İstihbaratın değişen doğası bağlamında Türk istihbaratının sınır ötesi operasyonlarının gelişim sürecini, Dr. Öğretim Üyesi Kaan Kutlu Ataç 3 soruda kaleme aldı.
- İstihbaratın değişen doğasında siyasi karar alıcı ve istihbarat örgütü arasında ahenk neden önemli?
Geleneksel istihbarat literatürü, istihbarat örgütlerinin doğaları gereği güvenlik ve istihbari meselelere şüpheyle yaklaşma eğiliminden bahseder. Öte yandan siyasi karar alıcılar ise geleceğe dair politikaların hedefe ulaşması için gerekli icraatlarında çoğunlukla iyimser bir yaklaşım içindedir. Bu bakış açıları güvenlik meselelerinde iki farklı kültür arasında uyumsuzluğa yol açabiliyor. Bu potansiyel uyumsuzlukla baş etmenin önemli bir yolu, her iki tarafın da aktif olarak iletişim kurmasına ve farklı bakış açılarını göz önünde bulundurmasına bağlıdır. Ancak bu sayede siyasi karar alıcı tarafından belirlenen hedeflere ulaşma imkanı yaratılabilir. Bu aynı zamanda istihbarat örgütünün kaynaklarıyla imkan ve kabiliyetlerinin rasyonel kullanımını da sağlayacaktır. Karar alıcı ile istihbarat arasında siyasi hedeflere ulaşmada izlenecek yolda ahengin sağlanması ve bu çerçevede ortak bir dilin tesisi özellikle önemlidir. Siyasi karar alıcı ile istihbarat teşkilatı arasındaki bu uyum milli güvenlik meselelerinde etkin bir işleyişi de beraberinde getirecektir. Bu anlamda sınır ötesi terörle mücadelede operatif etkinlik ve hedeflerin elimine edilmesi konusunda dinamik bir süreç içerisindeyiz.
- Siyasi liderlik ile istihbarat yönetimi arasındaki ilişkilerde hangi gelişmeler oldu?
Siyasi karar alıcı ve Milli İstihbarat Teşkilatı (MİT) arasındaki uyumun tesis edilmesinde özellikle dört konudaki gelişme dikkati çekiyor. İlki, Genelkurmay Başkanlığına bağlı Elektronik Sistemler Komutanlığının 2012’de MİT’e devridir. Türkiye ve çevre coğrafyanın elektronik istihbarat toplama yeteneğine sahip uydu ve yer sistemlerinin MİT’e aktarılmasının kurumu hasımlarıyla mücadelede rekabetçi bir konuma getirdiğini söylemek yanlış olmayacaktır. İkinci husus, teşkilat kanununda 2014’te yapılan değişikliklerdir. Buna göre MİT, hukuken ülke dışında operasyon yürütme imkanına kavuştu. MİT’in özellikle terörle mücadele çerçevesinde milli güvenliğe tehdit oluşturan terör örgütleriyle paramiliter araçlarla mücadelesi, kamuoyuna yansıdığı kadarıyla hem ivme kazanmış hem de özellikle terör örgütlerinin karar mekanizmalarında etkili kadrolara yönelmiş görünüyor. Üçüncü konu, Teşkilatın terörle sınır ötesinde özellikle SİHA’larla yürüttüğü operasyonel mücadeledir. Yine basına yansıdığı kadarıyla MİT bu operasyonları gerekli hallerde tek başına yürütebilecek araç-gereç, teknoloji ve personelle teçhiz edildi. Bu özellikleri MİT’i uluslararası sistemde rekabet içerisinde bulunduğu diğer istihbarat servislerine nazaran mümtaz bir seviyeye de taşıdı. Son husus ise siyasi liderlik ile Teşkilat yönetimi arasındaki siyasi uyumdur. Türkiye’nin terörle mücadelesi konusunda, son dönemde siyasi karar alıcının “terörün kaynağında kurutulması” olarak ifade ettiği strateji, MİT’in Suriye ve Irak’ta terör örgütüne yönelik gerçekleştirdiği operasyonların temel mantığını da açıklıyor. Bu son özellik Teşkilatın, yukarıda bahsedilen siyasi karar alıcı ile ahenkli çalışmasının olumlu tezahürlerini yansıtması açısından dikkati çekicidir.
