Batılı devletlerin Rusya’yı karşılarına aldığı bu süreçte, Türkiye hem Rusya hem Ukrayna ile görüşmeler gerçekleştirebilen bir NATO üyesi olmayı başardı. Gürkan Demir, Ukrayna-Rusya Savaşı’nın birinci yılında Türkiye’nin savaşın başından itibaren iki ülke arasında barışı tesis etmek amacıyla gösterdiği diplomatik arabuluculuk faaliyetlerini kaleme aldı.
Rusya’nın Ukrayna’ya karşı başlattığı savaş, 1 yıldır dünyanın en önemli gündem maddelerinden olmaya devam ediyor. Bu savaşta Türkiye, savaşın 1 yılı içerisinde attığı adımlarla dünya tarafından yakından takip ediliyor. Savaşın öncesinde Türkiye, Rusya ve Ukrayna’ya arabuluculuk teklif etmişti. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, savaştan bir ay önce, 21 Ocak’ta yaptığı açıklamada “Taraflar arasında arabuluculuk yapabiliriz.” dedi. Türkiye’nin bu teklifi, savaş çıktıktan ve gerilim yükseldikten sonra da sıklıkla tekrar edildi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, her iki ülke liderleriyle en sık görüşen liderlerin başında yer aldı. Tüm görüşmelerde ana gündem, barış için gerekli hangi adımların atılabileceğiydi. 2022 yılı boyunca Cumhurbaşkanı Erdoğan, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ve Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelensky ile sıklıkla telefon görüşmesi gerçekleştirdi.
Batılı devletlerin Rusya’yı karşılarına aldığı bu süreçte, Türkiye hem Rusya hem Ukrayna ile görüşmeler gerçekleştirebilen bir NATO üyesi olmayı başardı. Bu durum başta Fransa olmak üzere birçok Avrupa ülkesi tarafından eleştirildi. Nitekim Fransa Devlet Başkanı Emmanuel Macron “Türkiye’nin Rusya ile görüşmeye devam eden tek dünya gücü, tek NATO gücü olmasını kim ister?”[1] diyerek bu durumu itiraf etti. Halbuki Türkiye’nin Rusya ile diyalog kuramadığı bir senaryonun hem Avrupa hem de savaşın tarafları açısından çok daha sorunlu bir gelecek anlamına geldiği bir gerçek.
Savaşın başından bu yana her iki tarafa da ateşkes talebi götüren Türkiye, Mariupol’deki sivillerin tahliye edilebilmesi için insani koridor açılmasını sağladı. 3 Nisan’da, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın talebi doğrultusunda Mariupol’de bulunan sivillerin tahliye edilebilmesi için insani koridor açıldığı bildirildi.
Türkiye’nin kurduğu müzakere masaları
Ukrayna-Rusya Savaşı’nın hemen başlarında, 11-13 Mart 2022 tarihlerinde Antalya Diplomasi Forumu gerçekleştirildi. Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov ve Ukrayna Dışişleri Bakanı Dmitro Kuleba, Türkiye Cumhuriyeti Dışişişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’nun moderatörlüğünde görüşme gerçekleştirdi. Savaşın üçüncü haftasında gerçekleşen bu görüşme, barışa dair adımların öncüsü olarak değerlendirildi. Türkiye’nin bu görüşmede iki tarafa da eşit yaklaşımı sayesinde, bu görüşmeden sonra da Türkiye’nin ev sahipliğinde birçok görüşme gerçekleşti.
