ukrayna savaşındaki tutumu, bölgesel ve küresel güvenlik politikalarındaki etkinliğini artırıyor. Türkiye, Ukrayna’nın yanında yer alarak Kırım’ın ilhakına karşı çıkmakta ve barış misyonu çerçevesinde Ukrayna’ya asker göndermeye hazır olduğunu açıklamaktadır. Ayrıca, Türkiye’nin Tahıl Koridoru konusunda Rusya ve Batı arasında arabuluculuk yapması, uluslararası diplomasi ve güvenlik alanındaki etkisini pekiştirmektedir. Türkiye’nin bu stratejik konumu, AB için onu vazgeçilmez bir ortak haline getirmektedir.

Türkiye’nin AB’ye üyeliği orta vadede belirsizliğini sürdürse de savunma ve güvenlik alanındaki işbirlikleri, her iki taraf için de önemli kazanımlar sağlayabilir. Bu noktada Türkiye, AB’nin güvenliği ve geleceği için kritik bir güç olabilir. AB, Türkiyesiz küresel bir aktör olma konusunda zorluklarla karşılaşabilir.

Sonuç olarak, Trump’ın göreve gelmesiyle birlikte AB ile ABD arasındaki ilişkiler gerçekten büyük bir değişim yaşadı. Bu durum, AB’nin güvenlik ve savunma stratejileri üzerinde yeniden düşünmesini sağladı. AB ordusunun tartışılmaya başlanması, bu bağlamda önemli bir adım. Ancak Avrupa’nın kendi savunma kapasitesini güçlendirmesi için Türkiye’nin stratejik rolü oldukça kritik. Bir yandan, Avrupa’nın bu güvenlik ve savunma alanındaki bağımsızlaşma çabaları sürerken, Türkiye’nin bu süreçteki rolü daha da belirginleşiyor. Türkiye, özellikle NATO içindeki güçlü askeri kapasitesiyle, Avrupa’nın güvenliği için vazgeçilmez bir ortak olabilir.

Prof. Dr. Mustafa Nail Alkan

Ankara Hacı Bayram Veli Üniversitesi

Son Yazılar