90 Yıl Önce Yanan Kırım Ateşi

Zafer KARATAY
Emel Kırım Vakfı Başkanı 

“Kırım’a 1918’de kettim. 19-20’de döndüm. Açlık başladıktan sonra. Ben hayatımda Kırım’dan ayrılırken ağladığım kadar, o evlatçıklara sarılıp, kucaklayıp, kucaklayıp, öpüp, ağladığım kadar hayatta ağlamadım. O kadar anlayışlı, çalışkan, terbiyeli yüksek kabiliyetli millet Kırım Tatar halkı. Muvaffak olamamasının imkanı yok. Sizin gibi yetişenler daha da bunu arttıracak.” – Müstecip ÜLKÜSAL

1 Ocak 1930 günü, 90 yıl önce bereketli Dobruca topraklarında bir meşale yandı. Kırım’ın özgürlük meşalesi. İşte o meşale, yukarıdaki sözlerin sahibi Müstecip Ülküsal önderliğinde 1 Ocak 1930 günü o zaman Romanya, günümüzde ise Bulgaristan sınırları içinde kalan Hacıoğlu Pazarcık’ta yayınına başlayan Emel idi.  Bu Emel, Türk dünyasına, Dobruca’daki Türklere ve Kırım’a hizmet aşkıyla yanıp tutuşan Müstecip Ülküsal ve bir avuç arkadaşının vatan-millet sevgisinin ürünüdür. Mayasına tertemiz bir sevgi, sarsılmaz bir inanç, şartlar ne olursa olsun ilkelerinden vazgeçmeden kararlılıkla Emel’i için mücadele etme ruhu olan Emel ne mutlu ki özü, ruhu, ilkeleri ve amacı değişmeden yayınını bugünde sürdürebilmektedir.

EMEL DERGİSİNİN TARİHİ SEYRİ VE KIRIM TATAR MİLLİ HAREKETİNE OLAN ETKİLERİ

Emel dergisi, 5. sayısından itibaren, Cafer Seydahmet Kırımer’in isteği ile Kırım Türklerinin millî yayın organı ve onların hür dünyadaki sesi olmuştur. İlk önce, Arap harflerinde Türkçe olarak yayınlanmaya başlayan Emel, matbaasına Latin hurufatı satın alır almaz Latin alfabesinde yayına geçmiş, kısa zamanda Dobruca’nın yanı sıra Türkiye’de, Polonya’da , Balkanlarda geniş okuyucu bulmuştur. Emel matbaası ayrıca bir çok kitap neşretmiş, Dobruca’daki Türklerin kültür hayatını canlandırmaya onların eğitim seviyelerini ve millî bilinçlerini yükseltmeye gayret etmiştir.

Yayının 11. yılında II. Dünya Savaşı zamanında yayını sona ermek zorunda kaldı. Hurufatı sandıklarla Alman İşgali altındaki Kırım’a gönderildi ve Azat Kırım gazetesinin neşrinde kullanıldı. Romanya’nın Kızıl Ordu işgaline uğraması ve rejimin değişmesiyle birlikte, Kırım davasına gönül vermiş insanlar yakalandı, hapse atıldı. Müstecib Ülküsal’ın kardeşi, şair yazar Necip Fazıl hapiste şehit edildi ve cesedi sokağa atıldı. Müstecib Ülküsal’ın kız kardeşine sorguda Emel’in hurufatlarının ne olduğu, onların Kırım’a gönderilmesine kimlerin yardım ettiği soruları da soruldu.