29 Mart’ta, Ukrayna ve Rusya’dan gelen müzakere heyetleri, Cumhurbaşkanlığı Dolmabahçe Ofisi’nde bir araya geldi. İki ülke heyetlerinin İstanbul’da buluşması, Türkiye’ye duyulan güvenin bir göstergesi olarak yorumlandı. Müzakerelerden sonra Ukrayna, Türkiye’nin garantör ülkeler arasında yer almasını istedi. Cumhurbaşkanı Erdoğan, “krizin başladığı ilk günden itibaren tırmanmanın önüne geçilmesi amacıyla her düzeyde gayret sarf ettik. Her iki tarafın da hakkını, hukukunu koruyan adil bir tutum sergiledik” açıklamasında bulundu.[2]
Başta Amerika Birleşik Devletleri ve İngiltere olmak üzere birçok Batı ülkesi, savaş çıkmadan önce Rusya’ya yönelik baskılarda bulunmuştu. Savaşın çıkmasıyla birlikte bu baskılar, çeşitli yaptırımlara dönüştü. Avrupa’da Rus yazarlardan Rus sporculara kadar birçok kurum ve kişiye yaptırımlar uygulanmaya başladı. Bu süreçte Türkiye ise Rusya’ya yönelik radikal kararlardan kaçınırken aynı zamanda da Ukrayna’nın toprak bütünlüğünü net bir şekilde vurguladı. Bu durum savaşan iki ülke arasında Türkiye’nin diplomatik temas kurabilme kabiliyetini büyük oranda arttırdı.
Savaşın ilk günlerinden itibaren, Zaporijya Nükleer Santrali’ne gerçekleşebilecek bir saldırının felaket senaryoları konuşuldu. Rusya’nın bu nükleer tesisi ele geçirmesinin ardından, tesis çevresinde çok sayıda çatışma yaşanmaya başladı. Yaşanan bu gelişmeler nedeniyle Cumhurbaşkanı Erdoğan, Zaporijya Nükleer Santrali’yle ilgili arabuluculuk teklif etti. Cumhurbaşkanı Erdoğan, Rusya Devlet Başkanı Putin’le ve Ukrayna Devlet Başkanı Zelensky ile yaptığı görüşmelerde, Türkiye’nin nükleer santral konusunda kolaylaştırıcılık ve arabuluculuk görevini üstlenmeye hazır olduklarını ifade etti.[3]
Cumhurbaşkanı Erdoğan, her iki ülke liderleriyle en sık görüşen liderlerin başında yer aldı. Tüm görüşmelerde ana gündem, barış için gerekli hangi adımların atılabileceğiydi. 2022 yılı boyunca Cumhurbaşkanı Erdoğan, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ve Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelensky ile sıklıkla telefon görüşmesi gerçekleştirdi.
Savaş sürecinde bir başka önemli sorun olan esir takası konusunda da Türkiye kayıtsız kalmadı. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın savaşan iki ülke lideriyle görüşmeleri sonucunda 22 Eylül’de esir takası gerçekleşti. Rusya ile Ukrayna arasında 200 savaş esiri takası yapıldı.[4]
14 Kasım’da, savaşın devam ettiği sırada ABD Merkezi İstihbarat Teşkilatı (CIA) Direktörü Bill Burns ile Rus Dış İstihbarat Servisi (SVR) Başkanı Sergey Narışkin, Milli İstihbarat Teşkilatı’nın (MİT) ev sahipliğinde Ankara’da bir araya geldi. Gerçekleşen özel görüşmede, nükleer silahların kullanılmasının riskleri başta olmak üzere birçok konu görüşüldü.[5]
11 Ocak’ta Rusya ve Ukrayna ombudsmanları, Türkiye’nin ev sahipliğinde Ankara’da görüşme gerçekleştirdi. Kamu Başdenetçisi (Ombudsman) Şeref Malkoç’un dahil olduğu görüşmeye Ukrayna Ombudsmanı Dmytro Lubinets ve Rusya İnsan Hakları Yüksek Komiseri Tatiana Moskalkova katıldı. Yapılan görüşmede insani sorunların çözümü, esir değişimi, yaralıların durumu, kayıp kişiler gibi önemli konular konuşuldu.[6]
Ukrayna-Rusya Savaşı’nın hemen başlarında, 11-13 Mart 2022 tarihlerinde Antalya Diplomasi Forumu gerçekleştirildi. Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov ve Ukrayna Dışişleri Bakanı Dmitro Kuleba, Türkiye Cumhuriyeti Dışişişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’nun moderatörlüğünde görüşme gerçekleştirdi.
