Türk Dünyası ortak gücünün sembolü olan Türk Devletleri Teşkilatı’nın (TDT) 10. Zirvesi, 3 Kasım 2023 tarihinde Orta Asya’nın merkezi ülkesi Kazakistan’da gerçekleşti. Dünyanın barış ve istikrar aradığı bir dönemde Orta Asya’nın kalbinde gerçekleşen bu zirvenin, bölgesel istikrar kadar küresel istikrara da katkı sağlaması beklenmektedir. Zirvenin “Türk Devri” teması ile gerçekleşmiş olması elbette tesadüfi değildir. Bilindiği üzere yüz yaşına giren Türkiye Cumhuriyeti, son yıllarda gerçekleştirdiği projeler, izlediği bölgesel ve küresel politikalar ve savunma sanayii alanındaki atılımlarıyla bölgesel ve küresel siyasette güçlü bir aktör konumuna gelmiştir. “Türkiye Yüzyılı” mottosuyla hareket eden Türkiye, Cumhuriyet’in ikinci yüzyılına dair yeni vizyonunu ortaya koyacak projeleri hayata geçirmek üzere yoğun bir çaba içindedir.
Türkiye’nin Yüzyılı ise aynı zamanda Türk Dünyasının yüzyılı anlamına gelmektedir. Zira Türkiye’nin gönül coğrafyasının sınırı siyasi sınırının çok ötesinde olduğu bir gerçektir. Nasıl ki Türk Dünyasının Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşu ve müesseseleşmesinin fikri temelinde azımsanmayacak bir payı varsa, Türkiye’nin şimdiki ve gelecekteki başarısından da tüm Türk Dünyasının faydalanma ve katkıda bulunma imkanı olduğunu söylemek mümkündür.
Türkiye Yüzyılı ve Türk Devri
Kazakistanlı ünlü düşünür ve siyaset insanı Mustafa Çokay’ın ifade ettiği üzere “Her Türk’ün iki vatanı vardır: Birincisi kendi doğduğu topraklar, ikincisi Türkiye’dir.” Bu ifade hamasi olarak söylenmiş bir sözden ibaret değildir. Bu söz Türk Dünyasının Türkiye’ye bakışını net bir şekilde ortaya koymaktadır. Söz konusu bakış açısı Türkiye’nin diğer Türk topluluklarına yönelik izlediği politikada da açıkça görülmektedir. Örneğin İkinci Karabağ Savaşı’nda Azerbaycan’ın yanında yer alan Türkiye, sadece sözde Azerbaycan’ı desteklemekle kalmamış, sahada da dolaylı ve doğrudan destek vermiştir. Dolayısıyla Türkiye Yüzyılı, aynı zamanda Türk Dünyasının da yüzyılıdır.
Bununla birlikte 2021 yılında gerçekleşen İstanbul Zirvesinde Türk Devletleri Teşkilatı’nın (TDT) kurulması ve yol rehberi olarak Türk Dünyası Vizyon 2040 Belgesinin kabulü ile Türk Devletleri arasında gerek ikili gerekse çok taraflı ilişkilerde ciddi bir şekilde gelişme sağlanmıştır. Söz konusu gelişme “Türk Medeniyetinin Yükselişi” olarak değerlendirilebilir. Zira Türk Dünyası için yeni bir dönem başlamaktadır.
Bunu en iyi ifade eden kavram ise “Türk Devri” kavramı olmuştur. Dünyanın dört bir tarafında krizlerin yaşandığı bir dönemde TDT’nin kurumsal gelişimini ve yapılanmasını tamamlaması ve “Türk Dünyası Vizyon 2040 Belgesi”nde yer alan hedeflere ulaşılması halinde önemli bir dönüm noktası aşılacaktır. Çünkü krizleri fırsata çevirme potansiyeline sahip olan TDT, sadece Türk Dünyası için değil aynı zamanda Avrasya kıtasının da altın çağını başlatacak stratejik bir güç haline gelebilecektir.
Öte yandan Kazakistan’da “Türk Devri” teması ile toplanan TDT 10. Zirvesi’nde kabul edilen Astana Bildirisi’nde Türk Devletler Teşkilatının hedefi; Türk Dili Konuşan Devletler İş Birliği Konseyi kurulmasına ilişkin Nahçıvan Anlaşması, Türk Dünyası Vizyonu-2040 ve TDT Stratejisi 2022-2026 belgelerinin amaç ve ilkeleri doğrultusunda iş birliğini ve dayanışmayı derinleştirme ve genişletmesi olarak ortaya konulmuştur. Bununla birlikte bu zirvede TDT bünyesinde, ortak çıkarları ilgilendiren güvenlik konularında yakın eşgüdüm ve iş birliğinin sağlanması, savunma sanayii ve askeri konularda daha yakın iş birliklerinin ve “Sivil Koruma Mekanizması”nın kurulması konuları ön plana çıktığını söylemek mümkündür. Ayrıca TDT üye ülkelerinin Gazze ve Filistin konusunda ortak iradelerini ortaya koymaları da dikkat çekici bir husus olmuştur.
