Macaristan’ın AP seçimlerinin hemen akabinde yürüteceği AB Konseyi başkanlığı görevi birliğin gerek iç gerekse de dış politikasını etkileyecek. Doğu Avrupa bölge uzmanı Emrah Dokuzlu, Macaristan’ın Avrupa Birliği (AB) Konseyi dönem başkanlığının birliğe olası etkilerini kaleme aldı.
Bugün Avrupa Birliği (AB) Konseyi dönem başkanlığını Belçika’dan devralacak olan Macaristan, 2024’ün sonuna kadar bu görevi üstlenecek. Başbakan Viktor Orban tarafından yönetilen ülke, AB kararlarına koyduğu blokeler ve Brüksel bürokratlarıyla yaşadığı gerginliklerle biliniyor.
Macaristan hükümeti, eski Amerika Birleşik Devletleri (ABD) Başkanı Donald Trump’ın 2016 seçimlerinde zafer kazandığı sloganla benzerlik gösteren “Avrupa’yı Yeniden Büyük Yap” (Make Europe Great Again) sloganı altında AB dönem başkanlığını üstleniyor. Sloganla ilgili tartışmalar sürerken, Macaristan’ın Avrupa Parlamentosu (AP) seçimlerinin hemen akabinde yürüteceği AB Konseyi Başkanlığı görevi birliğin gerek iç gerekse de dış politikalarını etkileyecek. Macaristan’ın dönem başkanlığı ajandası, AB içindeki fay hatlarını derinleştirebilecek birçok hususu içeriyor.
Macaristan’ın AB ajandası
Macaristan dönem başkanlığı için 7 öncelik belirledi. Bu öncelikler arasında Yeni Avrupa Rekabet Edebilirlik Anlaşması, Avrupa savunma politikasının güçlendirilmesi, tutarlı ve liyakate dayalı bir genişleme politikası, yasadışı göçün durdurulması, uyum politikasının geleceğinin şekillendirilmesi, çiftçi merkezli bir AB tarım politikası ve demografik zorlukların ele alınması gibi konular bulunuyor.
Macar yetkililerin açıklamalarına bakıldığında, dönem başkanlığının ana temaları arasında Ukrayna’dan ziyade Batı Balkanlar’a odaklanan bir AB genişlemesi yer alacak.
Birliğin ve üye devletlerin üretkenliğini ve rekabet gücünü artırmak ve büyümeyi teşvik etmek amacıyla Yeni Avrupa Rekabet Edebilirlik Anlaşması’nın kabul edilmesi Macaristan’ın dönem başkanlığının önemli bir önceliği olarak ifade edilirken, Avrupa savunma politikasının güçlendirilmesi de temel hedeflerden biri olarak belirtiliyor. Bununla birlikte Macaristan’ın AB ile mutabık olamadığı genişleme politikası, yasa dışı göçle mücadele ve tarım politikaları da masada duran önemli hususlar arasında.
AB ile anlaşmazlıklar
Son yıllarda Budapeşte, özellikle Rusya’ya yönelik yaptırımları geciktirmesi, Ukrayna’ya askeri yardımı engellemesi, ülke içinde hukukun üstünlüğü ve LGBT konusunda yaşanan tartışmalar nedeniyle AB’nin sürekli eleştirilerine ve fonlarının bloke edilmesine kadar varan yaptırımlara maruz kaldı. Son olarak Macaristan, AB iltica yasalarını ihlal ettiği gerekçesiyle 200 milyon Avro para cezasına çarptırıldı.
Coğrafi konumu nedeniyle Macaristan, uzun zamandır diğer AB ülkelerine gitmek isteyen göçmen ve mülteciler için bir geçiş ülkesidir. Bu sebeple Budapeşte, kısa süre önce kabul edilen Göç ve İltica Paktı’nı ve özellikle de paktın dayanışma hükümlerini eleştirmeye devam edecektir. Macaristan’ın dönem başkanlığı boyunca AB’ye gelen sığınmacılar için ortak sorumluluğu kabul etmeyi kesin bir dille reddederek üçüncü ülkelerle ek anlaşmalar yapmak ve sığınma başvurularının AB dışında işleme konulması fikrini geliştirmek de dahil olmak üzere göç konusunda bir takım alternatifler üzerinde çalışılacağı tahmin ediliyor.
