Abdulvehab Ejupi, Kosova’da yükselen tansiyonlar sonucu bölgede yeniden istikrarın sağlanması için Türkiye’nin arabulucu olarak nasıl kilit bir rol oynayabileceğini, kaleme aldı.
Milli Savunma Bakanlığı, 4 Haziran Pazar günü NATO’nun Kosova’daki Barış Gücü’nün (KFOR) amblemini taşıyan birliklerin Türkiye’den yola çıkarak Kosova’ya varışını gösteren bir video paylaştı. NATO, Türk komando taburunun başlangıçta Kosova’nın Prizren kentindeki Sultan Murat Kampı’nda konuşlanacağını ve “gerekli olduğu süre boyunca” Kosova’da kalacağını söyledi. KFOR şu anda 350’si Türkiye’den olmak üzere yaklaşık 3,800 askerden oluşuyor. Bu ilave 500 askerle birlikte Türkiye yaklaşık 850 askerle, İtalya (715 asker) ve Amerika Birleşik Devletleri’ni (ABD) (561 asker) geride bırakarak en büyük asker payına sahip olacak. Bu hamle bölgesel güvenlik ve istikrarı korumayı amaçlıyor. Milli Savunma Bakanlığı da krizi sona erdirmek için itidal ve yapıcı diyalog çağrısında bulundu.
Bölgeyle organik bağları ve güçlü kültürel mirası olan bir Balkan ülkesi olarak Türkiye, bölgedeki barış ve istikrarı korumak için nüfuzunu kullanarak her iki taraf için de kabul edilebilir bir çözüm getirebilir.
Yerel seçimlerle artan gerginlik
Kosova’daki mevcut kriz, Kosovalı Sırpların Nisan ayındaki yerel seçimleri boykot etmesiyle başladı. Bunun sonucunda etnik Arnavutlar, Kosova’nın kuzeyinde Sırpların çoğunlukta olduğu yerel belediyenin yönetimini ele geçirdi. Arnavut temsilciler kamu binalarına girmeye çalıştığında, Belgrad destekli protestocuların saldırısına uğradı. Bu protestoculardan bazıları, Rusya’nın Ukrayna’daki savaşının sembolü olan “Z” amblemi taşıyordu. Orada konuşlu NATO birlikleri devreye girdi. Şiddet olaylarında en az 30 NATO askeri yaralandı.
Yaklaşık 5 asır boyunca Osmanlı İmparatorluğu’nun bir parçası olan Kosova, 2008’de bağımsızlığını ilan etti ve o tarihten bu yana ABD, İngiltere, Türkiye ve AB ülkelerinin çoğu tarafından tanınırken, Sırbistan tarafından tanınmadı. Kosova’nın bağımsızlığını Rusya ve Çin de tanımıyor. Kosova nüfusunun yüzde 95’inden fazlası etnik Arnavut, Türk ve Bosnalı Müslümanlardan, yüzde 5’i ise Sırplardan oluşuyor.
Uluslararası tepkiler
ABD ve Avrupa Birliği (AB), Kosova’nın kuzeyinde Sırpların çoğunlukta olduğu bölgelerdeki belediye binalarına Arnavut belediye başkanları yerleştirme kararı nedeniyle Kosova’yı sert bir şekilde kınadı. Washington, Kosova’nın ABD liderliğindeki askeri tatbikatlara katılımını iptal edecek kadar ileri gitti ve Kosova’nın AB ve NATO üyeliğine doğru ilerlemesine yardımcı olma konusunda artık pek hevesli olmadığını ilan etti. ABD, Priştine’deki Kosova hükümetine, karar alma sürecini önce Washington’dan geçirmediği için yaptırımlar uyguladı. Bu hareket İngiltere tarafından “stratejik tutarsızlık” olarak eleştirildi. ABD’nin, Kosova Başbakanı Albin Kurti’ye sırt çevirdiği ileri sürülüyor. Kurti, ABD’nin Kosova için hiçbir zaman düşünmediği türden bir bağımsızlığı savunmaya çalışıyor. ABD, şiddet olaylarının ardından Sırbistan’ı eleştirmekten büyük ölçüde kaçındı. Amaç, yakın Rus müttefiki Sırbistan’ın Moskova’ya daha fazla yaklaşmasını engellemek.
Mart 2020’de Kurti, dönemin Başkanı Donald Trump’ın siyasi taleplerini yerine getirmeyi reddetmesinin ardından ABD tarafından düzenlenen bir “siyasi darbe” ile karşı karşıya kaldı. Bazı kaynaklara göre, ABD’nin Sırbistan ve Kosova özel temsilcisi Richard Grenell, Kurti’nin küçük koalisyon ortağı sağcı Kosova Demokratik Birliği üzerinde büyük bir baskı uyguladı ve bunun üzerine parti hükümete verdiği desteği geri çekti. ABD’nin müdahalesi Kosova’da büyük bir infial yarattı ve Mart 2021’de yapılan seçimlerde Kurti’nin partisi Kendi Kaderini Tayin Hareketi (LVV), oyların yüzde 50’sinden fazlasını alarak eşi benzeri görülmemiş bir zafer kazandı. Bu, ABD’nin müdahalesine açık bir karşı çıkıştı.
