Özbekistan: Yeni Anayasada İnsan ve Mal Güvenliği Hakları Güçlendiriyor

Kabul etmek gerekir ki, Anayasa’da insan hakları ve devletin sosyal alandaki yükümlülüklerine ilişkin olarak yer alan normların sayısı iki ya da üç kat artmıştır. Yeni versiyonda normların Anayasa’nın ayrı bölümleri olarak seçilmesi, devletin vatandaşlara karşı yükümlülüklerini ve güvencelerini artıran ve hak ve özgürlüklerini güçlendiren içeriklerinin geliştirilmesine özel önem verildiğini göstermektedir.

Bir örnek olarak, mevcut Anayasa’nın 27. Maddesinde yapılan değişiklikleri ve eklemeleri inceleyelim. Özbekistan Anayasası’nın yeni versiyonunda bu madde 31 numaradır.

Bununla birlikte, vatandaşların Anayasa’nın belirli maddelerine dayanan mülkiyet dokunulmazlığı haklarının, Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu’nun 17. maddesi ve 16, 17, 20 ve 21. bölümleri ile Özbekistan Medeni Kanunu’nun 100. maddesi tarafından düzenlendiğini not ediyoruz.

Anayasa’nın “Kişinin Hakları ve Özgürlükleri” başlıklı VII. bölümü şu şekildedir: “Herkes, şeref ve haysiyetine yönelik tecavüzlerden, özel hayatına ve konut dokunulmazlığına yönelik müdahalelerden korunma hakkına sahiptir (madde 27, paragraf 1). Kanunun gösterdiği haller ve usuller dışında hiç kimse konutuna giremez, arama ve yoklama yapamaz, haberleşme ve telefon görüşmelerinin gizliliğini ihlal edemez” (ikinci paragraf).

Anayasanın yeni halindeki kişisel hak ve özgürlüklerle ilgili maddeleri mevcut haliyle karşılaştırırsak, özellikle de maddenin önceki halindeki kısımları ile yeni halindeki 31. maddede yer alan kısımları, ana içerikleri aynıdır. Ancak mevcut Anayasa’da bu haklar çok genelleştirilmiş ve kişi ve konut kavramları aynı bölümde sunulmuştur.

Yeni versiyonda önerilen değişiklikler ve eklemeler genişletilmiş ve açıklığa kavuşturulmuş olup beş ayrı bölüme ayrılmıştır: üçü bireysel özgürlükler ve haklarla ilgili hususları, ikisi ise konutla ilgili hususları düzenlemektedir. Yani, belirli bir mantıksal sıralama içinde. Bu da devletin bu alandaki sorumluluk ve güvencelerini birkaç kez arttırdığı anlamına gelmektedir.

Özel hayatın ve ailenin gizliliği, şeref ve haysiyetin korunması ve mahremiyet hakları 31. Maddenin ilk üç bölümünde aşağıdaki kurallarla yansıtılmıştır. Birinci Kısım: “Herkes, özel hayatın gizliliği, kişisel ve ailevi sırların korunması ve şeref ve haysiyetinin korunması hakkına sahiptir “.

Ahlaki ve manevi değerlerin bir değer ve kendi gelişiminin bir kazanımı olduğu bir toplumda yetişmiş bilinçli bir birey için onur ve haysiyet, belki de kendine karşı tutumunu belirleyen en değerli şeydir ve aynı zamanda toplum tarafından algılanışının ve değerlendirilişinin bir ölçütüdür. Bu, yaşam boyunca oluşan, bizim tarafımızdan özenle korunan ve bu nedenle dokunulmazlık, tecavüzlerden korunma, dışarıdan gelen çeşitli müdahale ve etkilerden korunma hakkına sahip olan içsel durumumuzdur.

Ayrıca yazışmalarımızın, telefon konuşmalarımızın ve günlük olarak gerçekleştirdiğimiz diğer faaliyetlerin gizliliğine de tamamen hak sahibiyiz. Bilgi teknolojilerinin gelişmesi nedeniyle hayatımızın büyük bir kısmı World Wide Web üzerinde gerçekleştiğinden, paylaştığımız kişisel verilerin iyi korunduğundan emin olmalıyız. Ayrıca her vatandaş, güvenilirliğimize, sağlığımıza, yaşamımıza veya mesleki faaliyetlerimize herhangi bir şekilde zarar verebilecek yanlış verilerin düzeltilmesini talep etme hakkına sahip olmalıdır.

