Cengiz Aytmatov’un Kimlik İnşâsı

Dr. Hikmet EREN

EkoAvrasya Yönetim Kurulu Başkanı 

Toplumların varlıklarını sürdürmelerinde, kendilerini geleceğe taşımak konusunda en önemli unsur hiç şüphe yok ki yaşamsal uygulamaları da içinde barındıran kolektif kültürel eylemleri ve var oldukları topluma ait hususiyetleridir. Bu anlamda kültürel bellek ve kültürün ortaya koyduğu zihinsel bağlam, tarihin seyri içerinde az çok değişikliklere uğrayarak ya da toplum ve onun kültürel mirasıyla derin kanyonlar meydana getirmeden bir şekilde aktarılır, sosyal ve tarihsel bir matris içerisinde süreklilik kazanır.

Tarihin her döneminde, ait olduğu toplumun içinden çıkan birtakım sanatkârların, başta edebiyat olmak üzere birçok sanat dalını milli duygu ve düşüncelerini ifade etmekte bir araç olarak kullandıkları herkesin malumudur. Özellikle kültürel söylem kurgularının, sosyo-kültürel bilginin önemli söylem alanı olan ve dilin alabildiğine simgeleştirildiği sözlü edebiyat geleneği, bu anlamda bu kimlik inşasının hem zihinsel bağlamını hem de belgesel malzemesini ifade etmektedir. Bu bakımdan sözlü edebiyat geleneği ‘’milletçe yaşanmış büyük hadiselerin ansiklopedileri gibidir. Kalavela Fin, Şehname İran, İgor Rus, Chanson de Roland Fransız ruhunu aksettiren metinlerdir. Bir destan zengini olan biz Türklerin ruhu da Oğuz Kağan, Ergenekon, Göç, Türeyiş ve Manas gibi destanlarda kendini göstermiştir’’ (Kolcu,1997). İşte Aytmatov, bu kültürel hafızayı; zengin çağrışımlarla ve kendi geçmişine gönderme yapan tarihsel ve sosyal bağlam içinde yekpare kılmış, öykülemenin kendi uzamı içerisinde anlamı restore eden bir yapıyla kimlik inşasına girişmiştir. Nitekim Aytmatov’un yaşadığı zor yıllar ve dönemin rejimi düşünüldüğünde, yazarın Kırgız/Türk kimliğini inşa süreci, kültürel belleğin aktarımı konusunda sözlü kültürün kendisinde ne denli önemli olduğu da daha iyi anlaşılacaktır. Zira ‘’ Aytmatov, sözlü kültürü, Sovyetler ‘in karşısına bir çeşit direniş noktası olarak ikame eder. İkinci olarak, sözlü kültüre böyle bir işlev yüklerken sadece bu kültürün öneminden söz etmekle yetinmez, daha da ileri giderek yazılı kültür ile sözlü kültürün karşılaştırılmasından doğan bir çatışma alanı yaratır’’ (Ağır, 2013). Böylesi bir çatışma alanı oluşturarak yerli kültür ile ait olduğu topluma emperyal güç tarafından dayatılan kültür arasında bir tercih yapar ve kimliğin inşasında yerli malzemeyi ön plana çıkarır. Böylece Aytmatov ‘ait olma’ noktasında yerli ürünlerin ve yapıların bir kimlik, duruş yani konumlanma olarak toplumların yaşamında ne kadar önemli olduğuna vurgu yapar.

Metin türü ve kültürel söylemin icra edildiği toplulukla ilişkili olarak Aytmatov’un eserleri ve düşünce dünyası zengin okumalar sunmakla beraber, onun kimlik oluşturma ile ilgili düşünce ve tutumlarıyla ilgili olarak da birtakım kodlar ve kültür nesneleri sunmaktadır. Bu anlamda yazar, ‘Gün Olur Asra Bedel’ romanında, sözünü emanet ettiği Abutalip’in ağzından sözlü kültürle ilgili düşüncelerinin bir bölümünü şu şekilde ifade eder:

‘’Zaman çarkı dönüş hızını arttırıyor. Bununla birlikte, kendi kuşağımız için son sözü yine kendimiz söylemeliyiz. Atalarımız bu maksatla bazı efsaneler, masallar söylemiş ve kendilerinden sonraki kuşaklara ne kadar büyük insanlar olduklarını anlatmak, kanıtlamak istemişlerdir. Biz de bugün atalarımız hakkındaki yargımızı bu efsanelere bakarak veriyoruz. İşte, çocuklarım için benim yaptığım da bundan farklı bir şey değil’’ (Aytmatov 2009).

Nitekim Abutalip’in yapmak istediği/yaptığı şey, kültürün biçimsel epistemik yapıları olan efsane, masal, türkü gibi mirası, milli bir bilinç ve kimlik oluşturmak adına gelecek kuşaklara aktarma arzusudur.

