Azerbaycan’ın Kafkasya’da başarılı bir operasyonla işgal altında tutulan topraklarını kurtarmasından hemen sonra İran, bu statüko değişiminden memnuniyetsizliğini gösteren bir dizi girişimde bulundu. Özellikle Azerbaycan’ı kendi toprak parçası olan ancak kara bağlantısı bulunmayan Nahçıvan’a bağlayacak olan Zengezur Koridoru’nun açılmasını engellemek istiyor. Sınırda güç gösterisine dönüşen bir dizi askeri operasyon düzenlemenin yanı sıra İran, koridorun öngörülen güzergâhı yakınlarında yer alan Ermenistan’ın Kapan kentinde Başkonsolosluk da açtı. Azerbaycan-Ermenistan geriliminde her zaman açık şekilde Ermenistan’ı destekleyen İran’ın gerilimi bir üst seviyeye çıkarma ihtimali güçlü görülüyor.
İran, kendi içerisindeki güçlü Azerbaycan nüfusu nedeniyle tehdit algılıyor ve Ermenistan’ın bölgedeki varlığının korunmasını “Güney Azerbaycan” söylemini işlevsizleştirecek bir araç olarak görüyor. Sınır değişimi yaratamayacak olmasına rağmen Zengezur Koridoru’nun Ermenistan’la bağlantısını keseceğini iddia ediyor. Azerbaycan-Nahçıvan arasındaki geliş-gidişin (gaz nakli ve ticaret dâhil) bugüne dek İran üzerinden yapılmış olması, Azerbaycan topraklarını işgal ettiği için kapalı tutulan sınırlar nedeniyle Ermenistan’ın tek ticaret ortağının İran olması, Ermenistan’ın İran-Rusya hattında bulunması, Orta Asya ticaretinin de rota değiştirecek[1] olması gibi bir dizi ekonomik sebep de söz konusu. Diğer taraftan İran ev sahipliğini yaptığı Hindistan, İran, Azerbaycan, Rusya, Orta Asya ve Avrupa arasında yük taşıyan 7.200 kilometrelik gemi, demiryolu ve karayolu güzergâhı olan Uluslararası Kuzey–Güney Ulaşım Koridoru’nun (INSTC) da önemini korumasını istiyor. Tümünün özeti İran’ın jeopolitik önemini kaybetmekten endişe etmesidir.
Diğer taraftan Azerbaycan-İsrail ilişkileri de İran için bir huzursuzluk kaynağı. Azerbaycan, 2016’dan bu yana silah ithalatının yaklaşık yüzde 70’ini İsrail’den gerçekleştiriyor ve İsrail de petrolünün yüzde 40’ını Bakü’den alıyor.[2] İran, iki ülke ilişkisinin daha fazlasını kapsadığını, Azerbaycan’ın hava sahasını İsrail’in insansız hava uçaklarına kullandırdığını, İsrail’in terör ve sabotaj eylemleri için Azerbaycan’ı üs olarak kullandığını iddia ediyor. 29 Mart’ta Azerbaycan’ın Tel Aviv Büyükelçiliği’nin açılışı gerilimi biraz daha arttırdı. İsrail Dışişleri Bakanı Eli Cohen’in Azerbaycan Dışişleri Bakanı Ceyhun Bayramov ile ortak basın toplantısındaki “Azerbaycan ve İsrail, İran tehdidiyle karşı karşıya. İran’a birlikte karşı koymalıyız. İran’ın nükleer kapasitesini artırmasını önlemeliyiz” sözleri İran’ın kendisine karşı ortak cephe kurulduğu endişesini alevlendirdi. Azerbaycan bu iddiaların tümünü reddetse de bölgedeki gerilim artıyor. İran’ın sürpriz bir saldırı gerçekleştirmesi ihtimaller arasında sıralanıyor. Gerilimin daha büyük bir krize dönmesi ise salt Azerbaycan ve İran açısından değerlendirilemez. Daha büyük bir gerilim zaten kendisini hissettiriyordu.