Türkiye’nin insani yardım eli
Savaşın başından bu yana her iki tarafa da ateşkes talebi götüren Türkiye, Mariupol’deki sivillerin tahliye edilebilmesi için insani koridor açılmasını sağladı. 3 Nisan’da, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın talebi doğrultusunda Mariupol’de bulunan sivillerin tahliye edilebilmesi için insani koridor açıldığı bildirildi. Açılan insani koridordan hem Ukraynalı siviller hem de Ukrayna’da bulunan yabancı kişiler güvenli bölgelere ve ülkelere gitti.[7]
Bu süreçte Türkiye ve Birleşmiş Milletlerin girişimiyle Tahıl Koridoru oluşturuldu. Savaş sırasında Karadeniz’e yerleştirilen mayınlar nedeniyle Ukrayna’da tutulan tahıl ürünlerinin güvenli şekilde taşınabilmesi oldukça zordu. BM Genel Sektereri Antonio Guterres, Cumhurbaşkanı Erdoğan’a ve Türkiye’ye yönelik “İstanbul önemli sorunları çözmek için sağduyulu diplomasinin vazgeçilmez merkezi haline geldi. Cumhurbaşkanı Erdoğan’a kararlılığı için şükranlarımı sunuyorum.” şeklinde övgü dolu sözlerde bulundu.[8] 2 Kasım’da Rusya’nın anlaşmadan geri çekilmesi ile askıya alınan Tahıl Koridoru, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın girişimleri ile 17 Kasım’da 120 gün süreyle yeniden uzatıldı. 5 Ocak 2023 itibarıyla Tarım ve Orman Bakanı Vahit Kirişci’nin açıklamasına göre, 694 gemi tahıl koridorundan geçti ve bu gemilerde 19,3 milyon ton tahıl ve gıda taşındı.[9]
18 Ağustos’ta Erdoğan, Guterres ve Zelensky arasında “harap olan Ukrayna altyapısının inşası için” anlaşma imzalandı. Türkiye ile Ukrayna arasında yapılan anlaşmaya göre, Ukrayna’nın tahrip olan altyapısının yeniden inşası konusunda bir Görev Gücü oluşturulması kararlaştırıldı. Bu Görev Gücü’nün, Rus ordusu tarafından harap edilen Ukrayna altyapısının yeniden inşasını organize etmesi planlandı.[10]
2 Ekim’de, Emine Erdoğan ve Olena Zelenska arasında gerçekleşen görüşmede Ukrayna’daki yetimhanelerde kalan çocuklar ve bakıcılarının güvenli bir şekilde Türkiye’ye getirilmesi konusunda mutabık kalındı. Odesa Soneçko Çocuk Evi’nden getirilen yetim çocuklar ve bakıcıları Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığına bağlı merkezlerde misafir edildi.[11]
18 Kasım’da Dışişleri Bakanlığının girişimleri neticesinde 84 Ahıska Türkü, Türkiye’ye getirildi. Savaşın yaşandığı Herson şehrinde yaşayan Ahıska Türkleri, Rusya ve ardından da Gürcistan üzerinden Türkiye’ye geldi. Herson’dan yola çıkan 84 kişilik Ahıska Türkü ekibine, yolda 4 Ahıska Türkü daha katıldı ve toplam 84 Ahıska Türkü’ne, Türkiye tarafından kucak açıldı.[12]
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Rusya ile Ukrayna arasındaki savaşın başından beri arabuluculuğu ve barış çağrılarıyla küresel çapta büyük bir takdir topladı. Cumhurbaşkanı Erdoğan, barış çabaları dolayısıyla birçok ülke tarafından Nobel Barış Ödülü’ne aday gösterildi. Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Mustafa Şentop, yaptığı açıklamada Türkiye ile birlikte toplam 11 ülkenin Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı Nobel Barış Ödülü’ne aday gösterdiğini dile getirdi. Bu ülkeler; Pakistan, Endonezya, Macaristan, Japonya, Bangladeş, Cezayir, Umman, Mali, Gabon ve Nijer olarak açıklandı. [13] Bu anlamda, Ukrayna-Rusya Savaşı’nın birinci yılında, Türkiye’nin denge siyasetinin ve aktif arabuluculuk rolünün savaşın sona ermesi için olası çözüm kanallarını açık tuttuğu söylenebilir.
Gürkan Demir
Uluslararası İlişkiler Uzmanı