Orta Asya’da Su Jeopolitiği: Tehditlerin Analizi

Giriş

Su faktörü geleceğin meselesidir. Yeryüzündeki su yüzde 96’sı okyanusların ve denizlerin tuzlu suyu, sadece yüzde 3’ü tatlı suyu teşkil etmektedir. Araştırmalara göre önümüzdeki on yıl içerisinde dünyanın tatlı su rezervleri yeniden yarıya inebilir. Şu anda dünyada 80 ülkede tatlı su kıtlığı var ve iki milyar insan tatlı su kıtlığından muzdarip diyebiliriz. Orta Asya, hızla artan nüfusu ve aynı zamanda sınırlı su kaynakları ile jeopolitik açıdan önemli bir bölgedir. Su sorunu küreselleştiği sürece, su jeopolitiğinden bahsetmek için ciddi nedenler mevcuttur.

Literatür Analizi ve Yöntemleri

İlk olarak su ile ilgili jeopolitik konular Batılı bilim adamlarının bilimsel araştırmalarında ortaya atılmıştır. Suyun jeopolitik konumunu değerlendirmek için çeşitli teoriler geliştirilmiştir. Örneğin, Amerikalı admiral A. Mahann, “Deniz Gücünün Tarih Üzerindeki Etkisi (1660-1783)”[1] adlı kitabında, deniz gücüne sahip olmanın dünya hakimiyeti ana faktörü olduğunu yazmış.

Mahan’in “Deniz Gücü” teorisinin uzun yıllar Amerika ve Avrupa ülkelerinin jeopolitiğini etkilediğini ve emperyalist politikanın bir bileşeni haline geldiğini belirtmek gerekir. Suyla ilgili jeopolitik programların ve öğretilerin bir başka yazarı da N. Spykman’dır. H. Mackinder’in modelinden farklı olarak, N. Spykman kendi jeopolitik plan versiyonunu sunuyor. Onun kanaatine göre, dünyaya hakim olmanın yolu Heartland değil, Rimland’dır (yanı kıyı bölgeleri). N. Spykman ise H. Mackinder’in formülünü şu şekilde değiştirir: “Rimland’a hükmeden Avrasya’ya hükmeder, Avrasya’ya hükmeden dünyanın kaderini kendi ellerine alır”[2].  Bu cümle biraz değiştirerek “Avrasya’nın sularına hakim olan dünyaya hakim olur” denilebilir. Tabii ki, su alanlarının kontrolüne ilişkin jeopolitik fikirler bugün hala güncel konulardan biri.

Günümüzde dünyada denizlere ve okyanuslara doğrudan erişimi olmayan kıta ülkeleri arasında Orta Asya ülkeleri yer almaktadır. Bu nedenle yerel bilim adamları kendi araştırmalarında suyla ilgili olası ciddi ve tehlikeli sorunlar konusunda uyarılarda bulunmaktadırlar. Özellikle A. Ergaşev, D. Djumakul’un “Su muharebesi veya jeopolitik mücadeleler” başlıklı makalesi, okuyucuyu gözlem yapmaya davet ediyor. Ayrıca H. Yunusov ve Z. Mamatova’nın ortak yazarlığında yayınlanan “Sınır aşan nehirler ve büyük barajlar: tehditler, kayıplar ve güvenlik önlemleri” adlı kitap, bölgemizde büyük barajların inşasına ilişkin konuları ayrıntılı olarak tartışmaktadır.

Ayrıca H. Yunusov ve Z. Mamatova’nın ortak yazarlığında yayınlanan “Sınır aşan nehirler ve büyük barajlar: tehditler, kayıplar ve güvenlik önlemleri” adlı kitap, bölgemizde büyük barajların inşasına ilişkin konuları ayrıntılı olarak tartışmaktadır.

