Mardin Artuklu Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü Dr. Öğretim Üyesi Mehmet Rakipoğlu, Netanyahu’nun Savaş Kabinesini fesih kararının altında yatan olası senaryoları kaleme aldı.
İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu’nun, 7 Ekim saldırılarının ardından kurulan 6 üyeli Savaş Kabinesini feshetmesi, Gazze çatışması ve İsrail iç siyaseti açısından önemli bir gelişmedir. Fakat bilindiği gibi Savaş Kabinesi, Netanyahu hükümetini güçlendirmede kilit rol oynamadı. İsrail’in ulusal birliğini yenileme propagandasının bir parçası olarak görülen Savaş Kabinesi feshedilse bile Netanyahu hükümeti 120 sandalyeli Knesset’te 64 sandalyeyle çoğunluğun desteğine sahiptir. Dolayısıyla Savaş Kabinesinin feshi ile Netanyahu hükümetinin gidişatının radikal biçimde etkilenip çökeceği beklenmeyen bir senaryodur.
Netanyahu’nun motivasyonları
Netanyahu’nun Savaş Kabinesini feshetme kararı arkasında birçok motivasyon olabilir. Netanyahu ilk olarak Savaş Kabinesini dağıtarak, karar alma yetkisini merkezileştirdi. Bu hamle, Netanyahu’nun askeri ve stratejik kararlar üzerinde daha fazla kontrol sahibi olma arzusunu yansıtıyor. İsrail hükümeti, istihbarat birimleri ve ordu içinde, Netanyahu’nun çatışmayı ele alış şekline yönelik artan bir direnç bulunuyor. Netanyahu ise Savaş Kabinesini feshederek iç siyasi baskılara karşı direniş gösteriyor. Ayrıca Savaş Kabinesinin Gazze’de kesin sonuçlar elde edememesi, kabinenin feshedilmesini etkileyen sonuçlardan biri olabilir. Gazze’de devam eden savaş, İsrail açısından beklenen sonuçları doğurmadı. Bu da bir başarısızlık algısı oluşturdu. Bu hamle ile Netanyahu, Gazze’deki başarısızlığın sorumluluğunu Savaş Kabinesine yükleyerek yeni yaklaşımların benimseneceğinin sinyallerini verdi.
Savaş Kabinesinin dağıtılmasının bir dış boyutu olduğu da ifade edilebilir ve bu anlamda öne çıkan aktör Amerika Birleşik Devletleri’dir (ABD). Gazze soykırımının ortağı olan ABD, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’ne (BMGK) sunduğu ateşkes teklifi ile Netanyahu arasında ciddi bir mesafe olduğunu gösterdi. Netanyahu da sembolik öneme haiz Savaş Kabinesini dağıtarak güç konsolidasyonuna gitti ve ABD’nin ateşkes teklifine radikal bir cevap verdi. Bununla bağlantılı olarak olarak Savaş Kabinesinin feshedilmesi, ABD-İsrail ekseninin yeni bir oyunu da olabilir. Zira Uluslararası Adalet Divanı’ndaki (UAD) süreci etkilemek için Savaş Kabinesi yerine normal Güvenlik Kabinesinin görev yapması, İsrail’in soykırım niyeti olmadığı algısını yaratma çabası olarak da görülebilir.
