Petrol ve Doğal Gaz Platformu Derneği Genel Sekreteri Murat Kalay, Uluslararası piyasalara ulaşımda içerisinde bulunduğu coğrafya kaynaklı çok fazla alternatifi olmayan Irak, ülkemiz önemli bir komşusu ve stratejik ortağıdır.” dedi.
Petrol ve Doğal Gaz Platformu Derneği (PETFORM) Genel Sekreteri Murat Kalay, Irak-Türkiye ilişkilerinin enerji boyutunu değerlendirdi.
Irak’ın enerji konusunda içinde bulunduğu durum nedir?
Ciddi hidrokarbon rezervlerine sahip olan komşumuz Irak, önemli bir ham petrol üreticisidir. Orta Doğu coğrafyasında günlük 4-4,5 milyon varile ulaşan üretim kapasitesi ile dünya arz güvenliğine katkı sağlar. Ülkenin mevcut rezervleri ve potansiyeli daha fazla üretim yapma ve ihraç etme imkanına sahiptir. Irak’ın yıllardır içerisinde bulunduğu jeopolitik gelişmeler ülkenin enerji alanında gelişimini oldukça olumsuz etkiledi. Irak, özellikle potansiyeli çok yüksek olan doğal gaz üretimini tam anlamıyla gerçekleştiremeyerek ulusal altyapı ağını geliştiremedi. Kuzey’de Türkiye, Güney’de Basra üzerinden ham petrol üretimi uluslararası piyasalarla buluşarak Irak ekonomisinin temel değerini oluşturuyor. Dönemsel olarak aksaklıkların yaşanabildiği bu 2 temel rota komşumuz için kritik öneme sahiptir.
Türkiye ile yapılan işbirliği Irak için neden önemli?
Komşumuz Irak ile tarihsel olarak sürdürdüğümüz ticari faaliyetin en önemli ayaklarından bir tanesi de yıllardır kullanılan ancak ara ara aksayan Kerkük-Yumurtalık ham petrol boru hattı faaliyetidir. Irak’ın Kuzey bölgesinde ürettiği ham petrol boru hattı sayesinde, petrol Akdeniz’e ulaşıp uluslararası pazarlara sunulur. Aktif çalıştığı dönemlerde boru hattından günlük 500 bin varil ham petrol akışı sağlanır. Ülkemiz ile Irak arasında süre gelen ve genişleyerek büyüyen işbirliği anlaşmaları her iki ülkenin de faydasına olacak şekilde ilerler. Kuzey’deki ham petrol potansiyeli ve üretimi, Türkiye üzerinden geçen boru hattı vasıtasıyla global piyasalarla buluşur. Bu hattın güvenliği, işlevselliği ve dinamizmi ekonomik ve bölgesel kalkınmanın kaldıracıdır. Irak, ülkemiz girişimcisine enerji altyapısının geliştirilmesi için de fırsatlar sunar. Özellikle Irak’ın doğal gaz anlamında kapasite artışı, şüphesiz her iki ülkenin de menfaatine olacaktır.
Irak eğer Türkiye ile anlaşmalara uymazsa ne kaybeder?
Ülkemiz, uluslararası piyasalara ulaşımda içerisinde bulunduğu coğrafya kaynaklı çok fazla alternatifi olmayan Irak’ın önemli bir komşusu ve stratejik ortağıdır. İki ülke arasındaki ticari faaliyetler ve Irak altyapısının geliştirilmesinde Türk yatırımcısının aktif katılımı istikrarın sağlanmasında önemli bir belirleyicidir. Ülkeler arasındaki işbirlikleri karşılıklı kazanç üzerine kurulu olup, komşuluk ilişkisi içerisinde tarihsel olarak devam ediyor. Türkiye ile Irak’ın stratejik öneme sahip su ve enerji konularında doğal olarak iç içe geçmiş bir yapısı bulunuyor. 85 milyonluk nüfusuyla, büyük ekonomisiyle ve güvenli liman olma özelliğiyle ülkemiz Orta Doğu coğrafyasında varlığını sürdürüyor. Güvenlik problemleri aşıldıkça, ülkelerin gerçek potansiyelleri ortaya çıkıyor ve refah artışı sağlanıyor.