Taşlar Yerinden Oynarken İran-İsrail Gerilimi
İran-İsrail arasında yıllardır suikastlar, sabotajlar, adam kaçırmalar ve siber operasyonlar içeren mücadele, karşılıklı tehdit algısı ve gerilim bazı son gelişmelerle daha da görünür olmaya başladı. Suudi Arabistan-İran arasında Çin destekli diplomatik ilişkilerin yeniden kurulmasına dönük adımlar, İsrail’i huzursuz eden konulardan biri. İsrail Başbakanı Netanyahu’nın Suudi Arabistan’ı “İran’la ortak olanlar sefalete ortak olmuşlardır. Lübnan’a, Yemen, Suriye ve Irak’a bakın. Bu ülkeler nerdeyse başarısız devlet statüsünde”[3] demesi rahatsızlığın açık göstergesi. Yine de İsrail’de bu yakınlaşmanın iki ülke arasındaki köklü anlayış farklılıkları nedeniyle fazla ilerlemeyeceği değerlendirilmesi yapılıyor.[4] Çin’in bölgedeki etkisinin artmasının doğuracağı yeni durum bir tarafa Suudi Arabistan’ın İran’a “çok hızlı” yatırım yapmaya hazırlanması,[5] Birleşik Arap Emirlikleri, Kuveyt, Umman ve Bahreyn’in anlaşmadan duydukları memnuniyeti bildirmeleri,[6] bölge için yeni bir dönemin habercisi.
Arap ülkeleriyle İran arasındaki ilişkilerin normalleşmesi, İsrail’in bir süredir Arap ülkeleriyle inşa etmekte olduğu barış sürecini de[7] her koşulda etkileyecektir. Nitekim İsrail’in ABD Başkanı Donald Trump döneminde Arap ülkeleriyle anlaşmalar imzalaması, İran’a karşı bir blok oluşturulduğu yönünde değerlendirilmekteydi. Şimdi ise İsrail’in yürüttüğü normalleşme süreci yavaşlayabilir. İsrail’in Arap ülkeleriyle yakınlaşması güvenlik ortamı oluşturduğu için ABD’nin bölgeye daha az ilgi göstereceği tahminleri, Suudi Arabistan’ın İran’la yakınlaşma ihtiyacına sebep olmuş olabilir. ABD’nin İran’ı etkisizleştirme ihtimali gerçekçi görülmediği için de savaş dışı arayışlar, diplomatik girişimler makul görünüyor olmalı. Farklı gelişmeler ve farklı rotalar gibi görünen ama aslında birbiriyle bağlantılı, biri diğerini hızlandıran süreçler… İran-Suudi Arabistan yakınlaşması, Körfez ülkelerinin güvenlik endişelerini azaltıyorsa da İsrail açısından İran’ın geliştirmekte olduğu nükleer program yaşamsal bir tehdit olmayı sürdürüyor. Dolayısıyla diğerleri için barış süreci anlamına gelse de bu normalleşme, İsrail açısından endişe verici bir gelişmedir ve zayıflık göstermemek adına gerekirse tek başına hareket etme kararlılığını sürdürecektir.
Birbirini tetikleyen olayların arasında İsrail basınına yansıyan Biden yönetiminin İran’la kısmi bir nükleer anlaşmaya dönüş fikrini araştırdığı haberi de yer alıyor. Yeni pazarlığın İran’ın nükleer programının “belirli kısımlarını” bazı yaptırımların hafifletilmesi karşılığında dondurması çerçevesinde olacağı iddia edilmektedir.[8] Bu çerçevede ABD istihbarat topluluğunun İsrail’e giderek daha fazla odaklandığı da[9] iddia edilerek Biden yönetiminin İsrail’i İran’ın nükleer programına saldırmaktan caydırmak üzere önlem alma hazırlığında olduğu yorumları yapılmaktadır. Biden’ın Obama gibi, İsrail’i dizginlemeyi birinci önceliği haline getirdiği ve ABD istihbaratını herhangi bir işarete karşı tetikte olmak üzere görevlendirdiği iddia ediliyor. Dolayısıyla hem İsrail’in gerilimi bir üst seviyeye yükseltmesine dönük bir riskin varlığı söz konusudur hem de İsrail yeni dönemde kendisini daha fazla sıkışmış ve izolasyona uğramış hissetmektedir. Tüm bunların Kafkasya’ya da yansıması oluyor ve fazlası da olabilir.
