Doğu Akdeniz’deki Enerji Kaynakları ve Yeni Dengeler

Prof. Dr. Erdal Tanas KARAGÖL

Yıldırım Beyazıt Üniversitesi

Öğretim Üyesi

Son dönemde bölgede yaşanan askeri, siyasi ve ekonomik gelişmelerle birlikte Doğu Akdeniz havzasında bulunan enerji kaynakları yeniden gündeme gelmekte. Küresel rekabetin üst düzede olduğu söz konusu bölge enerji piyasaları açısından da önem arz ediyor.

Yıllık ortalama 450 milyar metreküp hacminde bir doğal gaz talebi olan Avrupa ülkeleri için burada bulunan kaynaklar enerji arz güvenliğinin sağlanması anlamında son derece önemli. AB’nin doğal gazda Rusya’ya olan yüksek oranlı bağımlılığına alternatif olması bakımından Doğu Akdeniz’de yaşanan gelişmeler yakından takip ediliyor.

Öte yandan Doğu Akdeniz’de bulunan kaynaklar kadar bu kaynakların dış piyasalara en az maliyetle ve en güvenilir şekilde transfer edilmesi noktasında çalışmalar sürüyor.

BÖLGEDEKİ DENGELER

Bölgede bulunan hidrokarbon kaynakları üzerinde Mısır, İsrail, Lübnan, Suriye, Filistin, Güney Kıbrıs Rum Yönetimi, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti ve dolayısıyla Türkiye hak sahibidir. Söz konusu ülkelerin menfaatlerinin bu bölgede çakışması birtakım çekişmeleri beraberinde getiriyor.

Özellikle ihtilaflı Münhasır Ekonomik Bölgeler üzerinden devam eden anlaşmazlıklar zaman zaman söz konusu coğrafyadaki gerilimi arttırmakta.

Son olarak Doğu Akdeniz’de arama ve sondaj çalışmalarını sürdüren Barbaros Hayretin Paşa gemisine Yunan donanması tarafından gerçekleştirilen taciz, bu durumun en bariz örneklerinden. Türkiye, böyle saldırılara karşı tedbirlerin alındığını ve bu tarz tacizlere müsaade edilmeyeceğini belirtiyor.

Türkiye bölgedeki enerji kaynaklarının adil bir şekilde paylaşılmasından yana. Bunun yanında Türkiye’yi saf dışı bırakmak isteyen güçler özellikle Kıbrıs adasının güney kesiminde yapılan arama ve sondaj faaliyetlerini baltalamak için uğraş veriyor.

TÜRKİYE’NİN ROLÜ ÖNEMLİ

Türkiye bulunduğu coğrafi konum itibariyle enerji kaynaklarına sahip ve bu kaynaklara ihtiyaç duyan ülkeleri birbirine bağlamakta. Bölgede yaşanan çekişmelerin ortasında bulunan Türkiye “kazan-kazan” prensibiyle hareket ederek tüm paydaşların menfaatlerini korumak adına faaliyetlerini sürdürüyor.

Bununla beraber küresel piyasaların enerji arz güvenliğinin sağlanması anlamında Türkiye stratejik bir öneme sahip. AB ülkeleri, enerji kaynaklarına ulaşma konusundaki kaygılarının azalması adına Türkiye’yi desteklemekte.

Diğer taraftan, Türkiye enerjide merkez ülke olma hedefinin Doğu Akdeniz’deki kaynaklarla destekleneceğinin farkında. Azerbaycan ve Rusya ile birlikte yürütülen TANAP ve Türk Akım gibi projelerin yanı sıra Doğu Akdeniz havzasındaki kaynakların da ülkemiz üzerinden dış piyasalara transferi Türkiye’nin elini güçlendirecek.

STAR RAFİNERİSİ AÇILDI

Geçtiğimiz hafta Azeri petrol ve doğal gaz şirketi SOCAR tarafından 6,3 milyar dolar tutarındaki dev yatırım STAR Rafineri tüm paydaşların katıldığı uluslararası bir törenle açıldı. Yıllık ham petrol işlem kapasitesi 10 milyon ton olan rafineri aynı zamanda 1,6 milyon metreküplük depolama kapasitesiyle de dikkat çekiyor.

Türkiye’nin en önemli enerji projelerinden biri olan STAR Rafineri enerji ithalatının da azalmasına katkı yapacak. Söz konusu projeyle yıllık 1,5 milyar dolar civarında bir tasarrufun sağlanması planlanıyor. Bu haliyle cari açık üzerindeki en önemli baskı unsurlarından bir olan enerji harcamalarının azaltılmasına da katkı sağlanacaktır.

Böylece Türkiye’nin yüksek enerji faturasından dolayı gündeme gelen ekonomik ve siyasi riskler azalacaktır.

Son Yazılar