Irak’ın siyasi istikrarı ve ekonomik gelişimi ülkemiz için de öneme sahiptir. Özellikle bölgesel anlamda Kuzey’de üretilen ham petrol Türkiye üzerinden piyasalara sunulabilir. Ham petrol üretiminin artırılması ve doğal gaz üretiminin hayata geçirilerek ekonomiye kazandırılması komşumuz için önemlidir. Bu amacın gerçekleştirilmesinde ülkemiz sahip olduğu altyapı, teknoloji ve insan kaynağı imkanlarıyla Irak için önemli bir ortaktır. Orta Doğu’daki istikrarsız ortam dikkate alındığında, ülkemiz sahip olduğu istikrar, güven ve Avrupa’ya entegre olmuş güçlü altyapısı ile komşularına da imkanlar sunuyor. Güney hattından, Basra üzerinden ham petrol sevkiyatının gerçekleştirilemediği ya da aksaklıkların yaşandığı dönemlerde, Irak’ın en önemli ticari ve enerji rotası Türkiye üzerinden Akdeniz’e ulaşan kuşaktır. Bu hattın aktif ve çalışıyor olması başta Irak olmak üzere ülkemiz için de stratejik öneme sahiptir.
Türkiye enerji transferi konusunda oyun kurucu pozisyonda mı?
Son 5 yıldaki global gelişmeler ve Orta Doğu’da yıllardır süren istikrarsız ortam tüm dünya için yeni kurguları, planları ve analizleri değiştirdi. Dünya düzeninin siyasi ve ekonomik anlamda yeni dengeler oluşturduğunu hep birlikte gözlemliyoruz. Birincil enerji üreticileri olan Ukrayna ve Rusya arasında devam eden savaş ve Filistin’de İsrail’in durdurulamayan katliamının kritik enerji coğrafyasında yarattığı belirsizlikler arz güvenliği sorununu gündeme getirdi. Ticaret rotalarındaki aksaklıklar, Hürmüz Boğazı, Aden Körfezi ve Kızıldeniz’de yaşanan güvenlik sorunları uluslararası ticareti olumsuz etkiledi, navlun fiyatlarının yükselmesine sebep oldu ve tedarik zincirinde aksamalar yarattı.
Ülkemiz jeopolitik konumu, istikrarlı yapısı, gelişmiş altyapısı ve ticari potansiyeli ile alternatif rotalar oluşturulmasında ve tedarik zincirinin aksamadan sürdürülebilirliğinde ciddi bir alternatif oldu. Mevcut uluslararası ve ulusal boru hatlarımız, doğal gaz depolama kabiliyetimiz, sahip olduğumuz Yüzer LNG Depolama ve Gazlaştırma Ünitesi (FSRU) imkanları ve gün geçtikçe artan doğal gaz ve ham petrol üretimimiz enerjide merkez olabilme hedefimize büyük katkı sundu. Tüm dünya Türkiye’nin bu potansiyelinin farkındadır. Orta Doğu’daki enerji kaynaklarının en önemlilerinden bir tanesi Türkiye’nin içerisinde olacağı entegre yapıdır. Özellikle “Kalkınma Yolu Projesi” alternatif yaratma noktasında stratejik öneme sahiptir. Basra Körfezi’nin hidrokarbon üretimi, alternatif olarak Irak üzerinden güneyden kuzeye bağlanacak boru hattı ile Akdeniz’e ulaşabilir. Mevcut Kerkük-Yumurtalık boru hattının işlevselliği ve kapasitesi güney hattından gelecek bağlantı ile maksimize edilebilir.
Türkmen gazının ülkemiz üzerinden Avrupa’ya ulaştırılması da arz güvenliğine katkı sağlayacak önemli alternatiflerdendir. Mevcutta var olan Avrupa ile entegre uluslararası boru hatları, ülkemiz için kıymetli ve geliştirilebilir ekonomik değerlerdir. Irak’ın kuzey bölgesindeki doğal gaz potansiyeli ekonomik anlamda hayata geçirilemedi. Bu rezervlerin üretime dönüştürülmesi ve piyasalara sunumu yine ülkemiz üzerinden en etkin şekilde gerçekleştirilebilir. Enerjide ticaret merkezi olma hedefi doğrultusunda, sahip olduğumuz teknik ve yasal altyapı, global piyasalara entegre olmuş ithalat-ihracat imkanları ve ekonomik büyüklüğü ile ülkemiz enerji altyapısı ve ticareti alanında kendisini her geçen gün geliştiriyor. Arz güvenliğine ve bölgesel istikrarın oluşmasına katkı sağlayacak olan ülkemiz, yeni denklemde enerji alanında da hak ettiği konuma ulaşacaktır.