Zengezur Koridoru
İran’daki Orta Doğu Stratejik Araştırmalar Merkezi, Basra Körfezi ve Komşu Ülkeler Çalışmaları Başkanı Cevad Hayraniyan’ın açıklamaları dikkate alınırsa sadece İran, Zengezur Koridoru’ndan rahatsızlık duymaktadır. Buna göre Rusya, koridorların kontrolünü elinde tutacağı için, Çin de İpek Yolu güzergâhını tamamlayacak ve Avrupa’ya bağlanan bir rota olarak göreceği için Zengezur Koridoru meselesine Tahran’dan farklı yaklaşmaktadır.[10] Gerçekten de Çin, Bakü-Tiflis-Kars demiryolu projesini de desteklemişti çünkü Çin’in Kuşak ve Yol Girişimi açısından zaten Kafkasya güzergâhı önemliydi. Diğer taraftan Çin için daha avantajlı olan Kazakistan-Azerbaycan-Gürcistan-Türkiye’den geçen Orta Koridor, İran üzerinden geçen Güney Koridoruna alternatif olmaktadır. Zengezur’un açılması daha da kısa bir koridor anlamına gelecektir. Dolayısıyla Ermenistan için de yeni fırsatlar olacağı açıktır. İran’ın Zengezur Koridoru’na Ermenistan’dan daha çok tepki göstermesinin sebepleri arasında Ermenistan’ın ticari bağımlılığının azalması bir sebep olarak sayılabilir.
Ne var ki Laçin Koridoru konusundaki anlaşmazlıkların gölgesinde kalan Zengezur Koridoru, Azerbaycan için çok önemli ve iki koridor arasında bir karşılıklılık bağı kurmuş gibi görünüyor. Dolayısıyla Azerbaycan eninde sonunda enerjisini Zengezur Koridoru’nun açılmasına yönlendirecektir. İran’ın (ya da Azerbaycan’ın) diplomasi yollarını tüketmemesi bölgenin istikrarı açısından önem taşıyacaktır.
Diğer taraftan İran’ın Kafkasya’daki anlaşmazlıklardaki tarafını net şekilde belirtmesi Ermenistan-Azerbaycan ateşkesinin sürdürülmesini ve kalıcı barışın sağlanmasına kadar bölgedeki sakinliğin korunmasını zorunlu kılıyor. Çünkü küçük hareketler birkaç cepheli savaşları gündeme getirebilir ve böyle bir savaş ne İran ne Azerbaycan için tercih edilebilir olmayacaktır.
Ekonomik, siyasi ve askeri bir dizi sebep İran’ın İsrail’den algıladığı tehdidi Azerbaycan’a da yansıtmasına neden oluyor. İran’ın herhangi bir bahaneyle riskleri artırması, İsrail’in ve Türkiye’nin de varlıklarını güçlü şekilde Azerbaycan lehine hissettirmeleri anlamına gelecektir. Orta Doğu’da taşların yer değiştirmesi, yeni tehditlere karşı diğer bölgelerde güvenlik yaratma amacı taşıyor olabilir ancak en başta güvenlik ortamını daha da genişletmeyi hedeflemek gerçekçi ve akılcı bir yol olacaktır. İran, Suudi Arabistan’la barış süreci yürütebiliyorsa Azerbaycan’la da bunu yapabilir; barışı konuşabilecekleri çok daha fazla ortak zeminin bulunduğu açıktır. Azerbaycan topraklarını geri aldığı halihazırdaki statünün değişmesine izin vermeyecektir, ancak Kafkasya’da kalıcı barış ortamını birlikte sağlamak üzere İran’a masada her zaman yer ayırmaktadır.