Tüm Macar diplomatlardan Bosna Hersek ile katılım müzakerelerinin başlatılması için aktif olarak lobi yapmalarının talep edilmesi, Macar hükümetinin genişleme perspektifinin Brüksel’den farklılaştığını gösteriyor.
Macaristan’da tarım konusunda cumhurbaşkanlığının çiftçileri desteklemeye yönelik bir politikası mevcut. Ancak AB Konseyi’nde sadece tarıma odaklanılması AB’nin yeşil politikalarına uymayabilir. Macaristan Avrupa Komisyonu tarafından 2022’de önerilen Doğa Restorasyon Yasasına karşı oy kullanmıştı. Ayrıca, Macaristan ve AB arasındaki bir diğer ihtilaflı konu ise Avrupa tarım sübvansiyonlarının Ukraynalı çiftçilerle paylaşılmasıdır. Macaristan Avrupa tarım sübvansiyonlarının Ukraynalı çiftçilerle paylaşılmasına karşı çıkıyor.
Son dönemde, Rusya konusunda yaşanan yeni bir gelişme de Brüksel ile Macaristan’ın arasının tekrar gerilmesine neden oldu. Macaristan geçtiğimiz çarşamba günü Kremlin’in 81 Avrupa medya kuruluşunu Rusya’da yasaklama kararını kınayan ortak bir bildirinin yayınlanmasını veto etti. Brüksel, Rusya’nın tavrına 27 üye ülkenin tamamının onayladığı eleştirel bir açıklamayla karşılık vermeyi planladı. Ancak Macaristan’ın bu hamlesi dış politikada oybirliği gerektiğinden AB Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi Josep Borrell’i kendi başına bir açıklama yapmaya zorladı. Ayrıca Budapeşte Ukrayna’ya 6,6 milyar avroluk askeri destek verilmesini engellemeye de devam ediyor.
AB’nin genişleme politikaları nasıl etkilenecek?
Macar yetkililerin açıklamalarına bakıldığında, dönem başkanlığının ana temaları arasında Ukrayna’dan ziyade Batı Balkanlar’a odaklanan bir AB genişlemesi yer alacak. Macaristan Dönem Başkanlığı Komitesi bölgede AB ile Sırbistan, Kosova, Arnavutluk, Kuzey Makedonya, Bosna Hersek ve Karadağ gibi Batı Balkan ülkeleri arasında bir zirve düzenlemek istiyor.
Macaristan Dışişleri Bakanı Peter Szijjarto’ya göre, Macaristan’ın dönem başkanlığının ilk yarısındaki hedefi Bosna Hersek’le müzakereleri başlatmak ve hükümetler arası ilk görüşmeleri gerçekleştirmek olacak. Tüm Macar diplomatlardan Bosna Hersek ile katılım müzakerelerinin başlatılması için aktif olarak lobi yapmalarının talep edilmesi, Macar hükümetinin genişleme perspektifinin Brüksel’den farklılaştığını gösteriyor.
Ukrayna ve Moldova bir süre daha bekleyebilir
Aralık 2023’te Avrupa Konseyi’nde Ukrayna ile müzakerelerin başlatılmasına ilişkin yapılan oylamada çekimser kalan tek ülke olan Macaristan, bu konuda veto tehdidinde bulunup Ukrayna’nın AB’ye kabulüne şüpheyle yaklaşmaya devam etmişti. Ancak diğer üyelerin baskısı ve Kiev’in Macar azınlıkların korunması konusunda verdiği güvenceler neticesinde Ukrayna’nın üyelik müzakereleri konusunda ilerleme sağlandı.
Bu gelişmelerin ardından 25 Haziran 2024’te AB, Ukrayna ve Moldova ile tam üyelik müzakerelerine resmen başlattı.