Tartışma

ABD Merkezi İstihbarat Teşkilatının 2012 tarihli bir raporuna göre, “Suyun yanlış tahsisi birçok çatışmaya neden oluyor. Su kütleleri dünya çapında yaygın bir şekilde siyasi baskı için kullanılıyor ve suyu bir silah olarak kullanma olasılığı da var”.  Rusya Güvenlik Konseyi Sekreteri Nikolai Patrushev fikrine göre, dünyada içme suyu yüzünden savaşların çıkacağına şüphe yok. Rusya’nın su kaynakları az olan ülkelerden biri olduğu bilinmektedir. Dünyadaki tatlı suyun %20’si yalnızca Baykal Gölü’nde depolanmaktadır. Su konusunda uzmanlaşan ve dünyanın birçok dilinde yayınlanan Global Water Intelligence dergisine göre su piyasasındaki yıllık ciro, dünya çapında askeri amaçlar için harcanan miktara yakındır. 2006 yılında Büyük Britanya Savunma Bakanlığı, devlet liderliğine bir çağrıda ve dünya genelinde içme suyu kıtlığı nedeniyle çıkabilecek bir savaşa hazırlanma uyarmasında bulunmuştu. Dönemin Savunma Bakanı John Reid’e göre böyle bir savaş aynı anda dünyanın birçok bölgesini kapsayacaktır[3].

Orta Asya’daki su durumu tahmin edilenden daha endişe vericidir. Adanın dramı hakkında detaya girmeden, adanın feci görünümüne bir göz atmanın yeterli olacağını düşünüyoruz (Resim 1).

Orta Asya için biraz ihmal edilen başka bir tehlike daha var ve bu aynı zamanda Hazar Denizi’nin kurumasıdır. 8 Ekim 2022’de Hazar Denizi’nin 2006 ve 2022’de çekilen fotoğrafları NASA web sitesinde yayınlandı (Resim 2). 16 yıl arayla çekilen fotoğraflarda Hazar’ın oldukça sığ olan kuzey kesiminde, Kazakistan’ın Mangistov bölgesine komşu bölgelerde suyun önemli ölçüde azaldığını görebiliriz.

Kazak ekolojistlere göre Hazar’daki suyun azalmasına sadece iklim değişiklikleri değil, aynı zamanda Hazar’a akan nehirlerin tıkanması ve çok sayıda hidroelektrik santralinin inşa edilmesi de neden oluyor. Hazar Denizi’nin suyu azalmaya başladığından beri ilgili ülkelerin bilim adamları tarafından durum takip edilmekte ve onların raporlarına göre deniz suyu her yıl 7-10 santimetre azalmaktadır. [4]

Hazar Denizi’nin suyu azaldıkça sığ olan kuzey ve kuzeydoğu kesiminde çok geniş bir alan açılarak çöle dönüşmektedir. Neticede denizin kuru tabanındaki kumlar sadece Orta Asya için değil, İran ve Kafkasya ekolojisi için de büyük bir tehlike haline dönüşecek. Kuzey Kutbu’ndan gelen hava akımlarının bir kısmının Hazar Denizi üzerinden geçtiği ve oluşan rüzgar akımlarının ağırlıklı olarak kuzeyden güneye ve batıdan doğuya doğru estiği dikkate alındığında, deniz yerine çölden kaynaklanan kum fırtınaları ağırlıklı olarak İran ve Orta Asya’ya doğru ilerliyor.

Orta Asya’da suyun bir jeopolitik silah haline gelmesinde dört jeopolitik aktör ve Orta Asya’nın sınıraşan nehirlerinin memba ve mansabındaki ülkelerin politikaları önemli rol oynamaktadır.

Rusya

Orta Asya’daki su sorunlarının kökenine kendi “katkısı” Sağlayan ülkeler arasında Rusya yer almaktadır. Türkistan Genel Valisi Von Kaufman’ın 14 Kasım 1872’de Taşkent’ten İmparator II. Aleksandr’a yazdığı “kesinlikle gizli” mektubuna göre, Aral Gölü meselesi ciddi bir sorun olarak çoktan gündemdeydi. Dolaysıyla, o mektupta şunlar yazılıydı:

“… öyle davranmalıyız ki Amudarya ve Syrdarya’nın suları denize hiç ulaşmasın. Bu nehirlerden gelen sular son damlasına kadar pamuk tarlalarını sulamak için kullanılmalıdır. Su pamuk tarlalarına dolduğunda ada tamamen kuruyacaktır. Sonra denizi doldurmak için Sibirya nehirlerinin yönünü değiştireceğiz. Ancak bu şekilde Türkistan’ın Rusya’ya olan bağımlılığını sonsuza kadar devam ettirebiliriz” [5]. Bu bakımdan eski emperyalist hırslarını içinde barındıran Putin Rusya’sının Orta Asya’da su faktörünü jeopolitik bir alete dönüştürmeyeceğini kimse söyleyemez.