Türk Dünyası Ekonomik Potansiyelini Keşfederken
Astana Senedinde dikkat çeken bir diğer husus da İstanbul’da Türk Dünyası Finans Merkezi kurulması kararı olmuştur. Bilindiği üzere kardeş Türk devletleri arasındaki ticari, ekonomik ve yatırım iş birliğini teşvik etmesini sağlamak amacıyla 16 Mart 2023 tarihinde Ankara’da Türk Yatırım Fonu (TYF) Kuruluş Anlaşması imzalanmıştır. Bu anlaşmaya ilişkin onay süreci tamamlanmış olup, yakın bir gelecekte faaliyetlerine başlaması beklenmektir. Türk Yatırım Fonu ile birlikte Türk Dünyası Finans Merkezi’nin de İstanbul’da kurulması, Türkiye’nin Doğu ile Batı arasındaki finansal işbirliğinin gelecekteki önemli merkezlerinden biri haline gelmesini sağlayacaktır. Ayrıca Türkiye’nin bölgesindeki jeo-politik önemi artacağı gibi orta ve uzun vadede TDT’ye üye ülkelerin ekonomi politikaları birbiriyle uyumlu hale gelmesi yönünde önemli bir adımdır. Türk Dünyası içerisinde ticaret, savunma ve teknoloji gibi alanlarda önemli ortak yatırımların gerçekleştirilmesinin önünü açacaktır.
Tüm bunların yanında TDT’nin oldukça yüksek ticari potansiyeli yavaş yavaş keşfedilmektedir. Zira TDT’ye üye ülkeler arasındaki ticaret hacmine bakıldığında ülkeler arasındaki ticaret hacminin potansiyel hacmin çok altında kaldığını söylemek mümkündür. Gözlemci üyelerle birlikte TDT, 4,8 milyon metre kara yüzölçümü, yaklaşık 174 milyon nüfus, 1,6 trilyon doları aşan gayrisafi yurt içi hasıla, 1,2 trilyon dolar dış ticaret hacmi, 4 trilyon dolarlık ekonomik büyüklük, ayrıca oldukça çeşitli doğal kaynaklar ve ticaret yollarındaki konumlarıyla büyük bir ekonomik potansiyele sahiptir.
Öte yandan hali hazırda üye ülkelerinin kendi içindeki ticaret hacmi yaklaşık 40 milyar dolar dolar civarındadır. TDT’nin kurulmasıyla birlikte üye ülkeler arasında üst düzeyde yoğun bir şekilde gerçekleşen ziyaret ve bu ziyaretler sonucu imzalanan protokoller ülkelerin dış ticaretine olumlu yansımış, üye ülkeler arasında dış ticaret hacmi birkaç kat artmıştır. Bununla birlikte hala üye ülkeler arasında dış ticaretin ve yatırım hacminin geliştirilmesi kritik konular arasında yer almaktadır. TDT’ye üye ülkelerin ekonomik yapılarına bakıldığında Türkiye ve Macaristan üretim ağırlıklı ekonomik yapılarına karşın diğer ülkeler hammadde ihracatına dayalı bir ekonomik yapıya sahiptirler. Benzer ekonomik yapıya sahip ülkeler arasında ticaret hacminin geliştirilmesi de oldukça zordur. O nedenle TDT’ye üye ülkeler ticaret hacimlerini artırmak için stratejik bazı karar alınması gerekir. Bunların başında Türkiye-Macaristan iş birliği ile geliştirilecek “master plan” çerçevesinde üretim sanayi alanında ortak yatırım hamlesi başlatılması yer alabilir.
Diğer taraftan üye ülkeler arasında başta gümrük olmak üzere ticaretin önündeki engelleri kaldırmaları, dış ticareti serbestleştirmeleri ve güçlü iş birliği mekanizmalarının kurulması gerekmektedir. Bu amaçla Semerkant Zirvesi’nde alınan kararla TDT Ticaretin Kolaylaştırılması Stratejisi’nde özetlenen stratejileri uygulamakla görevli Ticaretin Kolaylaştırılması Komitesi’nin (TKK) kurulması önemli bir adım olmuştur. Astana Bildirisi’nde de bu konu üzerinde tekrar durulmuş olması, üye ülkelerin kendi aralarındaki dış ticaret hacminin artırmaları konusunda ortak irade sergiledikleri anlamına gelmektedir. Diğer taraftan TDT’ye üye ülkelerin ekonomik yapılarını analiz eden ciddi raporların hazırlanması ve söz konusu ülkelerin hangi konu ve sektörlerde ticari işbirliği yapacakları hususu tespit edilmelidir. Ayrıca Türk Yatırım Fonu’nun katkılarıyla üye ülkelerin ortak yatırım yapmaları konusunda cesaretlendirilmesi de önem arz etmektedir.
Sonuç olarak Astana Zirvesi’nde liderlerin kararlılıkları ve imzaladıkları önemli belgeler dikkate alındığında bu zirvede de Türk Devletleri Başkanlarının Türk halklarının ortak tarihine, diline, kültürüne, geleneklerine ve değerlerine dayanan daha parlak bir gelecek için ortak vizyonunu yeniden teyit ettikleri açıkça görülmektedir. Diğer taraftan zirvede konuşan Özbekistan Cumhurbaşkanı Şevkat Mirziyoyev’in konuşmasına tarihte Türk adını kullanan ve Türk boylarının birleştikleri ilk siyasi yapılanma olan Göktürk hakanı Bilge Kağan’ın “Ey Türk, titre ve kendine dön!” sözüyle başlaması Türk Devletlerinin mikro milliyetçilikten Türk ortak kimliğine doğru mesafe aldıkları şeklinde okumak mümkündür.
Prof. Dr. Yüksel Acer
Ankara Yıldırım Beyazıt Üniversitesi