[1] Trans Hazar rotası da buna dâhildir. Bkz. Kanat Altynbayev, Kazakhstan eyes Trans-Caspian route to avoid transport through Russia,7 June 2022, https://central.asia-news.com/en_GB/articles/cnmi_ca/features/2022/06/07/feature-01
[2] Mohammad Ayatollahi Tabaar, Small Countries, Big War, Foreign Affairs, 10 April 2023, https://www.foreignaffairs.com/armenia/azerbaijan-armenia-could-spark-wider-crisis
[3] Tovah Lazaroff, Iran’s partners face misery, Netanyahu says as Riyadh mends Tehran ties, 20 Nisan 2023, The Jerusalem Post, https://www.jpost.com/israel-news/article-739768
[4] Yoni Ben Menachem, Why Did Saudi Arabia Change Its Orientation to Iran and the West?, Jerusalem Center for Public Affairs, 25 April 2023
[5] The Impact of the Saudi-Iranian Rapprochement on Middle East Conflicts, 19 April 2023, International Crisis Group, https://www.crisisgroup.org/middle-east-north-africa/gulf-and-arabian-peninsula/iran-saudi-arabia/impact-saudi-iranian
[6] Bahrain welcomes statement on resumption of Saudi-Iranian diplomatic relations, Bahrain News Agency, 10 Mart 2023, https://www.bna.bh/en/news?cms=q8FmFJgiscL2fwIzON1%2BDqNphLm7fkAaoKvxCmYc3%2FE%3D; Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri ve Bahreyn, ABD Başkanı Donald Trump’ın 1.500’den fazla yeni yaptırım kararını desteklemekteydi. Bugün Bahreyn hariç tüm Körfez Arap devletleri, İran ile tam diplomatik ilişkileri yeniden kurdular veya kurmayı planlıyorlar.
[7] İsrail, Mısır (17 Eylül 1978-Camp David Sözleşmesi) , Ürdün(26 Ekim 1994- Vadi Arabe Barış Anlaşması), Birleşik Arap Emirlikleri (13 Ağustos 2020- Abraham Anlaşması), Bahreyn (11 Eylül 2020), Sudan (10 Aralık 2020) ve Fas (10 Aralık 2020) ile anlaşmalar imzalamış, bu ülkelerde diplomatik temsilcilikler açmış ve ulaşım, yenilenebilir enerji, savunma, sağlık, siber güvenlik, tarım, sulama, turizm ve tıp gibi alanlarda yeni anlaşmalarla işbirliğini geliştirmiştir.
[8] Avigdor Haselkorn, Why has the U.S. intensified its spying on Israel?, Y Net News, 27 April 2023, https://www.ynetnews.com/article/rjybndv72
[9] Buna göre, ajans şu anda telefon görüşmeleri, dijital mesajlaşma ve şifreli iletimler dâhil olmak üzere İsrail elektronik iletişim trafiği için yaklaşık 250 analist, çevirmen, dilbilimci, telefon dinleyicisi ve izleyicisini istihdam ediyor. Avigdor Haselkorn, Why has the U.S. intensified its spying on Israel?, Y Net News, 27 April 2023, https://www.ynetnews.com/article/rjybndv72
[10] İran, Çin ve Rusya arasında ”Zengezur Koridoru” çatlağı: Türkiye’ye bağımlı hale geldiler, 5 Nisan 2023, https://www.star.com.tr/ekonomi/iran-cin-ve-rusya-arasinda-zengezur-koridoru-catlagi-turkiyeye-bagimli-hale-geldiler-haber-1777455/
Gözde KILIÇ YAŞIN
AVİM Uzmanı