Çin

Çin’in Orta Asya’ya yönelik jeopolitik planları çok soyut ve bu nedenle potansiyel olarak tehlikeli. Bu yönü su konusuna da yansımıştır. Tacikistan’da bulunan ve 19 milyon ton su tutan Sarez Gölü’nün doğal barajı Orta Asya için ciddi tehdit oluşturuyor. En önemlisi, bazı haberlere göre bu göl, borçlara karşılık kullanılmak üzere Çin’e bir “hediye” olarak gönderilmiştir. Çinlilerin bu gölü bilimsel araştırmalar için kullandığı yönündeki açıklama, bu söylentileri tasdiklemekteydi. Şimdi düşünürsek, gelecekte Çin’in bu göl üzerinden Orta Asya bölgesine jeopolitik bir tehdit oluşturmayacağını kimse garanti edemez.

ABD

Bu süreçte Amerikalı politikacılar ”Büyük Orta Asya” projesini geliştirdiler. Buna göre Kazakistan’dan petrol, Türkmenistan’dan gaz, Tacikistan ve Kırgızistan’ın su rezervlerinden Afganistan, Pakistan ve Hindistan’a gönderilmesi planlanıyor. TAPI ve CASA 1000 projelerinin ABD tarafından finanse edilmesi, onun bölgede bir yer edinmesine olanak sağlayacaktır. Bu amaçla Washington, bölgedeki büyük baraj projelerine veya suyla ilgili diğer enerji projelerine “katkı” sunabilir.

Örneğin Amuderya havzasında “Taliban” tarafından inşa edilmekte olan Kuştepe kanalı projesi, başta Özbekistan ve Türkmenistan olmak üzere Orta Asya ülkeleri için tehlikelidir. 285 km uzunluğundaki projenin üç etabından ilki bir yılda tamamlandı (Resim 3). Özbekistan Cumhurbaşkanı Şevkat Mirziyoyev, “Amu Derya havzasında uluslararası standartlara dayalı ve bölgenin tüm ülkelerin çıkarlarını dikkate alarak yeni bir kanalın inşası konusunda komşu Afganistan’ın geçici hükümeti ve dünya toplumu ile pratik diyaloglar yürütmek gerekiyor” diye boşuna işaret etmemiştir.[6]

Uzmanlar, bu proje 5-6 yıl sonra tamamlanırsa Amudarya havzasının mansabında su seviyesinin %50 azalacağını söylemektedirler.[7]. “Taliban”ın su dolu hendekten kanal kazması, yani su yolu için önceden beton veya benzeri ürünleri hazırlamadan kanalı inşa etmeye devam etmesi de suyun kumlara sızmasına neden olabilir. Konunun bir de jeopolitik yönü var ki bu projenin arkasındaki güçlerin Orta Asya’da bir su savaşı senaryosu geliştirmediği hipotezini gündeme getirmektedir.

İran

Edinilen bilgilere göre dünya petrol ürünlerinin yüzde 40’ı Hürmüz Boğazı’ndan geçiyor. İran bu boğazı kapatmakla tehdit ederse, dünya petrol piyasası olumsuz bir hal alacaktır. Bu açıdan bakıldığında, ABD’nin sadece İran’ın nükleer silah geliştirme araştırmaları yapmasından endişeli olduğu görülmemektedir. Petrol de asıl mesele olmadan ama asıl amaç Hürmüz Boğazı’nın su yollarını kontrol altına almak hem de Amudarya ve Syrdarya’ya giden yolu açmak mümkün mu veya değil mi gibi sorular insanı merak içine atmakta [8].

Uzmanların değerlendirmelerine göre çeşitli nedenlerle 2050 yılına kadar Orta Asya’da bir “su savaşı” başlayabilir. Bunun bölge için büyük bir tehdit haline geleceği göz ardı edilemez. Türkmenistan (206m3) ve Özbekistan (625m3) gibi Orta Asya ülkeleri kişi başına yıllık 1000m3 (yani asgari ihtiyaçları karşılamak için gerekli) olan ülkeler arasındadır. Institute of World Resources’ın araştırmasına göre Türkmenistan, Özbekistan, Moldova ve Azerbaycan dünyanın en az su kaynağına sahip 13 ülkesi arasındadır [9].