Kurti, ABD’nin Kosova’yı ülkenin ulusal çıkarlarına uygun olmayan politikaları uygulamaya zorlama çabalarına sürekli olarak karşı çıktı. Bazı Kosovalı siyasetçiler ABD politikalarının Priştine’nin egemenliğini zayıflattığını düşünüyor. Kurti Kosova’nın egemenliğini korumaya çalışırken, ABD ve Avrupalı güçler de ülkeyi kendi yardımlarına ihtiyaç duyan “askıya alınmış bir egemenlik” durumunda tutmaya çalışıyor. Kosova’daki durum, ABD için gündeminden çıkarmak istediği eski bir “yük”. ABD, odağını Çin’e kaydırmak istediği için Balkanlar’da giderek daha da hızlı çözümlere odaklanıyor. AB ise bölgeyi kendi “arka bahçesi” olarak görüyor. Ne Brüksel ne de Washington kalıcı bir anlaşmayı hedefliyor gibi görünmüyor. Bölgeyi bir satranç tahtası olarak görme eğilimindeler. Bu gelişmelerden sonra, Batı’nın sadık bir destekçisi olan Kosova, giderek ABD ve AB tarafından ihmal edildiğini ve ihanete uğradığını hissediyor.
Bölgenin kurtarıcısı olarak Türkiye
Halihazırda, Kosova ve Sırbistan kendilerine onurlu bir şekilde davranacak alternatif ortaklar arıyor. Türkiye bu rol için en iyi aday. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, geçtiğimiz hafta Sırbistan Cumhurbaşkanı Aleksandar Vucic ve Kosova Başbakanı Albin Kurti ile telefon görüşmeleri gerçekleştirdi. Türkiye Cumhurbaşkanlığından yapılan resmi açıklamaya göre iki lider de yeniden seçilmesinden dolayı Erdoğan’ı kutladı. Erdoğan, bölgede kalıcı barış ve istikrarın tesis edilmesinin tek yolunun diyaloğu sürdürmek olduğunu vurguladı.
Her iki ülkeyle de mükemmel ilişkilere sahip olan Türkiye, gerilimin azaltılmasına yardımcı olmak için çok iyi bir konumda. Türkiye’nin uluslararası anlaşmazlıklarda arabuluculuk yapma konusunda uzun bir geçmişi var. En son Rusya ve Ukrayna arasında bunu başarıyla gerçekleştirdi. Türkiye, Kosova ile Sırbistan arasındaki müzakere süreçlerinde ABD ve AB’nin tam olarak ‘hoş karşılanmadığı’ bir ortamda, gerginliğin azaltılmasına yardımcı olmak için yapıcı bir rol oynayabilir. Bölgeyle organik bağları ve güçlü kültürel mirası olan bir Balkan ülkesi olarak Türkiye, bölgedeki barış ve istikrarı korumak için nüfuzunu kullanarak her iki taraf için de kabul edilebilir bir çözüm getirebilir. Ayrıca güvenilir bir aracı olarak hareket ederek iki ülke arasında güven tesis edilmesine yardımcı olabilir. Türkiye, Kosova’yı tanıyan nadir ülkelerden biri ve stratejik bir ortak. Kosova ordusunun kurulması ve modernizasyonundan tanınma için lobi faaliyetlerine ve NATO’ya entegrasyon çağrılarından kültür, sağlık ve altyapı projelerine kadar her alanda Kosova’ya yardımcı olmuştur. Aynı zamanda Sırbistan tarafından da yaklaşık 2 milyar dolar ticaret hacmine ulaşan stratejik bir ortak olarak görülüyor. Ekonomik işbirliği, iki ülke arasındaki gerilimin azaltılmasında önemli bir faktör olabilir. Her iki ülkedeki Türk şirketlerinde ticaret, yatırım ve istihdam teşvik edilerek aralarındaki altyapının geliştirilmesi desteklenebilir.
Türkiye, Balkanlar’da istikrar için Almanya, İtalya ve hatta Rusya gibi diğer bölgesel güçlerle birlikte de çalışabilir. Eğer bir çözüm bulunamazsa, Kosova ve Sırbistan arasında süregelen gerginlikler, özellikle Bosna Hersek ve Karadağ’da olmak üzere, bölgeyi daha da istikrarsızlaştırma tehdidi taşıyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Rusya ve Ukrayna devlet başkanlarıyla İstanbul’da bir araya gelerek iki ülke arasında nihai barış anlaşmasına varacak bir mutabakat çerçevesini görüşmesi bekleniyor. Ankara, yüzyılın savaşını yürüten Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ve Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelenskiy’e umut veriyor. Türkiye Kosova ve Sırbistan arasındaki krizin çözümü için de kilit rol oynayacak potansiyel taşıyor.”
Abdulvehab Ejupi
TRT World Balkan Masası