Şüphe yok ki diğer Kırgız yazarlar için olduğu gibi Aytmatov’un da şansı, Manas Destanı ve eserlerine konu olan diğer efsaneler gibi güçlü metinlerin anlatıldığı bir coğrafyada yaşamış ve yetişmiş olmasıdır. Onun eserlerinde Manas başta olmak üzere Orta Asya Türk kültürünün birçok unsurunun adeta dolaştığı görülebilir. Aytmatov’un eserlerinde milli hafızada yer etmiş bütün yapılar neredeyse bulunur. Zira onun yapıtlarında herhangi bir efsane, masal ya da efsane bölümü sadece bir folklorik malzeme değil; onun yaşadığı dönemin yani aidiyet duyduğu toplumun da milli hafızası ve başa gelen olayların da birer izahının yapıldığı olgulardır. Bu bağlamda Aytmatov, eserlerinde hem milli kültürünün sunumunu yapmakta hem de tarihsel, kültürel referanslarla söylemini icra ettiği toplumla da ilişki kurmaktadır.

Manas ifadesinin en müşahhas hali de şüphesiz ‘Yıldırım Sesli Manasçı’ adlı hikâyesidir. Hikâyenin kahramanı Eleman’ın ‘yıldırım sesli’ bir özelliğe sahip olması, hikâyenin muhatabı olan topluluğu geçmiş bilinciyle ve moral değerlerle buluşturan bir izleğin ürünüdür.

Mankurtlaşma izleğinin işlendiği ‘Gün Olur Asra Bedel’ romanında anlatılan ‘Nayman Ana Efsanesi’ yazarın bilinçli tercihleriyle adeta yeniden üretilir, dil ve simgeleştirme yoluyla Sabitcan karakteri, örtük ilişkiler bağı içerisinde Kırgız topluluğunun bir eleştirisi haline dönüştürülür.  Mankurtlaşma izleğinin merkeze alındığı bir diğer eser olan ‘Dişi Kurdun Rüyaları’ında, Mujunkum bozkırında dişi kurt Akbar ile eşi Taşçaynar anlatılsa da esasında kendi inançlarını sorgulayan Abidas’ın kişiliğinde bir kimlik sorunsalı ele alınır. Bu mankurt olgusunun en net delillerinden biri de şüphesiz ‘Beyaz Gemi’nin Orozkul’udur. Zira Orozkul,  Maral Ana’yı vurdurtmuştur. Bir bağımsızlık ve özüne dönme öyküsü olarak metinde yer alan Maral Ana efsanesi aynı zamanda eserin sembolik dünyasında kültürel bellek içinde yer etmiş kutsal olguların yok edilmesinin de bir yansımasıdır.

Peki Aytmatov neden bunu yapıyor? C. Aytmatov: ‘Her yazar bir milletin çocuğudur ve o milletin hayatını anlatmak, eserlerini kendi milli gelenek ve törelerini kaynak alarak zenginleştirmek zorundadır. Benim yaptığım önce bu, yani kendi milletimin hayatını ve geleneklerini anlatıyorum. Fakat orada kaldığınız takdirde bir yere varamazsınız. Edebiyatın milli hayatı ve gelenekleri anlatmanın ötesinde de hedefleri vardır. Yazar, ufkunu milli olanın ötesine doğru genişletmek ‘evrensel’ olana ulaşmak için gayret göstermek durumundadır. İyi bir yazar ‘tipik insan’ ortaya koyma ustalığına erişen yazardır’ (Cengiz Aytmatov Üzerine Yazılar, 2008).  İfadelerini kullanılır. Buradan anlaşılacağı üzere edebiyatın imkânları içerisinde o, milli gelenek ve görenekleri sadece kendi söylem alanının bir nesnesi olarak görmemekte, evrensel insana ulaşma gayesindedir.  Özellikle Manas retoriği bir kimlik icrası ve modern anlatı düzleminde örtük ilişkiler bilgisi anlamında üzerinde durulması gereken bir durumdur.  Aytmatov’un kendi ifadesiyle: ‘İnsanlığın durmadan devam eden hayatı, hep istikbale yönelik olduğu halde yeni nesillerin hayat kaynağı ve mirası geçmişin tecrübeleridir. Başka türlü yeni medeni hayata erişmek mümkün değildir. Bu açıklama bilhassa dil mefhumunun tabiatına uygun düşer. ‘Hünerin temeli dildir.’ Diyen atalarımız boşuna söylememişler. (…) İşte millî dehadan doğan güzel söz hünerinin asıl unsurları, karanlık devirlerden beri uzun yolculukları sırasında özündeki safiyetini kaybetmeden çağımıza kadar ulaşıp günümüz gerçekleri içerisindeki yerlerini alırlar. Kırgız halkının bu ulu mirası destan geleneği yukarıda da söylendiği gibi işte böyle bir ruh zenginliğine sahiptir. Kırgızların Orta Asya’nın en eski halklarından biri olduğu tarihi bir gerçektir. Kendisinin bu ezeli büyüme macerası Kırgız halkına destanî medeniyetin en güzel örneklerini verme imkânı bağışlamıştır. Başka halklar geçmiş medeniyetlerini, tarihlerini, yazılı edebiyatla, heykelle, resimle, tiyatro ve mimari ile muhafaza ederlerken, Kırgız halkı kendisinin, bütün düşünce ve duygularının ar-namusunu, dünya görüşünü, ideallerini, tarihi hadiseleri şifahi olarak destan şeklinde ifadeyi tercih etmiştir’ (Aytmatov, 1982). Bu ulu ve eşsiz hazinenin farkına varmış olan Aytmatov Manas başta olmak üzere birçok folklorik malzemeyi eserlerinde bir alt metin olarak kullanmış, böylece Kırgız/Türk kimliğinin inşâsı için bu miras ve tecrübeleri kendi anlatı kurgusu içerisinde hem bir belgesel malzeme hem de kültürel göstergeler ve kodlar olarak birçok kere bir söz söylemeksizin kendini anlatan yapılar olarak sunmuştur.