Anayasa’ya yapılan ekler ve değişiklikler, değiştirilmiş haliyle, bu tür olumsuz olgulara karşı koruma sağlamaktadır. Nitekim, 31. Maddenin ikinci kısmı şu şekildedir: “Herkes, haberleşmenin, telefon konuşmalarının, posta, elektronik ve diğer iletişimin gizliliği hakkına sahiptir. Bu hak ancak kanuna uygun olarak ve mahkeme kararına dayanılarak sınırlandırılabilir. Üçüncü bölüm ise kişisel verilerin korunması, yanlış verilerin düzeltilmesini talep etme, yasadışı olarak toplanan veya artık yasal bir dayanağı olmayan verileri imha etme hakkını ifade eder”.

En gelişmiş sosyal kurumlardan biri olan aile, toplumun çok yönlü gelişimine katkıda bulunduğundan, her bir üyesinin kendi mahremiyetine, gizliliğine, yabancılar için endişe duymadan sahip olduğu için tecavüzden korunmaya da ihtiyaç duyar. Bu maddede güvence altına alınan da bu haktır. Başka bir deyişle, devlet, bir kişi için her şeyin (kendi onuru, aile onuru, özel hayatı, sırları ve gizlilikleri) ne kadar kutsal olduğunun farkında olarak, Anayasa da dahil olmak üzere, bunların dokunulmazlığını ve korunmasını garanti eder.

Bireyin istikrarlı ve güvenli gelişimi için ailenin, huzur içinde yaşayabileceğimiz, büyüyüp gelişebileceğimiz bir yere, yani bir yuvaya sahip olması gerektiği açıktır. Aile, kendi evrenimizin, sosyal, duygusal ve ekonomik hayatımızın merkezidir.

Bu arada, somut olgular, olaylar ve devlet gelişiminin gerçekleri açısından, konut her şeyden önce bir insan hakkıdır ve sadece bir meta, gayrimenkul değildir. İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi herkesin mülk sahibi olma hakkını ilan eder ve mülkiyetten hukuka aykırı olarak mahrum bırakılmayı yasaklar. Zorla tahliye ve benzeri konut hakkı ihlalleri aynı zamanda mülkiyet hakkı, adalete erişim hakkı,  sosyal ve kültürel gelişim hakkı ve hatta yaşam hakkı gibi insan haklarını da ihlal etmektedir.

Madde 31(4), konut dokunulmazlığı hakkını belirtmekte ve bu hakkın korunmasını güvence altına almaktadır.

Burada, bir kişinin özel ve aile hayatına hukuka aykırı müdahaleden muaf olma hakkı, konut dokunulmazlığının hukuka aykırı olarak ihlal edilmesinden korunma hakkı, birkaç uluslararası belgeler ile sağlanmaktadır. Örneğin, Medeni ve Siyasi Haklar Sözleşmesi (Özbekistan 1995’te katıldığı insan haklarının korunmasına ilişkin ilk uluslararası sözleşmelerden biridir), Uluslararası Ekonomik, Sosyal ve Kültürel Haklar Sözleşmesi (bu sözleşmenin imzalanması, Özbekistan’ın bu sözleşme ile güvence altına alınan tüm hakları korumak için uluslararası yükümlülükleri kabul ettiği anlamına gelir) v.s.

Anayasa’nın değiştirilmiş haliyle 31(5) maddesinin şu şekilde olması tesadüf değildir: “Hiç kimse, içinde oturanların iradesi dışında bir konuta giremez. Konuta girilmesine, konutta arama yapılmasına ve konuta el konulmasına ancak kanunda gösterilen hallerde ve usullere göre izin verilir. Evler ancak kanuna uygun olarak ve mahkeme kararına dayanılarak aranabilir.

Gördüğünüz gibi, hiç kimse yasal bir neden olmaksızın özel mülkünüze girme hakkına sahip değildir. Ellerinde özel bir belge – mahkeme kararı – olmadığı sürece kimsenin evinize girmesine izin vermeme hakkına sahipsiniz.

Genel olarak, Anayasa’nın 31. Maddesi, vatandaşların içinde yaşadıkları toplumun farklı gelişimine katkıda bulunan meşru hak ve özgürlüklerini mümkün olduğunca olan en üst düzeyde korumak için tasarlanmıştır.

Muzaffar Jalalov

Taşkent Inha Üniversitesi Rektörü

Son Yazılar