- Sınır ötesi operasyon yeteneğinin terörle mücadeledeki somut yansımaları nelerdir?
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan 6 Haziran 2021’de Twitter’dan yaptığı açıklamada, terör örgütünün sözde Mahmur Kampı Genel Sorumlusu “Salih Cizre” kod adlı Hasan Adır’ın MİT’in gerçekleştirdiği bir operasyonla etkisiz hale getirildiğini duyurdu. [1] Bu operasyon, kamuoyuna yansıdığı kadarıyla Teşkilatın kurum olarak tek başına SİHA ile düzenlediği ilk sınır ötesi operasyondu. Ancak Teşkilat muhtemelen daha önce Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK) ile müşterek gerçekleştirdiği operasyonlarda ciddi tecrübeler elde etmiş olmalıdır. Çünkü Mahmur Kampı operasyonundan yaklaşık üç hafta önce müşterek bir operasyonda terör örgütünün sözde Suriye Genel Sorumlusu “Sofi Nurettin” kod isimli terörist etkisiz hale getirilerek operasyon yine Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından kamuoyuyla paylaşıldı. [2] Teşkilatın teknik imkan ve kabiliyetleri ve sahadan elde ettiği istihbaratla sınır ötesinde doğrudan terörün kaynağını hedef alması yalnızca operasyonel yeteneğinin ulaştığı seviye açısından değil siyasi liderliğin belirlediği stratejiye uyum açısından da önemlidir. Terör örgütlerinin özellikle sözde komuta yapısı ve komuta-harekat ve lojistik merkezlerine yönelik hassas operasyon yeteneğinin Haziran 2021’den bugüne, kamuoyuyla doğrudan yapılan paylaşımlarla artan oranda devam ettiği görülüyor. Teşkilat gerek münferit gerekse TSK ile ortak şekilde, 2021 yılında 30’un üzerinde operasyon gerçekleştirdi. Teşkilatın dahil olduğu operasyonların örgütün sözde komuta yapısına yönelik olduğu göz önüne alınırsa bu rakam hayli dikkati çekici. Öte yandan 2022’deki operasyonlarda MİT, başta PKK, DEAŞ ve Fetullahçı Terör Örgütü (FETÖ) gibi terör örgütlerinin sözde üst düzey mensuplarının da aralarında bulunduğu 187 teröristi etkisiz hale getirdi. PKK’ya yönelik operasyonlarda ise 44’ü sözde üst düzey 119 terörist öldürüldü veya yakalandı. [3] 2023 yılının ilk günlerinde ise Teşkilatın sınır ötesi nokta operasyonlarının bu örgütlerin yanı sıra MLKP’nin sözde üst düzey sorumlularına yönelik de genişletildiğini gördük. Dolayısıyla Teşkilatın nokta operasyonlarını, hem coğrafi alan derinliğinde arttırdığını hem de örgütler bazında farklılaşmaya gittiğini söyleyebiliriz.
[1] https://www.aa.com.tr/tr/turkiye/mitin-nokta-operasyonu-ile-kcknin-sozde-mahmur-sorumlusu-etkisiz-hale-getirildi/2270657
[2] https://www.aa.com.tr/tr/turkiye/pkknin-suriye-genel-sorumlusu-irakin-kuzeyinde-etkisiz-hale-getirildi/2244906
[3] https://www.aa.com.tr/tr/gundem/mit-etkin-istihbarat-diplomasisi-ile-kuresel-krizlerde-cozume-kapi-araladi/2776090
Dr. Kaan Kutlu Ataç
Mersin Üniversitesi Öğretim Üyesi