Emel dergisi, 1960 yılında rahmetli Ahmet Karakaya ve Niyazi Kırımman’ın girişimleriyle Ankara’da yeniden yayın hayatına başladı. 12. sayısından yayın yeri İstanbul oldu ve 1983 yılına kadar Müstecib Ülküsal’ın aynı zamanda avukatlık bürosu olan Cağaloğlu yokuşunda, Ankara Caddesi No:54 adresi, Emelcilerin Kırım sevdalıların ocağı oldu. Müstecib Ülküsal ve arkadaşları Emel bayrağını, Kırım’ın özgürlük meşalesini, 136 sayısından itibaren aralarında benim de olduğum bir grup genç arkadaşa devrettiler, teslim ettiler. Biz o zamanın gençleri, 12 Eylül 1980 öncesi Türkiye’nin fırtınalı ve çalkantılı siyasi ortamında üniversitelerde okurken faal olan, Emel dergisi, Mustafa Abdülcemil Kırımoğlu’nun 1975-76 yıllarında yaptığı açlık grevine destek eylemleri ve Kırım derneği çevresinde tanışmış, ara sıra buluşup sohbet eden arkadaşlardık. 12 Eylül sonrası daha düzenli bir araya gelip, sürgündeki Kırım Tatarlarının Kırım’a dönme mücadelelerine daha aktif destek vermek, Kırım Davası için neler yapabileceğimizi konuşup, tartışmaya ve genç arkadaşları etrafımıza toplamaya başladık. Emel dergisine abone bulmak onu okuyuculara tanıtmak ilk yaptığımız işlerdi. Bu vesileyle Müstecib Ülküsal ve arkadaşlarıyla Ankara’daki gençler olarak sıkça haberleşmeye başladık, irtibatlarımızı artırdık. Sonunda bu bayrağı devralmamız mecburiyeti hasıl oldu.

Bahçelievler son durakta oturduğum sitenin yöneticisi emekli hakim Kemal Bumin amcamızın desteğiyle tek odalı bir dükkanı kiraladık ve hayatımın en güzel bölümlerinden biri orada geçirdiğimiz dönemdir. Allah rahmet etsin hakim amcamız Emel’in en sadık okuyucusu idi. Bizi çok destekledi, teşvik etti himaye etti. Her sayımızı okuduktan sonra gelir o sayıdaki yazılarla ilgili sorular sorar yeni sayımızı beklerdi. Hemen karşımızda Türk Kültürünü Araştırma Enstitüsü vardı. Prof. Dr. Şükrü Elçin, Ahmet Bican ve Bilge Ercilasun, rahmetli Mustafa Kafalı ve Sevgi Kafalı hocalarımız ve bir çok insanın destek ve teşvikleri bize güç oldu.

Emel, 1998 yılından 2009 yılına kadar yayınına tekrar ara verdi. 228. sayıdan itibaren ise İstanbul’da yayınını sürdürüyor.

“90 YILLIK TARİHİNDE 37 YILDIR ONUN HADİMİ OLMA ŞEREFİNE NAİL OLDUM”

90 yıllık tarihinde 37 yıldır onun hadimi olma şerefine nail oldum. Emel sadece bir dergi değil, Kırım İstiklâl Davasının organı, Kırım’ın özgürlük meşalesidir. Şahısların değil Kırım’a gönül vermiş, İsmail Gaspıralı’dan Numan Çelebi Cihan’a, Cafer Seydahmet Kırımer’den Mustafa Abdülcemil Kırımoğlu’na, Bekir Sıtkı Çobanzade’den Cengiz Dağcı’ya uzanan bir Emel’in mücadelesini verenlerin dergisidir.

“EMELCİLERİN KIRIM TATAR MİLLİ HAREKETİNE KATKILARI BAŞLI BAŞINA BİRKAÇ DOKTORA TEZİDİR”

Emel Dergisi, onlarca üniversite bitirme, yüksek lisans, doktora tezi ve bilimsel araştırmaya kaynaklık etti. Bizzat tez konusu oldu. Olmaya da devam edecek. Emel dergisinin ve Emelcilerin Kırım Tatar Milli Hareketi’ne katkıları, etkileri başlı başına birkaç doktora tezi konusudur.

“KIRIM TATARLARININ MİLLİ MÜCADELE TARİHİNDE ÇOK ÖZEL BİR YER ALMIŞTIR”

Kırım Tatarlarının muhaceretteki en önemli neşir organı olan Emel dergisi bir dergi olmanın çok ötesindedir. Kırım Tatarlarının Milli Mücadele tarihinde çok özel bir yer almıştır.

Emel’in 100 yaşını, özgür Kırım’da kutlaması dileğiyle….

Son Yazılar