Sonuç

“Suyu kontrol eden, Orta Asya’yı kontrol eder(mi?)”. Bu tez ancak suyun jeopolitik bir silaha dönüştürülmesi sonucunda ortaya çıkaktadır. Maalesef Orta Asya’daki su sorunu henüz çözülebilmiş değil. Dahası, nehirlerin yukarı kesimlerinde yer alan ülkelere, aşağı havzadaki ülkelerle değil, “büyük ülkeler” ile danışılması durumu daha da karmaşık hale getirmektedir. Bunu ancak Orta Asya ülkeleri kendileri, dış müdahale olmaksızın karşılıklı anlaşma temelinde çözebilirler. Örneğin, Özbekistan ile Kırgızistan arasında uzun süredir devam eden sınır sorunları, karşılıklı olarak imzalanan bir anlaşma temelinde yasal olarak çözüldü. Sınır konularının suyla ilgili faktörleri de içermesi bakımından benzersiz bir yönü vardır. Sonuç olarak, Kambirabad rezervuarının kullanımına ilişkin çeşitli anlaşmazlıklar ortaya çıkmıştı. Özbek diplomasisinin “toprak karşılığında su” ilkesine dayanması ve yukarıda incelediğimiz su ile ilgili olası çeşitli sorunları önlemeyi planlaması takdire şayandır. Bu da önleyici diplomasinin bir ürünüdür.

Ancak Afganistan’ın Taliban liderliğindeki geçici hükümeti tarafından Amuderya havzasında 285 km uzunluğundaki Kuştepe adlı bir kanalın inşa edilmesi Özbekistan’ın su sorununun daha da ciddileşmesine neden olabilir. Bu bağlamda, Özbekistan’ın su jeopolitiği alanındaki jeodiplomasisinin, sadece ikili sınır bölgelerinde değil, tüm bölgede sorunun önlenmesi, su yoluyla olası jeopolitik baskıların önüne geçilmesi hemde gelecekte ulusal çıkarlarımızın dikkate alınması son derece önemlidir.

 

Kaynakça

  1. Mahan A.T. The influence of Sea Power upon history (1660-1783). – Boston, 1890. – P. 29-58.
  2. Bo‘ronov S. O‘zbekiston geosiyosati. – T.: “EFFECT-D”, 2021. – B.12.
  3. Эргашев А., Жумақул Д. Сув жанги ёхуд геосиёсий курашлар. Тафаккур журнали, 2013 йил 1-сон.
  4. Каспийнинг суви камаймоқда: Дунёдаги энг йирик кўлнинг бошига ҳам Оролнинг куни тушадими? https://kun.uz/11924565
  5. Эргашев А., Жумақул Д. Сув жанги ёхуд геосиёсий курашлар. Тафаккур журнали, 2013 йил 1-сон.
  6. Ўзбекистон Республикаси Президенти Шавкат Мирзиёевнинг Олий Мажлис ва Ўзбекистон халқига Мурожаатномаси. 20.12.2022. Ўзбекистон Республикаси Президентининг расмий сайти. https://president.uz/uz/lists/view/5774
  7. Сорокин А. Проблемы управления водными ресурсами бассейна Аральского моря, пути и способы их решения // Наука и инновационные технологии на службе Водной безопасности, 26 апреля 2022 года. http://www.icwc-aral.uz/30years/pdf/sorokin.pdf
  8. Эргашев А., Жумақул Д. Сув жанги ёхуд геосиёсий курашлар. Тафаккур журнали, 2013 йил 1-сон.
  9. Юнусов Ҳ., Маматова З. Трансчегаравий дарёлар ва йирик тўғонлар: таҳдидлар, талофотлар ва хафсизлик чоралари. – T.: “Янги аср авлоди”, 2015.

Doç. Dr. Suhrob BURONOV

Taşkent Devlet Üniversitesi Öğretim Üyesi

Son Yazılar