Macaristan’ın AB Daimi Temsilcisi Balint Odor’a göre Macaristan, Ukrayna ve Moldova’nın katılım müzakerelerini desteklemeyecek. Macaristan Avrupa İşleri Bakanı Janos Boka konuyla ilgili 2025’ten önce önemli bir hareket olmayacağını öne sürdü ve yaptığı açıklamada, “Macaristan’ın dönem başkanlığı sırasındaki beklentilerime göre, müzakere fasıllarının açılması konusu hiç gündeme gelmeyecek” dedi.
Orban gibi Ukrayna’nın AB’ye katılımına karşı olanların temel iddiaları, Ukrayna’nın olası entegrasyonunun bloğun bütçe yapısını istikrarsızlaştıracağı ve birçok AB ülkesini birlikten faydalanmaktan çok birliğe katkı sağlamaya yönelteceği yönünde. Ukrayna’nın olası AB üyeliğinin bloğun 7 yıllık bütçesi üzerinde 110 milyar avro ile 136 milyar avro arasında bir etki yaratabileceği ve bunun da AB’nin gayrisafi yurt içi hasılasının (GSYH) yüzde 0.1’i ve yüzde 0.13’ü arasında bir maliyete yol açacağı tahmin ediliyor.
Macaristan’ın, dönem başkanlığı süresince Ukrayna ve Moldova’nın katılımını bir kenara bırakarak dikkatleri AB’nin Batı Balkan ülkelerine genişlemesine yönlendirmeye çalışacağı aşikar. Ancak dönem başkanlığı Macaristan’a dış politika üzerinde çok fazla yetki sağlamıyor. Bu sorumluluklar büyük ölçüde Avrupa Komisyonu Başkanı ile AB Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisinin yetki alanına giriyor. Bu sebeple, muhtemelen Ukrayna’nın entegrasyonu konusunda önemli kararlar 2025 yılının ilk yarısında yani Polonya’nın AB Konseyi dönem başkanlığı sırasında alınacaktır.
Yeni bir Avrupa vizyonu görülecek mi?
Macaristan’ın dönem başkanlığı Avrupa’da aşırı sağın yükseldiği ve yönetim boşluğunun yaşandığı, Rusya-Ukrayna savaşının devam ettiği, AB’nin ekonomik olarak zorlandığı ve bunlara ek olarak güvenlik endişelerinin arttığı bir dönemde gerçekleşecek. Bu şartlar altında, Brüksel’in Budapeşte ile gergin ajandası bir takım endişelere yol açıyor. Ancak Macaristan’ın dönem başkanlığı AB için önümüzdeki 6 aydaki tek sorun olmayabilir. Özellikle yaklaşan Fransa ve Avusturya seçimleri, hatta ABD’de seçimi Trump’ın kazanması bugün Budapeşte konusunda endişelenenlerin önüne bambaşka bir hikaye çıkarabilir. Avrupa’da sağın daha fazla birleşmesi, Orban’ın etkisini artırabilir.
Diğer taraftan Macaristan’ın Brüksel eleştirileri retorikten öteye geçemeyebilir. Zira Budapeşte’nin ekonomik olarak AB’ye bağımlılığı, Brüksel’in sağlamasını beklediği fonlar ve ülkedeki Alman otomobil yatırımları ideal politikle reel politik arasındaki makası açabilir.
AB dönem başkanlığı sembolik açıdan önemli olsa da etkisi abartılmamalıdır. Zira yasa tekliflerinin büyük çoğunluğu Avrupa Komisyonu’ndan geliyor ve üye devletlerle Avrupa Parlamentosu tarafından onaylanıyor. Ayrıca, Macaristan’ın dönem başkanlığı kilit bir yasama dönemine denk gelmiyor. Bu 6 aylık sürede yasamadan ziyade siyasi bir süreç yaşanacağı söylenebilir. Ancak, AB içinde Brüksel’i eleştiren bir Macaristan’a her zaman ihtiyaç duyulacaktır.
Emrah Dokuzlu
Polonya Bilimler Akademisi Sosyal Araştırmalar Enstitüsü’nde (GSSR) Avrupa’daki Türklerin siyasileşme süreci hakkında akademik çalışmalar yapmıştır, Polonya siyasetiyle ilgili çalışmalar da yapmaktadır.