Savaş Kabinesinin sonlandırılmasının bir diğer sebebi, Netanyahu’nun Refah saldırısı sonrası Filistin direnişinin güç kaybettiği algısının çıktılarını kimseyle paylaşmak istememesi de olabilir. Birçok analiste göre İsrail, Gazze’nin Mısır ile sınırı olan Refah’a yaptığı saldırı sonrası inşa ettiği Philadelphia koridoru ile direniş gruplarının Mısır tarafındaki bağlantılarını zayıflattı. 200’e yakın tünelin Sina yarım adasındaki çöllerle irtibatlı olduğu zikrediliyor. Bu durum, İsrail’in Gazze’deki direniş gruplarına karşı daha güçlü bir savaş yürüteceği senaryosunu gündeme getiriyor. Netanyahu da bu senaryodaki olası “kazanımlarını” Savaş Kabinesindeki rakip müttefiklerine kaptırmak istemiyor. Diğer bir ifade ile Netanyahu, son dönemdeki İsrail ilerlemesini Savaş Kabinesi ile paylaşmak yerine kendi tabelasına artı olarak eklemek istiyor. Dolayısıyla Netanyahu Savaş Kabinesini feshederek kendi siyasal hedeflerini öne çıkarıyor. Savaş Kabinesi feshi, savaş sırasında veya sonrası seçimlerin gündemde olduğu İsrail’de Netanyahu’nun elini güçlendiriyor.
Netanyahu’nun yeni rotası Lübnan mı?
Savaş Kabinesinin feshi sonrası Netanyahu’nun daha güçlü bir pozisyon elde edeceği, kararları daha az danışarak alacağı aşikar. Bu durum, savaşın bölgeselleşeceği senaryosunu da güçlendiriyor. Nitekim son günlerde Hizbullah tarafından İsrail’in işgal ettiği birçok bölgeye 300’e yakın füze atıldı ve bu füzeler sonrası İsrail’de yangınlar çıktı. İsrail de misilleme saldırıları ile Hizbullah’ın üst düzey komuta zincirindeki isimleri hedef aldı. Bir anlamda iki tarafın da stratejik eşikleri test ettikleri dönemde, iki aktör arasındaki gerilim arttı.
Birtakım iddialara göre Netanyahu’nun Savaş Kabinesini feshi sonrası Gazze’deki savaşı öncelikle Batı Şeria’ya, daha sonra da bu savaşın gidişatına göre Lübnan’a genişleteceği de gündemde. Bununla ilintili olarak Savaş Kabinesinin feshedilmesi sonrası ortaya çıkan bir diğer senaryo ise Netanyahu’nun ABD’nin önerdiği ateşkesi kabul edip esir takası yapılmasının ardından savaşı kuzeye, Hizbullah tarafına taşıyacağı yönünde. Böylelikle Netanyahu, Gazze’deki başarısız operasyonun sorumluluğunu Savaş Kabinesindeki rakip müttefiklere atıp, Hizbullah ile savaşarak iktidarını ve politik kariyerini sürdürebilir. Dahası Netanyahu’nun seçim kararı alıp daha sonra savaşı sürdürebileceği bir senaryonun da varlığından bahsedilebilir.
Ayrıca eski Savaş Kabine üyeleri Benny Gantz ve Gadi Eisenkot gibi isimlerin kabineden ayrılması sonrası Netanyahu’nun kabine feshi ilanı bir aldatmaca politikası bile olabilir. Hizbullah’ın tansiyonu yükselttiği atmosferde Hizbullah’a karşı sert politikaları olan ve çatışmayı savunan bu isimlerin hükümetten uzaklaşması İsrail’in Lübnan’a karşı askeri operasyonu azaltacağı izlenimini yaratmayı da amaçlıyor olabilir. Hizbullah’ın bu tuzağa düşmesi de İsrail’in ani bir saldırıyla savaşı kuzeye taşımasına ve Netanyahu’nun Gazze’deki savaş suçlarından arınıp küresel gündemi Lübnan’a kaydırmasına neden olabilir.
Sonuç olarak, Netanyahu’nun Savaş Kabinesini feshetme kararı, İsrail’in iç siyasi dinamikleri ve Gazze savaşının gidişatı açısından kritik bir dönemece denk geldi. Savaş Kabinesinin feshi ile Netanyahu’nun gücü pekiştirilirken, aynı zamanda Gazze savaşının Lübnan’a ve Batı Şeria’ya taşınması senaryoları da gündeme geliyor.
Dr. Mehmet Rakipoğlu
Mardin Artuklu Üniversitesi öğretim üyesi