Cengiz Aytmatov’un tarih olgusuyla olan münasebeti başta olmak üzere, kendisinde var olan milli-romantik duyuş ve düşünüş tarzı düşünüldüğünde gerek eserlerine konu olan modern yapılar gerekse alt metin olarak kullandığı folklorik malzeme, onun kendi hatırlamalarından ziyade, bilinçli tercihler şeklinde kendi kültürünün yeniden ihyası ve bir kimlik inşasına yöneliktir.

Cengiz Aytmatov’u 90. doğum yıl dönümünde anarken ‘’ “Hiçbir zaman ipekli fistanım olmadı ama büyüyünce albenili bir genç kız oldum. Gölgemi seyretmekten zevk alırdım. Sokakta yürürken arada bir gölgeme göz atar, kendimi aynadaymış gibi görür ve çok beğenirdim.” diyen Tolgonay’ı, karısı Ukubala için Aral Gölü’nün balığını avlayıp pembe ağızlı, yaldızlı kuyruklu, güçlü ve güzel balığı bir süre sevdikten sonra, onu kendi dünyasına, Aral Gölü’nün sularına salıveren Yedigey’i;  rüyaları romana isim olmuş olan Akbar ve Taşçaynar’ı, millî değerlerinden ve özünden uzaklaştırılmış, masum çocukların sembolü adı söylenmeyen, Beyaz Gemi’deki çocuğu;  millî ve manevî değerlerine, kültür ve geleneklerine bağlı, klâsik Kazak Kırgız kimliğini muhafaza etme gayreti içinde, kimi zaman teslimiyetçi, kimi zaman mücadeleci, düzen içinde ayakta durmaya çabalayan hamarat, çalışkan ve rejimi içine sindirememiş Mümin Dede’yi; özgür ruhlu Gülsarı’yı da hatırlıyoruz. Cemile’yi, Aysel ve İlyas’ı, Eleman’ı ve dahi nicelerini hatırlıyoruz.

Aral Denizi’nin ve Issık Göl’ün mavi sularında serinliyor, Sarı Özek ve Kazak-Özbek Bozkırı’nın rüzgârlarının sesini duyuyoruz. Maral Ana’yı, Manas’ı, Nayman Ana’yı, Begimay Türküsü ’nü dinliyoruz.

90. doğum yıl dönümünde onun da ifade ettiği gibi; Bu yerlerde trenler doğudan batıya, batıdan doğuya gidip gelecek… Demir yolunun her iki yanında ıssız, engin, sarı kumlu bozkırların özeği Sarı-Özek uzayıp gittikçe de Cengiz Törekuloviç Aytmatov adı ve doğumu hep hatırlanacaktır.

BİBLİYOGRAFYA

1.         Ağır, A. (2013). Cengiz Aytmatov’un gün olur asra bedel’inde kimlik oluşturma süreçleri. Bilig, Bahar 2013.

2.         Aytmatov, C. (1982). Kadim Kırgız ruhunun zirvesi. Aktaran: İklil Kurban-Ali Akbaş, Erzurum: Kardaş Edebiyatlar Dergisi, Sayı 3.

3.         Aytmatov, C. (2009). Gün olur asra bedel. İstanbul: Ötüken Yay.

4.         Kolcu, A. İ. (1997). Milli romantizm açısından Cengiz Aytmatov. İstanbul: Ötüken Neşriyat.

5.         Kolcu, A. İ. (2008). Cengiz Aytmatov üzerine yazılar. Erzurum: Salkımsöğüt Yayınevi.

Son Yazılar